tag:blogger.com,1999:blog-44764477776260594222024-02-20T15:51:03.042-08:00ibrahim peygamber kıssasıparantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.comBlogger31125tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-32826228384018252932020-09-19T20:17:00.002-07:002020-09-19T20:17:20.511-07:00İdeal Müslüman Örneği Olarak İbrahim ESAT ARSLAN<p><br /></p><p class="MsoNormal"><span style="color: red;">İdeal Müslüman Örneği Olarak İbrahim
(I)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><a href="https://www.emekveadalet.org/author/esat/" title="Esat Arslan tarafından yazılan yazılar">ESAT ARSLAN</a> · 24
OCAK 2020<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b><i>“74 – İbrahim, babası Âzer’e demişti ki: “sen putları
tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde
görüyorum”. 75 – Böylece biz İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem
varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun. 76 – Üzerine gece
bastırınca, bir yıldız gördü:”Rabb’im budur” dedi. Yıldız batınca da:” Ben
batanları sevmem” dedi. 77 – Ay’ı doğarken gördü: “Rabb’im budur” dedi. O da
batınca: “Yemin ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa
düşen topluluktan olurdum” dedi. 78 – Güneş’i doğarken görünce: “Rabb’im budur,
bu hepsinden büyük” dedi. O da batınca dedi ki: “Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a)
ortak koştuğunuz şeylerden uzağım”. 79 – “Ben yüzümü tamamen, gökleri ve yeri
yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah’a ortak koşanlardan
değilim”.”</i> Enam Suresi</b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bir süredir hak din ile batıl din arasındaki mukayeseleri
yapıyoruz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Kuran’da gerçek Müslüman’a örnek kişilik olarak İbrahim
gösterildiği için birkaç yazı boyunca bu tartışmayı İbrahim’in düşünce dünyası
üzerinden sürdüreceğim.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Kuran’ı genellikle Bakara Suresi’nden başlayarak okuyoruz.
Ve Bakara Suresi’nde İbrahim Allah’a tam manasıyla teslim olmuş olduğu için
İbrahim gibi Müslüman olmayı sorgulamadan sual etmeden Allah’a teslim olmakmış
zannediyoruz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Oysa Kuran’ı iniş sırasına göre okuyunca İbrahim’in
Müslümanlığının Allah’a mutlak teslim olmaktan bambaşka bir ruh hali olduğunu
görüyoruz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Yukarıdaki ayet bu düşünce dünyasının tezahürlerinden biri.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; color: #0d0d0d; mso-highlight: yellow; mso-style-textfill-fill-alpha: 100.0%; mso-style-textfill-fill-color: #0D0D0D; mso-style-textfill-fill-colortransforms: "lumm=95000 lumo=5000"; mso-style-textfill-fill-themecolor: text1; mso-themecolor: text1; mso-themetint: 242;">Yukarıdaki ayete göre İbrahim Allah’a
varmadan önce kavminin putlarıyla bir hesaplaşmaya girişmiş.</span><o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal">Putlarla, yani kavminin hakikati ve adaleti açıkladığı
söylenen kuramlarıyla.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">İbrahim önce yıldıza tapmış. Sonra yıldızı sorgulayıp onun
gerçek tanrı olmadığını anlamış. Sonra aynı şeyi aya yapmış. Sonra da güneşe.
Ve sorgulamaları sonucunda bunların Allah olmadığını anladıktan sonra gerçek
Allah’a varmış.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; color: #0d0d0d; mso-highlight: yellow; mso-style-textfill-fill-alpha: 100.0%; mso-style-textfill-fill-color: #0D0D0D; mso-style-textfill-fill-colortransforms: "lumm=95000 lumo=5000"; mso-style-textfill-fill-themecolor: text1; mso-themecolor: text1; mso-themetint: 242;">Biz dini geleneğimiz itibariyle
Müslümanları sorgulamadan uzak tutuyoruz ve onların kör bir imana girmesini
istiyoruz.</span><span style="color: #0d0d0d; mso-style-textfill-fill-alpha: 100.0%; mso-style-textfill-fill-color: #0D0D0D; mso-style-textfill-fill-colortransforms: "lumm=95000 lumo=5000"; mso-style-textfill-fill-themecolor: text1; mso-themecolor: text1; mso-themetint: 242;"><o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal">Oysa eğer İbrahim gibi birer Müslüman olacaksak Allah
bizlere kavmimizin, yani bugün için yeryüzünün bütün putlarıyla ve kuramlarıyla
bir hesaplaşma içine girmemizi istiyor. Ve ima ediyor ki: “ancak bu
sorgulamadan sonra gerçek Allah’ı bulabilirsin.”<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; color: #0d0d0d; mso-highlight: yellow; mso-style-textfill-fill-alpha: 100.0%; mso-style-textfill-fill-color: #0D0D0D; mso-style-textfill-fill-colortransforms: "lumm=95000 lumo=5000"; mso-style-textfill-fill-themecolor: text1; mso-themecolor: text1; mso-themetint: 242;">Eskiden kelam alimlerimiz taklidi
imanın bir hükmü olmadığını, kişinin sorgulayarak ve tahkik ederek Müslüman
olmasının şart olduğunu söylemişler. Fakat sonra bu düşünce unutulmuş ve
taklidi imanı yeterli görmüşler.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; color: #0d0d0d; mso-highlight: yellow; mso-style-textfill-fill-alpha: 100.0%; mso-style-textfill-fill-color: #0D0D0D; mso-style-textfill-fill-colortransforms: "lumm=95000 lumo=5000"; mso-style-textfill-fill-themecolor: text1; mso-themecolor: text1; mso-themetint: 242;">Oysa çağımızda bu sorgulama ruhunun
yeniden diriltilmesi gerekiyor.</span><span style="color: #0d0d0d; mso-style-textfill-fill-alpha: 100.0%; mso-style-textfill-fill-color: #0D0D0D; mso-style-textfill-fill-colortransforms: "lumm=95000 lumo=5000"; mso-style-textfill-fill-themecolor: text1; mso-themecolor: text1; mso-themetint: 242;"><o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal">Kişisel bir not olarak söyleyeyim: Batılı büyük düşünürleri
okudukça, onların hakikatlerini kavradıkça ve onların kısıtlarını gördükçe
Allah’a olan imanım çok ama çok fazla güçlendi. Bu süreçten korkmamız için
aslında bir sebep yok.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Kişi bu sürece girdiğinde bir süre sarsıntı yaşasa da
sorgulamayı bırakmadığında Allah temiz bir imanı kişinin kalbine ilka ediyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Örneğin Nietzsche önce ‘Tanrı öldü’ dedi. Fakat son
kitabında tüm evreni sorguladıktan sonra “işte bu noktada evreni yöneten bir
bilincin varlığını kabul etmek zorunda kalıyoruz. Muharref Hıristiyanlığın
tanrısını reddediyoruz. Fakat sorgulamamızla ulaştığımız bu tanrıyı kabul
ediyoruz.”<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: red;">Kuran’dan Notlar – İdeal Müslüman Örneği Olarak İbrahim (II)<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><a href="https://www.emekveadalet.org/author/esat/" title="Esat Arslan tarafından yazılan yazılar">ESAT ARSLAN</a> · 31
OCAK 2020<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b><i>“83 – Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı. 84 –
Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti. 85 – O babasına ve kavmine
şöyle demişti: “Siz nelere tapıyorsunuz?” 86 – “Yalancılık etmek için mi
Allah’tan başka ilâhlar istiyorsunuz?” 87 – “Siz âlemlerin Rabbini ne
zannediyorsunuz?” 88-89 – Derken yıldızlara bir baktı da: “Ben gerçekten
hastayım” dedi. 90 – O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler. 91 –
Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, “Buyursanıza, yemez
misiniz?” dedi. 92 – (Cevap vermediklerini görünce de): “Neyiniz var da
konuşmuyorsunuz?” (dedi). 93 – Nihayet bir yolunu bulup onlara kuvvetli bir
darbe indirdi. 94 – Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yürüdüler. 95 –
İbrahim dedi ki: “A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?” 96 –
“Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.” 97 – Onlar: “Haydin onun
için bir yapı yapın da onu ateşe atın.” dediler. 98 – Böylece ona bir tuzak
kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük. 99 – Bir de dedi ki:
“Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir.””</i> Saffat Suresi</b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bizler ideal Müslümanı, toplumunu sorgulamayan, toplumuyla
barış içinde yaşayan, otoriteye itaatkar bir figür olarak kavrıyoruz. Dini
tartışan Marx, Freud gibiler de dindarı böyle kabul ediyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Oysa yukarıdaki ayeti temel alacaksak İbrahim kendi
kavmiyle, onun gelenekleriyle, ideolojisiyle ve düşünce sistemiyle kavga içinde
bir figürdü.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Eğer Kuran bizlere bir Müslüman olarak örnek kişilik diye
İbrahim’i gösteriyorsa O bizden kavmimizle bir kavga içine girmemizi de istiyor
demektir.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">İdeal Müslüman, ülkesinin düşünce sistemiyle tartışır. Çünkü
bu düşünce sistemi yanlış olabilir. Ya da bu sistem hak kaynaklara dayanıyor
olsa bile zaman içinde çürümüş olabilir. Ya da bu sistem hak bile olsa, gerçekten
yaşaması için tahkik edilmesi, yani yeniden sorgulanması gerekiyordur.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">Toplum ne durumda olursa olsun
Müslüman kendi toplumunun düşünce sistemini sorgulamadan kabul etmemeli, onu
ancak ve ancak muhakeme ettikten ve tahkik ettikten sonra kabul etmelidir.
Yukarıdaki ayetlerin imasına göre ideal Müslüman budur. Hak dinle batıl dini
ayıran da budur.</span><o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: red;">Kuran’dan Notlar – İdeal Müslüman Örneği Olarak İbrahim (III)<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><a href="https://www.emekveadalet.org/author/esat/" title="Esat Arslan tarafından yazılan yazılar">ESAT ARSLAN</a> · 7
ŞUBAT 2020<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b><i>“Bir zamanlar İbrahim de: “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl
dirilttiğini bana göster!” demişti. Allah: “İnanmadın mı ki?” buyurdu. İbrahim:
“İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum.” dedi. Allah buyurdu ki:
“Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra
(kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır,
koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve
hikmet sahibidir.””</i> Bakara Suresi, 260. ayet.</b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">Yukarıdaki ayete göre İbrahim’in
imanı körükörüne bir iman değil.</span><o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal">Allah da bu ayeti Kuran’a koyarken bizden İbrahim gibi
olmamızı, yani bir kez Allah’a vardıktan sonra Allah’ın dinini körükörüne kabul
etmememiz gerektiğini söylüyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Yani örneğin Kuran’ın Allah’ın kesin kelamı olduğunu
bildikten sonra bile Kuran’a körükörüne teslim olmamalıyız. Bu ayetin imasına
göre O’nun hakikatlerini sorgulamalı ve bu tahkikten sonra Kuran’ı nefsimize
mal etmeliyiz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">Zira İbrahim Allah’ın var
olduğunu bildiği halde kalbi ve aklı mutmain olsun diye Allah’tan yeniden
dirilişin kanıtlarını istiyor.</span><o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">Buradan baktığımızda bu aşamada
İbrahim’in imanı bir çeşit Hegelci iman. Yani akılcı, aklın gereği olan bir
iman. Buradan bakınca Hegelci iman Allah katında makbul bir iman oluyor.</span><o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal">Yıllardır biriktirdiğim deneyimlerime göre Kuran’ın
hakikatleri körükörüne kabul edilmeyip de tahkik edildiğinde, yani Kuran’ın
derin mantığına ulaşıldığında insan Allah’ın kitabının tüm beşeri düşüncelerden
daha üstün bir felsefeye sahip olduğu görülebiliyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bu düşüncenin bir uygulaması Bediüzzaman’ın kelam ilmidir.
Bu eserler yoluyla Bediüzzaman Kuran’ın doğa felsefesinin nasıl olup da beşeri
metafiziklerden daha üstün olduğunu gösterebilmiştir okuduğum kadarıyla. Bunu
tahkik etmek için onun Kuran felsefesinden mülhem yazdığı Haşir Risalesine
bakabilirsiniz. Bu eserinde Bediüzzaman Kuran’ın öğrettiği ilahi isimlerin
doğada nasıl tezahür ettiğini etüt ederek yeniden dirilişin nasıl olup da basit
bir inanç meselesi olmadığını, haşrin aklın gereği olduğunu tartışabilmiştir.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Ben de yazdıklarımla Kuran fıkhının ve şeriatının nasıl olup
da aklı doyurduğunu anlatmaya çalışıyorum. Kuran’ın ekonomide, siyasette, kadın
haklarında vs. getirdiği o kadar mantıklı bir yaklaşım vardır ki bağımsız akıl
bu düşünce sistemiyle kavga etmek değil, Kuran’ın toplumsal düşüncesini
kabullenmek ister.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bu ayetten hareketle kısaca şöyle söyleyeyim: İslam’ın
hükümlerini Hegelci bir akli iman seviyesinde sorguladığımızda sanıyorum
sorgulamanın sonunda aklımızın fazlasıyla mutmain olacağını göreceğiz. Korkmaya
gerek bir şey yok yani.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Ama bunu görebilmemiz için geleneğimizin bizlere İslam
namına öğrettiğini, bu öğreti bazı çağlarda hak dini temsil etmiş olsa da-
bugün için paranteze almamız ve Kuran’ı taze bakışlarla çağımızla buluşturmamız
gerekiyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: red;">Kuran’da Notlar – İdeal Müslüman Örneği Olarak İbrahim (IV)<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><a href="https://www.emekveadalet.org/author/esat/" title="Esat Arslan tarafından yazılan yazılar">ESAT ARSLAN</a> · 14
ŞUBAT 2020<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b><i>“Allah, İbrahim’i çok yakın bir dost edinmişti.” </i>Nisa
Suresi 125. ayet</b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b><i>“74 – İbrahim’den korku iyice geçip gidince, bu müjde
de kendisine gelince, bizimle Lut kavmi hakkında tartışmaya girişti. 75 – Çünkü
İbrahim, çok yumuşak huylu ve çok yufka yürekli (yanık kalbli) idi.”</i> Hud
Suresi</b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bir süredir hak dinle batıl din arasındaki mukayeseleri
yapıyoruz. Ve bu mukayeseyi Allah’ın Müslümana örnek kişilik olarak gösterdiği
İbrahim üzerinden yapıyoruz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Batıl bir dinde kişi tanrının kölesidir. Kişinin tanrı
katında bir değeri yoktur. Ve kişi hiçbir sebeple Tanrı’nın iradesiyle kavga
içine giremez.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Oysa yukarıdaki ayetlere baktığımızda İslam’da ideal
Allah-kul ilişkisinin bambaşka bir mahiyette olduğunu görüyoruz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">Yukarıdaki ilk ayete göre
İbrahim Allah’ın çok yakın bir dostu olmuş. Bu seride anlattığımız tüm o
düşünce süreçlerinden sonra İbrahim Allah’a yaklaştıkça yaklaşmış ve iki varlık
arasında sımsıkı bir dostluk bağı kurulmuş. Kuran’ın Müslümandan istediği de
müminin Allah’la böylesi bir yakın dostluk kurmasıdır.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">Şimdi ikinci ayete bakalım.
Yakın dostlar bazen birbiriyle tartışır da… Ve bu ayete göre Allah ile İbrahim
arasındaki dostluk o kadar yakın ki İbrahim bir kararı hususunda Allah’la
tartışmakta bir beis görmüyor.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">Bu makam sufilerin ‘naz’ makamı
dediği makam. Ya da Nurettin Topçu’nun İsyan Ahlakı’nda dediği gibi kişinin
kemal mertebesinden önceki bir adımı olan Allah’a isyan makamı. Yani Allah’a
sürekli niyaz etmeliyiz. Ama bir süre sonra Allah’la öyle bir ilişki kuruluyor
ki kişi Allah’la tartışmaya da başlayabiliyor.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">Eğer bu ayetleri ciddiye
aldığımızda, Allah’ın, kişinin kendini Allah’a bu kadar yakın görmesini hoş
gördüğünü söyleyebiliriz. Allah İbrahim’e “sen kimsin ki benimle tartışmaya
cüret edersin” demiyor ve bu tartışmayı Kuran’a taşıyor. Böylelikle bu olayı
Müslümanlık idealinin bir merhalesi olarak önümüze çıkarıyor.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">Sanıyorum hala modern zaman
seslenen Batılı düşünürler, Kuran’daki bu İbrahim portresinin ideal Müslümana
örnek olarak gösterildiğini bilselerdi, din konusundaki düşünceleri daha farklı
olurdu.</span></b> Onların söyledikleri muharref dini yorumları için bir
aydınlatma sağlasa da Kuran’da öğretilen ideal din için söylediklerinin pek bir
geçerliliği yok.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: red;">Kuran’dan Notlar – İdeal Müslüman
Örneği Olarak İbrahim (V)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><a href="https://www.emekveadalet.org/author/esat/" title="Esat Arslan tarafından yazılan yazılar">ESAT ARSLAN</a> · 21
ŞUBAT 2020<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b><i>“Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim’i Rabbi,
birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, “Ben
seni bütün insanlara önder (imam) yapacağım.”</i> Bakara Suresi, 124.
ayet.</b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b><i>“Şüphesiz İbrahim Allah’a itaat eden, hanif bir
ümmetti. Ve hiçbir zaman müşriklerden olmadı.”</i> Nahl Suresi, 120. ayet.</b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bize geleneksel olarak öğretilen İslam’da kişiden beklenen,
sıradanlığının bilincinde olmasıdır, kişinin kendini küçük ve değersiz
görmesidir.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Pek çok muharref din yorumunda da böyle olduğu için
Bakunin <i>Tanrı ve Devlet</i> kitabında insana hak ettiği değeri verebilmek
için Tanrı’nın reddedilmesi gerektiğini söyler.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Oysa Kuran’a baktığımızda ideal Müslüman tam da öyle
sıradanlığı ve küçüklüğü kabul etmesi istenen bir figür değildir, tam tersidir.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Yukarıdaki ilk ayete de her Müslüman bireye ayrı ayrı örnek
gösterilen İbrahim’in bir önder oluşu vurgulanıyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Yani Allah bu ayet yoluyla bize “İbrahim gibi ol. Ve kendini
bir önder olarak yetiştir.” Diyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">İkinci ayetse İbrahim’in tek başına bir ümmet oluşunu öne
çıkarıyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Yani Allah, İbrahim örnekliğiyle Müslümanlara, kendini tek
başına bir ümmet, bir millet ve bir toplum olacak seviyede güçlü, çok boyutlu
ve bütünlüklü bir insan olarak yetiştirmelerini salık veriyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bu mertebe, Hazret-i Ali’nin “Sen kendini küçük bir cirm
sanıyorsun. Oysa tüm alemler sende saklıdır. Kendi değerini bil” dediği
makamdır.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">O halde çağımızda ideal Müslüman bireyleri, önder kişilikler
olarak ve tek başına bir toplummuş gibi güçlü varlıklar olarak düşünmemiz ve
çocuklarımıza böyle hayaller aşılamamız gerekiyor. Elbette ki mezmum bir vasıf
olan kibirden arındırılarak…<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Özetle son derece güçlü kişilik sahibi bireyler olmalıyız,
İbrahim gibi toplumunun güçlülerine meydan okuyacak bir cesarete sahip
olmalıyız. İbrahim gibi çağımızın tüm bilgi birikimini kucaklamalıyız, ama
zayıfları hor görmemeli, Kuran’ın emri üzere zayıfların hakları için mücadele
eden ideal ve mefkure insanları olmalıyız.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: red;">Kuran’dan Notlar – İdeal Müslüman Örneği Olarak İbrahim (VI)<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><a href="https://www.emekveadalet.org/author/esat/" title="Esat Arslan tarafından yazılan yazılar">ESAT ARSLAN</a> · 28
ŞUBAT 2020<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b><i>“Rabbi ona, “İslâm ol!” emrini verince, o “Ben
âlemlerin Rabbine teslim oldum.” dedi.”</i> Bakara Suresi, 131. ayet</b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b><i>“100 – “Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan
et!” 101 – Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. 102 – Oğlu,
yanında koşacak çağa gelince: “Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı
görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?” dedi. Çocuk da: “Babacığım sana ne
emrediliyorsa yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. 103 – Ne
zaman ki ikisi de bu şekilde Allah’a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı
üzerine yatırdı. 104 – Biz de ona şöyle seslendik: “Ey İbrahim! ” 105 – “Rüyana
gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle
mükafatlandırırız.” 106 – “Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.” (dedik) 107 –
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. 108 – Kendisine sonradan gelenler
içinde iyi bir nâm bıraktık. 109 – Selam olsun İbrahim’e… 110 – İşte biz iyilik
yapanları böyle mükafatlandırırız. 111 – Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
112 – Ona bir de salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak’ı müjdeledik. 113
– Hem ona hem İshak’a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de hem iyilik
yapanlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var.”</i> Saffat
Suresi</b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Hak din ve batıl din arasındaki mukayeselerimizi beş yazıdır
İbrahim örneği üzerinden yapıyorduk. Bu yazı İbrahim’in kişiliğinin son yazısı
olacak. Ve bu yazıyla beraber İbrahim’in düşünsel macerasını da tamamlamış
olacağız.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Yukarıdaki iki ayet bizlere geleneğimiz tarafından
İbrahim’in örnekliğinin özü olarak okutulur. Yani <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">İbrahim gibi olmak
Allah’a sorgulamadan sual etmeden mutlak manada teslim olmak olarak öğretilir.</span></b><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><span style="background: lime; mso-highlight: lime;">Oysa</span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> <span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">İbrahim’in eriştiği mutlak teslimiyet hali onun Müslümanlığının özü
değil, onun hikayesinin son merhalesidir. Yani sufilerin deyimiyle ‘rıza
makamı’na varmıştır artık İbrahim.</span><o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal">Daha önceki yazılarda İbrahim’in Allah’a doğru yolculuğunda
hangi merhalelerden geçtiğini anlattık. İbrahim her şeyi sorguladıktan sonra
Allah’a vardı. Kavmiyle bu uğurda kavga etti. Allah’a vardıktan sonra O’nun
dinini sorguladı. Ve sonra Allah’la tartıştı. Allah’la çok yakın dost oldu, vs.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">İşte tüm bu süreçlerden sonradır ki İbrahim Allah’tan her
şeyiyle razı oldu. Yani ona çok yakın bir dost olarak ancak bundan sonra
kendini Allah’a tam manasıyla teslim etti.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Ve Allah’tan o kadar razı oldu ki Allah ona “oğlunu benim
için kurban et” dediğinde hiç ama hiç sorgulama gereği duymadan bu emri yerine
getirdi.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;">İşte bu makam İbrahim’in <i>Hegelci</i> imanı
bir kez tattıktan ve o makamı aştıktan sonra erdiği <i>Kierkegaardcı</i> iman
merhalesidir. Yoksa körü körüne bir iman değildir.</span><o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal">Yani İbrahim <i>Hegelci</i> akli imanın gereğini
yerine getirmiş, o merhaleyi aşmış ve artık imanda daha üst bir mertebeye, tam
bir teslimiyet mertebesine erişmiştir. Körü körüne bir itaat değil, tüm
sorgulamalarının sonunda Allah’ın onu kendisinden daha çok sevdiğini ve ona
kendisinin verdiği değerden çok daha fazla değer verdiğini gören bir insanın
Allah’ın iradesiyle tam bir barış içinde olma durumudur bu.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">İşte eğer biz de çağımızda gerçek Müslümanlığı yeniden
hayata dahil edeceksek İbrahim’in hikayesindeki son aşamayı İbrahim’in özü
olarak görmemeliyiz. İbrahim’in yaşam hikayesindeki merhaleleri bir bir
yaşayarak, tadarak ancak ondan sonra bu rıza makamına ulaşmamız gerekiyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bu körü körüne itaatten çok farklı bir iman ve İslam
şuurudur.<o:p></o:p></p><br /><p></p>parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-10237679669351275302020-09-19T18:51:00.000-07:002020-09-19T18:51:05.076-07:00Bir Filozof ve Toplum Düşünürü Olarak Hazret-i İbrahim ESAT ARSLAN<p> </p><h1 class="post-title entry-title fittexted_for_single_post_title" style="background-color: white; border: 0px; color: #444444; font-family: "Source Sans Pro"; font-size: 41.92px; font-stretch: inherit; font-variant-east-asian: inherit; font-variant-numeric: inherit; font-weight: 400; letter-spacing: -1px; line-height: 1.5em; margin: 0px 0px 10px; overflow-wrap: break-word; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Kuran’dan Notlar – Bir Filozof ve Toplum Düşünürü Olarak Hazret-i İbrahim</h1><p class="post-byline" style="background-color: white; border: 0px; color: #aaaaaa; font-family: "Source Sans Pro"; font-size: 0.875em; font-stretch: inherit; font-variant-east-asian: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; text-transform: uppercase; vertical-align: baseline;"><span class="vcard author" style="border: 0px; font: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span class="fn" style="border: 0px; font: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="https://www.emekveadalet.org/author/esat/" rel="author" style="border: 0px; color: #b20200; font: inherit; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration-line: none; transition: all 0.2s ease 0s; vertical-align: baseline;" title="Esat Arslan tarafından yazılan yazılar">ESAT ARSLAN</a></span> </span>· <span class="published" style="border: 0px; font: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">25 OCAK 2019</span></p><div class="clear" style="background-color: white; border: 0px; clear: both; color: #666666; font-family: "Source Sans Pro"; font-size: 16px; font-stretch: inherit; font-variant-east-asian: inherit; font-variant-numeric: inherit; height: 0px; line-height: inherit; margin: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; vertical-align: baseline; visibility: hidden; width: 0px;"></div><div class="entry themeform share fittexted_for_entry" style="border: 0px; font-family: "Source Sans Pro"; font-size: 18px; font-stretch: inherit; font-variant-east-asian: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: 1.6em; margin: 0px; min-height: 354px; padding: 0px 100px 0px 0px; position: relative; vertical-align: baseline;"><div class="entry-inner" style="border: 0px; float: left; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 849px;"><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: 600; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“83. Şüphesiz İbrahim de onun kolundandı. 84. Çünkü Rabbine tertemiz bir kalb ile geldi; 85. Çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: “Siz nelere tapıyorsunuz? 86. Yalancılık etmek için mi Allah’tan başka ilahlar istiyorsunuz? 87. Siz alemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?” 88. Derken yıldızlara bir bakışla göz attı: 89. “Ben hastayım” dedi. 90. O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler. 91. Derken bir kurnazlıkta onların ilahlarına vardı da “Buyursanıza, yemez misiniz?” dedi. 92. “Neyiniz var konuşmuyorsunuz?” diyerek onlara yaklaştı. 93. Ve nihayet onlara kuvvetli bir darbe indirdi. 94. Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler. 95. “A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?” dedi. 96. Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı. 97. “Haydi, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın!” dediler. 98. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de tuttuk kendilerini daha alçak (bir duruma) düşürdük. 99. Bir de dedi ki: “Ben Rabbime gidiyorum, O bana yolunu gösterir.” Saffat Suresi (Elmalılı Hamdi Yazır Meali)</span></p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Yine oldukça kolaylaştırılmış bir formda ve yedi yaşındaki çocuğun mitolojik kafasının zevk edebileceği bir şekilde önümüzde duran bir pasaj. Fakat yine aslında bize çok derin gerçekleri anlatıyor. Burada aslında oldukça esaslı gerçeklere işaret eden sadece altı kısa ibareye dikkat çekeceğim. Çağı ve Kuran’ı derinden kavramak isteyen bir bakış çok daha farklı nükteleri de keşfedecektir.</p><p style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b><span style="color: red;">I. “<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Kendi yonttuğunuz şeylere tapmayın”</span>: </span></b><br /><span style="color: #666666; font-weight: inherit;">Bazı tarihselcilerimizin dediği gibi insanın kendi yonttuğu şeye tapmasından kasıt taştan tahtadan bir heykel yapıp onun önünde ritüel geliştirmekten ibaretse, yani Kuran’ın mesajı bundan ibaretse bu ibareye Allah kelamı demeyelim. Hatta bu cümleye verdiğimiz bu mana eğer Muhammed’in kalbinin ürünüyse ve eğer yedinci asır Arapları da bu cümleden daha derin başka bir mesaj çıkarmadıysa lütfen Muhammed’in ve yedinci asır Araplarının bu çağa ışık tutabilecek hiçbir hikmet birikimine sahip olmadığını da söyleyelim. Çünkü kendi yonttuğumuz put taştan, tahtadan, heykelden başka bir şey değilse Cin Ali masallarından çok daha fazla hikmet devşirebiliriz.</span></p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Kuran kendisinin üzerinde tefekkür edilebilsin diye alabildiğine kolaylaştırılmış bir formda indiğini bizzat kendi söylüyor. Yani size Cin Ali seviyesinde anlatıyorum, diyor Kuran, derinlikler için de işaretler verdim. O derinliği bulmak için biraz kafa patlatmanız gerekiyor. Kıssa bu yüzeysel haliyle yedi yaşındaki çocuğun mitolojik kafasında yer tutsun diye… Ama bu kitabın müteşabihatına/sembolizmine biraz eğilmek istiyorsanız ilimde derinlik kazanmanız gerekiyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Şimdi bizim geleneğimiz ilim deyince fıkıh, tefsir, hadisten başka bir şey anlamıyor. Tarihselcilerimizin bir kısmı da Kuran’daki ilimle sosyoloji, fizik gibi bilimleri karıştırmayın. Kuran’daki ilimle bugünün bilimi bambaşka paradigmaların ürünü. Onlar aynı şey değil diye bize dayatıyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Oysa Kuran’ın kendisi geçmiş çağlara, onların kalıntılarına, ve doğadaki varlıklara bakın. Orada da benim ayetlerimi okuyacaksınız, deyince, haliyle bugünkü şekli biraz bozuk olsa da tarihin, sosyolojinin, fiziğin ve arkeolojinin de Kuran’ın ilimde derinlik kazanmak (rasihune fil ilm) dediği şeyin içinde yer aldığını söylemek zorunda kalıyoruz.</p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Yani bu ibareye bir de sosyolojiyle bakalım. Ve birazcık Marx, birazcık Durkheim, birazcık Freud okuduysak, hak dini kabul etmeyen sosyoloji bilimi bize dinlerin sosyolojik bir inşa olduğunu söylüyor. Ya toplumda bir sınıfın menfaatini korumak için, ya toplumdaki sevgi bağlarını korumak için ya da Oedipus kompleksiyle baş etmek için insan inşa etmiştir dini. Modern bilimlerden önce hak dinler Allah işi, batıl dinler şeytan işi görülürdü. Dinin toplumsal bir inşa olduğu bilgeliğini biz böylesi modern düşünürlere borçluyuz. Oysa Kuran’ı derinlikli kavrayacak bir birey için ‘kendi yonttuğun şeye tapmak’ düşüncesine açılan savaş tam da bugün modern sosyologların kavrayışıyla aynı hikmete yaslanıyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Peki modern sosyologları temel alacaksak hak din yok mu? Dini eğer Tanrı, ritüel ve ahiretten ibaret anlıyorsak bu filozoflar için hak din diye bir şey yok. Oysa Kuran’da din ve ilah kavrayışı Tanrı, ritüel ve ahiretten ibaret değil. Bunun kanıtını vermeyeceğim sadece sonuç cümlesini anlatacağım: Dünyayı, evreni, tarihi vs. açıklamakta kullandığım ve kendime norm oluşturmak için veri aldığım her düşünce, ilke, sistem Kuran için din ve ilah ile aynı anlama geliyor. Yani Freud ve Marx bize “Ben bu dinleri reddediyorum. Ve size ‘hakikat’i anlatıyorum” dediğinde onların iddia ettiği ‘hakikat’ de Kuran için ilah ve din sınıfına giriyor.</p><p style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b style="background-color: #ffa400;">Yani Kuran için “kendin yonttuğun şeye tapma” demek senin kendi fikrinin mahsulü olan düşünceleri dogmatik bir düşünce haline getirme demektir</b><span style="background-color: white; font-weight: inherit;"> <span style="color: #666666;">aynı zamanda. İbrahim’in yaptığı gibi temiz bir kalple yeni düşünceler inşa edebilirsiniz, evrene hediye edebilirsiniz, fakat bunların insan eseri ve sınırlı olduğunu bilip Freud dogmatizmi, Marx dogmatizmi yapmamalısınız demek bu ayet.</span></span></p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Zaten Kuran “Onlar dinlerini parçaladı, her biri ayrı ilaha tapıyor, her biri kendi ışığından memnun, diğerinin ışığına küfrediyor ve ey peygamber sen tüm bu ayrı ilahları tek Allah düşüncesinde bir araya getir” dediğinde aslında her çağdaki Müslümana bugün birer ideoloji ve dogma olarak sunulan hakikat iddialarını temiz bir kalple tartıp, onların eksisini artısını beraberce hesap edip bu ayrı hakikatleri hak din altında bütünleştirmeyi de emretmiş oluyor. Elbette ki yaptığımız şeyin insan mahsulü olduğunu bilerek…</p><p style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b style="background-color: #fcff01;">Haliyle “bir toplumun kendi eliyle yonttuğu puta tapması” hem din sosyolojisi için hem de bugün dogma ve ideoloji haline getirilmiş Marxizm, Freudizm, liberalizm gibi insan eseri düşüncelerin tartışmaya ve temiz bir kalple sorgulanmaya açılması ve birer dogma olmaktan çıkarılması için gerekli hikmeti bizlere veriyor.</b></p><p style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b><span style="color: red;">II. “<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Ey tanrılar neden size adanmış bu şeyleri yemiyorsunuz?”</span> <br /></span></b><span style="color: #666666; font-weight: inherit;">Gerçek tanrının yemek yemeye ihtiyacı olmadığı düşüncesi üzerinden mitolojik kafalı bir çocuğa pek çok hikmeti ders verebilirsiniz. Fakat sosyoloji, hukuk ve siyaset okuyan bilgili kafalarımız bu kolaylaştırılmış formun altında çok daha derin hikmetler de bulacaklardır.</span></p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Maide Suresi beş çeşit kurbanı yasaklar. Bu kurbanların ortak özelliğinin ne olduğunu sözlüklere sorduğunuzda şu yanıtı alırsınız: bu kurbanlar insani, toplumsal ya da kültürel hiçbir maslahata bağlanmadan sadece ve sadece Allah bizden hoşnut olsun diye Tanrı’ya adanmış kurbanlardır. Buradan bakınca bu ayet çok sağlam bir din eleştirisidir: Sırf ama sırf tanrıyı hoşnut etsin diye ona sunulan bir hizmetin hak dinde yeri olamaz. Çünkü gerçek tanrı bizim ona hizmetimize muhtaç değildir. Gerçek tanrının yemeye içmeye ve bizim ritüellerimize ihtiyacı yoktur.</p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Kuran’daki kurallara ve ritüellere bakınca ve bu kuralların konduğu ayetleri pasajdaki mantık bütünlüğü içinde ele alınca tüm bu ritüellerin insan maslahatına bağlandığını görürsünüz. Örneğin Hacc ibadeti insanların kardeşliği idealini tesis etmek içindir. Oruç ibadetinin bir sebebi ise insanları haram yememe disiplinine alıştırmaktır. Kuran’da insan maslahatına bağlanmamış tek bir kural ya da ritüel yoktur.</p><p style="background-color: white; border: 0px; color: #666666; font: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Bu haliyle bu ibare bize sağlam ve evrensel bir din eleştirisi mantığı yerleştirir. Hangi din ki insan maslahatı için değil, sadece tanrılar razı olsun diye kurallar içerir. Bu kurallar ve bu kurallar temelinde inşa edilmiş dinler batıldır. Biz Müslümanların ‘taabbüdilik’ temelinde inşa ettiğimiz akla hitap etmeyen din kavrayışı dahil.</p><p style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b style="background-color: #fcff01;">Fakat “gerçek tanrı yemek yemeye ihtiyaç duymaz. Sizden sırf kendisi için yemek isteyen tanrılar sahte tanrılardır” demek aynı zamanda sağlam bir hukuk ve egemenlik eleştirisidir. </b><span style="background-color: white; color: #666666; font-weight: inherit;">Kısa konuşursak hukuki pozitivizm eleştirisi. Çünkü hukuki pozitivizmde kurallar hiçbir insani amaca ya da maslahata hizmet ettiği için değil, sırf ama sırf egemen öyle buyurduğu için cebredicidir dediğinde ve egemeni tanrılaştırdığında aslında Kuran’ın bu ibaresine savaş açmış bir egemenlik biçimi tesis etmiş demektir. </span></p><p style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b style="background-color: white;"><span style="color: red;">I</span></b><b style="background-color: white;"><span style="color: red;">II. “</span></b><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b style="background-color: white;"><span style="color: red;">Ey tanrılar neden konuşmuyorsunuz?” </span></b><br /></span><span style="background-color: white; color: #666666; font-weight: inherit;">Bunun derin hikmetlerinden biri şu: </span><b style="background-color: #fcff01;">bugün tabiatçı, materyalist ya da mekanik nedenselliğe yaslanan doğa felsefeleri ciddi bir açmaz içindeler. Zira kendi ruhu olmayan ve bir nesneden ibaret olan tabiat, madde ya da mekanik nedensellikten ruhu, bilinci, düşünceyi ve konuşmayı türetememektedirler.</b><span style="background-color: white; color: #666666; font-weight: inherit;"> Maddeden ve materyalist temelde kavranmış bir beyinden bilinç ve bilinç halleri türemiyor. Bu çıkmaz da tüm bu grupları dogmatizme ve yobazlığa sürüklüyor. Cüz’i bir bilinci türetebileceğimiz tek yer külli ve mutlak bir bilinç. Cüz’i bilinçler var ve kendi kendilerini de var etmiyorlar ve ruhu olmayan doğal ilkelerden de türemiyorlar. Ve bu yüzden açıklanmaya muhtaçlar. Ve bu bilinçlerin tek açıklaması bizi kuşatan ve bizi kuşattığı için de var olduğunu bilebildiğimiz fakat onu açıklayamadığımız ve aslında kendisi her şeyin açıklaması ve burhanı olan mutlak bilinç. İşte bu ayet tam da doğa felsefesine ve metafiziğe ait bu derin hikmeti yedi yaşındaki çocuğun da zevk edebileceği bir şekilde izah ediyor.</span></p><p style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b><span style="color: red;">IV. “<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Yıldızlara bir bakışla göz atmak ve sonra ‘ben hastayım’ demek.” </span></span></b></p><p style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background-color: white; color: #666666; font-weight: inherit;">Burada bakış ve göz atmak için kullanılan ibare ‘nazara.’ Teori anlamına gelen nazariye de aynı anlama geliyor. Ve Kuran’daki ibare zahiri bedensel görme yanında ruhsal görmeyi yani bir teori inşa etmeyi de beraberinde kuşatıyor. Burada türetimini yapmayacağım. Yıldızlar ise İbrahim’in kavmindeki mitoloji sistemini oluşturuyordu. Ve yıldızlara bir bakışla göz atan İbrahim aslında mitoloji sistemi hakkında bir teori geliştirmekten başka bir şey yapmıyordu. Elbette ki böylesi bir teorik çaba insanı delirtir. Çünkü Derrida’nın dediği gibi gerçek düşünce deliliğine sınırlarında gezinir. İşte ona hakikat diye öğretilen mitolojik sistem hakkında bir teori geliştirmeye çalışırken İbrahim hasta oldu. </span><b style="background-color: #ffa400;">Fiziksel hastalık değil bu. İbrahim delirdi. Bu yüzden de etrafındaki insanlar ondan kaçıştı. Yoksa nezle grip olsa insanlar ondan niye kaçsın? </b><b style="background-color: #fcff01;">Yani İbrahim bir filozof gibi toplumunun ideolojisini sorguladı, ıstırap çekti kafayı yedi ve deliren insandan her toplum nasıl kaçarsa kendi toplumu da öylece kaçtı. Meselenin özeti bu. Bu sebeple, yani bir peygamberin gerçekten delilikle deha ve fetanet arasında dolaşırken delirebilmesi gerçeğinden hareketle peygamberlik felsefemizi yeniden inşa etmemiz gerekiyor.</b></p><p style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b><span style="color: red;">V. “<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Putları parçalayan bir adam için bir bina inşa edip onu ateşe (cahim) atmak.”</span> </span></b></p><p style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background-color: white; color: #666666; font-weight: inherit;">İbareyi mitolojik okursak İbrahim’i odun dolu bir eve attılar. Ve evi ateşe verdiler. Fakat bir mucize sonucu İbrahim yanmaktan kurtuldu. Fakat ibarede çağımıza hitap eden derin bir hikmet arayacaksak başka şeyler söylememiz gerekiyor. Bina sadece ev demek değil. Ev için ‘beyt’ kelimesi de kullanılıyor. Buradaki bina bir nevi Mağara Arkadaşları’nın anısına dikilen bina gibi. Yani mescidle kıyaslanan bir bina. Kısa konuşursak bu bina bir enstitü. Yani İbrahim’e savaş açmak için açılan bir enstitü bu. Bunu kafanızda şöyle kurun: bir filozof, mesela Marx, sizin toplumunuzun yanlış ideolojisine savaş açan bir felsefe inşa ederse ona karşı ne yaparsınız? Hemen üniversitelerinizi örgütler ve o düşünceyi mahkum etmeye ve Marx’a inanan grupları toplumda teorik olarak ve pratik olarak ezmeye çalışırsınız. ABD’nin şu anki demokratik görünümünde bile özellikle ekonomi bölümleri Marx’ı reddetme ve hor görme üzerine kuruludur. Bu iş 1950’lerde McCarthyizme kadar gitmiştir. Bizde de 1980’lerde YÖK Marxizm’e savaş açmıştı. İbrahim’e yapılan bunun aynısıdır. </span><b style="background-color: #fcff01;">Ayette kullanılan ‘ateş’ ibaresinin orijinali ise ‘cahim.’ Yani Kuran’da fiziki ateşi karşılamak için çok sık kullanılan ‘nar’ değil. ‘Cahim’ ise, eğer etimoloji sözlüklerine bakacak olursak ‘bir öfkenin yaydığı ateş’ demek. Yani bu ateş mecazi bir ateş. Ve toplumun Marx’a ya da İbrahim’e karşı önlem olarak yaptığı şey halkta Marxizm’e ya da İbrahimizm’e karşı bir öfkeyi kışkırtarak onu o öfke selinde boğmak.</b><span style="background-color: white; color: #666666; font-weight: inherit;"> </span></p><p style="background-color: white; border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b><span style="color: red;">VI.<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> “Temiz kalpli olmak.”</span> </span></b></p><p style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1em; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b style="background-color: #ffa400;">Bizim geleneğimiz kalb-i selim, temiz kalpli ibaresini hep salt gönülle ilgili bir şeymiş gibi anladı. Halbuki Kuran’da kalp sevebildiği gibi, akleder, düşünür, açıklar, anlamı kavrar, vs. Yani İbrahim’in temiz kalpli olması demek, onun düşünce yetisinin arıduru ve herhangi bir saplantıya maruz kalmadan işleyebilmesi demek.</b><span style="background-color: white; color: #666666; font-weight: inherit;"> Zaten işte bu temiz düşünce yapısıyla İbrahim ona öğretilen mitolojiyi sorgulayabilmiş ve onun hakkında sağlam bir teori geliştirebilmiş ve sonra bu itikadı sağlam bir biçimde çürütebilmişti. Yani onlara yumruğuyla kuvvetli bir darbe indirebilmişti.</span></p></div></div>parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-18358517440117298182017-05-21T07:15:00.002-07:002017-05-21T07:29:01.253-07:00TEBYİNÜL KUR’AN” DAN TAHRİFÜL KUR’AN ÖRNEKLERİ 9 (İBRAHİMİN MİSAFİRLERİ) \ İsmail Hakkı BAŞDAĞ<div class="posttitle" style="background: url("/wp-content/themes/pub/greyzed/images/arrow.gif") left top no-repeat rgb(188, 197, 193); border: 0px; color: #333333; float: left; font-family: Tahoma, Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 10px; margin: 20px 0px 0px; padding: 0px 0px 18px 43px; vertical-align: baseline; width: 537px;">
<h2 class="pagetitle" style="border: 0px; color: #cc0000; font-family: impact, Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 2.8em; font-style: inherit; font-weight: normal; margin: 0px; padding: 0px 0px 9px; vertical-align: baseline; width: 512px;">
“TEBYİNÜL KUR’AN” DAN TAHRİFÜL KUR’AN ÖRNEKLERİ 9 (İBRAHİMİN MİSAFİRLERİ) \ İsmail Hakkı BAŞDAĞ</h2>
<small style="color: #747775; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 1.1em; line-height: 1.6em; padding-bottom: 1.4em;">Yayınlandı: 25 Ekim 2015 / <a href="https://mehmetselvi.wordpress.com/category/iktibaslar/" rel="category tag" style="border: 0px; color: #747775; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: bold; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration-line: none; vertical-align: baseline;">İktibaslar</a>, <a href="https://mehmetselvi.wordpress.com/category/iktibaslar/ismail-hakki-basdag/" rel="category tag" style="border: 0px; color: #747775; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: bold; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration-line: none; vertical-align: baseline;">İsmail Hakkı Başdağ</a> </small></div>
<div class="postcomments" style="background: url("/wp-content/themes/pub/greyzed/images/bubble.gif") left top no-repeat rgb(188, 197, 193); border: 0px; color: #333333; float: left; font-family: Tahoma, Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 1.17em; height: 40px; margin: 20px 0px 0px; padding: 8px 0px 0px; text-align: center; vertical-align: baseline; width: 65px;">
<a href="https://mehmetselvi.wordpress.com/2015/10/25/tebyinul-kuran-dan-tahriful-kuran-ornekleri-9-ibrahimin-misafirleri-ismail-hakki-basdag/#respond" style="border: 0px; color: #cc0000; font-family: inherit; font-size: 1.17em; font-style: inherit; font-weight: bold; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration-line: none; vertical-align: baseline;">0</a></div>
<div class="entry" style="border: 0px; clear: left; color: #333333; font-family: tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 1.2em; line-height: 1.8em; margin: 0px; padding: 0px 0px 10px; vertical-align: baseline;">
<div class="pd-rating" id="pd_rating_holder_4185111_post_7861" style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; display: inline-block; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<div class="rating-icons" id="pd_rate_4185111_post_7861" style="border: 0px; float: left; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<div class="rating-star-icon" id="PDRTJS_4185111_post_7861_stars_1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: initial; background-image: url("https://polldaddy.com/images/ratings/star-yellow-sml.png"); background-origin: initial; background-position: left bottom; background-repeat: initial; background-size: 32px 48px !important; border: 0px; cursor: pointer; float: left; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; height: 16px; line-height: 16px; margin: 0px 1px 0px 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 16px;">
</div>
<div class="rating-star-icon" id="PDRTJS_4185111_post_7861_stars_2" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: initial; background-image: url("https://polldaddy.com/images/ratings/star-yellow-sml.png"); background-origin: initial; background-position: left bottom; background-repeat: initial; background-size: 32px 48px !important; border: 0px; cursor: pointer; float: left; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; height: 16px; line-height: 16px; margin: 0px 1px 0px 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 16px;">
</div>
<div class="rating-star-icon" id="PDRTJS_4185111_post_7861_stars_3" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: initial; background-image: url("https://polldaddy.com/images/ratings/star-yellow-sml.png"); background-origin: initial; background-position: left bottom; background-repeat: initial; background-size: 32px 48px !important; border: 0px; cursor: pointer; float: left; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; height: 16px; line-height: 16px; margin: 0px 1px 0px 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 16px;">
</div>
<div class="rating-star-icon" id="PDRTJS_4185111_post_7861_stars_4" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: initial; background-image: url("https://polldaddy.com/images/ratings/star-yellow-sml.png"); background-origin: initial; background-position: left bottom; background-repeat: initial; background-size: 32px 48px !important; border: 0px; cursor: pointer; float: left; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; height: 16px; line-height: 16px; margin: 0px 1px 0px 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 16px;">
</div>
<div class="rating-star-icon" id="PDRTJS_4185111_post_7861_stars_5" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: initial; background-image: url("https://polldaddy.com/images/ratings/star-yellow-sml.png"); background-origin: initial; background-position: left bottom; background-repeat: initial; background-size: 32px 48px !important; border: 0px; cursor: pointer; float: left; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; height: 16px; line-height: 16px; margin: 0px 1px 0px 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 16px;">
</div>
</div>
<br />
<div id="rating_info_4185111_post_7861" style="background: url("https://polldaddy.com/images/ratings/info.png") 3px 2px no-repeat; border: 0px; cursor: pointer; float: left; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; height: 16px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 16px;">
</div>
<div class="rating-msg" id="PDRTJS_4185111_post_7861_msg" style="border: 0px; float: left; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin: 0px; padding: 0px 0px 0px 5px; vertical-align: baseline;">
Rate This</div>
<div style="border: 0px; clear: both; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
</div>
</div>
<div style="background-color: #bcc5c1;">
<br /></div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
“Tebyinül Kur’an’dan Tahrifül Kur’an örnekleri” adlı yazı serimize adı geçen eserdeki Hud ve Zariyat surelerinde geçen “İbrahim’in misafirleri” kıssası ile ilgili yapılan yorumları yine adı geçen eserden yaptığımız alıntılarla tahrif olduğunu iddia etiğimiz düşünceleri sayın yazarın eserindeki Kur’an bütünlüğünü hesaba katmadan yaptığı çelişkiler ile ortaya koymak istiyoruz. Önce Hud Suresi 69. ayetinden itibaren başlayan “İbrahim’in misafirleri” kıssası ile ilgili verilen mealleri ve yorumları sayın yazarın internette yayınlanan eserinden yaptığımız alıntılar ile görelim.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<strong style="background-color: yellow;">—–69- Ve andolsun ki, İbrahim’e de elçilerimiz müjde ile geldiler; “Selâm!” dediler. O; “Selâm!” dedi, sonra da saf hâle getirilmiş buzağıyı getirmekte gecikmedi.</strong></div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Sayın yazar 69. ayet ile ilgili yorumunda, önce “elçilerimiz” (rusuluna) kelimesi hakkındaki düşüncelerini açıklayarak şunları söylemektedir.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
“Elde herhangi bir kanıt bulunmamasına rağmen klâsik kaynaklarda bu elçilerin “melek” olduğu dayatılmıştır. Bizim kanaatimize göre ise; bu elçiler İbrahim peygamberin o güne kadar tanımadığı, varlıklarından haberdar olmadığı, o yöredeki beşer elçilerdir [peygamberlerdir]. Sayılarının “bir” den fazla olması bu konuda tereddüde mahal vermemelidir; çünkü Yasin Süresinde de bir kente art arda üç elçi gönderildiği bildirilmiştir</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Daha önceki yazılarımızda ele aldığımız üzere “melek” kavramı hakkında Kur’an’ı bir düşünce sahibi olmayan sayın yazar “klasik kaynaklardaki dayatma” olarak düşündüğü bu kavrama kendi ön kabulleri doğrultusunda ayrı bir anlam yükleyerek İbrahim (as) a gelen elçilerin “beşer” olduğu dayatmasını yapmaktadır. Bu dayatmayı Yasin Suresinden konu ile alakası olmayan verdiği bir örnekle destekleme yoluna gitmektedir. Sayın yazarın Hacc Suresi 75. ayetine kendi sitesinde verdiği meal çelişkisini ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. Bu ayete <strong>“75-76. Allah meleklerden, elçiler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah en iyi işiten, en iyi görendir, ellerinin arasında olanı ve arkalarında olanı bilir. Ve işler yalnızca Allah’a döndürülür.” </strong>şeklinde bir meal veren sayın yazar Hacc Suresi 75. ayetine verdiği meal ile Hud Suresi 69. ayetine verdiği anlam arasındaki çelişkiyi fark ederek tutarlı olmak!! açısından kitap haline getirilmiş mealinin 2011 baskısında o ayeti de tahrif etmek gerektiğini fark ederek Hacc Suresi 75. ayetine, “Allah haberci ayetlerden de elçiler seçer, insanlardan da elçiler seçer” şeklinde bir meal vererek aradaki tutarsızlığı gidermiştir!!.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
69. ayetteki “biiclin hanizin” kızartılmış buzağı kelimesi ile ilgili olarak da şu yorumu yapmaktadır</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
“İbrahim peygamberin misafirlerine sunduğu buzağı, bu Ayette hanîz sözcüğüyle, Zariyat Süresinin 26. ayetindeki semîn sözcüğüyle nitelenmiştir. Gelenekçiler bu iki nitelemeyi –sırasıyla– “kızartılmış” ve “semiz” olarak aktarmışlardır. Ne var ki, koskoca buzağının kızartılamayacağını ve aynı buzağıyı niteleyen “kızartılmış” ifadesi ile ancak canlı bir hayvan için kullanılan “semiz” ifadesi arasındaki çelişkiyi hiç dikkate almayarak bariz bir hata içine düşmüşlerdir. Çünkü misafire tavuk hatta kuzu kızartılıp ikram edilmesi makul olmakla beraber bir buzağının kızartılıp bütünüyle ikram edilmesi akıllardan uzak bir durumdur. Ayrıca gelenekçilerin nitelemelerine göre, konumuz olan Ayetteki buzağı “kızartılmış” yani ölü bir buzağıdır. Zariyat Süresinin 26. ayetinde ise aynı buzağı “semiz” yani canlı bir buzağıdır. Bu durumda iki Ayet arasında bir çelişki söz konusu olmaktadır ki, bu asla mümkün değildir.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Bize göre, bu olaydaki “buzağı” ile kastedilen anlamın teviline o buzağının sıfatları olarak bildirilen “hanîz” ve “semîn” sözcüklerinin gerçek anlamlarından yola çıkarak ulaşmak gerekmektedir. “</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Sayın yazar burada kendi ön kabulleri ve vahye tabi olmayan aklını devreye sokarak buzağının kocaman olduğunu dolayısı ile tavuk veya kuzu kızartmasının daha makul!! olduğunu iddia etmektedir. Hâlbuki “misafir umduğunu değil bulduğunu yer” atasözü gereği İbrahim (as) da misafirlerine evinde olan bir yiyeceği ikram etmeye kalkmıştır. Ayrıca Zariyat Suresi 26. ayetindeki “biiclin seminin” semiz buzağı tabiri ile Hud Suresi 69. ayetindeki “biiclin hanizin” kızartılmış buzağı tabirini çelişki olarak görüp kızartılan bir buzağının ölü, semiz bir buzağının diri olması gerektiğini iddia ederek arada bir çelişki olduğunu iddia etmektedir. Sayın yazar, buzağının kocaman bir hayvan olduğunu ve onun kızartmanın zor olduğunu düşünüp, İbrahim (as) ın misafirleri için “semiz bir buzağıyı” kızartmış olabileceğini düşünmemesi dikkat çekicidir. Madem aklı öne çıkarıyorsun burada da şöyle bir mantık yürütüp de, İbrahim (as) ın” kızartılmış semiz bir buzağıyı” gelebilecek olan misafirleri için her zaman hazır tuttuğu ve gelen Resullere de bu hazır olan “kızartılmış semiz buzağıyı” onlara ikram ettiğini neden hesap etmiyorsun diye biri çıkıp sormaz mı acaba?</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
“Haniz” kelimesine “lisanul Arap” ta verilen “arıtılmış, içindeki fazlalıklar atılmış” anlamından hareketle bir hayvanı kızartmak için içinin temizlenmesi gerektiği, dolayısı ile İbrahim (as) ın gelen misafirlerine” içi temizlenmiş taze bir buzağı kızartması” sunmuş olacağı anlamını kendi ön kabulleri açısından yanlış olduğunu düşünen yazar” semin” kelimesi içinde” güç veren anlamını kullanmıştır. Ancak Yusuf Suresinde 43. ve 46. ayetlerinde “simanin” olarak geçen bu kelimeye yine kendi yaptığı mealde “semiz” anlamı vermiştir.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Yazar 69. ayet ile gerekli tahrifatları yaptıktan sonra bomba haberi patlatarak şunları yazar.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
“Buzağının sıfatları olarak verilen her iki sözcüğün yukarıda belirttiğimiz anlamları birleştirildiğinde, buradaki buzağının “saf hâlde bulunan” ve “güç veren” bir buzağı olduğu anlamına ulaşılmaktadır. Bundan dolayıdır ki, biz bu buzağının Araf Süresindeki “aldatıcı sesi olan ceset buzağı” gibi “altın” olduğu kanaatini taşımaktayız. Bu tevilimize göre, İbrahim peygamber müjdeci elçilere müjdelik olarak “altın” vermiştir.”</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
“Haniz” kelimesini “saf halde bulunan”, “semin” kelimesini de “güç veren” olarak tahrif eden yazarımız, bomba haberinde, İbrahim (as) ın gelen misafirlerine, getirdikleri müjde karşılığında “altın buzağı hediye ettiği iftirasını pişkinlikle yazmaktadır. Artık burada tahrifi bile şirazesinden çıkarmıştır. Yazarın iddia ettiği gibi İbrahim (as) gelen misafirlerine, getirdikleri müjde karşılığında altın vermesini bir an için kabul ettiğimiz düşünecek olursak hediye edilen altın buzağı müjde verilmeden öncedir. Hangi gelenekte müjde verilmeden önce hediye verildiğini sayın yazar burada belirtmemiştir. Sayın yazar konuya şu şekilde devam etmektedir.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
“Ayetten anlaşıldığına göre, İbrahim peygamberin ikram olarak takdim ettiğine [‘altın’a], misafirleri [elçiler] el sürmemişler, daha doğrusu sürememişlerdir. Çünkü onlar elçidir ve daha evvel birçok Ayette bildirildiği gibi, görevleri gereği yaptıklarına karşılık herhangi bir ücret almaları söz konusu değildir.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Verilen hediyeyi almamaları üzerine İbrahim peygamberin korkuya kapılmasından, verilen hediyenin veya yapılan ikramın reddedilmesinin o günün geleneğinde husumet ve düşmanlık belirtisi sayıldığı anlaşılmaktadır. İbrahim peygamber gaybı bilmediği, kendileri açıklayıncaya kadar misafirlerin elçi olduğunu anlamadığı için geleneğe göre düşmanca sayılan bu davranıştan dolayı korkuya kapılmıştır.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Bu durumdan çıkan bir diğer sonuç da Allah bildirmediği sürece peygamberlerin gaybı bilmesinin mümkün olmadığıdır.”</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
“İbrahim’in misafirleri” kıssası Kur’an’da 3 yerde geçmektedir. Hud Suresindeki kısmında, yazarın iddia ettiği verilen müjde karşılığında altın buzağının!! hediye edilmesi İbrahim (as) a çocuk müjdesi verilmeden önce, Hicr Suresindeki kısmında altın buzağı!! hediye edilmeden müjde verilmektedir, Zariyat Suresindeki kısmında ise altın buzağı!! hediye edilmesi verilen müjdeden öncedir. Kıssanın Hicr ve Zariyat Surelerinde geçen bölümlerinden görüldüğü üzere İbrahim (as) gelenekleri ters yüz ederek müjde verilmeden önce gelen müjdecilerin hediyesini takdim etmeye kalkmıştır!!. Hâlbuki Kur’an dışı ön kabuller ile kıssaya bakmak yerine Kur’an’ı bir gözle bakmayı deneseydi böyle saçma ve iftira dolu bir çıkarımda bulunup kendini tirajı-komik bir duruma düşürmeyebilirdi.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Kıssaya baktığımız zaman, gelen misafirlerin insan şeklinde gelmeleri hasebiyle onların tanımayan İbrahim (as) onlara diğer misafirlerine ikram ettiği gibi ikramda bulunmuştur. Zariyat Suresi 27. ayetinde gördüğümüz üzere onlar “ele te’kulun” diye yemelerini teklif etmiştir. İkram edilen “kızartılmış semiz buzağı” eğer sayın yazarın iddia ettiği gibi “altın buzağı” olsaydı misafirler bunu nasıl yiyeceklerdi? Ya da eğer bu yenmesi gereken bir şey olmasaydı İbrahim (as) neden “yemez misiniz” diye sormuştur? Yazar Zariyat Suresi 27. ayetindeki “ele te’kulun” yemez misiniz? Kelimesini de “nasiplenmez misiniz” şeklinde çevirerek bunu da halletme! yoluna gitmiştir.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
71. ayetteki karısının ayakta olması ile ilgili olarak şu yorumda bulunmaktadır yazarımız.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
“Ayette İbrahim peygamberin karısının gâime olduğu ifade edilmiştir. Bu ifade mealciler tarafından genellikle “ayakta dikiliyordu” şeklinde çevrilmiştir. Hâlbuki kıssadaki anlatıma göre olayların gelişiminde İbrahim peygamberin karısının ayakta durmasının veya oturmasının yahut da yatmasının hiçbir önemi yoktur. Dolayısıyla buradaki gâime ifadesinin başka bir anlamı olmalıdır.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Bize göre, buradaki gâimelik “ayaklanmışlığı, başkaldırmışlığı” ifade etmektedir. Buna göre, İbrahim peygamberin karısının gâime oluşu, onun kocası ile arasının açık olduğunu ifade etmektedir. Bu durum, İbrahim peygamber ile karısının ayrılma, boşanma safhasında olduklarını göstermektedir. Nitekim gıyâm sözcüğü “siyasî başkaldırma” anlamında olup sözcüğün Kur’an’da bu anlamda kullanıldığı birçok Ayet vardır:</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Ayetteki “gaimetün” kelimesinden İbrahim (as) ın karısının ona başkaldırdığı ve boşanma safhasında oldukları çıkarımını yapan sayın yazar gelen Resullerin İbrahim (as) ın eşine hitaben ”Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizedir ey ev halkı” demesi ile İbrahim (as) ın karısının ona başkaldırmış biri olduğunu ve boşanma safhasında nasıl bağdaştırdığını anlamak zordur desek bizim için pek zor değildir. Sayın yazarın bu ve bundan önceki yazılarımızda örneklerini verdiğimiz tahriflerinden çıkardığı sonuçlar bu çıkarmış olduğu sonuçlar ile aynı sayılır.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Bu tahrifini 72. ayet içine koyduğu parantez ile pekiştirmeye çalışan yazar bu ayete verdiği mealde açtığı parantez içi yorum dikkate şayandır. <strong>(O [İbrahim’in karısı] dedi ki: “Vay be! Ben mi doğuracağım! Ben bir “acuz” um [kocası işe yaramaz bir zavallıyım, bahtsız bir karıyım]. Şu kocam da yaşlı bir adam iken! Şüphesiz bu, çok tuhaf bir şey!)</strong> Ön kabulleri doğrultusunda yaptığı parantez içi tahrif ile İbrahim (as) ı bile incitmekten çekinmeyen yazar başkalarını mesnetsiz nakiller ile suçlayıp kendisinin mesnetli!!! nakillerini bu şekilde yapmaktan imtina etmemektedir.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Sayın yazarın eserinin birçok yerinde olduğu gibi burada da kelimelerle nasıl oynadığının örneğini “acuzun” kelimesi üzerine yazdıklarından örnekler vermek istiyoruz.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
ACÛZ SÖZCÜĞÜ:</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Bu sözcük “yaşlı” demek olduğu gibi, “geniş kalçalı” veya “kocası yaşlı, kendine uygun kocası olmayan, dengini bulmamış, zavallı, bahtsız, kara bahtlı genç hanım” anlamlarına da gelmektedir. [52–20]</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Yukarıdaki anlamlardan ele aldığımız konuya en uygun düşeni sonuncusudur. Çünkü İbrahim peygamberin karısının 72. ayette bildirilen Vay be! Ben mi doğuracağım! Ben bir ‘acûz’um [kocası işe yaramaz bir zavallıyım, bahtsız bir karıyım]. Şu kocam da yaşlı bir adam iken! Şüphesiz bu, çok tuhaf bir şey şeklindeki sözleri, onun genç, doğurmaya elverişli bir kadın olduğunu göstermekte, buna karşılık İbrahim peygamberi ise yaşlı (Zariyat Süresinin 26. ayetine göre agîm, kısır) biri olarak tanıtmaktadır. Dolayısıyla İbrahim peygamberin karısı, verilen müjdeye kocasının yaşlılığı ve kısırlığı dolayısıyla gülmüştür. Onun bu anlayışı, içinde bulunduğu durum sebebiyle kendini nitelediği ‘acûz’ sözcüğünü “zavallı, çileli, dengini bulmamış” anlamında kullanmış olmasını gerektirmektedir. Nitekim müjdeye şaşıran İbrahim peygamber de –Hicr Suresi’nde– şaşkınlığına gerekçe olarak yaşlılığını göstermiş, karısı ile ilgili herhangi bir açıklama yapmamıştır:</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Kelimeler üzerinde nasıl oynadığını görmek için A-CE-ZE kelimesinin lügat anlamını ele almak istiyoruz. Bu kelime “elmüfredat” ta şu şekilde açıklanmaktadır. “insanını arka geri kısmı tarafı(yani kaba eti). Başak şeylerin arka geri kısmı da buna benzetilmiştir (kamer S. 20 örneğinde). “aczun” sözcüğü temelde” bir şeyden geride arkada olmak ya da kalmak ve onun bir işin, meselenin “aczunda” yani arkasında meydana gelmesi demektir. Yaygın kullanımda “bir nesneyi yapmada eksik gelmenin, ona güç yetirememenin anlamı” haline gelmiştir. “kudret” sözcüğünün zıddıdır. “EL ACUZ” (kocakarı) pek çok işi yapmaktan ACİZ kaldığı için böyle adlandırılmıştır.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Yazarın bu kelimeye verdiği “geniş kalçalı” veya “kocası yaşlı, kendine uygun kocası olmayan, dengini bulmamış, zavallı, bahtsız, kara bahtlı genç hanım” “anlamları “aceze” kelimesinin esas anlamları ile bir alakası yoktur. Verdiği anlama göre İbrahim (as) ın karısı genç ve doğurgan ve kara bahtlı zavallı bir kadındır!!, Şuara S. 171. ayetinde ve Saffat S. 135. ayetinde Lut (as) ın hanımı içinde “acuzen” şeklinde kullanılan bu kelimeye de “zavallı ve bahtsız” kadın olarak meal veren yazar o kadının ve İbrahim (as) karısının acaba Resul karıları oldukları için mi zavallı ve bahtsız şeklinde bir meal vermiştir. Lut (as) ın karısının ona iman etmediği ve geri kalıp helak olanlardan olduğu malumdur. Sayın yazara göre İbrahim (as) ın karısının “acuzluğu” Lut (as) ın karısı gibi bir müşrik olması mıdır? Yoksa haşa İbrahim (as) gibi bir kocaya düşerek dengini bulmamış, zavallı, bahtsız kadın olması mıdır? Bu tarafı izaha muhtaçtır.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
Parantez içi tahrif yapmadan” Vay, dedi, doğuracak mıyım? Ben bir acuz, kocam da bu bir pir iken, her halde bu çok acîb bir “şey” olan Hud S. 72. ayetinin mealine bakarsak İbrahim (as) ın karısının ah vah etme sebebi kocasının ve kendisinin çocuk sahibi olmayacak kadar yaşlı olmalarıdır. Ancak sayın yazar tahrifte şiraze tanımayıp gelen Resuller konusunda onları “beşer” yapmakla yetinmeyip İbrahim (as) ın karısı üzerinde kelime üzerinden spekülasyonlar yapıp adeta “tahrifte sınır yoktur” sloganı ile yola çıkmasının hakkını vermeye çalışmaktadır.</div>
<div style="background-color: #bcc5c1; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 12px; font-style: inherit; font-weight: inherit; margin-bottom: 1.8em; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
EN DOĞRUSUNU ALLAH (CC) BİLİR.</div>
</div>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-60864029026858064952017-05-21T03:05:00.000-07:002017-05-21T08:56:53.000-07:00ibrahimin ateşiİbrahim’in yakılması konusu<br />
<br />
Bu konunun birtakım rivayetlerin etkisinden çıkarılıp Kur’an’daki ifadelerin gerçek anlamları doğrultusunda tahlil edilmesi gerekir. Bu konu Tebyin çalışmamızda (Hakkı Yılmazın tefsiri kastediliyor) yeterince incelenmiştir. Biz Teybindeki pasajı burada naklediyoruz: Konu ile ilgili ayetler üç ayrı surede yer almaktadır:<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="background-color: red; font-size: x-large;">*</span> Onlar [kavmi]: “Eğer yapanlarsanız, şunu tahrik edin [yandırın] ve tanrılarınıza yardım edin” dediler. Biz: “Ey ateş! İbrahim'e karşı soğuk ve güvenli ol” dedik.Ve ona bir<b style="color: red;"> <span style="background-color: yellow; font-size: large;">düzen (KEYD) kurmak</span></b><span style="background-color: yellow; font-size: large;"> </span>istediler de Biz kendilerini daha fazla hüsrana uğramışlar kıldık. (Enbiya/68- 70)<br />
<br />
<span style="font-size: x-large;"><span style="background-color: red;">* </span></span>Onlar: “Şunun için bir duvar yapın da (BİNA BİNA EDİN) bunu cahimin [çılgınca yanan ateşin] içine atın!” dediler.Onlar, ona [İbrahim’e] <b style="color: red;"><span style="background-color: yellow; font-size: large;">tuzak kurmak (KEYD)</span></b> istediler de Biz onları aşağılıklar kılıverdik. (Saffat/97, 98)<br />
<br />
<span style="font-size: x-large;"><b style="background-color: red;">* </b></span>Sonra onun [İbrahim’in] toplumunun cevabı, yalnızca: “Onu öldürün veya <b><span style="background-color: yellow; font-size: large;">tahrik edin</span></b> [yandırın]” demeleri oldu. Sonra da Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman edecek bir toplum için ibretler vardır. (Ankebut/24)<br />
<br />
<span style="background-color: yellow;"><b>(MYNOT: <br />1 - NEDEN ÖLDÜRMEK İSTEDİLER,YAKMAK İSTEDİLER DEĞİL DE TUZAK KURMAK İSTEDİLER? (NEDEN? NEDEN? açıklamalar, tefsirler bu sorunun cevabını verebilmeli, vermiyorsa veremiyorsa yanlıştır.)</b></span><br />
<span style="background-color: yellow;"><b>2 - YAKARAK TUZAK KURULABİLİR Mİ?</b></span><br />
<span style="background-color: yellow;"><b>3 - NASIL BİR ATEŞ Kİ, BU ATEŞ İLE TUZAK KURUYORLAR?<br />4 - DİKKAT TAHRİK EDEREK/KIZDIRARAK? TUZAK KURACAKLAR / DÜZEN KURACAKLAR </b></span><br />
<span style="background-color: yellow;"><b>VEYA<br />TUZAĞA DÜŞÜREREK / DÜZENLE TAHRİK EDECEKLER)</b></span><br />
<br />
“ حرّقواHarrikû” sözcüğü “ حرقhrq” kökünden, tef’ıl babından çoğul emir kipidir. Bu sözcüğün mastarı olan “ تحريق<span style="background-color: orange; font-size: large;">tahriq</span>” sözcüğü “<span style="background-color: orange; font-size: large;">ateşlendirme</span>” anlamıyla Türkçeye de geçmiştir. (Bir de “hareket” kökünden gelen “harekete geçirme, <span style="background-color: cyan; font-size: large;">kışkırtma</span>” anlamında “ تحريك<span style="background-color: cyan; font-size: large;">tahrik</span>” sözcüğü vardır. Kaf ve Kef harfleri Türkçede s+adece “k” harfiyle ifade edildiğinden karıştırılabilmektedir.)<br />
<br />
Sözcüğün kökü olan “ ح ر قhrq”, “ ateşin alevi”nden gelmektedir. Tahrik, “ateşin bir şey üzerindeki etkisi” demektir. Hastalık nedeniyle gözdeki yanma, hastalıklar nedeniyle kalpteki sızı; soğuk, sıcak ve rüzgâr etkisiyle bitkilerin yanması, acı ve tuzlu şeylerle ağızda oluşan acılar da bu sözcükle ifade edilir. (Lisanü’l Arab, c.2 , s. 404- 406)<br />
<br />
Bu durumda bu sözcük “sıkıntı verme, eziyet çektirme, mahvetme” anlamlarında da kullanılabilir. Nitekim Türkçede belaya, sıkıntıya düşüldüğünde “ben yandım, bittim, mahvoldum” denildiği gibi, ani bir sıkıntı geldiğinde de “yandım anam!” denir.<br />
<br />
Ankebut/24’te “<b style="background-color: lime;">Onu öldürün veya tahriq edin [yandırın</b>]” ifadesi <b style="background-color: yellow;">dikkat </b>çekmektedir.<br />
Bu ifadeye göre İbrahim’e <b style="background-color: orange;">iki cezadan biri </b>verilecektir:<br />
<b style="background-color: cyan;">Ya ölüm ya da “tahriq”.</b><br />
<span style="background-color: yellow;">“Tahriq” eyleminde İbrahim’in öldürülmesi söz konusu değildir.<br />Onu öldürmeyip mahvedeceklerdir.</span><br />
<br />
<span style="background-color: magenta;"><b>Enbiya/70 ve Saffat/98’e göre, toplumu İbrahim’i tahriq’ten sonra plan kurmuşlardır. İbrahim’i yakıp yok edecek olsalar İbrahim’e tuzak kurmalarına gerek kalmazdı. Onlar “İbrahim’e nasıl eza edebiliriz, sıkıntı çektirebiliriz ve mahvedebiliriz?” diye plan kurmuş olmalıdırlar.</b></span><br />
“Cahim” ve “Nar” sözcükleri de her zaman gerçek anlamı olan “ateş” anlamında kullanılmaz. Mecazen aşırı sıkıntı anlamlarında da kullanılır.<br />
<br />
<br />
SAFFAT 97<br />
<span style="background-color: yellow;"><span style="background-color: yellow;">(MYNOT: BİNA İFADESİ İLGİNÇ, BİR YAPI YADA YAPILANMA OLUŞTURULUYOR, İBRAHİMİ ATEŞE ATMAK İÇİN - SAFFAT 98 VE ENBİYA 70 TEKİ TUZAK İFADESİYLE AYNI ŞEY KASTEDİLİYOR İSE</span><br /><span style="background-color: yellow;">BU YAPI YADA YAPILANMA TOPLUMSAL BİR BİNA/YAPILANMA OLABİLİR VE İBRAHİM BU YAPININ İÇİNDE TUZAĞA DÜŞÜRÜLMEK İSTENİYOR OLABİLİR,</span><br /><span style="background-color: yellow;">TAHRİQ EDİLMİŞ TOPLUMUN İÇİNDE, YADA TOPLUMUN ÖNÜNDE TAHRİQ EDİLEREK İBRAHİM TUZAĞA DÜŞÜRÜLMEK VE ÖFKE ATEŞİNİN İÇİNDE YAKILMAK İSTENİYOR OLABİLİR,</span><br /><b style="background-color: yellow;">BİNA</b><span style="background-color: yellow;">NIN BAZI MEALLERDE </span><b style="background-color: yellow;">MANCINIK</b><span style="background-color: yellow;"> İLE MEALLENDİRİLMESİ DE İLGİNÇ, OLUŞTURULAN YAPI BİR MANCINIK/BİR TUZAK GİBİ ÇALIŞACAK VE ONU ATEŞE / TAHRİQE ATACAK</span><br /><span style="background-color: yellow; font-weight: bold;">MANCIN</span><span style="background-color: yellow;"><span style="font-weight: bold;">IK</span> = H</span><span style="background-color: yellow;">ALKI TAHRİQ EDECEK/KIZDIRACAK/GALEYANA GETİRECEK/HALKI ATEŞLEYECE </span><b style="background-color: yellow;">TUZAK SORULAR</b><span style="background-color: yellow;"> OLABİLİR Mİ?<br />TUZAK SORULARA VERDİĞİ </span><span style="background-color: cyan;">HAYDİ SEN DE GÜNEŞİ BATIDAN DOĞDUR</span><span style="background-color: yellow;"> CEVABI İLE ATEŞ SERİNLEMİŞ OLABİLİR Mİ?)</span></span><br />
<br />
<div align="center" dir="rtl" style="color: black;">
<span style="font-size: x-large;"></span></div>
<div align="center" style="color: green; font-family: 'Tahoma'; font-size: 1.8em;">
Kâl-û-bnû lehu bunyânen fe elkûhu fîl cahîm(cahîmi).</div>
<table align="center"><tbody>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>1.</b></td><td width="30%"><b>kâlû</b></td><td>: dediler</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>2.</b></td><td width="30%"><b>ibnû</b></td><td>: bina edin, inşa edin</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>3.</b></td><td width="30%"><b>lehu</b></td><td>: ona, onun için</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>4.</b></td><td width="30%"><b>bunyânen</b></td><td>: binalar, üst üste inşa edilen şeyler, mancınık</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>5.</b></td><td width="30%"><b>fe</b></td><td>: sonra</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>6.</b></td><td width="30%"><b>elkû-hu</b></td><td>: onu atın</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" style="color: red;" width="5%"><b>7.</b></td><td style="color: red;" width="30%"><b>fî el cahîmi</b></td><td style="color: red;">: alevli yanan ateşin içine</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table border="1" bordercolor="#d0d0d0" cellpadding="3" rules="rows" style="border-collapse: collapse;"><tbody>
<tr bgcolor="#ffffc0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap"><a href="http://www.imamiskenderalimihr.com/" style="color: black; text-decoration-line: none;">İmam İskender Ali Mihr</a></td><td>:</td><td>"Onun için yüksek binalar (mancınık) inşa edin. Sonra da onu alevlerle yanan ateşin içine atın!" dediler.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Diyanet İşleri</td><td>:</td><td>Kavmi, “Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu ateşe atın” dedi.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Abdulbaki Gölpınarlı</td><td>:</td><td>Onun için bir yapı yapın da demişlerdi, atın onu ateşe.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Adem Uğur</td><td>:</td><td>Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ahmed Hulusi</td><td>:</td><td>Dediler ki: "Onun için bir bina yapın da Onu, yakanın (ateşin) içine atın!"</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ahmet Tekin</td><td>:</td><td>Onlar: 'Büyük ocaklar çatın, derhal onu alevlerin arasına atın.' dediler.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ahmet Varol</td><td>:</td><td>Dediler ki: 'Onun için bir bina yapın da kendisini (oradan) alevli ateşe atın.'</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ali Bulaç</td><td>:</td><td>Dediler ki: "Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın."</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ali Fikri Yavuz</td><td>:</td><td>(Onlar şöyle) dediler: “- İbrahim için (duvarla çevrili) bir bina yapın da, onu ateşe atın.”</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Bekir Sadak</td><td>:</td><td>Putperestler: «Onun icin bir yapi yapin da onu oradan atesin icine atin» dediler.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Celal Yıldırım</td><td>:</td><td>Onlar, «bunun için bir bina yapın da (içine odun yakın ve) kendisini o Cehennem gibi ateşe atın» dediler.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Diyanet İşleri (eski)</td><td>:</td><td>Putperestler: 'Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın' dediler.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Diyanet Vakfi</td><td>:</td><td>Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Edip Yüksel</td><td>:</td><td>Dediler ki, 'Onun için bir yapı kurun ve onu ateşe atın.'</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Elmalılı Hamdi Yazır</td><td>:</td><td>Haydin dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Elmalılı (sadeleştirilmiş)</td><td>:</td><td>Haydi, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın! dediler.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)</td><td>:</td><td>Onlar: «Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın.» dediler.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Fizilal-il Kuran</td><td>:</td><td>Puta tapanlar: «Onun için bir bina yapın da onu ateşe atın» dediler.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Gültekin Onan</td><td>:</td><td>Dediler ki: "Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın."</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Hasan Basri Çantay</td><td>:</td><td>Dediler: «Onun için bir bina yapın da alevli ateşe atın onu».</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Hayrat Neşriyat</td><td>:</td><td>(Onlar ise:) 'Onun için bir binâ yapın da, onu ateşe atın!' dediler.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">İbni Kesir</td><td>:</td><td>Haydin; dediler, onun için bir bina yapın da onu alevli ateşe atın.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Muhammed Esed</td><td>:</td><td>Onlar, "Bir odun yığını hazırlayın ve o'nu yanan ateşin içine atın!" diye bağırdılar.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ömer Nasuhi Bilmen</td><td>:</td><td>Dediler ki: «Bunun için bir bina yapınız da bunu bir ateş içinde bırakınız.»</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ömer Öngüt</td><td>:</td><td>Dediler ki: "Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın!"</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Şaban Piriş</td><td>:</td><td>-Onun için bir bina yapın, onu ateşin içine atın! dediler.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Suat Yıldırım</td><td>:</td><td>Sonunda: "Haydin, dediler, onun için bir odun yığını hazırlayın da onu ateşin içine atın!."</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Süleyman Ateş</td><td>:</td><td>"Onun için bir bina yapın da onu (o binâda) ateşe atın" dediler.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Tefhim-ul Kuran</td><td>:</td><td>Dediler ki: «Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.»</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ümit Şimşek</td><td>:</td><td>'İbrahim için bir fırın yapın,' dediler. 'Ve onu ateşe atın.'</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Yaşar Nuri Öztürk</td><td>:</td><td>Dediler: "Şunun için bir bina yapın da bunu ateşin ortasına fırlatın!"</td></tr>
</tbody></table>
<br />
SAFFAT 98<br />
<span style="background-color: yellow;">(MYNOT: İKİ SEÇENEKTEN BİRİNİ İRADE EDİYORLAR/İSTİYORLAR</span><br />
<span style="background-color: yellow;">ÖLÜM VEYA TAHRİQ</span><br />
<span style="background-color: yellow;">ÖLÜMÜ DEĞİL TUZAĞI YANİ TAHRİKİ SEÇİYORLAR)</span><br />
<div align="center" style="color: green; font-family: 'Tahoma'; font-size: 1.8em;">
Fe erâdû bihî keyden fe cealnâ humul esfelîn(esfelîne).</div>
<table align="center" style="width: 653px;"><tbody>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>1.</b></td><td width="30%"><b>fe erâdû</b></td><td>: bunun üzerine istediler, sonra istediler</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>2.</b></td><td width="30%"><b>bi-hi</b></td><td>: ona</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" style="color: red;" width="5%"><b>3.</b></td><td style="color: red;" width="30%"><b>keyden</b></td><td style="color: red;">: tuzak</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>4.</b></td><td width="30%"><b>fe cealnâ</b></td><td>: bunun üzerine, sonra biz kıldık</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>5.</b></td><td width="30%"><b>hum</b></td><td>: onları</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>6.</b></td><td width="30%"><b>el esfelîne</b></td><td>: esfelîn (en çok sefil olanlar)</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<br />
ENBİYA 68<br />
<span style="background-color: yellow;">(MYNOT: HARRİKU KELİMESİ İLE YAKIN DENMESİ İLGİNÇ, TAHRİK/HAREKET KELİMELERİ İLE AKRABA OLAN KELİME BİNA-TUZAK-HARRİKU(TAHRİK) KELİMELERİ İLE BİRLİKTE DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE TOPLUMSAL BİR BİNA, TOPLUMSAL BİR TUZAK, TAHRİK EDİLMİŞ TOPLULUĞUN İÇİNE ATILMAK GİBİ BİR SENARYOYA GÖTÜRÜYOR BİZİ)</span><br />
<br />
<div align="center" dir="rtl" style="color: black;">
</div>
<div align="center" style="color: green; font-family: 'Tahoma'; font-size: 1.8em;">
Kâlû harrikûhu vansurû âlihetekum in kuntum fâılîn(fâılîne).</div>
<table align="center" style="width: 653px;"><tbody>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>1.</b></td><td width="30%"><b>kâlû</b></td><td>: dediler</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" style="color: red;" width="5%"><b>2.</b></td><td style="color: red;" width="30%"><b>harrikû-hu</b></td><td style="color: red;"><b>: onu yakın</b></td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>3.</b></td><td width="30%"><b>vansurû (ve unsurû)</b></td><td>: ve yardım edin</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>4.</b></td><td width="30%"><b>âlihete-kum</b></td><td>: ilâhlarınıza</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>5.</b></td><td width="30%"><b>in kuntum</b></td><td>: eğer siz iseniz</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>6.</b></td><td width="30%"><b>fâılîne</b></td><td>: yapanlar</td></tr>
</tbody></table>
<br />
ENBİYA 69<br />
<div align="center" dir="rtl" style="color: black;">
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ</div>
<div align="center" style="color: green; font-family: 'Tahoma'; font-size: 1.8em;">
Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm(ibrahîme).</div>
<table align="center" style="width: 653px;"><tbody>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>1.</b></td><td width="30%"><b>kulnâ</b></td><td>: biz dedik</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" style="color: red;" width="5%"><b>2.</b></td><td style="color: red;" width="30%"><b>yâ nâru</b></td><td style="color: red;">: ey ateş</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>3.</b></td><td width="30%"><b>kûnî</b></td><td>: ol</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>4.</b></td><td width="30%"><b>berden</b></td><td>: soğuk</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>5.</b></td><td width="30%"><b>ve selâmen</b></td><td>: ve selâmet (zararsız)</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>6.</b></td><td width="30%"><b>alâ ibrâhîme</b></td><td>: İbrâhîm'e</td></tr>
</tbody></table>
<br />
ENBİYA 70<br />
<span style="background-color: yellow;">(MYNOT: İLGİNÇ BİR İFADE : ONA TUZAK KURMAK İSTEDİLER DENİYOR<br />YANİ ÖLDÜRME SEÇENEĞİ KABUL GÖRMEMİŞ</span><br />
<span style="background-color: yellow;">TAHRİQ SEÇENEĞİ KABUL GÖRMÜŞ</span><br />
<span style="background-color: yellow;">TAHRİQ İÇİN TUZAK KURULMUŞ)</span><br />
<br />
<div align="center" dir="rtl" style="color: black;">
<br /></div>
<div align="center" style="color: green; font-family: 'Tahoma'; font-size: 1.8em;">
Ve erâdû bihî keyden fe cealnâ humul ahserîn(ahserîne).</div>
<table align="center" style="width: 653px;"><tbody>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>1.</b></td><td width="30%"><b>ve erâdû</b></td><td>: ve istediler</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>2.</b></td><td width="30%"><b>bi-hi</b></td><td>: ona</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>3.</b></td><td width="30%"><b>keyden</b></td><td>: tuzak, hile</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>4.</b></td><td width="30%"><b>fe ceal-nâ</b></td><td>: böylece yaptık, fakat kıldık</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>5.</b></td><td width="30%"><b>hum</b></td><td>: onlar</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>6.</b></td><td width="30%"><b>el ahserîne</b></td><td>: daha çok hüsranda olanlar</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table border="1" bordercolor="#d0d0d0" cellpadding="3" rules="rows" style="border-collapse: collapse; width: 652px;"><tbody>
<tr bgcolor="#ffffc0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap"><a href="http://www.imamiskenderalimihr.com/" style="color: black; text-decoration-line: none;">İmam İskender Ali Mihr</a></td><td>:</td><td>Ve ona tuzak kurmak istediler. Fakat Biz, onları daha çok hüsrana düşürdük.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Diyanet İşleri</td><td>:</td><td>Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Abdulbaki Gölpınarlı</td><td>:</td><td>Onlar, İbrâhim'e bir düzen kurmak istedilerse de biz, onları en büyük bir ziyâna uğrattık.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Adem Uğur</td><td>:</td><td>Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ahmed Hulusi</td><td>:</td><td>Ona bir tuzak kurmak istediler; onların yaptığını geçersiz kıldık!</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ahmet Tekin</td><td>:</td><td>Ona bir kötülük planı hazırlamak istediler. Fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ahmet Varol</td><td>:</td><td>Ona bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz asıl kendilerini hüsrana uğrattık.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ali Bulaç</td><td>:</td><td>Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ali Fikri Yavuz</td><td>:</td><td>İbrâhîm’e bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz, kendilerini daha ziyade hüsrana düşürdük. (üzerlerine sinek musallat ederek onları helâk ettik).</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Bekir Sadak</td><td>:</td><td>Ona duzen kurmak istediler, fakat Biz onlari husrana ugrattik.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Celal Yıldırım</td><td>:</td><td>İbrahim'e tuzak kurmak istediler. Biz de onları hüsrana uğrattık.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Diyanet İşleri (eski)</td><td>:</td><td>Ona düzen kurmak istediler, fakat Biz onları hüsrana uğrattık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Diyanet Vakfi</td><td>:</td><td>Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Edip Yüksel</td><td>:</td><td>Böylece onun için bir plan uygulamak istediler de biz onları başarısızlığa mahkum ettik.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Elmalılı Hamdi Yazır</td><td>:</td><td>Ona bir dolab kurmak istediler, biz de daha ziyade kendilerini husrâna düşürdük</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Elmalılı (sadeleştirilmiş)</td><td>:</td><td>O'na bir dolap kurmak istediler, fakat Biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)</td><td>:</td><td>Ona düzen kurmak istediler, fakat biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Fizilal-il Kuran</td><td>:</td><td>Onlar O'nu tuzağa düşürmek istediler. Biz ise onları en ağır hüsrana uğrattık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Gültekin Onan</td><td>:</td><td>Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Hasan Basri Çantay</td><td>:</td><td>Ona (böyle) bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz kendilerini daha ziyâde hüsrana düşenler (den) kıldık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Hayrat Neşriyat</td><td>:</td><td>Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat kendilerini daha çok hüsrâna uğrayanlar kıldık.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">İbni Kesir</td><td>:</td><td>Ona düzen kurmak istediler. Ama Biz, onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Muhammed Esed</td><td>:</td><td>Bu arada onlar İbrahim'e tuzak kurmaya çalıştılar; ama Biz onların bütün yapıp ettiklerini boşa çıkardık:</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ömer Nasuhi Bilmen</td><td>:</td><td>Ve O'na bir hud'ada bulunmak istediler. Biz de onları ziyâde hüsrâna uğramış kimseler kıldık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ömer Öngüt</td><td>:</td><td>Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrattık.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Şaban Piriş</td><td>:</td><td>-Ona bir tuzak kurmak istediler. Ama onları hüsrana uğrattık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Suat Yıldırım</td><td>:</td><td>Hülasa onu tuzağa düşürmek istediler ama, Biz asıl onları hüsrana uğrattık. Asıl tuzağa düşenler kendileri oldular.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Süleyman Ateş</td><td>:</td><td>Ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de, asıl kendilerini hüsrâna uğrattık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Tefhim-ul Kuran</td><td>:</td><td>Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.</td></tr>
<tr onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Ümit Şimşek</td><td>:</td><td>Onlar İbrahim'i tuzağa düşürmek istediler; Biz ise onları hüsranın en büyüğüne attık.</td></tr>
<tr bgcolor="#f0f0f0" onmouseout="this.style.backgroundColor=""" onmouseover="this.style.backgroundColor="#FF9900"" valign="top"><td nowrap="nowrap">Yaşar Nuri Öztürk</td><td>:</td><td>Ona tuzak kurmak istediler de biz onları hüsranın en beterine uğrayanlar yaptık.</td></tr>
</tbody></table>
<br />
ANKEBUT 24<br />
<span style="background-color: yellow;">(ONU ÖLDÜRÜN VEYA YAKIN DENİYOR)</span><br />
<span style="background-color: yellow;">YAKIN/YANDIRIN KELİMESİ YİNE "HARRİQU" KELİMESİ İLE İFADE EDİLİYOR</span><br />
<br />
<br />
<div align="center" dir="rtl" style="color: black;">
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنجَاهُ اللَّهُ مِنَ النَّارِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ</div>
<div align="center" style="color: green; font-family: 'Tahoma'; font-size: 1.8em;">
Fe mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlûktulûhu ev harrýkûhu fe encâhullâhu minen nâr(nâri), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minûn(yu’minûne).</div>
<table align="center" style="width: 653px;"><tbody>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>1.</b></td><td width="30%"><b>fe</b></td><td>: bunun üzerine, buna rağmen</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>2.</b></td><td width="30%"><b>mâ kâne</b></td><td>: olmadı</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>3.</b></td><td width="30%"><b>cevâbe</b></td><td>: cevap</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>4.</b></td><td width="30%"><b>kavmi-hi</b></td><td>: onun kavmi</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>5.</b></td><td width="30%"><b>illâ</b></td><td>: den başka</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>6.</b></td><td width="30%"><b>en kâlûktulû-hu</b></td><td>: "onu öldürün" demek</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>7.</b></td><td width="30%"><b>ev</b></td><td>: veya</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>8.</b></td><td width="30%"><b>harrıkû-hu</b></td><td>: onu yakın</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>9.</b></td><td width="30%"><b>fe</b></td><td>: böylece, bunun üzerine</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>10.</b></td><td width="30%"><b>encâhullâhu (encâhu allâhu)</b></td><td>: Allah onu kurtardı</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>11.</b></td><td width="30%"><b>min en nâri</b></td><td>: ateşten</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>12.</b></td><td width="30%"><b>inne</b></td><td>: muhakkak</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>13.</b></td><td width="30%"><b>fî</b></td><td>: içinde, de vardır</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>14.</b></td><td width="30%"><b>zâlike</b></td><td>: bu, işte bu</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>15.</b></td><td width="30%"><b>le âyâtin</b></td><td>: elbette âyetler</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>16.</b></td><td width="30%"><b>li kavmin</b></td><td>: bir kavim için</td></tr>
<tr valign="top"><td align="right" width="5%"><b>17.</b></td><td width="30%"><b>yu'minûne</b></td><td>: mü'min olurlar</td></tr>
</tbody></table>
<br />
BAKARA 258<br />
<span style="background-color: yellow;">(MYNOT: AYET BİZE ŞUNU ANLATIYOR SANKİ:<br />MUSA İLE FİRAVNUN SİHİRBAZLARI/BİLGİNLERİ ARACILIĞI İLE HALKIN ÖNÜNDE GİRDİKLERİ TARTIŞMANIN BENZERİ, YAPILDI,<br />HALKIN KUTSAL DEĞERLERİNE YÖNELİK SORULAR İLE İBRAHİM TAHRİK EDİLECEK/TUZAĞA DÜŞÜRÜLECEK<br />VE NETİCEDE HALK TAHRİQ EDİLECEK/GALEYANA GELECEK<br />VE İBRAHİM ÖFKE ATEŞİNE ATILACAK İDİ,<br />ANCAK TARTIŞMAYI İBRAHİM KAZANDI)</span><br />
<span style="font-size: x-small;"><span style="font-family: "verdana"; font-size: x-small;">258- Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: 'Benim Rabbim diriltir ve öldürür' demişti; o da: 'Ben de öldürür ve diriltirim' demişti. (O zaman) İbrahim: 'Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir' deyince, o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.</span></span>............<br />
<br />parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-30307059282449130002017-05-21T01:27:00.002-07:002017-05-21T01:27:30.478-07:00HARRİKU - HARRAN<br />
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<span style="font-family: times, "times new roman", serif; font-size: medium;">68. Dediler; Eğer ilahlarınıza sahip çıkacaksanız onu Harr'e atın,<o:p></o:p></span></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<span style="font-family: times, "times new roman", serif; font-size: medium;"><i>( Bu anlatım Ankebut 29/24 ayetinde de tekrar edilir ve oradaki cümle biraz farklıdır; " Onu öldürün veya ateşe atın." Bir insanı öldürdükten sonra ateşe atmanın veya ateşe attıktan sonra öldürmenin bir anlamı var mı? Şu halde konuşanların iki farklı cezadan söz ediyor olmaları gerek. </i><o:p></o:p></span></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<span style="font-family: times, "times new roman", serif; font-size: medium;"><i>Diğer taraftan ayette geçen ve müfessirlerin "yakın" emir kipiyle çevirdikleri "harriku", Kuran'ın kullandığı "ateş" ve "yakma" kelimelerinden çok farklı. Sözlükler kelimenin hararet, sıcaklık, güneşin yakıcılığı, anlamındaki "harr" kökünden türediğini, yangın anlamındaki "harik" ile çok ilgisi olmadığını gösteriyor. ) </i><o:p></o:p></span></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<span style="font-family: times, "times new roman", serif; font-size: medium;">69. Biz de dedik; Ey ateş soğuk ol ve İbrahim'e zarar verme,<o:p></o:p></span></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<br /></div>
<span style="background-color: white; color: #393939; font-family: times, "times new roman", serif; font-size: medium;"><i>( Meğer mesele çok basitmiş. Ateş olarak çevirdiğimiz "Harr" çok sıcak ve taşlık bir bölgenin adıymış ve bu ceza kurak topraklarda yaşayan ilkel kabilelerin arasına sürgün edilme cezaymış. Urfa'ya bağlı Harran'ın "susuz" demek olduğunu biliyor muydunuz?<br />Sonrasını tahmin edebilirsiniz. İbrahim ateşe atılır, yani Harran'a sürgün edilir. Şimdilik kim olduğunu bilmediğimiz Rabbi ise yenilikçi görüşlerinden dolayı değer verdiği İbrahim'i el altından takip ettirmektedir ve Harran kabileleri üzerindeki etkisiyle ona zarar vermelerini engelleyip kurtarır. )</i></span><br />
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<span style="font-family: times, "times new roman", serif; font-size: medium;">70. Ona tuzak kurmuşlardı ama biz boşa çıkardık,<o:p></o:p></span></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<span style="font-family: times, "times new roman", serif; font-size: medium;">71. Onu ve Lut’u kurtararak insanlık için bereketli <i>(üretken)</i> topraklara ulaştırdık,<o:p></o:p></span></div>
<div style="background-color: white; color: #393939; font-family: Molengo; font-size: 17.6px; margin: 0cm;">
<br /><span style="font-family: times, "times new roman", serif; font-size: medium;"><i>( O bereketli topraklar Şam ile Kudüs arasında kalan bölgedir ve neden bereketli olduğunu Tin 95/1-2 ayetlerinde görebilirsiniz. )</i></span></div>
<br />
http://kuranokuru.blogspot.com.tr/2014/07/21-enbiya-haberciler.html<br />
<br />
<br />
<br />
<br />parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-32462637053980753272017-05-20T09:02:00.000-07:002017-05-21T09:26:31.281-07:00ibrahim ve ateş<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">HAZRETİ İBRAHİM PEYGAMBERİ
ATEŞ YAKTI<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">29/25- (İbrahim) Dedi ki:
"Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı
olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar
edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir
ve hiçbir yardımcınız yoktur."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">21/69- Biz de dedik ki:
"Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Kuranda Sanatsal olarak
anlatılan kıssalardan birisi de Hazreti İbrahim’in ateşe atılıp da ateş
yakmadığı ile ilgili kıssadır. Halk dilinde İbrahim peygamberin Ateşe
atılmasıyla ilgili Güzel bir çalışma yapan kurt oğlu kardeşimizden örnek bir
klasik din anlayışının hazreti İbrahim kıssası ile ilgili bölümünü buraya
aktarmaya çalışalım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">ATEŞLE’SINANAN’SU’İLEKUTSANAN’ŞEHİR<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Mehmet KURTOĞLU başlıklı
makale.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Anlatılanlara göre
şehirler kurulurken kutsal mekânlar merkez alınırmış. Şehir böylece bir
kutsalın çevresinde doğup büyürmüş. Bu anlamda Urfa, iç kalenin hemen altında
bulunan ve İbrahim söylencesiyle özdeşleşen mağara, ateş ve su kutsalı
etrafında şekillenmiştir. Damlacık dağından başlayıp, kutsal su ve mağara
figürüyle bir ehram gibi yayılan şehir, hiç kuşkusuz tarih boyunca hep dinsel
bir merkez olmuştur<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Ateş ve su Urfa’nın
kaderini belirleyen unsur olarak bugünkü davranışını daha açık ifadeyle şehrin
kimliğini oluşturmuştur. Urfa’nın ateşle sınanması İbrahim Peygamber kıssasıyla
başlamış, o gün bugündür Urfa hep ateşle sınanmıştır. Bilindiği gibi Babil
Kralı Nemrut, bir gün bir rüya görür ve bu rüyasını müneccimlerine yorumlatır.
Müneccimler yıl içinde doğacak bir erkek çocuğunun tahtını sarsacağını ve
ilahlığına son vereceğini söylerler. Bunun üzerine Nemrut, o yıl içinde doğacak
bütün erkek çocukların öldürülmesini emreder. İbrahim peygambere gebe kalan
annesi onu Nemrut’un şerrinden korumak için Damlacık dağının eteklerinde
bulunan mağarada gizlice doğurur. Her gün bir ceylan gelip İbrahim Peygamberi
emzirir. İbrahim Peygamber büyür, tek Allah inancını aklıyla bulur ve Nemrut’un
ilahlığını ret eder, tevhit akidesini yaymaya çalışır. Bunun üzerine Nemrut’un
gazabına uğrar. Nemrut İbrahim peygamberi yolundan döndürmek istese de başarılı
olamaz ve onu ateşe atarak cezalandırmak ister. Rivayete göre altı ay boyunca
bütün hayvanlara odun taşıtıp Urfa kalesinin hemen eteğinde büyük bir ateş
yakar. Ve İbrahim Peygamberi ateşe atar. Allah (cc) ateşe : “Ey ateş İbrahim’e
karşı sakin ve selamet ol” der. Ateş su odunlar balık olur. İbrahim’in ateşe
atıldığını gören Nemrut’un kızı İbrahim Peygambere gizliden iman etmiş ve onu
sevmiştir. O da babasının yaptıklarına dayanamaz İbrahim Peygamber ile birlikte
kendini ateşe atar. Onun düştüğü yerde de küçük bir göl oluşur. Bu göle
Züleyha’nın gözyaşları anlamına gelen Aynzüleyha adı verilir. Urfa’nın ateşle
imtihanı ve su ile kutsanması böylece başlar ve tarih boyunca da böyle devam
eder<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Hazreti İbrahim ile ilgili
kıssa toplumlarda genelde böyle anlatılır. Ve böyle anlaşılır. Kıssada hazreti
İbrahim’i ateşe atan nemrut ona olan öfkesini onu yakarak yok etmekle almak
istediği bellidir. İnsanoğlunun var oluşundan bu tarafa mutlaka her peygamberin
karşısına ya bir firavun ya bir nemrut ya bir ebu lehep ya da bir Belkıs
çıkmıştır. Ama gerçek olan odur ki Peygamberlerin mesajına duyarlı olan veya
mesajı kabullenmeye istekli olan toplumlarda peygamberin yanında olanlar var oldukça
ve o resulleri etten duvarla korudukları zamanlarda. O topluluklarda güç ve
iktidar kurmuşlar. Ve mazlumlar o peygamberler zamanında rahat bir nefes
almışlardır. Eğer toplumlar peygamberler geldikleri zamanlarda mesajlara karşı
duyarlı değillerse de o peygamberler ses getirememişlerdir. İşte Kuranda
insanoğlunun var oluşundan bu tarafa binlerce peygamberler gelip geçtikleri
halde zikredilen peygamber sayısı yirmi beşi geçmemektedir. Bunun sebebi
Kıssası olan ve ses getiren ve gelecek nesillerdeki toplumlara örnek
davranışlar oluşturan peygamberler zikredilmiştir. Diğerleri de Toplumları
ilgilendiren bir kıssası oluşmadığı için tarih sahnesinden silinip
gitmişlerdir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">40/78- Andolsun, Biz
senden önce elçiler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve kimini
anlatmadık. Herhangi bir elçiye, Allah'ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek
olacak şey değildir. Allah'ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte
burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Hazreti İbrahim peygamber’in
Ateşe atılmasıyla ilgili konuyu anlatırken onun getirdiği din ve yaşam
biçiminden söz etmemek haksızlık olur, kanaatindeyim. Bilindiği gibi, islam
toplumlarında veya Yahudi Hıristiyanlarda genelde kendi peygamberlerine karşı
sevgi ve ihtiramı daha ön plana çıkararak İlah edinmişlerdir. Allah Kuranda
Peygamberlerin yerini ve konumunu tanımlarken onları bir yere oturtmuştur.
Kimsenin Allahın koyduğu yerden bir kelimeyi kaldırıp başka bir yere koymaya
hakkı yoktur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">9/30- Yahudiler:
"Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih
Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar,
bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları
kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">9/31- Onlar, Allah'ı
bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu
Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle
emrolunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden
Yücedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Hazreti İbrahim peygamber.
Tek başına bir ümmetti. Onun Anası Babası, yakınları, hepsi putlara tapıyordu.
İnsanların Kendi öz yapılarına Allahın yerleştirmiş olduğu, tevhit inancı
Toplumların ve çevrelerin baskısı ve anlayışlarıyla örtülü olarak
kapatılmıştır. Allah Diğer bütün müşrik toplumlara da bir model olması
açısından İbrahim peygamberdeki örnekliği bize anlatıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">60/4- İbrahim ve onunla
birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine
demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan
gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda, siz
Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş
göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına: "Sana bağışlanma
dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm
yetmez." demesi hariç. "Ey Rabbimiz, biz Sana tevekkül ettik ve
'içten Sana yöneldik.' Dönüş Sanadır."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Yerleri ve gökleri yaratan
Allah olduğu halde, En Çok saygı duyulmaya en çok hürmet edilmeye en çok ibadet
edilmeye, Layık Olması Gereken Allah olduğu halde, İnsanların çıkıp da Allahın
Yarattıklarından bazılarını ilah edinerek, Allahın denginde veya Allahın
üzerinde bir sevgi ve ihtiramla çıkmak büyük bir adaletsizlik ve haksızlıktır.
Allah Buna Şirk demektedir. Şirk de Allah’ın Hiç Hoşuna gitmeyen büyük
günahlardan birsidir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">4/48- Gerçekten, Allah,
Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini
bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş
olur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">İnsanların Öz yapısına
Allahın yerleştirmiş olduğu takva duygusu, bir başka deyişle fıtratı, Asla
Allahın dışında yaratıklardan her hangi birisini ilah edinilmesine razı olmaz.
İşte Hazreti İbrahim’de ki, Tevhit inancı doruk noktasına ulaşarak onları test
ettikten sonra, bütün yakınlarının baskı ve zulümlerine rağmen Korkusuzca ve
açık yüreklilikle tek başına olmasına rağmen ben sizin şirk koştuklarınızdan
uzağım diyebilmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">16/120- Gerçek şu ki,
İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi
ve o müşriklerden değildi. Her akıllı olan insan yol seçmede kendi kendisine
yetkili ve sorumludur. Bütün dünyadaki insanlar ve cinler bir araya toplansalar
insanın kendisi istemedikçe onu doğruya ve yanlışa götüremezler. İşte Allahın
İnsanların yol seçme özgürlüğünü Aklını takvasını ve fıskını vererek kendisine
bırakmıştır. Daha önce de değişik konularda bahsettiğim gibi, insanın diğer
varlıklardan ayıran en bariz özelliklerinden olan aklı takvası ve fıskıdır.
İnsana iki teklif Gelir. Bir teklif takvadan gelmektedir. Bir teklif de
iblisten gelmektedir. Dünya hayatında Allah insanın her iki teklifi de
değerlendirip yol seçmesi durumunda, müdahale etmektedir. İşte onun her iki
yöne karşı eğilimi onun meleklerden ayrılarak imtihana tabi tutulmasına sebep
olmaktadır. Böylece her iki yolda yürüyen insanların, birbirleriyle hem söylem
hem de eylem bakımından farklılaşması birbirlerine karşı soğuk rüzgârlar
esmesine neden olmaktadır. İnsanların önce kendilerinde oluşturdukları herhangi
bir yöne gitmede karar verme, kişilik oluşturma, durumları toplumlar içerisinde
,ister istemez farklı guruplaşmaya yol açmaktadır.Allaha göre insanlardaki
birebirlerine karşı olan üstünlükleri ne herhangi bir ırktan ne mal ve
mülkünden ne güzelliğinden ne renginden dolayı değil, onlardaki üstünlük
farkını bulunmuş oldukları konumlardaki rolün Allahın rızasına uygun olarak,
oynanıp oynanmaması ile farklılaşmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">49/13- Ey insanlar,
gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle
tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah
Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en
ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">İşte biri birinden, takva
ile ayrışan farklılaşan insanların yol göstericisi velisi Allah tır. O
İnsanlara peygamber ve kitaplarla nerde nasıl davranması gerektiğini en güzel
bir biçimde bir proje hazırlayarak iman edenlerin önüne koymuştur. İşte Allah
bu proje ile inanları kendisine düşman olan şeytan ve dostlarını tanımlayarak
onlara karşı nasıl bir tutum izleyeceklerini göndermiş olduğu vahiylerle
uyararak, varılmak istenen hedefe sağ salim ulaştırılmasını istemektedir.
Bilindiği gibi dünya hayatı Doğumla ölüm arasında bir zaman dilimiyle
sınırlıdır. Kimin nerde ne zaman nasıl öleceğini, Allahtan başka kimse bilemez.
Belki bu ölüm anne karnında, belki ergenlik dönemine gelmeden, belki de
bunaklık dönemine kadar sürmektedir. Ama ondaki önemli olanın ne kadar yaşaması
değil önemli olanın ona ayrılmış olan, sorumlu olduğu yaşam diliminde Allaha
ibadet ve kulluğunu ne kadar yapıp ne kadar yapmadığıdır. İşte bütün
peygamberler insanlar için örnek olarak gösterilmiş ve seçildikleri dönem
itibariyle artık onlar halkı diriltmek için ölümü göze alan fedakar
kimselerdir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">22/5- Ey insanlar, eğer
dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan
yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış
biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça
göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde
tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına
erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte,
kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en
aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi
görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve
her güzel çiftten (ürünler) bitirir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Peygamberler toplumlarda
müslüman olanların ilkidirler.6/14- De ki: "O, gökleri ve yeri yaratırken
ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli
edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki olmam
emredildi ve: Sakın müşriklerden olma." (denildi.) İşte her müslümanım
diyen dünya hayatına geldiklerinde bazı başına gelecekleri göğüslenmek
zorundadırlar. Allah dünya hayatında müslüman olanlar, müslüman olmayanlar
tarafından devamlı işkence ve azap görmüşlerdir. Müslüman olmayanlarda ve
müslüman olduklarını ilan etseler de onların Müslümanlığı gırtlaktan aşağı
gitmeyenler devamlı müslüman olanlara işkence yapmışlar ve yerinden
yurtlarından sürmüşlerdir. İşte Allah dünya hayatında insanların kimilerini
kimileriyle def etmesi veya evrene koyduğu yasalarla iman etmeyenlere özel
olarak dünya hayatında bir ceza vermemektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">22/40- Onlar, yalnızca;
"Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından
sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi
(yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde
Allah'ın isminin çokça anıldığı mescitler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah
Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü
olandır, Aziz olandır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">35/45- Eğer Allah,
kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin)
sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye
kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah
Kendi kullarını göre<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Görüldüğü gibi Dünya
hayatında Allah en sevdiklerine bile özel bir yardımda bulunmuyor. Ancak
Göndermiş olduğu peygamberlere iman eden mümin kullarını yardımcı olarak
göndermektedir. Öyle zamanlar oluyor ki toplumlar önde gelen firavun varı olan
zalimlerin baskısı altında içlerindeki takava duygusunu erkekleşerek açığa
çıkaramadıkları için erkek olan peygamberler toplumlarda yalnız kalmışlardır.
Hazreti Musa peygamberi Kardeşi Harun’la destekletip pazılarını güçlendirmiş ve
ya Davut peygambere zengin olması sebebiyle Anlatmayı kolaylaştırmış ve ona
anlatım çarpıcılığı vererek bazen toplumlarında Allahın dini yeşertmiştir.
Bilindiği gibi toplumlarda zengin ve makam sahibi olanların sözleri geçerli
olmaktadır. ve Mustazaf olanlar onların güdümünde hareket etmektedir. Allahın
dinini Allahın anlattığı anlamda kabullenenlerin sayısı çok azı teşkil
etmektedir. İslam toplumunda herkesin genelde bildiği gibi Mekke’de inananların
sayısı çok azdı. Çünkü iman ettim demekle önce bütün kazandıklarını iman
edenlerle gücü yettiği oranda paylaşmak ve her an gerektiği zaman canını
vermeye hazır hale gelmek demektir. Çünkü İman eden ve Salih amel işleyenler
için bu dünyanın arkasında bir de ebedi olan Ahiret âlemi var, onlar için
ölmekle veya kalmak arasında bir fark yoktur. Her iki halde de güzellik vardır.
Kazanırsa küfrün saldırılarını bertaraf etmekle dünyada güzellik vardır. Ölse
de Ahiret âleminde ebedi bir cennet vardır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">9/52- De ki: "Siz
bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını
mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle
size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz
biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz. Ayette kastedilen mana, kazanırlarsa
savaşta dünyada güzellik savaşı kaybederlerse ölürlerse Ahiret hayatında
güzellik vardır. Ama iman etmeyenler için dünya hayatında kaybederlerse bir
aşağılanma azap, vardır. Ölürlerse de Ahiret âleminde ebedi bir cehennem
vardır. Doğum ile ölüm arasındaki dünya hayatı ne kadar uzun olsa neye yarar ki
onlar dünya hayatında o yaşadıkları hayatı fark edemeyecekler bile.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Bu Ayetler ışığında.
Kuranda geçen değişik konulara geçtik ve bir şeyler anlatmaya çalıştık. Bu
Anlatılanların Hazreti İbrahim peygamberin ateşe atılıp yanıp yanmamasıyla ne
ilgisi var diye akla bir soru gelebilir. Öncelikle şu olayı iyi kavramak lazım.
Allah dünya hayatında iman eden ve insanların önderi olan peygamberleri özel
olarak koruyabilir, onları kendi katından zenginleştirebilir. Özel mucizeler
vererek onlardan kendine bağlı sevgili kullarını koruyup kollama gücüne elbette
sahiptir. Ama gel gelelim olaylar öylemi gelişmektedir.? Bakıyoruz Bütün
Peygamberler genel anlamda toplumların karşılarına çıktıklarında mutlaka önde
gelenler onların getirdiklerine karşı mücadele etmeyi kendilerine bir görev
olarak bilmişlerdir. Hazreti Musa peygambere firavun, Hazreti İbrahim
peygambere Nemrut, Hazreti Muhammet peygambere de ebu cehil ebu lehap gibileri
karşı çıkmışlardır. Bu İslam toplumlarında bir realitedir. Allahın Bir
sünnetidir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">17/77- (Bu,) Senden önce
gönderdiğimiz resullerimizin bir sünnetidir. Sünnetimizde bir değişiklik
bulamazsın.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">17/16- Biz, bir ülkeyi
helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine'
emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz
hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz. İşte burada önde gelen kâfirler
peygamberler geldikleri zaman en önce karşı çıkanlardır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">İster islam, isterse de
islam dışındaki müşrik ve ehli kitap toplumlarına genel olarak baktığımız
zaman, İnsanlar Allaha tapmayı bırakmışlar, kendilerine Allahın dışındaki
Allahın yarattıklarını ilah edinmeye başlamışlardır. Herkese sorsan hayır ben
Allaha taparım der. Ama fiili hayatlarına baktığımız zaman insanlar kendi heva
ve heveslerini veya hoşuna giden şeyleri Allahın önüne çıkarıp sevgi ve
ihtiramı daha çok onlara göstermektedirler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">7/189- O, sizi tek bir
nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu
(eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi.
Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: "Eğer bize
salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">7/190- Ama O, onlara
(Adem'in çocukları erkek ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine
verdiği şey konusunda O’na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk
koştuklarından Yücedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Tapmak demek belki bu
günkü insanların anladığı anlamda Allahın karşısına bir heykel dikip Allah’ım
seni sevmeyi bıraktım saygıyı ve ihtiramı bu heykele yapıyorum anlamında değil
ama perde arkasından yaratıklara gösterilen sevgiyi daha ön planda tutmakta
oldukları bir gerçektir..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">39/3- Haberin olsun; halis
(katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle
derler "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet
ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri
şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi
hidayete erdirmez.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">İnsanlar genelde
sıkıştıkları veya başka çıkış yolu bulamadıkları zaman onların fıtratlarındaki
halis olan din gün yüzüne çıkmaya başlamaktadır. Ama geniş zamanlarda ise Allah
hiç anılmamakta sadece insanlar kendilerini düşünmektedir. İnsanların
hastalandığı zaman hastalananların halini anlaması, iflas ettiği zaman iflas
edenleri anlaması, o içteki fıtratın, hanif dininin gün yüzüne çıkmasına vesile
olmaktadır. Bütün peygamberlerin tevhit çizgisi bir olduğu halde bazı
peygamberlerin bazı peygamberlere karşı üstünlüğü asla düşünülemez. Dünya hayatındaki
Bazı peygamberlerin verdikleri mesajlar olumlu bir ortamda oluştuğunda
çevresinde güç toplamaları onların üstün<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">olması veya farklı olması
anlamına gelmez. Bütün peygamberlerin Allah katında değerleri aynıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">2/136- Deyin ki: "Biz
Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına
indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman
ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim
olmuşlarız."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Yahudi olanlar. Kendi
peygamberlerini üstün göstermek amacıyla, Miraç olayı uydurup son peygamberi
göklerde burakla gezdirip hazreti Musa peygambere tekmil vermesiyle
Müslümanları son peygambere olan övgülerini biraz da olsa azaltma hesabını
gütmüşlerdir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Müslümanlar da Kuranda
olmayan Peygamber hakkında ayet örneğinde verdiğimiz gibi hiçbir peygamberin
hiçbir peygambere üstün kabul edilmemesi gerektiğini söylediği halde “Hadis-i
Kutsi’de buyruluyor ki: “Ya Habibim! Seni yaratmasaydım seni yaratmasaydım
bütün mevcudatı yaratmazdım.” İşte bu söz de islam toplumlarının kendi
peygamberini ilahlaştırması anlamındadır. Kurana göre eğer ön plana getirilecek
bir peygamber olsaydı O da İbrahim peygamber olurdu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">16/123- Sonra sana
vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden
değildi."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">O Hanif dini öyle bir din
ki Yaratılışta Allaha verilen sözün kıvırtılmadan yerine getirilmesi
Tapınılması gerekenin Allah yedirenin Allah verenin Allah alanın Allah öldüren
ve diriltenin Allah hidayet verenin Allah saptıran ve bağışlayanın Allah
olduğuna iman etmek Hayatı pahasında olsa Allah’ın emirlerini Allahın dışındaki
bütün emirlerden üstün tutmaktır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Hazreti İbrahim peygamber
Nemrut tarafından ateşe atıldığı zaman Ateşe serin ol demesiyle neyi anlatmak
istemektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">1- Allah kâinattaki
insanların dışındaki varlıklara bir görev vermiştir. Onlar sadece o görevlerini
yaparlar. Ateşin görevi yakmaktır. Allahın evrene koyduğu bir yasadır. Allahın
evrene koyduğu yasalar kendi seyri içerisinde işler durur. Yağmur çok yağdığı
zaman seller insanları götürecek düzeye ulaştıkları zaman o konuda tedbir
alamayan insanları alır götürür ve ölürler. Onların günahlı mı günahsız mı
olduğuna bakmazlar. Çocuk olsun erkek olsun kadın olsun fark etmez evrene
koyulan yasa kendi seyri içerisinde işler durur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">2- Bilindiği gibi Kuranda
anlatılan kıssalar değişmeceli bir anlatın sanatı ile anlatılmıştır. Ve
kullanılan kelimeler çift anlamda kullanılmıştır. Hazreti İsa peygamber için
anlatılan kıssadaki onu öldürmediler asmadılar ifadesiyle şehitler konusundaki
ölmediler onlar Allah katında diridirler ifadesinin ne anlama geldiği
anlaşılabilirse hazreti İbrahim peygamber için kullanılan serin ol ifadesi de
mutlaka anlaşılacaktır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">3/55- Hani Allah, İsa'ya
demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni
Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları
kıyamete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca
banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben
hükmedeceğim." Daha önce de bahsettiğimiz gibi bir ayetin kastettiği
manayı ve ya ne söylemek istediğini anlayabilmek için onunla ilgili diğer
ayetlerden haberdar olmak gerekiyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">4/157- Ve: "Biz,
Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri
nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu
asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında
anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan
başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Bilindiği gibi kuran ölü
kelimesini iki anlamda kullanmıştır. Birincisi hayati fonksiyonlarını yitirmiş
anlamındaki ölü bu dünya hayatında bir daha geriye dönmeyecektir bu Allahın
evrene koyduğu bir yasadır. İkinci Anlamdaki ölü de Gözleri olup da hakkı
görmeyen kulakları olup da hakkı işitmeyen kalbi de tamamen hakka karşı
duyarsızlaşarak mühürlemesi anlamındaki ölüdür. İşte hazreti İsa peygamberin
kuranda bahsettiği Allahın izniyle dirilttiği bu ölüdür. Ölü Kelimesini bir
başka deyişle duyarsız olanlar anlamında kullanmıştır yani Hayatta yaşadığı
halde asıl yaratılış gayesinden habersiz olanlar anlamında bu anlamda
kullanılan ölüler zaman zaman bazı sebepler yüzünden kendilerinin çıkış yolu
aramasıyla dirilerek hayatlarını değiştirmeleridir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">İşte hazreti İsa peygamber
hakkında söylenen onu öldürmediler onu asmadılar ifadesiyle hayati
fonksiyonlarını yitirmedi anlamında değil, onu asıl vahiylerin kontrolünden
çıkaramadılar anlamında kullanılmıştır. Evrenin yasasında diğer insanlar
asıldıkları zaman hayatla belirli bir oksijen alışverişi kesildiği zaman
ölüyorsa peygamber olsa da ölür kafir olsa da ölür bakınız arkasından gelen
ayet onu kendi katına çekildiğini anlatmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">4/158- Hayır; Allah onu
Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Burada düşünenler
aklendenler iyi bilirler. şu ayetle 2/ 154- Ve sakın Allah yolunda
öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz
bunun şuurunda değilsiniz.” Allah katında diridirler ifadesiyle onu
öldürmediler Allah onu kendisine yükselti ifadesi arasında ne fark vardır?
Elbette bu iki ayet tipinde anlatılmak istenen Hazreti İsa ve Allah yolunda
çarpışarak veya müslüman olarak ölmesini hayati fonksiyonlarını yitirmemiş
anlamında değil, gittiği yol Allah yolunda mücadele ederek canını feda
edenlerin cennette mızıklandığını ve Allahın onlardan hoşnut olduğunu ve
gittikleri yolların doğruluğunu onaylaması anlamındadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">Şimdi Hazreti İbrahim
peygamberin Ateşe atılmasıyla da ateşin onu gerçek anlamında yakmadığı
anlamında değil, o tevhit mücadelesiyle kendisini konsantre ederek ateşin
içerisinde bile ona acının dokunmadığı anlamındadır. Ateş elbette kendisine
verilen görev gereği yakar. Ve yakmakla görevlidir. Çünkü İsmi üzerinde İbrahim
dini hanif dini fıtrat dini bunu gerektirir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "georgia";">30/30- Öyleyse sen yüzünü
Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki
insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme
yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
İşte Allahın sunduğu din budur. Kuran ile kuranın kâinatla kâinatın ve kuranla
kâinatın kucaklaştığı ve biri birleriyle çatışmadığı din Allahın sunduğu
dindir.. Canım Allah isterse Ateşin yakmasını engelleme yemez mi.? Elbette
engeller ama Allah vaadinden dönmez ayetini Evrenin yasasındaki değişmezliği
nereye koyacağız. Peki canım sen Allah’ı koyduğu yasalara uymaya Mecbur mu
tutuyorsun? Ben de onlara tövbe haşa sen de Allahın koyduğu kurallarda
değişiklik yapmayacağını söyleyip de sen Allah’ı bu sözünden dönerek Allah’ı
döneklikle mi suçluyorsun diyorum. Evet Allah her şeyi bir ölçü ve tertil üzere
yaratmıştır. O ölçü kesinlikle sapmaz seyrinde devam eder it ürür kervan yürür
misali hayat onlar ne derse desin Allahın koyduğu yasalar çerçevesinde devam
eder durur. “Onlar dünya dönüyor dese de dönüyor dönmüyor dese de dönüyor”
Galila’nın dediği gibi.<o:p></o:p></span></div>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-46369958789934420602015-03-02T02:21:00.002-08:002015-03-02T02:21:49.394-08:00Konu: Hz.İbrahim ve Elçiler/misafirler, (tebyinden)<div style="font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">
alıntıdır</div>
<div style="font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px;">
<br />Hud , Hicr ve Zariyat surelerinde nakledilen bu kıssalarda; İbrahim peygamberin hayatından önemli bir kesit anlatılarak, onun insanlara güzel örnek oluşu sergilenmektedir. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından, Hud/69-76 ayetlerin tahlilini verdiğimiz bu pasajda değinilen olayların Hicr ve Zariyat surelerindeki anlatımlarının da burada nakledilmesinin yaralı olacağını düşünüyoruz:<br /><br /><b>Hud Suresi:<br /><br />69 – Ve ant olsun ki, İbrahim`e de elçilerimiz müjde ile geldiler, “Selâm!” dediler. O; “Selâm!” dedi de saf hâle getirilmiş buzağıyı getirmeye gecikmedi.<br /><br />70 – Sonra da onların ona uzanmadığını görünce, onları yadırgadı ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar; “Korkma, şüphesiz biz Lut’un kavmine gönderildik.” dediler.<br /><br />71 – Ve onun (İbrahim`in) karısı ayaklanmıştı, gülüverdi. Sonra ona İshak`ı, İshak`ın arkasından da Yakub`u müjdeledik.<br /><br />72 - O (İbrahim’in karısı) dedi ki: “Vay be! Ben mi doğuracağım! Ben bir “acuz”um (kocası işe yaramaz bir zavallıyım, bahtsız bir karıyım). Şu kocam da yaşlı bir adam iken! Şüphesiz bu, çok tuhaf bir şey!”<br /><br />73 - Onlar (elçiler); “Sen Allah`ın işinden dolayı mı şaşıyorsun? Allah`ın rahmeti ve bollukları üzerinizdedir. Ey ev halkı! Şüphesiz ki O, Hamid’tir (övülmeye lâyıktır), Mecid’tir (cömertliği boldur).” dediler.<br /><br />74 - Sonra İbrahim’den korku iyice geçip gidince ve kendisine müjde gelince, Bizimle Lut kavmi hakkında mücadeleye başladı.<br /><br />75- Şüphesiz İbrahim, çok yumuşak huylu, çok ah vah eden (yufka yürekli), yönelen biri idi.<br /><br />76 - -“Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Şüphesiz Rabbinin emri kesin olarak geldi ve hiç şüphesiz onlar; onlara geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azap gelecektir.-<br /><br />Hicr; 51-60:Ve onlara (kullarıma), İbrahim’in misafirlerinden haber ver.Hani onlar (İbrahim’in misafirleri), İbrahim`in yanına girdiler de “Selâm!” demişlerdi.O (İbrahim); “Şüphesiz biz sizden korkanlarız.” demişti.Onlar (İbrahim’in misafirleri); “Korkma! Şüphesiz biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.” dediler.O (İbrahim) dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelmişken mi beni müjdeliyorsunuz. Peki neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?” Onlar (İbrahim’in misafirleri); “Seni gerçekle müjdeliyoruz. Ümidini kesenlerden olma!” dediler.O (İbrahim) dedi ki: “Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”O (İbrahim); “Ey gönderilmişler (elçiler)! İşiniz nedir?” dedi.Onlar (elçiler): “Şüphesiz biz suçlu bir kavme gönderildik. Ancak Lut ailesi müstesnadır.” -Şüphesiz Biz, Lut`un karısı hariç onların hepsini muhakkak kurtaracağız. Onun (Lut’un karısının) helâk edilenlerden olmasını Biz takdir ettik.-<br /><br />Zariyat; 24-37:İbrahim’in saygınlaştırılmış misafirlerinin haberi sana geldi mi? Hani onlar, onun (İbrahim`in) üzerine girmişlerdi de "Selâm!" demişlerdi. O (İbrahim); “Selâm tanınmamış topluluk!” dedi.O İbrahim, sonra ehline gitti de semin (güç veren) buzağı ile geldi. Sonra onu (güç veren buzağıyı) onlara yaklaştırdı, “Nasiplenmez misiniz?” dedi. Sonra onlardan çekindi. Onlar; “Korkma!” dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.Bunun üzerine karısı bağırarak öne geldi de elini yüzüne vurarak; “Bir bahtsız, bir kısır!” dedi. Onlar (Misafirler); “Rabbin işte böyle buyurdu. Şüphesiz O (Rabbin), hikmet sahibidir. En iyi bilenin ta kendisidir.” dediler. Bunun üzerine o (İbrahim); “Sizin önemli işiniz nedir ey elçiler?” dedi.Onlar (elçiler); “Şüphesiz biz, Rabbin katından aşırı gidenler için işaretlenmiş, çamurdan pişirilmiş sert taşları üzerlerine yağdırmamız için günahkâr bir kavime gönderildik.”dediler. Bunun üzerine Biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık. Fakat Biz orada müslümanlardan bir evden başka bulmadık. Ve Biz orada acı bir azaptan korkan kimseler için bir ayet bıraktık. </b><br /><br />İbrahim peygamberin hayatının bu bölümünün, Müslümanları da etkilemiş olan Kitab-ı Mukaddes’teki anlatımı ise şöyledir:<br /><br />Tekvin; 17/ 15-27:<br /><br />15 Tanrı İbrahim`e, "Karın Saray`a gelince, ona artık Saray demeyeceksin" dedi, "Bundan böyle onun adı Sara olacak.<br /><br />16 Onu kutsayacağım; ondan sana bir oğul vereceğim. Onu kutsayacağım ve ulusların anası olacak. Halkların kralları onun soyundan çıkacak."<br /><br />17 İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, "Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?" dedi, "Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi?"<br /><br />18 Sonra Tanrı`ya, "Keşke İsmail`i mirasçım kabul etseydin!" dedi.<br /><br />19 Tanrı, "Hayır. Ama karın Sara sana bir oğul doğuracak, adını İshak koyacaksın" dedi, "Onunla ve soyuyla antlaşmamı sonsuza dek sürdüreceğim.<br /><br />20 İsmail`e gelince, seni işittim. Onu kutsayacağım; onu verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım.<br /><br />21 Ancak antlaşmamı, gelecek yıl bu zaman Sara`nın doğuracağı oğlun İshak`la sürdüreceğim."<br /><br />22 Tanrı İbrahim`le konuşmasını bitirince ondan ayrılıp yukarıya çekildi.<br /><br />23 İbrahim evindeki bütün erkekleri - oğlu İsmail`i, evinde doğanların ve satın aldığı uşakların hepsini - Tanrı`nın kendisine buyurduğu gibi aynı gün sünnet ettirdi.<br /><br />24 İbrahim sünnet olduğunda doksan dokuz yaşındaydı.<br /><br />25 Oğlu İsmail on üç yaşında sünnet oldu.<br /><br />26 İbrahim oğlu İsmail`le aynı gün sünnet edildi.<br /><br />27 İbrahim`in evindeki bütün erkekler - evinde doğanlar ve yabancılardan satın alınanlar - onunla birlikte sünnet oldu.<br /><br />Hud/69-76. ayetlerin tahlili:<br /><br /><b>Ve ant olsun ki, İbrahim`e de elçilerimiz müjde ile geldiler; “Selâm!” dediler. O; “Selâm!” dedi de saf hâle getirilmiş buzağıyı getirmeye gecikmedi. </b><br /><br />Elde herhangi bir kanıt bulunmamasına rağmen klâsik kaynaklarda bu elçilerin “melek” olduğu dayatılmıştır. Bizim kanaatimize göre ise bu elçiler, İbrahim peygamberin o güne kadar tanımadığı, varlıklarından haberdar olmadığı, o yöredeki beşer elçilerdir. Sayılarının “bir”den fazla olması bu konuda tereddüte mahal vermemelidir, çünkü hatırlanacak olursa Ya Sin suresinde de bir kente art arda üç elçi gönderildiği bildirilmiştir.<br />Elçilerin getirdiği müjde hususunda bunun;<br />- Lut kavminin helâkinin müjdesi,<br />- kendilerinin Allah’ın elçileri olduklarının müjdesi,<br />- İbrahim peygamber için korkulacak bir şey olmadığının müjdesi gibi yorumlar yapılmışsa da, Rabbimiz bu müjdeyi 71. ayette açıklamıştır: “Sonra ona İshak`ı, İshak`ın arkasından da Yakub`u müjdeledik.”<br /><br />İbrahim peygamberin misafirlerine sunduğu buzağı, bu ayette “haniyz” sözcüğüyle, Zariyat suresinin 26. ayetinde ise “semiyn” sözcüğüyle nitelenmiştir. Gelenekçiler bu iki nitelemeyi sırasıyla; “kızartılmış” ve “semiz” olarak aktarmışlar ama koskoca buzağının kızartılamayacağını ve aynı buzağıyı niteleyen “kızartılmış” ifadesi ile, ancak canlı bir hayvan için kullanılan “semiz” ifadesi arasındaki çelişkiyi hiç dikkate almayarak bariz bir hata içine düşmüşlerdir. Çünkü birinci olarak, misafire tavuk kızartılıp ikram edilmesi, hatta kuzu kızartılıp ikram edilmesi makuldür ama bir buzağının kızartılıp bütünüyle ikram edilmesi akıllardan uzaktır. İkinci olarak da, gelenekçilerin nitelemelerine göre bu buzağı, konumuz olan ayette “kızartılmış” yani ölüdür, Zariyat suresinin 26. ayetinde ise “semiz” yani canlıdır. Bu durumda iki ayet arasında resmen bir çelişki söz konusu olmaktadır ki, bu asla mümkün değildir.<br /><br />Bize göre burada “buzağı” sözcüğüyle kastedilen anlamın teviline, buzağının sıfatları olarak bildirilen “haniyz” ve “semiyn” sözcüklerinin gerçek anlamlarından yola çıkarak ulaşmak gerekmektedir.<br /><br />الحنيذHaniyz<br /><br />“الحنيذ Haniyz” sözcüğü; “arıtılmış, içindeki fazlalıklar atılmış” demektir. Sözcük ilk olarak “atı terletme” anlamında kullanılmış olup daha sonra Araplar, “Güneş’in insanı terletmesi”ni de, “etin sıcak taşlara sıkıştırılarak suyunun giderilmesi, akışkanlığının kaybettirilmesi” işlemini de bu sözcükle ifade etmişlerdir. (Lisan 2/624, 625. El Müfredat/ 133)<br /><br />Buna göre “الحنيذ haniyz”; “bir nesnenin içindeki fazlalıkların, özellikle de nesneyi bozacak şeylerin atılması” anlamına gelmekte, dolayısıyla ayetteki “haniyz” sözcüğü meful anlamıyla; “arıtılmış, içinde zararlı maddeler bulunmayan, saf hâle getirilmiş” demek olmaktadır.<br />Fakat klâsik eserlerde, sözcüğünü esas anlamı dikkate alınmadığı gibi, “kurutulmuş” anlamına bile itibar edilmemiş, sözcük “ateşte kızartılmış” anlamında kullanılmıştır.<br /><br />السّمينSemiyn<br /><br />Bu sözcük “zayıf”lığın karşıtı olup, güç kaynağı olması sebebiyle “yağ”a da “ سمنsemen” denir. (Lisan 4/692, 693. el Müfredat/243).<br /><br />O hâlde Zariyat suresinin 26. ayetinde geçen “ السّمينes semiiyn” ifadesi, “fail kalıp” anlamıyla; “güç veren” demektir.<br /><br />Buradaki buzağı altındır<br /><br />Buzağının sıfatları olarak verilen her iki sözcüğün yukarıda belirttiğimiz anlamları birleştirildiğinde, buradaki buzağının; “saf hâlde bulunduğu” ve “güç verdiği” görülmektedir ki, biz bu buzağının tıpkı A’raf suresindeki “aldatıcı sesi olan ceset buzağı” gibi “altın” olduğu kanaatini taşımaktayız. Yani bizim tevilimize göre, İbrahim peygamber müjdeci elçilere, müjdelik olarak “altın” vermiştir.<br /><br /><b>70. ayet<br />Sonra da onların ona uzanmadığını görünce, onları yadırgadı ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar; “Korkma, şüphesiz biz Lut’un kavmine gönderildik.” dediler.</b><br /><br />Ayetten anlaşıldığına göre, İbrahim peygamberin ikram olarak takdim ettiğine (‘altın’a), misafirleri (elçiler) el sürmemişler, daha doğrusu sürememişlerdir. Çünkü onlar elçidir ve daha evvel birçok ayette bildirildiği gibi, elçilerin hizmetlerine karşılık herhangi bir ücret almaları söz konusu değildir.<br /><br />Misafirlerin, verilen hediyeyi almamaları üzerine İbrahim peygamberin korkmasından ise; o günün geleneğinde verilen hediyenin, yapılan ikramın reddedilmesinin, husumet ve düşmanlık belirtisi sayıldığı anlaşılmaktadır. İşte İbrahim peygamber, misafirlerin elçi olduğunu, yani gaybı bilemediği için, geleneğe göre düşmanca sayılan bu davranış konusunda korkuya kapılmıştır. Bu durumdan bir de şu sonuç çıkmaktadır: Allah bildirmediği sürece peygamberle¬rin gaybı bilmeleri mümkün değildir.<br /><br />Kıssanın buraya kadarki bölümü Hicr suresinde, bazı ek bilgilerle şu şekilde nakledilmiştir:<br /><br /><b>Hicr; 51-58:Ve onlara (kullarıma), İbrahim’in misafirlerinden haber ver. Hani onlar (İbrahim’in misafirleri), İbrahim`in yanına girdiler de “Selâm!” demişlerdi. O (İbrahim); “ Şüphesiz biz sizden korkanlarız.” demişti. Onlar (İbrahim’in misafirleri); “Korkma! Şüphesiz biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.” dediler.O (İbrahim) dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelmişken mi beni müjdeliyorsunuz. Peki neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?” Onlar (İbrahim’in misafirleri); “Seni gerçekle müjdeliyoruz. Ümidini kesenlerden olma!” dediler.O (İbrahim) dedi ki: “Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”O (İbrahim); “Ey gönderilmişler (elçiler)! İşiniz nedir?” dedi.Onlar (elçiler): “Şüphesiz biz suçlu bir kavme gönderildik. </b><br /><br />Kitab-ı Mukaddes’te yazılanlar ise Kur’an’a uymamaktadır:<br /><br />Tekvin; 18. Bab:<br /><br />18İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken, RAB kendisine göründü.<br /><br />2 İbrahim karşısında üç adamın durduğunu gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak birine,<br /><br />3 "Ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma" dedi,<br /><br />4 "Biraz su getirteyim, ayaklarınızı yıkayın. Şu ağacın altında dinlenin.<br /><br />5 Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın size yiyecek bir şeyler getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz." Adamlar, "Peki, dediğin gibi olsun" dediler.<br /><br />6 İbrahim hemen çadıra, Sara`nın yanına gitti. Ona, "Hemen üç sea ince un al, yoğurup pide yap" dedi.<br /><br />7 Ardından sığırlara koştu. Körpe ve besili bir buzağı seçip uşağına verdi. Uşak buzağıyı hemen hazırladı.<br /><br />8 İBRAHİM HAZIRLANAN BUZAĞIYI YOĞURT VE SÜTLE BİRLİKTE GÖTÜRÜP KONUKLARININ ÖNÜNE KOYDU. ONLAR YERKEN, O DA YANLARINDA, AĞACIN ALTINDA BEKLEDİ.<br /><br />9 Konuklar, "Karın Sara nerede?" diye sordular. İbrahim, "Çadırda" diye yanıtladı.<br /><br />10 RAB, "Gelecek yıl bu zaman kesinlikle yanına döneceğim" dedi, "O zaman karın Sara`nın bir oğlu olacak." Sara RAB`bin arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.<br /><br />11 İbrahim`le Sara kocamışlardı, yaşları hayli ileriydi. Sara âdetten kesilmişti.<br /><br />12 İçin için gülerek, "Bu yaştan sonra bu zevki tadabilir miyim?" diye düşündü, "Üstelik efendim de yaşlı."<br /><br />13 RAB İbrahim`e sordu: "Sara niçin, `Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım!` diyerek güldü?<br /><br />14 RAB için olanaksız bir şey var mı? Belirlenen vakitte, gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Sara`nın bir oğlu olacak."<br /><br />15 Sara korktu, "Gülmedim" diyerek yalan söyledi. RAB, "Hayır, güldün" dedi.<br /><br /><br />Konumuz olan 70. ayette “Lut kavmi” olarak geçen halk, aslında Lut peygamberin soyca mensup olduğu kavim değildir. Çünkü Lut peygamber, tıpkı İbrahim peygamber gibi güney Babil`deki Ur şehrinin yerlilerindendir ve amcasıyla beraber oradan göç etmiştir. Dolayısıyla Kur’an’da geçen “Lut kavmi” tabirleri, Lut peygamberin göç ederek geldiği ve orada yaşarken elçilikle görevlendirildiği şehrin (ülkenin) sakinlerini ifade etmektedir ki, tarihî kayıtlara göre bu şehir (ülke) Sodom şehridir.<br /><br /><b>71. ayet<br />Ve onun (İbrahim`in) karısı ayaklanmıştı, gülüverdi. Sonra ona İshak`ı, İshak`ın arkasından da Yakub`u müjdeledik. </b><br /><br />Bu ayet teknik yönüyle, 69. ayetin birinci bölümüne yapılmış bir göndermedir. Yani İbrahim peygamberin karısının bu ayette yaptığı bildirilen davranışı (gülüvermesi), 69. ayetin birinci bölümündeki İbrahim peygamber ile elçilerin selâmlaşması ve elçilerin müjdeyi vermesi üzerine olmuştur. Başka bir ifade ile, İbrahim peygamberin karısı, elçilerin verdiği müjdeyi duyunca buna gülmüştür. Burada 71. ayetten 69. ayete yapılan gönderme, Zariyat suresinde de 29. ayetten 25. ayete yapılmıştır. İbrahim peygamberin, burada 69. ayetin ikinci bölümünde, Zariyat suresinde de 26. ayette belirtilen müjdelik teklifi ise, karısının gülmesinden sonradır.<br /><br />71. ayette üzerinde durulması lâzım gelen iki nokta mevcut olup bunlar; İbrahim peygamberin karısının “gülmesi” ve “kaime”liğidir:<br /><br />İbrahim peygamberin karısının gülmesi<br /><br />Ayette geçen “ ضحكتdahıket” sözcüğü; “gülmek” demektir. “Gülmek” ise, tebessüm olmayıp, dişlerin görüneceği şekilde sesli olarak yapılan bir davranıştır. Nitekim İbrahim peygamberin karısı, gülüvermesinin ardından 72. ayette bildirilen konuşmasında, kendisinin “acuz”luğu ve kocasının yaşlılığı sebebiyle müjdeyi çok tuhaf bulduğunu söylemiştir. Yani, elçilerin İbrahim peygambere verdiği müjde, İbrahim peygamberin karısının çok tuhafına gitmiş ve yaşlı kocasından bir çocuk sahibi olacağı haberi onu kahkahalarla güldürmüştür.<br /><br />Ne var ki klâsik eserlerin birçoğunda “dahıket” sözcüğü şu anlamlara çekilmiştir:<br /><br />Yüce Allah`ın: "Güldü" buyruğu ile ilgili olarak Mücahid ve İkrime; müjdenin tahakkuku için ay halinden kesilmiş iken, ay hali oldu diye, açıklamışlardır Dilbilginleri ise bunun, bu anlama geldiği konusuyla ilgili olarak şu beyiti naklederler:<br />………<br />Cumhur İse der ki: Burada bildiğimiz "gülmek" kastedilmektedir. Ancak bunun mahiyeti hakkında farklı görüşler vardır. Bunun hayret ve şaşkınlık ifade eden gülmek olduğu söylenmiştir. (Kurtubi; elCamiu li Ahkami’l Kur’an …….)<br />Mukatil de der ki: Hz. İbrahim, misafirlerine hizmet ederken ve ihtişamıyla ortada iken üç kişiden korkması ve titremesine gülmüştü, çünkü Hz. İbrahim tek başına yüz kişiye bedel kabul ediliyordu.<br /><br />Yine (Mukatil) der ki: Sözlükte bu kelimenin ay hali anlamına gelmesi uygun değildir. Ebu Ubeyd ve el-Ferrâ da bu anlamı kabul etmezler. el-Ferrâ der ki: Ben bu kelimenin bu anlamını güvenilir birisinden işitmiş değilim. Bu olsa olsa bir kinaye olabilir. (Kurtubi; elCamiu li Ahkami’l Kur’an ……)<br /><br />Kıssanın buradaki bölümü ile ilgili olarak bir çok olay ortaya atılmıştır. Ama bunlar gerçek dışı oldukları için biz onların naklinde yarar görmüyoruz.<br /><br />İbrahim peygamberin karısının ayaklanmışlığı<br /><br />Ayette İbrahim peygamberin karısının “ قائمةkaime” olduğu ifade edilmiştir. Bu ifade mealciler tarafından genellikle “ayakta dikiliyordu” şeklinde anlaşılmış ve çevrilmiştir. Hâlbuki kıssadaki anlatıma göre olayların gelişiminde İbrahim peygamberin karısının ayakta durmasının veya oturmasının yahut da yatmasının hiç önemi yoktur. Dolayısıyla buradaki “kaime” ifadesinin başka bir anlamı olmalıdır.<br /><br />Bize göre buradaki “kaimelik”; “ayaklanmışlığı, baş kaldırmışlığı” ifade etmektedir ve İbrahim peygamberin karısının “kaime” oluşu da onun, kocası ile arasının açıklığını anlatmaktadır. Yani bu ifade ile; İbrahim peygamber ile karısının ayrılma, boşanma safhasında oldukları belirtilmiş olmaktadır. Nitekim “kıyam” sözcüğü “siyasî baş kaldırma” anlamında olup, sözcüğün Kur’an’da bu anlamda kullanıldığı birçok ayet vardır:<br /><br />Cinn; 19:Ve şu bir gerçek ki Allah’ın kulu (Peygamber) O’na çağırarak ayaklandığı (harekete geçtiği) zaman onlar (“cinn” den bir grup) onun etrafında neredeyse bir keçe olacaklar (kenetlenecekler).<br /><br />Kehf; 14:Ve Biz onlar ayaklanıp da; “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O’nun astlarına ilâh olarak yalvarmayız, yoksa kesinlikle saçma sapan konuşmuş oluruz.” dediklerinde, onların kalplerini sağlamlaştırdık.<br /><br />Maide; 97:Allah, Kâbe’yi; o Beyt-i Haram’ı, haram ayı, heydi (hacda oraya hediye olarak kesilen hayvanı) ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları insanlar için bir ayağa kalkış kıldı. Bu, Allah’ın göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini ve Allah’ın her şeyi hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.<br /><br />Bakara; 125:Ve Biz bir zaman bu Beyt’i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kılmıştık. Siz de İbrahim’in makamından kendinize bir namazgâh edinin. Ve Biz İbrahim ile İsmail’e; “Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de secde edişin hanifleri (Allah’a boyun eğmeyi sağlayan hanifler) için tertemiz tutunuz.” diye ahit almıştık<br /><br />Hacc; 26: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle.<br /><br />Şuara; 218: O ki görüyor seni kıyam ettiğin zaman.<br /><br />Zariyat; 45: Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler.<br /><br />Âl-i Imran; 97: Açık-seçik deliller, İbrahim'in makamı vardır orada. Oraya giren, güvene ermiş olur. Yoluna gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır. Kim nankörlük ederse hiç kuşkusuz, Allah bütün âlemlere muhtaç olmayacak bir Ganî'dir.<br /><br />Bu konudaki klâsik eserlerde yer alan nakiller ise, tamamen Kitab-ı Mukaddes kaynaklıdır:<br /><br />Tekvin 18/ 12-15:<br /><br />12 İçin için gülerek, "Bu yaştan sonra bu zevki tadabilir miyim?" diye düşündü, "Üstelik efendim de yaşlı."<br /><br />13 RAB İbrahim`e sordu: "Sara niçin, `Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım!` diyerek güldü?<br /><br />14 RAB için olanaksız bir şey var mı? Belirlenen vakitte, gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Sara`nın bir oğlu olacak."<br /><br />15 Sara korktu, "Gülmedim" diyerek yalan söyledi. RAB, "Hayır, güldün" dedi.<br /><br /><b>72, 73. ayet<br />72 – O (İbrahim’in karısı) dedi ki: “Vay be! Ben mi doğuracağım! Ben bir “acuz”um (kocası işe yaramaz bir zavallıyım, bahtsız bir karıyım). Şu kocam da yaşlı bir adam iken! Şüphesiz bu, çok tuhaf bir şey!”<br />73 - Onlar (elçiler); “Sen Allah`ın işinden mi şaşıyorsun? Allah`ın rahmeti ve bollukları üzerinizdedir. Ey ev halkı! Şüphesiz ki O, Hamid’tir (övülmeye lâyıktır), Mecid’tir (cömertliği boldur).” dediler.</b><br /><br />Bu ayetlerde, İbrahim peygamberin karısının verilen müjdeye yukarıda değindiğimiz şekildeki tepkisi ve elçilerin de bu tepkiye karşı cevapları yer almaktadır.<br /><br />İbrahim peygamberin karısı burada, kendisini “acuz”, İbrahim peygamberi de “şeyh (yaşlı biri)” olarak nitelemiş ve verilen müjdenin gerçekleşemeyeceğini ileri sürmüştür. Bu nitelemeler dikkate alınarak Zariyat suresindeki sıfatlara bakıldığında, oradaki “acuz” sıfatını yine İbrahim peygamberin karısına, “akim” sıfatını ise İbrahim peygambere izafe etmek gerekmektedir. Bu durumda İbrahim peygamber, karısı tarafından hem “yaşlı” hem de “kısır” olarak nitelenmiş olmaktadır.<br /><br />İbrahim peygamberin çocuklarından İsmail’in, burada müjdelenen İshak’tan evvel doğduğuna dair elde bir kanıt bulunmamaktadır. Muhtemeldir ki İsmail bu müjdeden sonra, İbrahim peygamberin kısırlığı Allah tarafından giderildikten sonra doğmuştur.<br /><br />“ العجوزAcuz” sözcüğü<br /><br />“العجوز Acuz” sözcüğü; “yaşlı” demek olduğu gibi, “geniş kalçalı” veya “kocası yaşlı, kendine uygun kocası olmayan, dengini bulmamış, zavallı, bahtsız, kara bahtlı genç hanım” anlamlarına da gelmektedir. (Lisanü’l Arab; c.6, s. 99)<br />Bizim konumuza ise, yukarıdaki anlamların sonuncusu uygun düşmektedir. Çünkü İbrahim peygamberin karısının 72. ayette bildirilen “Vay be! Ben mi doğuracağım! Ben bir “acuz”um (kocası işe yaramaz bir zavallıyım, bahtsız bir karıyım). Şu kocam da yaşlı bir adam iken! Şüphesiz bu, çok tuhaf bir şey!” şeklindeki sözleri, onun genç, doğurmaya elverişli bir kadın olduğunu göstermekte, buna karşılık İbrahim peygamberi ise yaşlı (Zariyat; 26’ya göre akim; kısır) biri olarak tanıtmaktadır. Dolayısıyla İbrahim peygamberin karısı, kocasının yaşlılığı ve kısırlığı dolayısıyla verilen müjdeye gülmüştür. Onun anlayışı, içinde bulunduğu durum sebebiyle kendisini nitelediği “acuz” sözcüğünü; “zavallı, çileli, dengini bulmamış” anlamında kullanmış olmasını gerektirmektedir. Nitekim Hicr suresinde, müjdeye şaşıran İbrahim peygamber de, şaşkınlığına gerekçe olarak yaşlılığını göstermiş, karısı ile ilgili bir açıklama yapmamıştır.<br /><br /><b>Hicr; 51-56:Ve onlara (kullarıma), İbrahim’in misafirlerinden haber ver. Hani onlar (İbrahim’in misafirleri), İbrahim`in yanına girdiler de “Selâm!” demişlerdi. O İbrahim); “ Şüphesiz biz sizden korkanlarız.” demişti. Onlar (İbrahim’in misafirleri); “Korkma! Şüphesiz biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.” dediler.O (İbrahim) dedi ki: “BANA İHTİYARLIK GELMİŞKEN mi beni müjdeliyorsunuz. Peki neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?” Onlar (İbrahim’in misafirleri); “Seni gerçekle müjdeliyoruz. Ümidini kesenlerden olma!” dediler.O (İbrahim) dedi ki: “Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”</b><br /><br />Klâsik eserlerde ise bu konuya dair mesnetsiz nakiller mevcuttur:<br /><br />Mücahid der ki: O vakit Hz. Sara doksandokuz yaşında idi. İbn İshak da doksan yaşında idi, demektedir. Bundan başka görüşler de vardır.<br />………<br />Denildiğine göre; Hz. İbrahim de yüzyirmi yaşında idi. Onun yüz yaşında olduğu da söylenmiştir. Mücahid`in görüşüne göre Hz, Sara`dan sadece bir yaş büyük idi. Denildiğine göre Hz. Sara`nın "ve şu eşim de bir ihtiyar İken" sözleri ile kendisine yaklaşmadığını üstü kapalı ifade etmiştir. Hz. İbrahim`in hanımı olan Hz. Sara, Hârân`ın kızıdır. Hârân, Nâhûr`un oğlu, o Şârû`un, o Arğû`nun, o da Fâliğ`in oğludur. Sara, Hz. İbrahim`in amcasının kızıdır. (Kurtubi; elCamiu li Ahkami’l Kur’an)<br /><br /><b>74, 75. ayet<br />Sonra İbrahim’den korku iyice geçip gidince ve kendisine müjde gelince, Bizimle Lut kavmi hakkında mücadeleye başladı.Şüphesiz İbrahim, çok yumuşak huylu ve çok yufka yürekli (kendini ???</b><br /><br />Bu ayetlerden; elçilerin kimlikleri ve aslî görevleri, yani esas olarak nereye ve ne için gittikleri belli olunca, artık İbrahim peygamberin kendi adına bir korkusu kalmamış olduğu, ama bu kez de Lut kavminin helâk edileceğini öğrendiğinden, onların helâk edilmemesi için mücadeleye başladığı anlaşılmaktadır.<br /><br />Ankebut; 31, 32:<br />Ve elçilerimiz İbrahim`e müjdeyi getirdiklerinde; “Biz bu kentin halkını helâk edeceğiz.” dediler. -Şüphesiz oranın halkı zalimler idiler.-<br />O (İbrahim); “Şüphesiz orada Lut var!” dedi. Onlar; “Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve geride kalanlardan olan karısı dışındaki ailesini elbette kurtaracağız.” dediler.<br /><br />75. ayette açıkça belirtildiği gibi, İbrahim peygamber yumuşak huylu, yufka yürekli birisidir. İşte bu sebeple, yani helâk edileceklere acıdığı için elçilerle mücadeleye girmiştir. Kitab-ı Mukaddes’te ise bu mücadele, Allah’la yapılan bir pazarlık şekline sokulmuştur:<br /><br />Tekvin /18: 23-32:<br /><br />23 RAB`be yaklaşarak, "Haklıyı da haksızla birlikte mi yok edeceksin? diye sordu,<br /><br />24 "Kentte elli doğru kişi var diyelim. Orayı gerçekten yok edecek misin? İçindeki elli doğru kişinin hatırı için kenti bağışlamayacak mısın?<br /><br />25 Senden uzak olsun bu. Haklıyı, haksızı aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun. Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı."<br /><br />26 RAB, "Eğer Sodom`da elli doğru kişi bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım" diye karşılık verdi.<br /><br />27 İbrahim, "Ben toz ve külüm, bir hiçim" dedi, "Ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim.<br /><br />28 Kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?" RAB, "Eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim" dedi.<br /><br />29 İbrahim yine sordu: "Ya kırk kişi bulursan?" RAB, "O kırk kişinin hatırı için hiçbir şey yapmayacağım" diye yanıt verdi.<br /><br />30 İbrahim, "Ya Rab, öfkelenme ama, otuz kişi var diyelim?" dedi. RAB, "Otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım" diye yanıt verdi.<br /><br />31 İbrahim, "Ya Rab, lütfen konuşma yürekliliğimi bağışla" dedi, "Eğer yirmi kişi bulursan?" RAB, "Yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıt verdi.<br /><br />32 İbrahim, "Ya Rab, öfkelenme ama, bir kez daha konuşacağım" dedi, "Eğer on kişi bulursan?" RAB, "On kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıt verdi.<br /><br /><b>76. ayet.<br />-“Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Şüphesiz Rabbinin emri kesin olarak geldi ve hiç şüphesiz onlar; onlara geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azap gelecektir.-</b><br /><br />Bu ayet, kendileriyle mücadeleye girişen İbrahim peygambere elçilerin verdiği bir cevap olabileceği gibi, Rabbimizin, kıssanın sonunda İbrahim peygamberi muhatap alarak tüm zamanların insanlarına verdiği genel bir mesaj da olabilir. Bu takdirde ise ayette, Allah’tan istenecek şeylerin hangi şartlarda isteneceği ifade edilmiş olmaktadır ki böyle bir ifade, farklı bir üslûpla Tövbe suresinde de yer almıştır:<br /><br />Tövbe; 113, 114:<br />Kendilerine, cehennem ashabı oldukları iyice belli olduktan sonra peygambere ve iman etmiş kişilere, akraba bile olsalar, müşrikler için istiğfar etmek yoktur.<br />İbrahim`in babası için istiğfar etmesi de yalnızca ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Sonra onun Allah için bir düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca ondan (istiğfardan) vazgeçti. Şüphesiz İbrahim, çok içli, çok halim birisi idi.<br /><br />Netice olarak 76. ayette bildirilen karar, ilm-i ilâhiye göre verilmiş bir karar olup dönüşü mümkün değildir. Onun için yalvarıp yakarmanın anlamı yoktur.<br /><br />Kaynak:<a href="http://www.istekuran.com/" style="color: #990099;" target="_blank"><span style="color: #0c5bb3;">www.istekuran.com</span></a></div>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-32420274024184958532015-03-02T02:16:00.001-08:002015-03-02T02:16:02.386-08:00İBRAHİMİN SORULARI (İhsan ELİAÇIK)<span style="background-color: white;">İbrahim’in soruları</span><br /><br /><span style="background-color: white;">Kimler soru sorar?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Soru soran zihin nasıl bir zihindir?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Bir toplumda “soru saran adam” olmak ne demektir?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Örneğin bir peygamberi “sorun soran adam” olarak hiç düşündünüz mü?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Eğer öyleyse gelin “İbrahim’in soruları” üzerine düşünelim.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Bakın Hz. İbrahim neler sormuş?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">***</span><br /><br /><span style="background-color: white;">(Allaha) “Allahım! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” dedi. “Yoksa inanmıyor musun?” deyince “Evet, inanıyorum ama kalbim iyice tatmin olsun diye” dedi. (2; 260).</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">(Kendi kendine) “Gece çökünce yıldız gördü: ‘İşte bu Rabbim!’ dedi. Yıldız batınca ‘Batanları sevmem’ dedi. Ayı doğarken görünce: ‘İşte bu Rabbim!’ dedi. O da batınca ‘Eğer Rabbim yol göstermezse şaşıranlardan olurum’ dedi. Güneşi doğarken görünce ‘İşte bu Rabbim, bu daha büyük’ dedi. O da batınca ‘Ey halkım! Ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım’ dedi.” (6; 76-78).</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Kanaatimce bu ayetlerde, “İbrahim’in soruları” üzerinden, bir aklın nasıl yürütüleceği ve bir vicdanın nasıl uyanacağı dersi veriliyor; soru sorarak, düşünerek, cevaplar arayarak…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Çünkü insanoğluna ilk vacip olan şey sanıldığının aksine iman etmek veya teslim olmak değil; kuşku duymak, düşünmek, cevap aramaktır. İman ve teslimiyet bunlardan sonra gelecektir.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Zira cevabını aradığınız sorulara tatminkar bir cevap bulduğunuzda içinizde bir itminan hali oluşur. İşte buna “iman” denir. Aksi halde, demirin ateşten geçip çelikleşmesi gibi kuşkulardan geçmemiş, soruya cevap olarak gelmemiş, bir arayışın sonucu oluşmamış olana iman denmez. O, olsa olsa taklit, önyargı veya kuruntu olur ki bir üfürüklük işi vardır.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Bu nedenle Kur’an “Önce iman et, sonra düşün” değil; “Önce düşün, sonra iman et” der. Ekin hasattan, acıkma doymadan, soru cevaptan önce gelir. Bir meseleyi önce etraflıca konuşur sonra kararını alırız, önce kararını alıp sonra konuşmayız. Bunların aksini yaptığınızı düşünün… Ne kadar manasız oluyor, değil mi?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">İbrahim’in soruları işte bize bunu öğretiyor.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Sorular sorarak “soylu bir hakikat arayışının” peşine düşmek…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Yerleşik doğrulardan kuşku duymak, onları sorularla sarsmak…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Hz. İbrahim’in bu tür soruları bir çok yerde sorduğunu görüyoruz: Allah’a, babasına, oğluna, ileri gelenlere, halka, devlete, gelen elçilere… İtminana, imana ve teslimiyete bu sorulardan sonra ulaşıyor.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">***</span><br /><br /><span style="background-color: white;">Hz. Peygamber de öyle değil miydi?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Genç yaşındayken Mekke’de hüküm süren hayat hakkında vicdanında sorular oluştu: “Bu kız çocukları neden gömülüyor?”, “İnsanlar neden alınıp satılıyor?”, “Tahtadan taştan yontma taşlara insan neden tapar?” , “İnsanlık nereye gidiyor?”, “Allah olanları görmüyor mu?”…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Sonra bu tür soruların cevabını bulmak için dağlara, mağaralara çekildi. Geçmiş ve gelecek, dün ve bugün, yerler ve gökler, görünenler ve görünmeyenler, insan, hayat ve tabiat vs. üzerine derin düşüncelere daldı. Bazen kırk gün kırk gece eve dönmediği, gözünü mehtapta tek bir noktaya dikip sabahlara kadar öylece daldığı anlar oldu.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Allah bu arayışı cevapsız bırakmadı.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Daha önce iman nedir kitap nedir bilmiyordu. Yani bu soruların cevabı konusunda itminana/imana ulaşmamıştı. Göğsü daralıyor, sıkıntı çekiyordu. Allah onu bu soruların cevabını arar vaziyetteyken buldu. Onu arayışlar içindeyken seçti ve sorularına cevap vererek yol gösterdi (Ve vecedeke dâllen feheda).</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">İşte, bu, sorular sorarak işleyen bir aklın, hisseden bir kalbin ve uyanan bir vicdanın itminana ulaşması, ne yapacağını bilir hale gelerek karar sahibi olması ve bu karalılıkla tarihin önünü çıkması, meydana atılması olayıdır.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Bu sorulara gelen cevaplar tarihin akışını değiştirdi.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Aslında her soruya cevap arayış böyle bir etki yaratır.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Akıl işler, kalp hisseder, vicdan uyanır, gözler görür, kulaklar duyar, dil konuşur hale gelince insanın meydana atılası ve kollarını makas gibi açarak “Durun kalabalıklar! Bu yol çıkmaz sokak!” diye bağırası gelir.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed’in (hepsine selam olsun) yaptığı işte buydu. Onlar esastan sorular sordular, Allah da onlara esastan cevaplar verdi. İnsanlık tarihinde derin etkiler bırakmalarının bir nedeni de budur.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Baktığımızda en aykırı soruları onların sorduğunu görüyoruz. Öyle ya dini düşünce alanında (İbrahim’in) “Ölüleri nasıl dirilttiğini göster? veya (Musa’nın) “Bana kendini göster” veya (Havarilerin) “Bize gökten bir sofra indirmesini Rabbinden isteyebilir misin?” sorularından/isteklerinden daha aykırı ne olabilir?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">(“Soru” sözcüğünün Arapçası “suâl” (se-e-le) aynı anda hem soru sormak hem de istekte bulunmak anlamına gelir. Dolayısıyla soru sormak istekte bulunmak, istekte bulunmak soru sormak demektir. Mesela “mes’ele” soru sorulmayı/sorgulanmayı/isteklerin neler olduğunu öğrenmeyi gerektiren şey demektir.)</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Buradan şunu anlıyoruz; soylu bir hakikat arayışına girmişseniz, her tür soru mübahtır. Yeter ki gerçeği sadece gerçeği öğrenmeye çalışın. Allah bu tür soruların hiç birisini terslememiştir. Aksi halde laf olsun torba dolsun diye soru sormanın, cevabı gelince altından kalkamayacağı soruların peşine düşmenin manası yoktur.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">***</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Hz. İbrahim’in, sadece Allah, kıyamet ve ahiret ile ilgili değil; toplumsal konularda da; yaşanan hayat, siyaset, devlet ve imparatorluk tanrıları hakkında da esastan sorular sorduğunu görüyoruz.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">(Devlet erkanına) “Nelere tapıyorsunuz? Bunlar, çağırdığınız zaman sizi işitirler mi veya size bir fayda veya zarar verirler mi? Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığını görüyor musunuz?” (26; 70-75)</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">(İleri gelenlere) “Şu karşılarında dikilip durduğunuz heykeller nedir öyle?” (21; 52)</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">(Saray eşrafına) “Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorsa ona sorun bakalım? ‘Onların konuşmadığını biliyorsun’ deyince ‘O halde, Allah’ı bırakıp ta size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek durumda olan putlara mı tapıyorsunuz? Size de, Allah’ı bırakıp taptıklarınıza da yuh olsun! Bu akıl tutulması neden?” (21; 57-67)</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Bu ayetlerde de, yerleşik siyasi ve sosyal düzene karşı esaslı sorular soruyor. İçinde yaşadığı Babil İmparatorluğu’nun dini/ideolojik köklerini sarsıyor. Aynı şeyi Hz. Musa Mısır, Hz. İsa da Roma İmparatorlukları için yapmıştı.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Burada “özgür ruhlu” insan örneğini görürüz.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Özgür ruhlar yerleşik olana teslim olmazlar. Herkes Mersine giderken onlar tersine gidebilir. Doğruyu söylediği için dokuz köyden kovulmayı, ateşe atılmayı veya çarmıha gerilmeyi göze alırlar. Sözün namusuna inanırlar. Eleştirilemeyeni eleştirir, sorulamayanı sorar, düşünülemeyeni düşünür, söylenemeyeni söyler; “kral çıplak” derler. Gönüller fethetmeyi değil; zihinler açmayı misyon bellerler. Egemeni eleştirir, zorbanın karşısına dikilir, zenginin önünde eğilmezler. Böyle yapanın dininin yarısının gideceğine inanırlar. Haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmazlar. Sultan sofralarından beslenmez, gerçeği sadece gerçeği söyler, acı konuşurlar.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Bir toplum, içinden böyle “özgür ruhlu” insanlar çıkaramazsa katı geleneklerin, donmuş yasaların, kendi elleriyle ürettiği statükoların girdabında boğulur. İleriye doğru açılım ve atılım yapamaz. Devrim yapmış toplumlar, içinden özgür ruhlar çıkarabilmiş toplumlardır. Halklar özgür ruhlu insanların sayesinde sıçrama yapabilmiş, insanlık onların sayesinde ileri gidebilmiştir. Tarihine bakın, bütün büyük devrimlerin ve insanlık sıçramalarının kökünde özgür ruhlu insanların soruları vardır.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">***</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Hz. İbrahim’in Allah’a , devlete, imparatorluğa dair olduğu gibi babasına, oğluna, halkına ve de gelen elçilere de sorular sorduğunu görüyoruz:</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">(Babasına) “Putları tanrı mı ediniyorsun?” (6; 74) “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?” (19;42/45)</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">(Babasına ve halkına) “Nelere kulluk ediyorsunuz? Allah’ı bırakıp ta uydurma tanrılar mı istiyorsunuz? Alemlerin Rabbi hakkında nedir bu kuruntularınız? Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o konuşmuyor musunuz? Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?” (37; 85-97)</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">(Oğluna) “Oğlum! Ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin?” dedi. (37; 102)</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">(Elçilere) “Ben yaşlı bir adamken bana müjde mi veriyorsunuz? Nedir müjdeniz?” (15; 54)</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Görülüyor ki “İbrahim’in soruları” hayatın her alanını kapsıyor. Daha kimbilir neler ve kimler hakkında sorular sormuştur? Kur’an bize bu kadarını aktararak evrensel mesajlar veriyor ve demek istiyor ki: Siz de böyle sorular sorun. Allah, kitap, peygamber, insanlık, dünya, toplum, devlet, geçmiş, gelecek hakkında her şey… Size söylenenlere körü körüne inanmayın, araştırın. Kimsenin sözünü duyar duymaz teslim olmayın. Teklif olarak kabul edin ve kendiniz araştırın. Sorularınızın cevabını buldukça, itminan oldukça doğruluğunu kabul edin. Her sözü ve iddiayı dinleyin fakat doğru olanına uyun. “İnanmıyor musun?” denince, “Evet, ama itminan olmak istiyorum. Yani delillerini görmek, bizzat kendim benimsemek istiyorum, körü körüne inanmak istemiyorum” deyin. Elçiler dahi olsa birisi gelip tarihe, hayata ve tabiata aykırı bir şey söylerse “Nasıl olur? Bunu açıkla, izah et, ispat et” deyin. Allah’ın kavlî ayetleri ile kevnî ayetleri arasında çelişki olamayacağından hareketle ikisi arasında “uyum” arayın. “Allah’ın kudretinden şüphen mi var, yapamaz mı?” diyen olursa “Evet, şüphem yok ama itminan olmak istiyorum. Onun benzerini göster” deyin…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Öyle ya Hz. İbrahim bile peygamber olduğu halde itminan olmak istiyorsa bizim bin kat daha fazla itminana ihtiyacımız yok mu? İbrahim’in soruları, kıyamete kadar insanların elinde olacak bir Kitaba alınarak neden ayet yapılmış dersiniz? Kime mesaj veriliyor bu soru örnekleriyle? Peygamberlerde bizim için en güzel örnek olduğuna göre onun benzeri soruları bizim de sormamız gerekmiyor mu? Kaldı ki İbrahim soruları ile tabiri caizse “tavan” yapmış; en olmadık soruları sormuş. Bu soruların cevabı ona var da bize niye yok?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Aslında var.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Hz. İbrahim’e, Musa’ya, İsa’ya, Muhammed’e cevap olarak ne gösterilmişse bize de gösterilip duruyor. Fakat bizim gözlerimiz var görmüyor, kulaklarımız var işitmiyor, dilimiz var konuşmuyor.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Gerçeğin ta kendisi yanı başımızda fakat onu görecek gözler körleşmiş, duyacak kulaklar sağırlaşmış, hissedecek kalpler taşlaşmış, bulacak vicdanlar donmuş, bağını kuracak akıllar tutulmuş, idrak edecek zihinler dumura uğramış… Yoksa “Ne uçan var ne kaçan? Her şey normal ve olağan!” deyip durmazdık…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">***</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Demek ki sorular sormak lazım.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Gözleri açmanın, kulakları işittirmenin, kalpleri hissettirmenin, vicdanları sızlatmanın, zihinleri açmanın yolu sorularda…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Zira soru sormak meselesi olmaktır. Sorusuzluk meselesizliktir. Meselesizleşme ise sürüleşme ile eşdeğerdir. Sürülerde soru soran bir tek hayvan görülmemiştir. Sürüleşmeden, sorduğunuz sorular ile ayrılırsınız</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Soru sormak tehlikeli görünmektir. Sürüleşmiş topluluklara konuşmaya alışmış birisi için en riskli ve tehlikeli şey topluluğun içinden soru sormak için kalkan eldir. Ya cevaplayamazsa? Ya bilmediği bir şey sorarsa? Ya konunun cahili olduğu ortaya çıkarsa?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Soru sormak gerçeği aramaktır. Gerçeğin ortaya çıkması için sorulur bütün sorular… Savcı soru sorar, hakim soru sorar, gazeteci soru sorar, filozof soru sorar, çocuk soru sorar… Düşünün; sorular olmazsa insan hayatı nice olurdu?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Peki “Fazla soru sormayın, sizden öncekiler bu yüzden helak oldu. Soru sormak şeytan işidir, ilk akıl yürüten Şeytandır” yollu rivayetlere ne diyeceğiz?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Akıldan, zekadan ve soru sormaktan rahatsız olanlarca uydurulmuş sözlerdir bunlar…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Karşılarında sürü görmek isteyenlerin hezeyanlarıdır bunlar…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Bunlar Kur’an’ın ruhuna, İbrahim’in misyonuna aykırıdır ve reddedilmelidir.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Çünkü ilk soruyu melekler sordu: “Kan dökecek birini mi yaratacaksın?” (2; 30)</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Evet, ilk soruyu melekler sordu!</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">İnsana dair gerçekler meleklerin bu sorusuyla açıklığa kavuştu. İnsanlık tarihinin en büyük cevabı ve açıklaması bu sorunun ardından geldi.</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Şeytan soru sormaz, aldatır. Sorsa bile aldatmak, kandırmak için sorar; ona da soru denmez. Kibir, kıskançlık, haset, yanıltma, aldatmadır şeytanın işi; gerçeğin ortaya çıkması için soru sorma değil… Asıl soruyu melekler sordu, dikkat edin!</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Onun için insana ilk vacip soru sormak; bunların cevabını aramak, onun için düşünmek, araştırmak, yollara düşmektir…</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Bu şu demek: Sorunuz yani arayışınız, yollara düşmeniz yoksa Allah sizi ne yapsın?</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">İlk soruyu soran “melâike”ye selam olsun!</span><br /><br /><br /><span style="background-color: white;">Pirimiz İbrahim’e ve muhteşem sorularına selam olsun!</span>parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-25439111807420539182015-03-02T02:14:00.002-08:002015-03-02T02:14:34.150-08:00HZ. LUT VE HZ. İBRAHİM'E GELEN ELÇİLERİN MAHİYETİ ÜZERİNE (Cengiz DUMAN)HZ. LUT VE HZ. İBRAHİM'E GELEN ELÇİLERİN MAHİYETİ ÜZERİNE<br />
<br />
Giriş<br />
<br />
Kur'an ve Tevrat'ta yer alan İbrahim ve Lut kıssalarının ortak özelliklerinden bir tanesi de her iki resule de uğrayan "ziyaretçiler" sahneleridir. Önce Hz. İbrahim'e ve daha sonra Hz. Lut'a uğrayan, bu arada hem Hz. İbrahim'e hem de karısı Sara'ya; oğulları İshak'ı müjdeleyen bu ziyaretçiler; daha sonra Hz. Lut'u ziyaret ederek, Lut kavminin helâkini haber verirler.<br />
Bilhassa Kur'an-ı Kerim'de yer alan kıssalardaki "ziyaretçiler" ile Hz. İbrahim, Hz. Lut ve Hz. Sara arasında geçen diyaloglar, kıssaları; tarihsel bir metin ve kuru bir diyalog olmaktan ziyade yoğun bir ibret ve öğüt dolu tevhidi mesajlar içeren mükâlemelerin aktarıldığı sahnelerdir.<br />
Kıssaların, Kur'an ve Tevrat'ta geçen versiyonları arasında oldukça benzerlikler bulunmaktadır. Kur'an diyalogları, değişik surelerdeki ayetlerde beyan ederken buna mukabil Tevrat, kıssanın tümüne ait meleklerin ziyareti ve diyaloglarını, kronolojik olarak anlatmaktadır.<br />
Kur'an'da, "ziyaretçiler" ile Hz. İbrahim, Hz. Lut ve Hz. Sara arasında geçen diyaloglar ve bu diyaloglarda geçen mesajlar değişik sahneler olarak aktarılmaktadır. Ancak bu tekrarlar ve diyaloglar motamot birbirinin aynı değildir.<br />
Seri yazılarımızda "ziyaretçiler" ile resuller ve Hz. Sara arasında geçen sahneler ve diyaloglar üzerinde değişik incelemelerde bulunacağız. Bunlardan ilki olarak Hz. İbrahim ve Sara'yı ziyaret eden melekler üzerinde; “Elçiler (rusul) kelimesi genellikle “melekler” olarak algılanmıştır. Ancak doğrudan melekler kelimesinin değil de elçiler kelimesinin kullanılmasına bakılarak, bunların Hz. Lut’a yaptığı çalışmaların yoldan çıkmış bu körkütük halka bir fayda vermeyeceğini, buralarda boşuna uğraşıp durmamalarını, başka yerlere gitmelerini, bu tip insanlara artık sözün fayda vermediğini, bir gün başlarına bir afet gelip Allah’tan belâlarını bulacak bir topluluk olduklarını söyleyen erdemli ve dürüst kimi genç insanlar olduğu da düşünülebilir…”[1]denilerek, onların melek mi insan mı olduğu şeklinde oluşturulan şüphe üzerinde durarak; Resullere gelen ziyaretçilerin mahiyetini Kur'an, Tevrat ve İslam tefsir/Siyer kaynaklı olarak idrak etmeye çalışacağız.<br />
<br />
Hz. İbrahim'i ziyaret eden resuller:<br />
<br />
Hz. İbrahim ve Hz. Lut'u ziyaret edenler önce Hz. İbrahim'e daha sonra ise Hz. Lut'a uğrarlar. Kur'an, diğer resullerde olduğu gibi Tevrat benzeri olarak kronolojik silsile halinde bu ziyaretleri anlatmaz. Ancak Hz. İbrahim ve Hz. Lut'a uğrayan ziyaretçiler ile ilgili bölümleri değişik surelerde değişik anlatımlarla ve tekrarlar olarak zikreder. Dikkati çeken nokta ise Kur'an'ın, parçalar halinde beyan ettiği bu kıssalar, Tevrat'taki kronolojiye mutabık kalmaktadır. "Andolsun ki elçilerimiz, İbrahim'e müjde getirdiler ve: "Selam (sana)" dediler. O da: "(Size de) selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi...Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: Korkma! (biz melekleriz). Lût kavmine gönderildik…Elçilerimiz Lût'a gelince, (Lût) onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da "Bu, çetin bir gündür" dedi."[2]<br />
Hud suresindeki bu ayetlerde anlatılan ziyaretçiler kıssası, Tevrat'taki kronolojinin aynısıdır. Yani önce Hz. İbrahim'e ziyaret sonra Hz. Lut ve kavmine uğramak şeklinde ve bu ziyaretlerdeki kişilerle diyaloglar büyük benzerlikle anlatılmaktadır.<br />
Şimdi Hz. İbrahim'e gelen ziyaretçilerin mahiyeti hakkında Kur'an ve Tevrat kıssalarındaki farkları inceleyelim. Tevrat'ın Tekvin kitabında yer alan ziyaretçiler kıssası şöyledir: "İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken, RAB kendisine göründü. İbrahim karşısında üç adamın durduğunu gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak birine, "Ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma" dedi, "Biraz su getirteyim, ayaklarınızı yıkayın. Şu ağacın altında dinlenin. Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın size yiyecek bir şeyler getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz." Adamlar, "Peki, dediğin gibi olsun" dediler. İbrahim hemen çadıra, Sara'nın yanına gitti. Ona, "Hemen üç sea ince un al, yoğurup pide yap" dedi. Ardından sığırlara koştu. Körpe ve besili bir buzağı seçip uşağına verdi. Uşak buzağıyı hemen hazırladı.İbrahim hazırlanan buzağıyı yoğurt ve sütle birlikte götürüp konuklarının önüne koydu. Onlar yerken, o da yanlarında, ağacın altında bekledi. "<br />
Tevrat'taki bu kıssa sahnesinde, Kur'an'da anlatılan aynı kıssa sahnesi ile farklı ifadeler bulunmaktadır. Ve bu farklar da çok önemli özellikleri beyan etmektedir. Bunlardan birincisi "…Mamre meşeliği…". İkincisi; "…İbrahim karşısında üç adamın durduğu…". Üçüncüsü ise "…Onlar yerken…" ifadesidir.<br />
Şimdi Kur'an'da anlatılan benzer sahneyi aktararak aradaki farklar üzerine yorumlarımızı sunalım. " Andolsun ki elçilerimiz) İbrahim'e müjde getirdiler ve: "Selam" dediler. O da: "Selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü."[3]<br />
Tevrat, bu günkü Filistin toprakları içerisindeki El-Halil, İbranice Hebron şehrinde yaşayan Hz. İbrahim'e ait "Mamre meşeliği"ni, coğrafik bir ayrıntı olarak vermektedir. Yani Tevrat kıssası, tarihsellik ön planda olarak, kronoloji ve coğrafyaya dair bilgiler barındırmaktadır. Kur'an-ı Kerim'deki kıssada böyle bir coğrafya verilmemiştir. Ancak Kur'an, Tevrat'ta yer alan bu coğrafyayı reddetmez. Bilakis Tevrat'ta yer alan bu kıssanın üzerine kıssasını bina eder ki, bu halde Tevrat'ta yer alan bilgiler eğer Kur'an'da farklı bir açıklama yoksa aynen tasdik edilmiş demektir.<br />
Kur'an-ı Kerim, Hz. İbrahim'e uğrayan ziyaretçilerin sayısını açıkça vermezken, Tevrat bu ziyaretçilerin sayısını kesin bir biçimde "üç" kişi olarak belirtir. Buna mukabil Kur'an ifadelerinde ziyaretçileri "çokluk" olarak "rusulunâ" şeklinde ifade eder.<br />
Kur'an ve Tevrat arasındaki en büyük ve en anlamlı fark ise ziyaretçilerin; Hz. İbrahim'in ikramlarını "yeme"lerindedir. Tevrat'a göre ziyaretçiler Hz.İbrahim'in ikramlarını yemektedirler. "..İbrahim hazırlanan buzağıyı yoğurt ve sütle birlikte götürüp konuklarının önüne koydu. Onlar yerken, o da yanlarında, ağacın altında bekledi… "<br />
Oysa Kur'an'da anlatılan "ziyaretçiler" bu ikramı yememektedirler. Bu yüzden Hz. İbrahim'in, onların bu durumundan şüphe etmeye başladığı beyan edilmektedir. "Fe lemmâ reâ eydiyehum lâ tesilu ileyhi nekirehum ve evcese minhum hîfeh…""..Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü…"[4]<br />
İşte bu aşamadan itibaren Tevrat'ın muharrefliği gündeme gelmektedir. Kur'an kendinden önce nazil olan Tevrat ve İncil'deki kıssalar üzerine kendi kıssalarını inşa etmiştir. Dolayısıyla Kur'an, Tevrat ve İncil metinlerindeki gibi tarihselliğe önem vermez. Çünkü tarihselliğe ait veriler zaten bu evvelki kitaplarda vardır.<br />
Buna mümasil Kur'an, Tevrat ve İncil'deki gibi kronolojik ya da tarihi anlamda kıssaları vazetmemiştir. Bunun nedeni zaten tasdik ettiği Tevrat ve İncillerde bu detaylar bulunmaktadır. Kur'an, kıssalar hususunda değişik bir yöntem izler. Tevrat ve İncil'de yer alan kıssaların vermek istediği mesaja uygun kısımlarını alarak bunları belagat, fesahat ve icazat yüklü mücmel anlatımlar olarak muhataplara sunar. Bunu yaparken aynı zamanda Tevrat ve İncil kıssalarındaki muharref yanları tashih eder. Dolayısıyla Kur'an'ın tashih ettiği şekle uygun Tevrat veya İncil kronolojisi ve diğer tarihsel öğeler Kur'anî bakış açısından doğruluk ifade eder.<br />
Nitekim Hz. İbrahim ve Hz. Lut'a uğrayan "ziyaretçiler" kıssalarındaki, Kur'an ile Tevrat arasındaki en önemli farklardan biri olan "ziyaretçiler"in, sunulan yemeği yemesi sahnesini Kur'an; tashih ederek, "ziyaretçiler"in sunulan yemeği yemediklerini beyan etmektedir. Bu aşamada tabii olarak bunun ne önemi var sorusu akla gelmektedir.<br />
İşte bu yazımızın konusu olan "Ziyaretçiler"in mahiyeti hususunda en kritik an ve cevap buradadır. Fahreddin Razi şöyle der: "Bil ki o misafirler, melek oldukları için, yemek yememişlerdir. Zira melekler, yemezler içmezler. O melekler, Hz. İbrahim'e, onun hoşuna gidecek bir durumda olmak için, misafir kılığında gelmişlerdir….İbrahim (a.s)'e gelince biz diyoruz ki: O, onların melek olduklarını ya bilmiyor, aksine onların beşer olduklarını zannediyordu yahut da onların melek olduklarını biliyordu. Birinci ihtimale göre, Hz. İbrahim'in korkmasının sebebi şu iki şey olabilir: a) Hz. İbrahim, insanlardan çok uzak bir yerde konaklamıştı. Bu sebepten, onlar yemekten kaçınınca onların kendisine bir kötülük düşündüklerinden endişelendi. b)Tanınmayan birisi misafir olarak gelip, kendisine yemek ikram edildiğinde, eğer o yemekten yerse, bir güven duygusu hâsıl olur. Yok, eğer yemezse, o zaman da korku meydana gelir. Onların, melek olduğunu bilmesi ihtimaline gelince, onun bu durumda onlardan şu iki sebepten dolayı korkmuş olması mümkündür: a)Hz. İbrahim (a.s)'in, o meleklerin, Allah'ın, yaptığını beğenmediği bir işten dolayı gelmiş olmalarından korkmuştur. b)O, meleklerin, kavmine azâbetmek için gelmiş olmalarından dolayı endişelenmiştir. Buna göre eğer, "Bu iki ihtimalden hangisi doğruya daha yakın ve açıktır?" denilir ise, biz deriz ki: Hz. İbrahim (a.s)'in, onların Allah'ın melekleri olduğunu bilemediğini söyleyenler, şu şekillerde istidlal edebilirler: 1)Hz. İbrahim (a.s) onlar için, hemen yemek hazırlama gayretine girmiştir. Eğer o, onların melek olduğunu anlasaydı, bunu yapmazdı. 2)O, onların yemek yemekten geri durduklarını görünce, onlardan korkmuştur. Binaenaleyh eğer o, onların melek olduğunu bilseydi, yememelerinden bir kötü niyetleri olduğuna istidlal etmezdi. 3)Hz. İbrahim (a.s) onları, işin başlangıcında insan suretinde görmüştür ve bu da onların melek olmadıklarına delâlet etmiştir. Hz. İbrahim (a.s)'in onları tanıdığını söyleyenler de, Hak Teâlâ'nın,. "Onlar "Korkma, çünkü biz Lût Kavmi'ne gönderildik" dediler" (hûd 70) ayetini delil getirerek şöyle demişlerdir: "Bu söz, ancak onların kim olduğunu bilip, fakat hangi sebepten ötürü gönderildiklerini bilmeyen kimseye söylenebilecek sözdür." Sonra Cenab-ı Hak, meleklerin bu korkuyu Hz. İbrahim'den gidererek, "Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik" dediklerini beyan buyurmuştur ki bu, "Biz, Lût Kavmi'ne azab etmek için gönderildik" demektir. Çünkü bu sözde mukadder bir "azab" kelimesi vardır. Çünkü bir başka suredeki şu ayet buna delâlet etmektedir: "Onlar, "Biz, günahkârlar güruhuna gönderildik. Çünkü onların üzerine çamurdan taşlar atacağız" dediler" (Zariyat, 32-33)."[5]<br />
Dolayısıyla Hz. İbrahim'e gaybi bir takım bilgiler arz eden –İshak'ın doğacağı, ardından Ya'kub'un geleceği, Lut'un kavminin helak edileceği gibi- bu ziyaretçilerin insan görünümündeki melekler olduğunu düşünmemiz ve öyle anlamamız gerekmektedir. Kur'an meleklerin gaybi haberlerini şöyle kıssa etmektedir: "O esnada hanımı ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak'ı, İshak'ın ardından da Ya'kub'u müjdeledik."[6] "Ey elçiler! (Başka) ne işiniz var?" dedi. Dediler ki: "Biz, suçlu bir topluma (onları helâk etmeye) gönderildik." "Ancak Lût ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız."[7] "Melek olan elçiler Lût âilesine gelince, Lût onlara: "Hakikaten siz tanınmayan kimselersiniz" dedi. Dediler ki: "Bilakis, biz sana, onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik. Sana gerçeği getirdik; biz, hakikaten doğru söyleyenleriz."[8]<br />
Peygamberlere, onların tanımadığı insanlar olarak gelen ve yemek yemekten çekinen; gayb'ten haberler getiren "ziyaretçileri" ancak melekler olarak düşünebilmek mümkündür.<br />
Kur'an-ı Kerim, Hz. İbrahim'e gelen "ziyaretçileri; "...rusulunâ…" "..elçilerimiz.."[9]Diyerek nitelendirmektedir.Bu hususta Kur'an'daki bir ayeti delil getirerek hem insan(suretinde) hem melek olan bu "ziyaretçilerin", Allah tarafından resul olarak tayin edilebileceğini ifade edelim. "Allâhu yastafî minel melâiketi rusulen ve minen nâs, innallâhe semîun basîr" "Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir."[10] Bu konudaki açıklamaları aşağıda yapacağımızı belirtelim.<br />
<br />
Hz. Lut'a uğrayan "ziyaretçiler"<br />
<br />
Hz. Lut'a gelen "ziyaretçiler" de Hz. İbrahim'e uğrayan ziyaretçilerdir."Elçilerimiz İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir. Dedi ki: Ama orada Lût var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, kalacaklar arasındadır."[11]<br />
Tevrat da Lut'a(a.s) uğrayan "ziyaretçilerin", Hz. İbrahim'e uğrayan "ziyaretçiler" olduğunu şöyle belirtmektedir:[12] "İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı…"[13]"Adamlar oradan ayrılırken Sodom'a doğru baktılar. İbrahim de onları yolcu etmek için yanlarında yürüyordu….. Adamlar oradan ayrılıp Sodom'a doğru gittiler…."<br />
Kur'an ile Tevrat'ın Lut kıssaları arasındaki farklı anlatım, "ziyaretçiler"in sayıları ve mahiyeti hususundadır. Kur'an Lut'a(a.s) gelen "ziyaretçiler"in tam sayısını ve vasfını açıkça melekler olarak belirtmezken Tevrat; bunun iki melek olduğunu beyan etmektedir. Hal böyle olunca Tevrat'ın Hz. İbrahim'e uğrayan "ziyaretçiler" ile Hz. Lut'a gelen "ziyaretçiler" arasında sayısal fark ortaya çıkmaktadır. Bilindiği gibi Hz. İbrahim'e uğrayan "ziyaretçiler"in sayısı "…İbrahim karşısında üç adamın durduğu…". Şeklinde, "üç" olarak verilmişti. Lut'u(a.s) "Ziyaret" edenler ise "iki" melek olarak belirtilmektedir.<br />
Bu olguyu ya Tevrat'ın sonradan yazılması esnasındaki muharrefliğine ya da Hz. İbrahim'e uğrayan "ziyaretçiler"den bir eksik olarak Hz. Lut'a iki melek uğradığı şeklinde iyimser bir yoruma gitmek mümkündür.<br />
Ancak bu noktada Kur'an'ın Hz. İbrahim ve Lut(a.s) kıssalarındaki çelişkisiz anlatımlarını vurgulamamız ve Kur'an-ı Kerim'in herhangi bir değişime uğramadığının bir delili olarak bu olguyu ifade etmemiz gerekmektedir.<br />
Hz. İbrahim'e uğrayan "ziyaretçiler" hakkında Kur'an'ın anlatımlarından hareketle – "ziyaretçilerin" yemek yememesi ve gaybi haberler vermesi - onların melekler olması gerektiği sonucuna varmıştık. Gayb'den haber veren "ziyaretçiler"in bu konudaki haberlerine dair şu ayetleri de ilave edelim: Lut'a(a.s) gelen melekler, ona kavminin helak haberini vermiştir. Ancak Hz. Lut'un bilmediği bir diğer gaybi haber daha iletilmektedir. " Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler. "Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz."[14] Bir peygamber olarak Hz.Lut'un bile bilmediklerini bilenler ve ona bu hususları tebliğ edenleri "…bunların Hz. Lut’a yaptığı çalışmaların yoldan çıkmış bu körkütük halka bir fayda vermeyeceğini, buralarda boşuna uğraşıp durmamalarını, başka yerlere gitmelerini, bu tip insanlara artık sözün fayda vermediğini, bir gün başlarına bir afet gelip Allah’tan belâlarını bulacak bir topluluk olduklarını söyleyen erdemli ve dürüst kimi genç insanlar olduğu da düşünülebilir…”[15]Diyerek nasıl değerlendirebiliriz.<br />
"Tevrat'ın İbrahim kıssasında, Hz. İbrahim'e uğrayan "ziyaretçiler" anlatılırken açıkça belirtilmeyen onların melek vasfının; Lut kıssasında açıkça belirtildiğini gözlemlemekteyiz. "İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu…"[16] "Şafak sökerken melekler Lut'a, "Karını ve iki kızını al, hemen buradan uzaklaş" diye üstelediler, "Yoksa kent cezasını bulurken sen de canından olursun."[17]<br />
Buradan şu sonuca ulaşmak mümkündür. Kur'an, Hz. İbrahim ve Hz. Lut kıssalarında açıkça vasıflarını belirtmediği meleklerin; yemek yememeleri, gaybi haberler sunmaları gibi onlara mahsus özellikleri belirterek bu "ziyaretçiler"in melekler olduğunu muhataplarına ihsas etmiştir.<br />
Bunun yanı sıra Kur'an'ın; Tevrat'ın ellerinde bulunduğu Yahudi-Hıristiyan veya Tevrat'ta geçen Lut kıssasını bilen bir toplumun ortamına nazil olduğu unutulmamalıdır. Yani burada Kur'an ve Tevrat bağlamını dikkate almak gerekmektedir. Bu olgunun Kur'an kıssalarının mufassallaştırılmasındaki bir metod; Kur'an'i bir bakış olduğu gerçeğini de algılamamız gerekmektedir.<br />
Bu aşamada müfessirlerin Hz. Lut'a uğrayan "ziyaretçiler"in mahiyeti hakkındaki görüşlerini de alıntılayalım.<br />
Razî, Hz. Lut'a uğrayan "ziyaretçiler" hakkında şöyle demektedir: "O melekler sonra, Hz. İbrahim (a.s)'in yanından kalkıp, insan suretinde Lût (a.s)'a gittiler. Hz. Lût (a.s) onları insan sandı ve onlar hakkında, kavminden ötürü endişeye düştü. Çünkü onlar en güzel insanlar şeklindeydiler. "[18]<br />
Taberî; "Misafir şeklinde gelen meleklerin Lut'un hoşuna gitmemesi ve sıkıntıya düşmesi, kavminin onlara sataşıp çirkin işlerini onlara da yapacaklarından korkmasındandır."[19] <br />
İbn Kesir; "…Allah Teâlâ, ona yardımcı olmak üzere melekler gönderdi. Onlar (Melekler) müsafir kılığında Hz.İbrahim'e uğradılar…"[20]<br />
Kurtubi'nin görüşü şöyledir:""Elçilerimiz Lüt'a geldikleri vakit o bunlar yüzünden kaygıya düştü." Melekler Hz. İbrahim'in yanından çıkıp gittiklerinde -Hz. İbrahim'in bulunduğu yer ile Hz. Lût'un kasabası arasında dört fersahlık bir mesafe vardı- su almak isteyen Hz. Lût'un iki kızı melekleri gördüler ve bunların oldukça güzel bir görünüşe sahip olduklarını fark ettiler. Bunlara: Sizin durumunuz nedir ve nerden geliyorsunuz? Diye sordular. Melekler: Filan yerden geliyoruz ve şu şehre gitmek istiyoruz, dediler. Hz. Lût'un kızları; O şehrin halkı hayâsızlık işleyen kimselerdir, dediler. Bu sefer melekler, peki o şehirde bizi misafir edecek kimse var mı? Diye sorunca, kızları var dediler. Şu yaşlı adam diyerek, Hz. Lût'u işaret ettiler. Hz. Lût onların kılık kıyafetlerini görünce kavminin bunlara kötülük yapacağından korktu ve "O bunlar yükünden kaygıya düştü." Yani onların gelişlerinden hoşlanmadı."[21] <br />
Mehmed Vehbi; "…Cibril-i Emin ve refikleri Hz. İbrahim'in huzurundançıkıp beşer suretinde ve güzel delikanlı kıyafetinde Hz.Lut'un huzuruna gelince…"[22] <br />
Mevdudi şunları kaydeder: "Hz. Lut'un (a.s) tasalanıp kaygılanmasının nedeni, meleklerin yakışıklı, genç delikanlılar suretinde gelmiş olmasıydı."[23]<br />
S.Ateş'te aynı görüşü paylaşmaktadır. "Melekler güzel delikanlılar şeklinde Lut'a gelince…"[24] <br />
Sabuni'de aynı görüştedir."Tefsirciler şöyle der: Lût (a.s.) kavmine beddua edince, Allah bedduasını kabul etti ve onları yok etmek için meleklerini gönderdi…melekler, misafir kılığına girmiş güzel yüzlü gençlerdi. "[25]<br />
Hicazî; "Cenab-ı Allah, duasına İcabet etti….Melekler Önce İbrahim Peygambere gelerek O'na îshak'ı, ardısıra da Yakub'u müjdelediler. Dediler ki; biz Lût kavmini helak edeceğiz. Çünkü ahâli zalim ve kâfirdirler. İbrahim (A.S.) dedi ki: İyi ama orada Lût vardır. Lût'un kim olduğunu da biliyorsunuz….Helak melekleri Lût'a geldiklerinde Lût, onlardan Ötürü fenalaştı ve hüzünlendi. Kalbi daraldı. Çünkü onlar güzel yüzlü, yakışıklı delikanlılar biçiminde gelmişlerdi."[26]<br />
B.Bayraklı; "..Ayette geçen elçilerden kasıt melekler yani Hz. İbrahim'e gelen meleklerdir. Hz. İbrahim'e müjde, Hz. Lût'a da kavminin helak olacağı haberini getirmişlerdi."[27] M.Topbaş; "Elçilerimiz Lut'a gelince (Hud suresinde de anlatıldığı gibi) Lut (a.s.)'m içi daraldı, korktu, sıkıntı içine girdi. Gelen Melekler yakışıklı, erkek suretinde idi."[28]<br />
M.Esed ise şöyle yorumlamaktadır: "Kur’an, sözü uzatarak Hz. İbrahim'in bu ziyaretçilerinin melek olduğunu ayrıca belirtmiyor; ama rusulunâ (“elçilerimiz”) tabiri çoğu zaman semavî elçiler anlamında kullanıldığı için, klasik müfessirlerin hepsi bu tabiri yukarıdaki anlatım akışı içinde de bu anlama yormuşlardır…Sözü geçen elçiler melek oldukları için (Kitâb-ı Mukaddes, Tekvîn xviii, 8'deki ifadenin tersine) yemek yemediler…Hz. Lût, ziyaretçilerinin eli yüzü düzgün genç insanlar olduğunu görmüş olmalı ki, sapık hemşehrilerinin saldırısına maruz kalacaklarına muhakkak gözüyle bakıyor…."[29]<br />
İbrahim ve Lut kıssalarındaki "ziyaretçiler"in insan suretli, melekler olduğuna dair yine Kur'an'da, yer alan şu ayeti örnek vermek mümkündür. "Fettehazet min dûnihim hicâben fe erselnâ ileyhâ rûhanâ fe temessele lehâ beşeren seviyyâ "(Meryem) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona ruhumuzu (Cebrail) göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü."[30] Dolayısıyla Hz. Meryem'e gönderilen melek de Hz.İbrahim ve Lut'a(a.s) gönderilenler gibi insan suretindedir.<br />
Oysa Tevrat metinlerindeki kıssa anlatımlarında bu hususta tenakuz oluşmuştur. Hz. İbrahim kıssasında insan görünümlü meleklere yemek yedirilirken; Lut kıssasında onların melek oldukları açıklanmaktadır. Bu durum Tevrat'ın muharrefliğini gündeme getirirken; Tevrat ve Hıristiyan teolojisine ait meleklerin vasıfları ile ilgili kelamî! Bir problemi de ortaya getirmektedir.<br />
Üzerinde durduğumuz bu olgu, Tevrat'ın muharrefliğinin bir yansıması olarak altının çizilmesi gereken bir olgu ve Kur'an'ın, Tevrat'ı nasıl tashih ve tasdik ettiğine dair delil olacak bir örnekliktir.<br />
<br />
Meleklerin insan görünümü olgusu hakkında tespitler<br />
<br />
Hz. İbrahim ve Hz. Lut'a uğrayan "ziyaretçilerin" melekler olduğunu belirledikten sonra üzerinde durmamız gereken konu; Cenabı Hakk'ın neden bu melekleri insan suretinde yolladığı ya da meleklerden elçiler olabilir mi nin cevabı üzerine olacaktır.<br />
Cenabı Hakk, melekler ve insanlardan, resuller seçtiğini şu ayetiyle beyan eder: "Allâhu yastafî minel melâiketi rusulen ve minen nâs, innallâhe semîun basîr" "Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir."[31]<br />
Öncelikle Kur'an'daki melekler hakkında elçilikle görevlendirilmeye dair ayetlerden örnekler verelim. "…hattâ izâ câethum rusulunâ…" Sonunda elçilerimiz gelip canlarını alırken "Allah'ı bırakıp da tapmakta olduğunuz tanrılar nerede?" derler. (Onlar da) "Bizden sıvışıp gittiler" derler. Ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler."[32]<br />
"Em yahsebûne ennâ lâ nesmeu sırrehum ve necvâhum, belâ ve rusulunâ ledeyhim yektubûn" "Yoksa onlar, bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, öyle değil; yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar."[33] "İki kaydedici sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir gözetleyici bulunmasın."[34]<br />
Anlaşılacağı gibi Allah, melekleri de elçiler olarak vazifelendirmektedir. Yukarıda verdiğimiz ayetler insan kılığında olmayan "saf" haldeki meleklere ait örneklikler iken İbrahim, Lut ve Meryem kıssasında anlatılan "ziyaretçiler" insan görünümlü elçi-meleklere dair örnekliklerdir.<br />
Peki, Cenabı Hakk neden bu elçi melekleri, insan kılığında göndermiştir? Kur'an perspektifinde buna cevaplar şöyle verilmektedir. "Muhammed'e bir melek indirilseydi ya! Dediler. Eğer biz öyle bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı. Eğer peygamberi bir melek kılsaydık muhakkak ki onu insan suretine sokar onları yine düşmekte oldukları kuşkuya düşürürdük."[35] "Eğer dileseydik, içinizden, yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık."[36] Bu ayeti kerime'lerde Cenabı Hakk, yeryüzünde yaşayan insanların nevinden onlara elçiler yolladığını beyan etmektedir. "Kul lev kâne fîl ardı melâiketun yemşûne mutmainnîne le nezzelnâ aleyhim mines semâi meleken resûlâ""Şunu söyle: Eğer yeryüzünde yerleşmiş gezip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik."[37]<br />
Bu yüzden Allah, müşriklerin, melekleri görme isteğini reddetmektedir."Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bize melekleri getirmeliydin." Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez."[38]<br />
Yaratılanşeytanın ağzından şöyle beyan etmektedir:"Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve: Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum; Allah'ın azabı şiddetlidir, dedi."[41]<br />
isyanı ile Şeytan/İblis unvanını alan ve melekler ile aynı vasıfta "..(İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi…"[40]<br />
Yine Cenabı Hakk, meleklerin insanlar tarafından görülmediği olgusunu, yine geçmişte bir melek olan "..meleklere, Âdem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı…"[39]<br />
Bu ayeti Kerime'denanlaşılacağı üzere Şeytan da, insanlar tarafından görülmediği gibi yaratılış olarak aynı vasıfta! Olan -ateş- melekler de insanlarca görünmemektedir. Ancak aynı maddeden yaratılmış olan Şeytan, melekleri görmektedir ve Cenabı Hakk bu vakıayı ayetle bildirmektedir.<br />
<br />
Bu kaide; yani, insanlara, insan suretli elçiler yollanması ve meleklerin, insanlar tarafından görünmemesi kaidesi, aynı zamanda Hz. İbrahim, Hz. Lut'a ve Hz.Meryem'e uğrayan meleklerin insan suretinde olmasını açıklamaktadır. Çünkü yollanan "ziyaretçi" melekler aynı zamanda Hz. Sara, Hz. Meryem ve Lut'un kavmince yani insanlar tarafından görülen kimselerdir. Bu yüzden bu melekler insan suretinde yollanmışlardır.<br />
Bundan dolayı da Hz. İbrahim ve Hz. Lut da onları, vahiy meleklerinden ayırt edememişlerdir. Benzeri bir vakıa Hz. Muhammed (s.a.v) zamanında "Cibril" hadisi adı verilen rivayette gerçekleşmiştir. "Yahya b. Ya’mur dedi ki: Sonra Abdullah b. Ömer bir hadis anlatmaya başladı ve dedi ki: Ömer b. Hattâb şöyle demiştir: Bir zamanlar Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında idik. Bu esnada elbisesi bembeyaz saçları simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk izleri görülmüyordu, içimizden hiçbir kimse de kendisini tanımıyordu. Bu kimse Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına geldi dizini Rasûlullah (s.a.v.)’in dizine yapıştırdı ve Ey Muhammed! İman nedir? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe, hayır ve şerri ile kadere inanmaktır. Sonra o adam İslam nedir? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet edip namazı kılmak zekât vermek haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır. Sonra o adam ihsan nedir? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen bile o seni her an görmektedir. Ömer dedi ki: Tüm bu sorduğu sorularda Rasûlullah (s.a.v.)’in cevabı üzerine o kimse hep “doğru söylüyorsun” diyordu. Biz de bu adama hayret ettik, hem soru soruyor hem de doğru söyledin diyerek tasdik ediyordu. O adam tekrar sordu: Kıyamet ne zaman kopacaktır? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Kıyamet hakkında soru sorulan kişi; soran kişiden daha bilgili değildir. Bu sefer o adam kıyametin alametleri nedir? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu: Cariyenin hanımefendisini doğurması, (yani doğan çocuklar ana ve babalarına köle muamelesi yapacaklar) yalın ayak çıplak ve fakir koyun çobanlarını yaptırdıkları binalarla boy ölçüşürken görmendir. Ömer dedi ki: Bu olaydan üç gün sonra Rasûlullah (s.a.v.), benimle karşılaştı ve Ey Ömer! O soru soran kim idi! biliyor musun? O Cibril idi, size dini konuları öğretmeye gelmişti.” [42]<br />
Peki, neden Hz. Sara ve Lut kavminin bu melekleri insan suretinde görmesi gerekmiştir? Bu sorulara cevaplar tamamen kendi kanaatimizle verdiğimiz cevaplardır, kesinlik arz etmez. Bize göre Hz. İbrahim gibi dev bir tevhidi örneklik abidesi insanı sonuna kadar destekleyen ve onun her anında ona dayanak olan Hz. Sara'nın; bu desteğinin mükâfatı olarak, Hz. İshak ile müjdelenmesi için bu "ziyaretçi" melekler vazifelendirilmiştir. Tıpkı Hz. Meryem'in, insan suretindeki melek aracılığıyla Hz. İsa ile müjdelenmesi gibi… Bu olgu aynı zamanda hem Hz. Sara'nın Allah katındaki değerini hem de Hz. İshak'dan başlayan İsrail oğulları peygamberleri silsilesinin önemine dikkat çekmektedir.<br />
Bir diğer sebep ise Lut kavminin sapıklık boyutlarının ne derece ileri boyutlarda olduğunun; kıyamete kadar vurgulanmasını amaçlayan bir olgudur. Helaki hak eden boyuta ulaşan Lut kavmi sapkınlığının hem tescili hem helak nedeni hem de helak haberi aynı kıssada; güzel insanlar suretindeki meleklere sarkıntılığa tevessül edilmesi yaşanan örnekliği ile verilmektedir.<br />
Yusuf suresinde anlatılan bu kıssada; Mısır'da, Firavun döneminde geçen bu olay, Lut kıssasındaki Lut kavminin sarkıntılığına uğrayan insan görünümlü meleklerin, bu insanlardaki, yakışıklı/güzel insan eşittir melek anlayışını en iyi şekilde anlatmaktadır.<br />
Nitekim Lut'a gelen meleklerin güzelliği öyle dillere destan olmuştur ki bir darb-ı mesel gibi daha sonraki çağlara kadar uzanmıştır."Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara dâvetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Her birine bir bıçak verdi. (Yusufa): "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. Ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Rabbimiz! Bu bir beşer değil... Bu ancak üstün bir melektir!"[43]<br />
<br />
<br />
Sonuç<br />
<br />
Diyerek nasıl değerlendirebilir ve hangi metodolojiye göre böyle tefsir edebilirsiniz. Yunus kıssasında; Hz. Yunus'un toplumunun vahye karşı olumsuz tutumu hakkındaki, keyfi kararının, tefsirini yapmadınız mı? Bir kavim hakkındaki kararı bir peygamber veremezken, "erdemli ve dürüst kimi genç" beşer/insan "Ziyaretçiler"e nasıl böyle bir karar verdiriyor sunuz?<br />
Hz. İbrahim'e uğrayan "ziyaretçiler" hakkında Kur'an'ın anlatımlarından hareketle – "ziyaretçilerin" yemek yememesi ve gaybi haberler vermesi - onların melekler olması gerektiği sonucuna varmıştık. Kadim tefsir ve siyer kaynaklarının hemen tamamına yakını "Ziyaretçiler"in melekler olduğu kanaatini sergilediklerini de belirtelim. Bilahare gayb'den haber veren Lut'un(a.s) "ziyaretçiler"inin bu konudaki haberlerine dair şu ayetleri de ilave edelim: Lut'a(a.s) gelen melekler, ona kavminin helak haberini vermiştir. Muhtemeldir Lut peygamber "ziyaretçiler"in melekler olduğunu anladığında onların kavmini helak için geldiğini "…Lut (a.s.)'m içi daraldı, korktu, sıkıntı içine girdi..." sezmiştir, ancak Hz. Lut'un bilmediği/bilemeyeceği bir diğer gaybi haber daha iletilmektedirler. " Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler. "Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz."[44] Bir peygamber olarak Hz.Lut'un bile bilmediklerini bilenler ve ona bu hususları tebliğ edenleri "…bunların Hz. Lut’a yaptığı çalışmaların yoldan çıkmış bu körkütük halka bir fayda vermeyeceğini, buralarda boşuna uğraşıp durmamalarını, başka yerlere gitmelerini, bu tip insanlara artık sözün fayda vermediğini, bir gün başlarına bir afet gelip Allah’tan belâlarını bulacak bir topluluk olduklarını söyleyen erdemli ve dürüst kimi genç insanlar olduğu da düşünülebilir…”[45]<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Cengiz Duman<br />
Araştırmacı-Yazar<br />
<br />
<br />
<br />
Dipnotlar:<br />
<br />
[1] İhsan Eliaçık, Yaşayan Kur'an, c.I,s. 452.<br />
[2] Kur'an/11Hud/69-70-77.<br />
[3] Kur'an/11Hud/69-70.<br />
[4] Kur'an/11Hud/70.<br />
[5] Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, c.XIII, S.68-70.<br />
[6] Kur'an/11Hud/71.<br />
[7] Kur'an/15Hicr/57-59.<br />
[8]Kur'an/15Hicr/61-64.<br />
[9] Kur'an/11Hud/69; Kur'an/51Zariyat/31; Kur'an/15Hicr/57.<br />
[10] Kur'an/22Hac/75.<br />
[11] Kur'an/29Ankebut/31.<br />
[12] Tevrat/18Tekvin/16-22.<br />
[13] Tevrat/19Tekvin/1.<br />
[14] Kur'an/29Ankebut/33-34.<br />
[15] İhsan Eliaçık, Yaşayan Kur'an, c.I,s. 452.<br />
[16]Kur'an/29Ankebut/31.<br />
[17] Tevrat/19Tekvin/15.<br />
[18] Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, c.XIIIV, s.13.<br />
[19] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, c. IV, s. 374.<br />
[20] İbn Kesîr, Muhtasar Kur'an-ı Kerim tefsiri, c.IV, s.1848.<br />
[21] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, c.IX, S.114–116.<br />
[22] Konyalı Mehmed Vehbi, Hülâsat'ül Beyan, c.IX-X, s. 4196.<br />
[23] Mevdudi, Tefhimu'l Kur'an, c.IV, s.248.<br />
[24] S.Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, c.VI, s.511.<br />
[25] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, c.IV, s. 483.<br />
[26] Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, c.IV, s. 509.<br />
[27] Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, c.IX, s.238-250.<br />
[28] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, c.VI, s.80.<br />
[29] M.Esed, Tefsiru Mesaj, c. , s. .<br />
[30] Kur'an/19Meryem/16–17.<br />
[31] Kur'an/22Hac/75.<br />
[32] Kur'an/7Araf/37.<br />
[33] Kur'an/43Zuhruf/80; Kur'an/86Tarık/4.<br />
[34] Kur'an/50Kaf/17-18.<br />
[35] Kur'an/6Enam/8-9.<br />
[36] Kur'an/43Zuhruf/60.<br />
[37] Kur'an/17İsra/95.<br />
[38] Kur'an/15Hicr/7-8.<br />
[39] Kur'an/7Araf/11.<br />
[40] Kur'an/7Araf/12.<br />
[41] Kur'an/8Enfal/48.<br />
[42] Müslim, İman: 1; Nesâî, İman: 6; Ahmed b. Muhammed, İbn’ül Mübarek vasıtasıyla Kehmes b. Hasan’dan aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Bu konuda Talha b. Ubeydullah, Enes b. Mâlik ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ömer’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Aynı hadis İbn Ömer’den de rivâyet edilmiştir. Sahih olan rivâyet İbn Ömer’in, Ömer’den yaptığı rivâyettir.<br />
[43] Kur'an/12Yusuf/31.<br />
[44] Kur'an/29Ankebut/33-34.<br />
[45] İhsan Eliaçık, Yaşayan Kur'an, c.I,s. 452.parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-78397990476141989652015-03-02T02:12:00.004-08:002019-11-16T00:31:08.078-08:00İbrahimin misafirleri (Ahmet Baydar)<table align="center" border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" style="color: #2b2b2b; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 11px; width: 875px;"><tbody>
<tr><td class="sayfabaslik" style="background-image: url(http://ahmetbaydar.net/tema/tasarim_baslik_3.png); background-repeat: no-repeat; font-weight: bold; height: 29px; width: 875px;"><span style="color: #d7dbd7;">İBRAHİM’İN MİSAFİRLERİ</span></td></tr>
<tr><td height="5"></td></tr>
<tr><td class="sayfaicerik" style="background-image: url(http://ahmetbaydar.net/tema/tasarim_sayfa_arkaplan.png); background-repeat: repeat-x;"><table align="center" border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" style="width: 860px;"><tbody>
<tr><td align="left" style="color: #2b2b2b; font-size: 11px;" valign="top" width="870"><h1 align="justify">
<strong>Ma’kûlât Hazreti</strong></h1>
<div align="justify">
Varlıkların görülene ve görülemeyene doğru akışları, suyun buhara buharın suya dönüşmesi gibi fiziksel olduğundan izlenebilmektedir. Aynaya bakan kişinin suretiyle olan ilişkisi de, canlı yayının ekrandaki görüntüyle olan ilişkisi de böyledir. İzlenebilir, tekrarlanabilir ve geneldir. Temiz havadaki çiçekten yayılan rayiha gibi bazı dönüşümler görülemese de durum aynıdır. Fiziksel imkânlar birleşince görüntüler ve kokular var olmakta, bu imkânlar yok olunca görüntüler ve kokular da yok olmaktadır.</div>
<div align="justify">
Gıdaların cana dönüşümü de bundan çok farklı değildir. Can gıdalarla vardır, gıdalar yok olunca can da yok olur. Ne var ki canın bedensel faaliyetleri göründüğü hâlde dimağda oluşturduğu faaliyetler görünmemektedir. Hâfıza, hayal, idrak, irâde, muhâkeme, kuşku, inkar, iman ve onlarla ilgili pek çok faaliyet duyular üstü kalmaktadır.</div>
<div align="justify">
İnsan ruhunun hulûlî mi yoksa zuhûrî mi, a’razî mi yoksa cevherî mi olduğu tartışmasına girmeden şunu söyleyebiliriz. Kur’ân’da; Adem’e üflendiği belirtilen <em>ruh </em>ile, ona vahiy getirdiği ifade edilen <em>er</em>-<em>ruh</em> da ma’kûlat hazretindedir. Çünkü izlenir, tekrarlanır ve genel değildir. Kur’ân’da kendilerine iman edilmesi istenen <em>mukarrabûn</em>, <em>kiramen</em> <em>katibin</em> ve <em>arşın etrafındakiler</em> gibi (ulvî) melekler de böyledir.</div>
<div align="justify">
Acaba bu melekler görünür mü?</div>
<h1 align="justify">
<strong>Ulvî Melekler Görünür mü?</strong></h1>
<div align="justify">
Âhirete inanmayanlar; Hz. Muhammed’in doğruluğunu sureten kabul etmek, aslında reddetmek için, kendilerine gökten melek indirilmesini isterler. Bununla da yetinmez Allah'ın görünmesini isterler. Kur’ân, onlara şu cevabı verir:</div>
<div align="justify">
“Büyüklendiler; büyük azgınlık ettiler. Melekleri görecekleri gün, işte o gün, günahkârlara hiçbir sevinç haberi yok!”[1]</div>
<div align="justify">
Yani vahyi değil de bizzat vahiy meleğini istemekle kendilerini peygamberlerin yerinde gördüler. Hatta, "Beni göremeyeceksin" fermanına muhatap olan Peygamber’den de üstün gördüler kendilerini.[2]Oysa inkâr ettikleri bir <em>ma’kûlü</em> görmek istemişlerdi. Yani kendilerini kapatmışlardı. Bu nedenle görmeleri imkânsızdı. Nitekim Kur’ân, elçi olarak bir meleğin gelmesini ve kendilerine görünmesini isteyen münkirlere de bu beklentilerinin anlamsızlığı sadedinde şöyle demişti:</div>
<div align="justify">
“Onu bir melek yapsaydık bir adam yapardık da düştükleri şaşkınlığa onları yine düşürmüş olurduk.”[3]</div>
<div align="justify">
Bunun anlamı şudur: Onlara vahiy değil de bizzat melek gelseydi, onu zaten göremeyeceklerdi. Eğer o melek bir adam biçimine dönüşmüş olsaydı, o zaman da onun insanlardan farkı kalmayacaktı.Yani münkirler yine olmayacağına inandıkları birşeyi istiyorlardı. Ruh dünyalarını başka bir ihtimale kapatmışlardı.</div>
<div align="justify">
Bunlardan; vahiy meleğinin münkirlere görünmeyeceği anlaşılabilir. Onun münkir bir kitle tarafından görülemeyeceği de dolayısıyla anlaşılabilir. İlginçtir, Kur’ân-ı Kerim, mü’minlerin vahiy meleğini görme talepleri olduğundan söz etmez. Aksine bir ayette; sahabenin, kendilerine yardım eden binlerce meleği görmediğinden bahseder:</div>
<div align="justify">
“Allah, Resulünün ve müminlerin üzerine sekinetini indirdi ve gözle görmediğiniz ordular indirdi.”[4]</div>
<div align="justify">
Yani müminler de kendi kalplerine güzel duygular telkin eden, düşmanlarının kalplerine korkular salan binlerce meleği görememişlerdir. Ulema,işte yukarıdaki ayetlere istinaden (ulvî) meleklerin görülemeyecekleri kanaatine varmışlardır.</div>
<div align="justify">
Evet, bu ayetlerden kitlelerin onları asıl mahiyetleriyle <em>göremeyecekleri</em> anlaşılmaktadır. Fakat acaba onlar istedikleri bir şekle bürünüp de bazı<em>fertlere</em> görünebilirler mi?</div>
<h1 align="justify">
<strong>Cibril Görünür mü?</strong></h1>
<div align="justify">
<em>Cibril</em>’in sahabededen bazıları suretinde göründüğü şeklindeki haberler, tavzihe muhtaçtır. Çünkü yukarıdaki ayetler, meleklerin birçok insana birden görünmelerini olumsuzlamaktadır.Bu konudaki haberler, “elçiyi eğer melek yapsaydık onu bir adam yapardık” ayetinin, delalet etmediği manaya tefsiri gibidir.</div>
<div align="justify">
Fakat bu konuda tavzihe muhtaç daha önemli bazı hususlar vardır. Hz. Muhammed’inCibrîl'i iki defa gördüğü şeklindeki yorumlar Kur’ân’a isnat edilmektedir.[5]Diğer yandan, Allah’ın<em>ruhu</em>’nun, Meryem’e bir insan şeklinde göründüğü, bizzat Kur’ân’da açıkça beyan edilmiştir. Bu <em>ruh</em> da müfessirlerin cumhuruna göre <em>Cibril</em>’dir.[6]Diğer yandan, Hz. İbrahim’in Allah’ın<em>elçileri</em>ni gördüğü bizzat Kur’ân’da beyan edilmiştir. Müfessirlere göre, İbrahim ve eşinin, Lut ve eşinin, hatta inkârcı kavmin de müşahede etmiş[7]olduğu bu elçiler, aralarında <em>Cibril</em>’in de bulunduğu meleklerdir.</div>
<div align="justify">
Bu çıkarımlar, insanın metafizik öğeleri görememesi gerçeği ile çelişmez mi? İnanmayan toplum, sahabenin göremediklerini görmüş müdür? Eğer evetse bu imkânın bugün de devam etmesi gerekmez mi? Eğer melekler, insan kılığında görünebiliyorlarsa, hayvan suretlerinde de görünemezler mi? Bu kabuller, toplumları hurafelere sevk edip bilimde kuşkuya vesile olmaz mı?</div>
<div align="justify">
Bu soruları, Kur’ân’da anlatılan <em>İbrahim’in misafirleri</em> olayını esas alarak cevaplandırmak istiyoruz.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Müjde Getiren Elçiler</strong></h1>
<div align="justify">
İbrahim’in misafirleri olayı, en geniş şekliyle Hûd Suresinde yer alır. Bu bölüm Süleyman Ateş’in mealinde şöyle verilmiştir:</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
“69- Elçilerimiz İbrahim'e müjde getirip: "Selâm!" demişlerdi. O da "Selâm!" dedi. Çok durmadan hemen kızarmış buzağı getirdi.</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
70- Ellerinin buzağıya uzanmadığını görünce durumlarını beğenmedi ve onlardan ötürü içinde bir korku duydu. "Korkma, dediler, biz Lût kavmine gönderildik."</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
71- Ayakta durmakta olan karısı güldü, biz de ona İshâk'ı müjdeledik, İshâk'ın ardından da Ya'kub'u.</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
72- "Vay dedi, ben bir koca karı, bu kocam da bir pir iken doğuracak mıyım? Bu, cidden şaşılacak bir şeydir!"</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
73- Dediler ki: "Allah'ın işine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir ey ev halkı! O, övülmeğe lâyıktır, iyiliği boldur."</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
74- İbrahim'den korku gidip kendisine sevinç gelince Lût kavmi hakkında bizimle tartışmağa başladı.</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
75- Çünkü İbrahim, gerçekten halimdir, içlidir, Rabbine yalvarandır.</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
76- "Ey İbrahim, dediler, bundan vazgeç. Zira Rabbinin emri gelmiştir, mutlaka onlara geri çevrilmez azap gelecektir!'[8]</div>
<div align="justify">
Olayın başında; <em>elçiler müjde getirdiler </em>deniyor. Bu, olayın mukaddimesidir. “Selamlaşma” bile bundan sonra gelmektedir. Ayrıca İbrahim (a.s.) ağırlamak için onlara yemek getirecektir. Demek ki Hz. İbrahim onları melek olarak değil tam birer insan olarak görmüştür.</div>
<div align="justify">
Kur’ân okuyucusu, o misafirleri <em>müjde getiren melekler</em> olarak algılasa bile, Hz. İbrahim, onların önüne yemek koyana kadar bunun farkında değildir.Nitekim onların yemediklerini görünce endişelenmeye başlamıştır. Bunun üzerine misafirler, “Korkma biz Lut kavmine gönderildik!” derler. Bu arada İbrahim’in karısının ayakta durduğu ifade edilir. Bu değininin sebebi açık değildir. Sonra güldüğü dile getirilir. Onun gülüş sebebi ve bunun niçin zikredildiği de belirsizdir. Sonra ona İshak ve Yakup müjdelenir. Yakup oğul değil torundur. Bu zikrin sebebi de kapalıdır. Daha sonra “size” hitabıyla,<em>ev halkına</em> rahmet dilenir. “Siz” zamiri dil açısından erildir. Belli ki bu muhataplar arasında İbrahim de vardır. Zaten bundan sonra da İbrahim'den korkunun gittiği, kendisine sevinç geldiği ve Lut kavmi hakkında mücadeleye başladığı belirtilir.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Elçilerin Lut’a Gelişi</strong></h1>
<div align="justify">
Meselenin Hz. İbrahim’le ve eşiyle ilgili kısmı burada bitmektedir. Ancak elçilerin Hz. Lut’a gidişleri ve olanların anlatımı şöyle devam etmektedir:</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
77- Elçilerimiz Lût'a gelince onlar yüzünden kaygılandı, onlar için arşını daraldı. "Bu, çetin bir gündür!" dedi.</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
78- Daha önceden kötü işler yapan kavmi de koşarak ona geldiler: Ey kavmim, dedi, işte kızlarım, onlar sizin için daha temiz! Allah'tan korkun, konuklarımın içinde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu sizin?"</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
79- Dediler ki: "Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını bilmişsindir. Ve sen bizim ne istediğimizi de pekâlâ bilirsin". </div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
80-"Keşke sizi savacak gücüm olsaydı, yahut da çok sarp bir kaleye sığınabilsem!" dedi.</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
81- (Melekler) dediler ki: "Ey Lût, biz senin Rabbi’nin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Gecenin bir kısmında aileni yürüt; içinizden, karından başka hiç kimse geri dönüp bakmasın. Çünkü ötekilerine erişen (azap) ona da erişecektir. Başlarına gelecek azap zamanı sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?"</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
82- Emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik; üzerine de taş yağdırdık: çamurdan pişmiş, hazırlanmış, istif edilmiş,</div>
<div align="justify" style="margin-left: 63.8pt;">
83- Rabbinin katında işaretlenmiş (taşlar). Bu, zâlimlerden uzak değildir.”</div>
<div align="justify">
Bu misafirlerin gerçek insanlar oldukları, aslında İbrahim’in onlara yemek değil de altından buzağı heykeli takdim ettiği, kabul etmedikleri için de onlardan korktuğu şeklindeki düşünmeler, en hafif ifadesiyle dile ve metne iftiradır. Kabul etmediklerini görünce onlara, “kabul etmez misiniz” manasında “yemez misiniz” dediğini düşünmek de akla ifiradır. Bu hâdisede izlenen bazı sıradışılıklar, misafirlerin gelecek olaylara ve ilahi kudrete elçilik yapması, onların Kur’ân dilindeki <em>melekler</em> olduğunu sarahatle göstermektedir.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Olayın Şeması</strong></h1>
<div align="justify">
Mealini verdiğimiz bu anlatım, Kur’ân’da, üç yerde daha parçalar halinde tekrarlanmaktadır. Bunlardan birisi en kısa olanıdır. Burada, ilk anlatımın çatısına uygun şekilde, olayın sadece başı ve sonu hatırlatılmıştır.[9]</div>
<div align="justify">
Diğer bir bölüm ise, ilk anlatımıntam bir özetidir. Yine olay yukarıdaki şemaya uygun olarak hülasa edilmiştir.[10]</div>
<div align="justify">
Başka bir bölüm de, Hz. İbrahim’in kendisiyle ilgili müjdenin genişletildiği fragmandır.[11]Burada çocuk müjdesinin Hz. İbrahim’e verildiği ifade edilmektedir. Oysa ilk anlatımda bu müjdenin, eşine verildiği dile getirilmiştir. Binaenaleyh bazıları bu son fragmanın anlatım şemasına uymadığını ve hatta çelişki oluşturduğunu zannetmişlerdir. Bu yazıda cevabını bulacak hususlardan birisi de bu zandır.</div>
<div align="justify">
Fakat herşeyden önce şu kadarını söylememiz gerekir. Bu ve benzer yanılmaların temelinde bu olayın <em>iki ayrı kıssa </em>gibi mütalaa edilmesi bulunmaktadır. Hz. İbrahim ve Hz. Lut’un kişisel ve yerel yakınlıkları nedeniyle birleştirilen iki kıssa gibi düşünülmektedir. O zaman da anlatımdaki birçok önemli husus dikkatlerden kaçmaktadır.</div>
<div align="justify">
Evet, Lut, Hz. İbrahim’in kardeşinin oğludur. Ancak onların bu anlatımdaki birlikteliğinin sebebi akrabalıkları olamaz. Çünkü İbrahim, imanı akrabalığa tercih eden bir isimdir. Olaylarının birleştirilme sebebi, ikisine aynı elçilerin gelmesi de olamaz. Çünkü o elçilerin âdeti zaten budur.</div>
<div align="justify">
Bu olayın bir bütün olarak telakki edilmesini gerektiren, merkezinde de Hz. İbrahim’in bulunduğunu düşündüren hususlar vardır. Bütünlüğe delalet eden hususlardan birisi, iki yarının şemalarındaki mütekabiliyettir. Birinci kısmının şeması şöyledir: 1) Mukaddime. 2) Hz. İbrahim’in korkusu. 3) Misafirlerin Hz. İbrahim’i teskin edişleri. 4) Müjdeler. (Hanıma müjde verilişi ve İbrahim’e bereket müjdesi.) 5) Hz. İbrahim’in Lut kavmi helak edilmesin diye mücadele vermesi.</div>
<div align="justify">
Olayın ikinci kısmının şeması da şöyledir: 1) Mukaddimeye karşı Elçilerin Lut’a gelişi. 2) Hz. İbrahim’in endişesine karşı, Lut’un endişesi. 3) Elçilerin İbrahim’i teskin edişine karşı, Lut’un kendi kavmini teskin etmeye çalışması. 4) Hz. İbrahim ve eşine çocuk müjdesine karşı, Lut ailesine necat ve eşine ve kavmine helak müjdesi. 5) Hz. İbrahim’in “kavim helak edilmesin” mücadelesine karşı, kavmin helak edilmesi.</div>
<div align="justify">
İşte şemasını çıkardığımız bu iki yarıya Kur’ân’ın verdiği ortak isim <em>İbrahim’in misafirleri</em>dir:</div>
<div align="justify">
“İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?”[12]</div>
<div align="justify">
“İbrahim'in misafirlerinden onlara haber ver.”[13]</div>
<div align="justify">
Bu, oldukça düşündürücü olmalıdır. Çünkü her iki bölümde de bu adlandırmalardan sonra, olayın iki yarısı da tam olarak anlatılmıştır.</div>
<div align="justify">
Bu iki bölümü bütünleştiren diğer bir husus, olayın ta başında misafirlerin, “Korkma biz Lut kavmine gönderildik!” demeleridir. Onlar “Korkma biz meleğiz!” dememişlerdir. “Korkma müjde getirdik!” de dememişlerdir. Daha İbrahim’e ve eşine çocuk müjdesi vermeden “Lut kavmine gönderildik!” demişlerdir.</div>
<div align="justify">
Demek ki Lut’a gidişin, bizzat İbrahim’e gelişle bir bağlantısı söz konusudur.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Aslında Tek Olay</strong></h1>
<div align="justify">
Elçilerin Hz. Lut’a gidişleri, Hz. İbrahim’e gelişlerinin devamıdır. Lut kavmiyle ilgili haber, rehberleri olan İbrahim’e gönderilmiştir. Olay bütündür. Bu bütünlüğün temelinde, Lut’un, İbrahim ailesinden oluşu bulunmaktadır. Nitekim helak olacak Lut’un eşi ve kavmidir. Ama zürriyetle müjdelenen İbrahim’in eşidir. Kurtarılacak olan Lut <em>aile</em>sidir, büyüyecek olan ise onun bağlı bulunduğu İbrahim’in ehlidir.</div>
<div align="justify">
Böyle düşünmemizi gerektiren hususlardan birisi de, insanların görmesinin ve meleklerin gürünmesinin mahiyetiyle ilgilidir. İnsanın görmesi, fiziksel dönüşümlere ayarlıdır. Gördüğü şeyler de ölçülür ve yinelenirdir. Ayrıca sonucu da genel olur. Sahibini evrensel bilgiye götürür. Oysa metafizik varlıklar, ölçülür ve tecrübe edilir değildir. O zaman sonuç da genel olmayacaktır. Sahibini özel bir bilgiye ulaştıracaktır. Bu nedenle,<em>mer’î</em> olanların görünmesi <em>umumi</em> ise de <em>gayr-i mer’î</em> olanların görünmesi <em>ferdî</em> olmak durumundadır. Nitekim bu hususu teyit eden ayetlere yukarıda işaret etmiştik.</div>
<div align="justify">
O zaman <em>misafir elçiler</em> olayının da, <span style="background-color: yellow;">Hz. İbrahim’le başlayan ve onda biten <em>ferdi bir</em> <em>ru’yet</em> şeklinde gerçekleşmiş olduğunu düşünmemiz gerekecektir</span>. Elçiler önce İbrahim’e değil sadece ona gelmişlerdir. Bu hususta, fiziksellik ayarlarının değiştiği uykuda bizim için yeterli deliller bulunmaktadır.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Rüyâ; Görme</strong></h1>
<div align="justify">
Çok insan rüya görür. Bu rüyalarda da fiziki kurallar aşılmaktadır. Nitekim kendi bedenlerini, uykuda uçarken görebilen çok kimse vardır. Kişi uçarken, aile efradının kendisine eşlik etmesi de olasıdır. Ama bütün aile efradının; aynı <em>rüyayı</em>, aynı detaylarla, aynı anda birlikte görmeleri duyulmamıştır. Çünkü aile fertlerinin cinsleri, yaşları, ihtiyaçları, özlemleri, idealleri, inanç düzeyleri, kültürleri, bilgileri, hayal kuvvetleri ve ruhi tekâmülleri farklı farklıdır.</div>
<div align="justify">
Tuzlu peynir yiyenin rüyada su görmesi olasıdır. Tuz ile rüyadaki su arasındaki ilişkinin fiziksel olduğu da düşünülebilir. Rüyasında uçtuğunu gören kimsenin, bu görüntü ile uyuyan bedeni arasında fiziksel bir ilişki de ihdas edilebilir. Lakin psikolojik sebeplerin müessir olmadığı birçok rüya vardır. Tamamen ruhsal cevherle gerçekleşen ve gelecekten haber taşıyan rüyalar insanlığın marufudur. Bunlar, Jung’un, başka bir kaynaktan geldiğini ve insanı yücelttiğini söylediği rüyalardır.<sup><sup>[14]</sup></sup>Eski Ahit ve Yeni Ahit gelenekleri de bunun ayrı ayrı tanıklarıdır.[15]</div>
<div align="justify">
Eski dünyanın algısına göre, <em>rüya</em>da görülenler, gerçekleşmeyecek şeyler değildir. Bu nedenle rüyalara, günümüzde olduğundan çok daha fazla değer verilmiştir. Kadim Arapça'da, uyanıkken görme ile rüyada görme arasında fark bilinmemektedir. Nitekim <em>ra’â </em>fiili, fiziksel görme için de rüyada görme için de ortak kullanılmıştır.[16] Bazı hadislerde; müminin rüyası, peygamberlikten bir cüz,[17] peygamberliğin kırk altıda biri olarak nitelenmiştir.[18]</div>
<div align="justify">
Rüya’nın sıradışılığına Kur’ân-ı Kerim de tanıklık etmektedir. Kur’ân dilinde uyku durumuna <em>menam,</em> düşlere <em>hulm</em>, karışık düşlere <em>edğâs, </em>gelecekten haber taşıma değeri olan görmelere ise <em>rüya</em> denmiştir.[19]Rüyanın benzerlerinden farkı, geleceğe ait haberler taşıması nedeniyle <em>tevil</em>inin yapılması gerektiğidir. Hz. Yusuf’u zindandan kurtaran da bir <em>rüya tevili</em>dir.[20]</div>
<h1 align="justify">
<strong>Temessül; Görünme</strong></h1>
<div align="justify">
Kur’ân, mahiyeti açısından rüyadaki <em>görme</em>nin nesnesi durumunda olan <em>görünme</em>den de söz etmiştir. Bu da <em>temessül</em>dür. Kelimenin kökü m-s-l dir. Kur’ân, benzeri ile arasında fiziksel bir bağ bulunmayan söze <em>mesel</em> der.[21]Benzeri ile arasında fiziksel bir bağ bulunmayan heykele <em>timsal</em> der.[22]Benzeri ile arasında fiziksel bir bağ bulunmayan <em>ma’kûlât</em>a ise <em>temessül</em> der. Böyle bir olay Hz. Meryem için gerçekleşmiştir:</div>
<div align="justify">
“Ona <em>ruhumuzu</em> gönderdik ve ona tam bir <em>beşer</em> olarak <em>temessül</em> etti.”[23]</div>
<div align="justify">
Ayette temessül eden, görüntüsü ile arasında fiziksel bir bağ bulunmayan <em>Cibril’</em>dir. Bu, tıpkı Cibril’in bir <em>bilge</em> olarak Hz. Musa’ya temessül edip hayatının tevilini üç meselede kendisine öğretmesi gibidir.[24]Bu, duyuların ve aklın değil ruhun işidir. Ruh’un ruhta var edilmesidir. Genel değil özeldir. İman ve inkâra açık bir durumdur. Mahsûsâttan olmadığı için<em>genel</em> tarafından izlenmemiştir. O zaman meleklerin, temessül yoluyla görülebileceğini kabul etmenin işi safsataya götüreceği şeklindeki bir kaygı da yersiz ve anlamsız olacaktır.</div>
<div align="justify">
Ayrıca <em>temessül</em>de, rüyadakiler gibi müşahede edenin yadırgadığı şeyler olmaktadır. Hz. Meryem de,[25]Hz. Musa da[26]gördüklerini yadırgamışlardır. Öyleyse şu tespitimiz yerinde ve hatta gerekli olmaktadır. İbrahim’in yadırgadığı misafirler olayı da, rüya ve temessül gibi tevil edilmesi ve tahakkuku beklenmesi gereken bir haber olmalıdır.</div>
<div align="justify">
Bu tespitin yerindeliğinin delillerinden birisi de Kur’ân’daki <em>hadîs</em> kelimesidir.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Hadîs; Vahiy, Haber</strong></h1>
<div align="justify">
Arapçada uyanıkken olsun, uyurken olsun, kulak yoluyla olsun vahiy yoluyla olsun, insanın mülaki olduğu sözlere <em>ehâdîs </em>denmiştir.[27]Kelime, Kur'an’da da kullanılmıştır:</div>
<div align="justify">
"Rabbin seni seçecek ve sana <em>ehâdîs</em>in tevilini öğretecek.”[28]</div>
<div align="justify">
Buradaki <em>ehâdîs</em>, rüya vasıtasıyla alınan <em>haberler</em>dir. Başka bir anlatımla bu <em>hadîsler</em> Hz. Yusuf’un tevilini bildiği rüya haberleridir. Bu tür haberler zaman kavramını aşar. Geleceği bugünden bildirir. Metafiziğin fizikten önce olduğunu ispat eder.</div>
<div align="justify">
İşte burada dikkat çekici bir hususla karşılaşmaktayız: <em>Misafirler</em> olayını, rüyada görünenlere benzetmiştik. Bu nedenle tevil edilmesi gerektiğini söylemiştik. Şimdi de rüyada görünenlere ve tevil edilmesi gerekenlere Kur’ân’ın<em>hadîs </em>dediğini görüyoruz.</div>
<div align="justify">
Bu durum, konumuz açısından gerçekten çok dikkat çekicidir. Çünkü Kur’ân-ı Kerim, dört kez tekrarladığı <em>Misafirler</em> olayında gerçekleşenlere de <em>hadîs</em>demektedir:</div>
<div align="justify">
“İbrahim'in şerefli misafirlerinin <em>hadîsi</em> sana geldi mi?”[29]</div>
<div align="justify">
Önceki ayette <em>hadîsler,</em> tevili yapılması gereken haberlerdir. Sonraki ayette ise <em>hadîs,</em> elçilerin Hz. İbrahim’e ulaştırdığı haberdir. O zaman şu tespitimiz bir kez daha teyit edilmiş olmaktadır: İki ayrı kıssa olarak okuduğumuz<em>misafirler</em> olayı aslında ferdi bir <em>görme</em>, burada alınan haberler de tevili yapılması gereken <em>hadis</em>tir.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Hadîsler Tevil Edilmelidir</strong></h1>
<div align="justify">
Rüyalardaki haberler her zaman şimdiye ve buraya ait olmaz. Onlar çoğu zaman öznenin mazisine, beklentilerine, ideallerine, ruh hâline ve nefsî kemaline ait olur. Bir peygamber söz konusu ise elbette gayba ait de olabilir. Ne var ki özne, fiziksel hayatla ve şimdiyle sınırlıdır. Bu nedenle geçmiş, gelecek ve gayb haberleri, ancak onun bildiği nesneler üzerinden verilebilir. Artık yapılması gereken; öznenin ihtiyaçlarına, eğitimine, kültürüne, tecrübelerine ve ruhi tekâmülüne göre o nesnelerin <em>tevil</em> edilmesidir. Yani <em>hadisler</em>’in fizikileştiren tefsiri değil <em>tahkikine</em> yönelen tevili gereklidir.</div>
<div align="justify">
O zaman da <em>misafirler</em> olayını tefsir etmek için gerekçe yapılan şu sorular ehemmiyetini yitirecektir. Meleklerin sayıları üç müydü, onüç müydü? Onlar hangi meleklerdi? Bir haber için neden çok sayıda gelmişlerdi<em>? </em>Yemeyecekleri bir yemeğin gelmesini neden beklemişlerdi? Müjde vermeye geldikleri hâlde niçin korkutmuşlardı? Çocuk müjdesini İbrahim’e mi yoksa eşine mi vermişlerdi? Hanımı neden ayakta duruyordu? Niçin gülmüştü? Yaşlı bir adamın ve kısır kadının çocukları nasıl olacaktı? Müsrif kavmin erkekleri de melekleri görmüşler miydi?</div>
<div align="justify">
Bu ve benzeri sorulara tefsir yoluyla cevap aramak anlamsızdır. Aslındao cevaplarda isabet etmek de imkânsızdır. Çünkü bu, tevil edilmesi ve tahakkuku beklenmesi gereken bir <em>hadis</em>’tir. Tevilin ilk adımı ise, yukarıdaki soruların geri plana ittiği şu düşünme noktasıdır: İbrahim ve eşinin yaşlılıkta çocuk sahibi olmalarının, Lut kavminin helak edilmesinin, Lut ailesinin kurtarılıp karısının geride bırakılmasının, bunların her birinin dini anlatım açısından yalnız başına hiçbir değeri yoktur. Ancak hepsi bir arada bir değer ifade edecek, hepsi de <em>müjde</em> olarak nitelenebilecektir.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Birinci Müjde; Kavmin Devamı</strong></h1>
<div align="justify">
Dikkat edilirse, <em>hadîs</em>’in bütün fragmanlarında, doğum yapacak kadının adı yoktur. Ama henüz doğmamış oğlunun adı vardır. Gülen kadının oğluna<em>gülmek</em> mastarından yapılmış kelimeyle <em>İshak</em> denmiştir. Bundan daha garibi ise çocuğu henüz doğmamış kadına, torununun kendi adıyla müjdelenmesidir. Ona da <em>takip</em> mastarından alınmış bir kelimeyle <em>Yakup</em> denmiştir. (Rivayetlere göre kadın bu torununu dünya gözüyle görememiştir.) Bütün bunlardan anlaşılan şudur. Bu salt bir doğum müjdesi değildir. Bunun zürriyet müjdeleyen bir üslup olduğu gayet açıktır.</div>
<h1 align="justify">
İ<strong>kinci Müjde; İlmin Devamı</strong></h1>
<div align="justify">
Yine dikkat edilirse, <em>hadîs</em>’in bütün fragmanlarında, Hz. İbrahim’e müjdelenenler arasında oğlunun adı yoktur. Bu elbette önemlidir. Çünkü o gülmemiştir. Fakat çocuktan <em>“alîm”</em> niteliği ile bahsedilmiştir.[30]Çünkü İbrahim’in kendisi, nübüvvetiyle <em>ilim</em> simgesidir. Nitekim torunun da adı anılmamış, ondan hiç bahsedilmemiştir. Bu çok daha önemlidir. Çünkü iman çizgisi için bu şart değildir. Bu üslubun da zürriyet müjdesinden ziyade, nübüvvete işaret eden bir beşaret olduğu gayet açıktır.</div>
<div align="justify">
Bu durumda eşine verilen haber, İsrailoğullarının müjdesi ise de, Hz. İbrahim’e verilen haber aynı zamanda İsmailoğullarının beşaretidir. Ancak Elçilerin İbrahim’e getirdiği haber sadece bu kadar değildir. Beşaretler, müsrif kavmin helaki ile tamamlanmaktadır.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Üçüncü Müjde; Kavmin Helaki</strong></h1>
<div align="justify">
<em>Hadîs</em>’in bütün fragmanlarına dikkat edilirse, Lut kavmine, yukarıdan işaretlenmiş <em>siccil</em>den taşlar ve <em>tîn</em>den taşlar gönderileceği bildirilmiştir.[31]Ancak bu, Hz. İbrahim’e temessülde verilen <em>hadis</em>in lafzıdır. Tevili ve tahakkuk etmiş şekli değildir. Tevili ve tahakkuku elbette farklı olabilecektir. Nitekim o kavim, üzerine bir <em>fırtına</em> ve <em>yıkıcı</em> <em>bir</em> <em>yağmur</em> gönderilerek helak edilmiştir. Bunu bizzat Kur’ân dile getirmiştir:</div>
<div align="justify">
“Onların üzerlerine bir <em>fırtına</em> gönderdik.”<em><strong>[32]</strong></em></div>
<div align="justify">
Yine <em>hadîs</em>’in lafzına göre Hz. Lut, misafirlerini kurtarmak için “İşte size kızlarım!” demiştir.[33]Başka bir bölümde de “Yapacaksanız işte kızlarım!” demiştir.[34]Kavmin erkekleri ise “Ne istediğimizi bilirsin!” şeklinde itiraz etmişlerdir.</div>
<div align="justify">
Bu diyalogdan elbette Hz. Lut’un temiz kadınları, müsrif erkeklere takdim ettiği anlaşılamaz. O erkeklerin meleklere saldırdıkları anlamı da çıkarılamaz. Çünkü bunlar hadis’in lafzıdır. Hz. İbrahim’in temessülde müşahedesi böyledir. Tevili yapılması ve tahakkuku beklenmesi gerekir. Aslında bunlar simge sözlerdir. Sahiplerinin hayallerini, inançlarını, ideallerini ve hayat tarzlarını simgelemektedir. Gerçek hayatta ise kuşkusuz süregelen peygamberlerin temiz <em>nikâh sünneti</em> şeklinde tahakkuk etmiştir.</div>
<h1 align="justify">
<strong>Sonuç</strong></h1>
<div align="justify">
Tefsir faaliyetleri, <em>İbrahim’in misafirleri</em> <em>hadîs</em>’inin niçin anlatıldığını unutturmuştur. Kur’ân-ı Kerim, burada meleklerin temessül keyfiyetini anlatıyor değildir. Anlatımı zorlaştırarak kalan boşluk, kapalılık ve zorlukları müfessirlere havale ediyor da değildir. Kur’ân, toplumsal kader ilkesini konu edinerek Hz. İbrahim’in <em>peygamberlik haberi</em> üzerinden muhataplarına mesaj vermektedir. O mesaj da şudur: cinsellikte <em>müsrif</em> ve kullukta <em>mücrim</em>kavimler helak edilir. Buna mukabil iman ve salah üzere bulunan aileler de bereketlenir.</div>
<div align="justify">
Hicret öncesi Mekke’sine duyurulan işte budur. Onlara zımnen, “Helak ve bereket tarihi tekerrür edecek” denmektedir. Nitekim <em>sünnetullah</em> gereği; müsrif ve mücrim Mekke yönetimi aynı akıbetle dağılmış ve iman ailesi de büyüyerek bereketlenmiştir. İbret alınmazsa tarih tekerrür edecektir.</div>
<div align="justify">
Doğrusunu Allah bilir.</div>
<div>
<br clear="all" />
<hr align="justify" size="1" width="33%" />
<div id="ftn1">
<div align="justify">
[1]Furkân 25/21-22.</div>
</div>
<div id="ftn2">
<div align="justify">
[2]A'râf, 7/143.</div>
</div>
<div id="ftn3">
<div align="justify">
[3]En’âm 6/9.</div>
</div>
<div id="ftn4">
<div align="justify">
[4]Tevbe 9/26.</div>
</div>
<div id="ftn5">
<div align="justify">
[5]Bkz. Necm 53/5-16. ayetlerin tefsirleri.</div>
</div>
<div id="ftn6">
<div align="justify">
[6]“Ona (Meryem’e) ruhumuzu gönderdik ve ona tam bir beşer olarak <em>temessül</em> etti.” Meryem 19/17.</div>
</div>
<div id="ftn7">
<div align="justify">
[7]Bkz. Hûd 11/69-83, bölümün tefsiri.</div>
</div>
<div id="ftn8">
[8]Meal, Prof. Dr. Süleyman Ateş’in, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri adlı eserinden alınmıştır.</div>
<div id="ftn9">
<div align="justify">
[9]Ankebût 29/31-32.</div>
</div>
<div id="ftn10">
<div align="justify">
[10]Zariyât 51/24-32.</div>
</div>
<div id="ftn11">
<div align="justify">
[11]Hicr 15/52-60.</div>
</div>
<div id="ftn12">
<div align="justify">
[12]Zâriyât 51/24.</div>
</div>
<div id="ftn13">
<div align="justify">
[13]Hicr 15/51.</div>
</div>
<div id="ftn14">
<div align="justify">
[14]Erich Fromm, Rüyalar Masallar Mitoslar (Sembol Dilinin Çözümlenmesi) Çevirenler: Aydın Arıtan, Kaan H. Ökten, İstanbul 2003.</div>
</div>
<div id="ftn15">
<div align="justify">
[15]İbranicede mar’eh, Grekçe de <em>horama</em>.</div>
</div>
<div id="ftn16">
<div align="justify">
[16]Yusuf 12/4.</div>
</div>
<div id="ftn17">
<div align="justify">
[17]Ahmed b. Hanbel, Müsned. No: 14681.</div>
</div>
<div id="ftn18">
<div align="justify">
[18]“Müslümanın rüyası", bkz. Tirmizî, Sünen no: 2279.</div>
</div>
<div id="ftn19">
<div align="justify">
[19]Yusuf 12/5. Bkz. 12/43, 44. İsrâ 17/60.</div>
</div>
<div id="ftn20">
<div align="justify">
[20]Yûsuf 12/36-7.</div>
</div>
<div id="ftn21">
<div align="justify">
[21]Zümer 39/29.</div>
</div>
<div id="ftn22">
<div align="justify">
[22]Çoğulu <em>temâsîl, bkz.</em> Enbiyâ 21/52.</div>
</div>
<div id="ftn23">
<div align="justify">
[23]Meryem 19/17.</div>
</div>
<div id="ftn24">
<div align="justify">
[24]Kehf 18/78.</div>
</div>
<div id="ftn25">
<div align="justify">
[25]Hz. Meryem şöyle demiştir: "Ben senden Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah'tan korkuyorsan (dokunma bana).” Meryem 19/18.</div>
</div>
<div id="ftn26">
<div align="justify">
[26]Kehf 18/71, 74.</div>
</div>
<div id="ftn27">
<div align="justify">
[27]Ragıb el-Isfehânî, Müfredât. Ebu’l-Bekâ, Külliyât.</div>
</div>
<div id="ftn28">
<div align="justify">
[28]Yusuf 12/6.</div>
</div>
<div id="ftn29">
<div align="justify">
[29]Bkz. Zâriyât 51/24.</div>
</div>
<div id="ftn30">
<div align="justify">
[30]Hicr 15/52-60.</div>
</div>
<div id="ftn31">
<div align="justify">
[31]Hicr 15/74, Zâriyât 51/33.</div>
</div>
<div id="ftn32">
<div align="justify">
[32]Kamer 54/34. A’râf 7/84.</div>
</div>
<div id="ftn33">
<div align="justify">
[33]Hûd 11/78.</div>
</div>
<div id="ftn34">
<div align="justify">
[34]Hicr 15/71.<br />
<br />
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
<span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Giriş</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Bir âyette, Hz. Musa’nın, asasını bırakınca ince bir yılan (cânn) gibi hareketlendiği,<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn1" name="_ftnref1" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[1]</a> başka bir âyette kıvrak bir yılan (hayye) olduğu,<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn2" name="_ftnref2" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[2]</a> bir başka âyette ise açık bir ejderha (su’bân) olduğu beyan edilmiştir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn3" name="_ftnref3" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[3]</a> Kur’an’ın bu beyanları, genelde şu iki sorunun doğmasına sebep olmaktadır. O âsâ, bu üçünden hangisi olmuştur? Kuru ağacın, hayvana dönüşüp hareketlenmesi nasıl izah edilebilir? Hz. İbrahim’in misafirleri, Hz. Davut’un davacıları, er-Ruh’un Hz. Meryem’e görünmesi ve Kur’an’da ifade edilen daha birçok meseleden benzer soruların doğması muhtemeldir.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Bilindiği gibi, klasik dönem müfessirlerinin bu tür sorulara cevapları genelde “mucize” anlayışı çerçevesinde odaklanmıştır. Bu “mucizeli” izahları ikna edici bulmayan alternatif düşünmeler ise geçmişte kimi zaman “zındıklık” olarak nitelenmiş, kimi zaman da değersiz izahlar olarak kayda geçirilmiştir. Oysa neredeyse üzerinde ittifak edilen bu “mucizeli” izahlar yanında, ilahî sünnet değişmezlik vahyetmektedir. Tabiattaki âyetler, sürekli âdet telkin etmektedir. Temkin yasaları ibadullaha genelliğini ilan etmektedir. Kaldı ki aşağıda ele alacağımız veçhile; mucizeli izahlarda, Kur’an mesajının vazettiği bazı ilkeler çiğnenmekte, ilahi metnin dili ve üslubu açısından ortaya çıkan bazı teknik sorunlar örtbas edilmekte ve tedebbür gereksiz görülmektedir.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
İşte bu nedenlerle; işaret ettiğimiz mucizeli anlatımlara alternatif bakışlar günümüzde teceddüt etmiştir. Ancak vahyin nüzul atmosferine ve metne uzaklık, gelenekte kemikleşen kanaatlere cevap verme gayreti ve çağdaş zihinlere izah çabası gibi unsurlar hesaba katılırsa, bu yenilenen bakışlarda denge sorunu yaşanmasının doğal olacağı kabul edilmelidir. Nitekim öyle de olmaktadır. Bu bakışlarda da, kimi zaman geçmişte ittifakla “mucize” olarak algılanan bir meselenin, “temkin” yasalarına mutabık yeni izahı bulunduğunda hemen kabullenilmekte, ama izahında zorlanılan bir meselede hemen “mucize” kabulüne dönülerek tam bir tutarsızlık sergilenmektedir. Kimi zaman mesajın, metnin ve aklın ilkeleri zorlanmakta, kimi zaman mucizeleştirmeye konu olan birçok bölüm masal ve mitos dili ile izah edilmektedir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn4" name="_ftnref4" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[4]</a> Bu arada en ilginç olanı ise metnin söz akışının ve dilin iç kurallarının zorlanmasıdır. Hz. İbrahim’in, misafirlerine ikram ettiği şeyin kızarmış buzağı değil de buzağı heykeli olduğunun ileri sürülmesi böyledir. Hz. Musa’nın yaptıklarının mucize olamayacağına göre ancak sihir olabileceği şeklindeki yorumlar da bu türdendir. İşaret ettiğimiz bu iki bakışı, kayda değer bulmadığımız için üzerinde de durmayacağız. Ancak arayış içinde olanlara alternatif olması umuduyla; Hz. İbrahim’in misafirleri ile Hz. Musa’nın asası meselesine, geleneğimizde bilindiği hâlde günümüzde üzerinde durulmayan bir pencereden bakmak istiyoruz.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
<span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">MELEKLER</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
<span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Allah’ı Aciz Bırakamazsınız</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kavli ile fiili arasında nitelik ayrımı yapmaz. “O’nun kavli, fiiliyle ilgilidir” demek bile Kur’an üslûbu açısından sorgulanması gereken bir söz olur. Çünkü “Ol” der ve olurun anlamı,<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn5" name="_ftnref5" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[5]</a> O’nun kavlinin, bizzat fiilî olarak tezahür etmekte olduğudur. Vahiy de böyledir. Vahiy, indirilme safhasında Cebrail’in kavlidir. Bu safhada yaratıcıdır. Karşı konulamaz. Peygamberlerin kalbinde, kelamı kendisi inşa eder. “Temizler (melekler)den başkası el süremez.”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn6" name="_ftnref6" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[6]</a> Beşerî kalıplara dökülünce yaratılmış olur. Artık kelam, kelime olmuştur. Bu nedenle, tekvinî olana da tenzilî olana da kelime denmiştir. Allah’ın kelimeleri aynı karakterdedir. Birbirine müteşâbih, birbiriyle uyumlu ve çelişkisizdir. Kelimelerden oluşan kevnî ve tenzilî âyetler de böyledir. Kelime ve âyetlerin karakteri, melekilik üzere bulunmaktır. Onlarda tebdil, tağyir ve mahv bulunsa da bu dönüşümler ilkelidir. Sadakat, âdet, uyum, belirlenmişlik, kitabilik ve değişimsizlik esastır. Hiç bir varlık halkî ve melekî tabiatın dışına çıkamaz. Âdemin hilafeti de, evrendeki bu halkî ve melekî okumalardan edineceği ilimle imkân bulmaktadır. Allah’ın kelimelerinde bir kez bile şeytanet, tefâvüt, infitâr, intisâr ve fütûr olsaydı, insan asla ilim elde edemezdi.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Kur’an üslubuna muvafakatle söylenecek olursa; Allah’ın kelimeleri bitmez. Yani zatı gibi kelimeleri de kuşatılamaz. Söz gelimi, yerçekimi, O’nun hem kavlî ve hem de fiilî kelimesidir. Yerçekimine zıt olan kaldıran kuvvetler de, O’nun kavli ve fiili içinde, kuşatılamazlığını bir kat daha artırır. O’nun işleri böyle paradoksal görünse de anlaşılabilirdir. Çünkü özünde çelişkisizdir. Kurallı ve geneldir. Değişmez bir âdet üzeredir. Zaten Allah’ın âdetinde ihtilaf olduğunu düşünmek, kavlinde de ihtilaf bulunduğunu sanmak olur. O’nun fiilinde çelişkiler olabileceğini düşünmek, bazı sözlerinde de çelişki olabileceğini düşünmek olur. Tabiî işleyişte kitabiliğin olmadığını düşünmek, onları oluşturan emirlerin kitabının bulunmadığını iddia etmek olur. O’nun, insanı aciz bırakan işlerinde âdetini aciz bırakan mucize aramak, emir ve yasaklarında ilkeleri yok sayan hüküm aramak olur. Bu da Allah’ı aciz bırakmaya çalışmak (mu’âcizîn) ile aynı anlama gelir. Nitekim “Allah’ı acze düşürme” anlamı veren bu kelime ile “mucize” aynı köktendir. Ancak anlam kazandıkları yerde, biri “Allah’ı acze düşürmek” diğeri de “insanı acze düşürmek” olmuştur. Kur’an, mucizeyi hiç kullanmadığı hâlde yirmiden fazla yerde “Allah’ın acze düşürülmesi”nden bahis açmıştır: “Siz, yeryüzünde (O’nu) aciz bırakamazsınız.”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn7" name="_ftnref7" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[7]</a> Bu konudaki âyetlerin konusu tabiat mıdır yoksa vahiy midir? Yani Allah’ın aciz bırakılmaya çalışıldığı âyetler nesnel midir yoksa sözel midir? Bu tayin edilmemiştir. Aslında bunu aramaya gerek de yoktur. Çünkü O’nun işi, sözünün aynıdır. O’nun işine nankörlük etmek, sözüne nankörlük etmektir. Âdetini yalanlamak, adaletini yalanlamaktır.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
<span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Ma’kûlât Hazreti</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Varlıkların görülene ve görülemeyene doğru akışları izlenebilmektedir. Suyun buhara, buharın suya dönüşmesi gibi fizikseldir. Aynaya bakan kişinin suretiyle olan ilişkisi de, canlı yayının ekrandaki görüntüyle olan ilişkisi de böyledir. İzlenebilir, tekrarlanabilir ve geneldir. Temiz havadaki bir çiçekten yayılan rayiha gibi bazı dönüşümler görülemese de durum yine aynıdır. Fizikî şartlar birleşince görüntüler ve kokular var olmakta, bu imkânlar yok olunca görüntüler ve kokular da yok olmaktadır. Gıdaların cana dönüşümü de bundan çok farklı değildir. Can gıdalarla vardır, gıdalar yok olunca can da yok olur.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Ne var ki canın bedensel faaliyetleri göründüğü hâlde, dimağda oluşturduğu faaliyetler görünmemektedir. Hâfıza, hayal, idrak, irâde, muhâkeme, kuşku, inkâr, iman ve onlarla ilgili pek çok faaliyet duyular üstü kalmaktadır. İnsan ruhunun; hulûlî mi yoksa zuhûrî mi, arazî mi yoksa cevherî mi olduğu tartışmasına girmeden şunu söyleyebiliriz. Kur’an’da; Âdem’e üflendiği belirtilen ruh ile ona vahiy getirdiği ifade edilen er-ruh, ma’kûlat hazretindedir. Aralarındaki iletişim de istendiğinde tekrarlanabilir, izlenebilir ve genel değildir. Kur’an’da kendilerine iman edilmesi istenen mukarrabûn, kirâmen katibîn ve arşın etrafındakiler gibi ulvî melekler de böyledir. Acaba bu meleklerin kendileri görünür mü? Ahirete inanmayanlar; Hz. Muhammed’in doğruluğunu kabul etmeye gerekçe olması için kendilerine gökten melek indirilmesini talep ederler. Bununla da yetinmez, Allah’ın görünmesini isterler. Kur’an onlara şu cevabı verir: “Büyüklendiler; büyük azgınlık ettiler. Melekleri görecekleri gün, işte o gün, günahkârlara hiçbir sevinç haberi yok!”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn8" name="_ftnref8" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[8]</a> Vahye inanmayanlar, bizzat vahiy meleğini istemekle kendilerini peygamberlere denk görmüşlerdir. Hatta kendilerini, “Beni göremeyeceksin” fermanına muhatap olan Peygamber’den üstün görmüşlerdir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn9" name="_ftnref9" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[9]</a> Oysa çelişki içindedirler. Körün rengi görmek istemesi gibi, inkâr ettikleri ma’kûlü görmek istemişlerdir. İmkânsızın peşindedirler. Böyle yapmakla, nübüvveti kabul etmeye değil, aslında reddetmeye gerekçe aramışlardır.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Nitekim Kur’an, onlara elçi olarak bir meleğin gelmesinin ve kendilerine görünmesinin imkânsızlığı sadedinde şöyle demiştir: “Eğer peygamberi bir melek kılsaydık muhakkak ki onu insan sûretine sokar, onları yine düşmekte oldukları şüpheye düşürürdük.”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn10" name="_ftnref10" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[10]</a> Bunun anlamı şudur: Onlara vahiy değil de bizzat melek gelseydi, onu zaten göremeyeceklerdi. Eğer o melek, adama dönüşmüş olsaydı, o zaman da insanlardan farkı kalmayacaktı. Aslında onlar, olmayacağına inandıkları şeyi istiyorlardı. Yukarıdaki âyetlerden; vahiy meleğinin münkirlere görünmeyeceği doğrudan anlaşılabilir. Onun bir kitle tarafından görülemeyeceği de dolayısıyla çıkarılabilir. İkinci çıkarımı, aşağıdaki âyet de teyit eder: “Allah onun kalbine sekinetini indirmiş ve onu görmediğiniz orduyla desteklemişti.”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn11" name="_ftnref11" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[11]</a> Bu âyette melekler, görülmeyen ordular şeklinde nitelenmiştir. Acaba bu “görmeme” durumu, mümin kitleleri de kapsar mı? Aslında müminlerden, melekleri görme taleplerinin geleceğini düşünmek anlamsızdır. Çünkü müminler açısından melekler, görmenin değil, imanın konusudur.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn12" name="_ftnref12" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[12]</a> Nitekim Kur’an da böyle bir talepten söz etmemiştir. Kaldı ki bir âyette; sahabenin, kendilerine yardım eden binlerce meleği görmediğinden de bahsetmiştir: “Allah, Rasûlünün ve müminlerin üzerine sekinetini indirdi ve görmediğiniz ordular indirdi.”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn13" name="_ftnref13" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[13]</a> Yani müminler de kendi kalplerine güzel duygular telkin eden, düşmanlarının kalplerine korku salan binlerce meleği görememiştir. İşte bu, âyetlerden, (ulvî) meleklerin görülmedikleri kanaati doğar. Daha doğrusu, bu âyetlerden anlaşılan, kitlelerin melekleri asıl mahiyetleriyle göremeyecekleridir. Fakat acaba onlar istedikleri bir şekle bürünüp de görünebilir mi?</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
<span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Cibrîl Görünür mü?</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Yukarıdaki âyetler, meleklerin birçok insana birden görünmelerini olumsuzlamaktadır. Bu durumda Cibril’in, sahabeye içlerinden bazıları suretinde göründüğü şeklindeki haberleri tavzihe muhtaç görmek gerekir. Bu konudaki haberler, “elçiyi eğer melek yapsaydık onu bir adam yapardık” âyetinin, delalet etmediği mana ile tefsiri gibidir. Bu konuda tavzihe muhtaç daha önemli bir husus ise Kur’an’a isnat edilen, Hz. Muhammed’in iki defa Cibrîl’i gördüğü şeklindeki yorumlardır.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn14" name="_ftnref14" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[14]</a> Diğer yandan, Allah’ın ruhu’nun, Meryem’e bir insan şeklinde göründüğü, bizzat Kur’an’da açıkça beyan edilmiştir. Buradaki ruh, müfessirlerin cumhuruna göre Cibril’dir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn15" name="_ftnref15" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[15]</a> Yine Hz. İbrahim’in Allah’ın elçilerini gördüğü bizzat Kur’an’da beyan edilmiştir ki müfessirlere göre, Hz. İbrahim ve eşinin, Hz. Lût ve eşinin, hatta inkârcı kavmin müşahede etmiş<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn16" name="_ftnref16" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[16]</a> olduğu bu elçiler, aralarında Cibril’in de bulunduğu meleklerdir. Bu çıkarımlar, insanın metafizik öğeleri görememesi gerçekliği ile çelişmez mi? İnkârcı bir kitle, sahabenin göremediklerini görmüş müdür? Eğer evetse bu imkân bugün de devam etmekte midir? Eğer melekler, insan kılığında görünebiliyorlarsa, hayvanların suretlerinde de görünemezler mi? Bu tür kabuller, toplumları hurafelere sevk edip bilimde şüpheye neden olmaz mı? Bu soruları, Kur’an’da anlatılan Hz. İbrahim’in misafirleri olayını esas alarak cevaplandırmak istiyoruz.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
<span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Hadîsu İbrahim</span></div>
<ol style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; margin-top: 0px; padding-left: 17px; text-align: left;">
<li style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Müjde Getiren Elçiler</span></li>
</ol>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Hz. İbrahim’in misafirleri olayı, en geniş şekliyle Hûd Sûresi’nde yer alır. Bu bölüm şöyledir: “69- Elçilerimiz Hz. İbrahim’e müjde getirdiler: ‘Selâm!’ dediler. O da ‘Selâm!’ dedi. Çok durmadan hemen kızarmış buzağı getirdi. 70- Ellerinin buzağıya uzanmadığını görünce durumlarını beğenmedi ve onlardan ötürü içinde bir korku duydu. ‘Korkma, biz Lût kavmine gönderildik’ dediler 71- Ayakta durmakta olan karısı güldü, biz de ona İshâk’ı müjdeledik, İshâk’ın ardından da Yakub’u. 72- “Vay, ben bir koca karı, bu kocam da bir pir iken doğuracak mıyım? Bu, cidden şaşılacak bir şeydir, dedi.” 73- Dediler ki: Allah’ın işine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Ey ev halkı! O, övülmeğe lâyıktır, iyiliği boldur. 74- Hz. İbrahim’den korku gidip kendisine sevinç gelince Lût kavmi hakkında bizimle tartışmağa başladı. 75- Çünkü Hz. İbrahim, gerçekten halimdir, içlidir, Rabbine yalvarandır. 76- Ey Hz. İbrahim, dediler, bundan vazgeç. Zira Rabbinin emri gelmiştir, mutlaka onlara geri çevrilmez azap gelecektir.”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn17" name="_ftnref17" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[17]</a> Bölümün başındaki; “Elçilerimiz Hz. İbrahim’e müjde getirdiler” ifadesi, olayın mukaddimesi ve başlığı gibidir. Çünkü “Selamlaşma” bile bundan sonra gelmektedir. Ayrıca Hz. İbrahim’in onları ağırlamak için yemek getirmesi de bundan sonradır. Demek ki bu safhada onların melek olduğunu bilmemekte, tam birer insan olarak görmektedir. Kur’an okuyucusu, onların müjde getiren melekler olduğunu bilse de, Hz. İbrahim henüz bunun farkında değildir. Nitekim onların yemediklerini görünce endişelenmeye başlamıştır. Bunun üzerine misafirler, “Korkma biz Lût kavmine gönderildik!” demişlerdir. Bu arada Hz. İbrahim’in karısının ayakta durduğu ifade edilmektedir. Bu değininin sebebi ise açık değildir. Sonra da güldüğü dile getirilir. Bu gülüşün de sebebi ve niçin zikredildiği de belirsizdir. Daha sonra ona İshak ve Yakup müjdelenir. Aslında Yakup oğul değil torundur. Burada torunun oğulla birlikte anılışının münasebeti de kapalıdır. Daha sonra ev halkına, “siz” hitabıyla rahmet dilenir. “Siz” zamiri ise dil açısından erildir. Belli ki bu muhataplar arasında Hz. İbrahim de vardır. Zaten bundan sonra, ondan korkunun gittiği, kendisine sevinç geldiği ve Lût kavmi hakkında mücadeleye başladığı belirtilmiştir.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Şimdi bu hususların üzerinde düşünmeyi biraz tehir ederek olayın devamına bakalım:</div>
<ol start="2" style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; margin-top: 0px; padding-left: 17px; text-align: left;">
<li style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Elçilerin Hz. Lût’a Gelişi</span></li>
</ol>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Hz. İbrahim’le ve eşiyle ilgili anlatım biter bitmez elçilerin Hz. Lût’a gidişleri ve daha sonra olanlar şöyle ifade edilir: “77- Elçilerimiz Lût’a gelince onlar yüzünden kaygılandı, onlar için arşını daraldı. ‘Bu, çetin bir gündür’ dedi. 78- Daha önceden kötü işler yapan kavmi de koşarak ona geldiler: ‘Ey kavmim, dedi, işte kızlarım, onlar sizin için daha temiz! Allah’tan korkun, konuklarımın içinde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu sizin?’ 79- Dediler ki: ‘Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını bilmişsindir. Ve sen bizim ne istediğimizi de pekâlâ bilirsin.’ 80- ‘Keşke sizi savacak gücüm olsaydı yahut da çok sarp bir kaleye sığınabilsem’ dedi. 81- (Melekler) dediler ki: ‘Ey Lût, biz senin Rabbi’nin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Gecenin bir kısmında aileni yürüt; içinizden, karından başka hiç kimse geri dönüp bakmasın. Çünkü ötekilerine erişen (azap) karına da erişecektir. Başlarına gelecek azap zamanı sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?’ 82- Emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik; üzerine de taş yağdırdık. Çamurdan pişmiş, hazırlanmış, istif edilmiş, 83- Bu taşlar Rabbinin katında işaretlenmiş taşlardı. Onlar, zâlimlerden uzak değildir.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Bu hadisenin buradaki ve başka sûrelerdeki anlatımları üzerine çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Ama hiç birisi; misafirlerin gerçek insanlar olduklarını, Hz. İbrahim’in onlara yemek değil de altından buzağı heykeli takdim ettiklerini, hediye kabul etmediklerini görünce de onlardan korktuğunu söyleyecek kadar densiz olmamıştır. Bu, en hafif ifadesiyle dile ve metne iftiradır. Hz. İbrahim’in misafirlerine “yemez misiniz?” şeklindeki hitabının, hediyeyi kabul etmeyen misafirlerine “kabul etmez misiniz?” dediği manasına geldiğini düşünmek de akıllara zarardır. Oysa misafirlerin gelecek olaylara ve ilah kudrete elçilik yapması ve olayların anlatımında izlenen bazı sıradışılıklar, onların Kur’an dilindeki melekler olduğunu sarahatle göstermektedir.</div>
<ol start="3" style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; margin-top: 0px; padding-left: 17px; text-align: left;">
<li style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Olayın Şeması</span></li>
</ol>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Mealini verdiğimiz bu anlatım, Kur’an’da, üç yerde daha parçalar halinde tekrarlanmaktadır. Onlardan birisi en kısa olanıdır. Burada, ilk anlatımın çatısına uygun şekilde, olayın sadece başı ve sonu hatırlatılmıştır.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn18" name="_ftnref18" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[18]</a> Diğer bir bölüm ise, ilk anlatımın tam bir özetidir. Yine olay yukarıdaki şemaya uygun olarak hülasa edilmiştir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn19" name="_ftnref19" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[19]</a> Üçüncü bölüm de aynıdır. Buradaki terk fark Hz. İbrahim’in kendisiyle ilgili müjdenin genişletilmiş olmasıdır.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn20" name="_ftnref20" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[20]</a></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Şimdi burada şu soruya cevap aramamız gerekiyor. Acaba bütün bu fragmanlarda neden Hz. Lût, Hz. İbrahim’le beraberdir? Evet, Hz. Lût, Hz. İbrahim’in kardeşinin oğludur. Ancak onların bu anlatımdaki birlikteliğinin sebebi akrabalıkları olamaz. Çünkü Hz. İbrahim, iman akrabalığını kan ve zürriyet akrabalığına tercih eden bir isimdir. Olaylarının birleştirilme sebebi, o ikisine aynı elçilerin gelmesi de olamaz. Çünkü o elçilerin âdeti zaten budur.</div>
<ol start="4" style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; margin-top: 0px; padding-left: 17px; text-align: left;">
<li style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Tek Olay</span></li>
</ol>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Bu anlatımın iki yarısının da, merkezinde Hz. İbrahim vardır. Olayın iki yarısının şemalarındaki mütekabiliyet buna işaret etmektedir. Birinci kısmının şeması şöyledir:</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
1- Mukaddime.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
2- Hz. İbrahim’in korkusu.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
3- Misafirlerin Hz. Hz. İbrahim’i teskin edişleri.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
4- Müjdeler (hanıma müjde verilişi ve Hz. İbrahim’e bereket müjdesi).</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
5- Hz. İbrahim’in Lût kavmi helak edilmesin diye mücadele vermesi.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Olayın ikinci kısmının şeması ise şöyledir:</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
1- Mukaddimeye karşı Elçilerin Lût’a gelişi.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
2- Hz. İbrahim’in endişesine karşı, Lût’un endişesi.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
3- Elçilerin Hz. İbrahim’i teskin edişine karşı, Lût’un kendi kavmini teskin etmeye çalışması.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
4- Hz. Hz. İbrahim ve eşine çocuk müjdesine karşı, Lût ailesine necat ve eşine ve kavmine helak müjdesi.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
5- Hz. İbrahim’in kavim hakkındaki mücadelesine karşı kavmin helak edilmesi.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
İşte, şemasını çıkardığımız bu iki yarıya Kur’an ortak bir isim vermiştir: “Hz. İbrahim’in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn21" name="_ftnref21" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[21]</a> “Hz. İbrahim’in misafirlerinden onlara haber ver.” <a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn22" name="_ftnref22" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[22]</a> Bu, oldukça düşündürücü bir husus olmalıdır. Çünkü bu adlandırmalardan sonra her iki bölümde de, olayın iki yarısı da tam olarak anlatılmıştır. Bu iki bölümü bütünleştiren ve tek olay telakki edilmesi gerektiğini gösteren diğer bir husus da, olayın ta başında misafirlerin Hz. İbrahim’e “Korkma biz Lût kavmine gönderildik!” demeleridir. Onlar “Korkma biz meleğiz!” dememişlerdir. “Korkma sana müjde getirdik!” de dememişlerdir. Daha Hz. İbrahim’e ve eşine çocuk müjdesi vermeden “Lût kavmine gönderildik!” demişlerdir. Demek ki Lût’a gidişin bizzat Hz. İbrahim’e gelişle bir bağlantısı söz konusudur. Daha doğrusu elçilerin Hz. Lût’a gidişleri, Hz. İbrahim’e gelişlerinin devamıdır. Lût kavmiyle ilgili haber, aslında rehberleri olan Hz. İbrahim’e gönderilmiştir. Olay bütündür. Bu bütünlüğün temelinde, Lût’un, Hz. İbrahim ailesinden oluşu bulunmaktadır. Nitekim Lût’un eşi ve kavmi helak olacak ama Hz. İbrahim’in eşi zürriyeti bereketlenecektir. Kurtarılacak olan Lût ailesidir ama büyüyecek olan onun bağlı bulunduğu Hz. İbrahim’in ehlidir.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Bu anlatımın iki yarısını bir bütün olarak düşünmemizi gerektiren hususlardan birisi de, insanların görmesinin ve meleklerin görünmesinin mâhiyetiyle ilgilidir. Nitekim bu hususa yukarıda işaret etmiştik. İnsanın görmesi, fizikî dönüşümlere ayarlıdır. Gördüğü şeyler de ölçülür ve yinelenirdi. Ayrıca sonucu da genel olur. Sahibini evrensel bilgiye götürür. Oysa metafizik varlıklar, ölçülür ve tecrübe edilir değildir. Ulvî ve semavî melekler görünmezler. O zaman onlarla ilgili bir sonuç da genel olmayacaktır. Bu nedenle, mer’î olanların görünmesi umumi ise de gayr-ı mer’î olanların görünmesi ferdî olmak durumundadır. Sadece sahibini özel bir bilgiye ulaştıracaktır.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
O zaman misafir elçiler olayının, Hz. İbrahim’le başlayan ve onda biten ferdi bir rüyet şeklinde gerçekleşmiş olduğunu düşünmemiz gerekecektir. Elçiler önce Hz. İbrahim’e değil sadece ona gelmişlerdir. Bu hususta, fiziksellik ayarlarının değiştiği uykuda bizim için yeterli deliller bulunmaktadır.</div>
<ol start="5" style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; margin-top: 0px; padding-left: 17px; text-align: left;">
<li style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Rüya Görme</span></li>
</ol>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Çok insan rüya görür. Bu rüyalarda fizikî kurallar aşılmaktadır. Nitekim kendi bedenlerini, uykuda uçarken görebilen çok kimse vardır. Aile efradının o kişiye uçarken eşlik etmiş olması da mümkündür. Ancak; aynı rüyayı, aynı detaylarla, aile efradının her birinin eş zamanlı olarak görmeleri duyulmamıştır. Böyle bir şey olası da değildir. Çünkü her ferdin cinsi, yaşı, ihtiyacı, özlemi, ideali, inanç düzeyi, kültürü, bilgisi, hayal kuvveti ve ruhî tekâmülü diğerinden farklıdır. Tuzlu peynir yiyen birisinin rüyasında su görmesi sıradan bir durumdur. Tuzlu yiyecekle rüyada görülen su arasındaki ilişkinin fiziksel olduğu düşünülebilir. Rüyasında uçtuğunu gören kimsenin, uyuyan bedeni ile uçan görüntüsü arasında da fiziksel bir ilişki ihdas edilip psikolojik bir durum olduğu düşünülebilir. Lakin maddî sebeplerin hiç müessir olmadığı, arızî psikolojik durumla hiç alaka kurulamayan, tamamen ayrı bir ruhsal cevherle gerçekleşen rüyalar da insanlığın marufudur. Çoğu zaman gelecekten haber taşıyan bu rüyalar, Jung’un, başka bir kaynaktan geldiğini ve insanı yücelttiğini söylediği rüyalardır.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn23" name="_ftnref23" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[23]</a> Eski Ahit ve Yeni Ahit gelenekleri de bunun tanıklarıdır.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn24" name="_ftnref24" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[24]</a> Eski dünyanın algısına göre, rüyada görülenler, gerçekleşmeyecek şeyler değildir. Bu nedenle rüyalara, günümüzde olduğundan çok daha fazla değer verilmiştir. Kadim Arapçada, uyanıkken görme ile rüyada görme için aynı kök harfler kullanılır. Ra’â fiili, hem fiziksel görme için hem de rüyada görme için ortak kullanılmıştır.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn25" name="_ftnref25" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[25]</a> Bazı haberlerde; müminin rüyası, peygamberlikten bir cüz,<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn26" name="_ftnref26" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[26]</a> peygamberliğin kırkaltıda biri olarak nitelenmiştir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn27" name="_ftnref27" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[27]</a> Rüya’nın sıra dışılığına Kur’an-ı Kerim de tanıklık etmektedir. Kur’an dilinde uyku durumuna menam, düşlere hulm, karışık düşlere edğâs, gelecekten haber taşıma değeri olan görmelere ise rüya denmiştir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn28" name="_ftnref28" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[28]</a> Rüyanın benzerlerinden farkı, geleceğe ait haberler taşıması nedeniyle tevilinin yapılması gerektiğidir. Hz. Yusuf’u zindandan kurtaran da rüyaların tevil ve tabirini bilmesidir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn29" name="_ftnref29" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[29]</a></div>
<ol start="6" style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; margin-top: 0px; padding-left: 17px; text-align: left;">
<li style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Temessül; Görünme</span></li>
</ol>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Kur’an, mahiyeti açısından rüyadaki görmenin nesnesi durumunda olan görünmeden de söz etmiştir. Bu da temessüldür. Kelimenin kökü m-s-l dir. Kur’an, benzeri ile arasında fiziksel bir bağ bulunmayan söze mesel der.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn30" name="_ftnref30" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[30]</a></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Benzeri ile arasında fiziksel bir bağ bulunmayan heykele timsal der.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn31" name="_ftnref31" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[31]</a> Benzeri ile arasında fizikî bir bağ bulunmayan ma’kûlâta ise temessül der. Böyle bir olay Hz. Meryem için gerçekleşmiştir: “Ona ruhumuzu gönderdik ve ona tam bir beşer olarak temessül etti.”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn32" name="_ftnref32" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[32]</a> Burada, Rûh (Cibrîl)’un görülme olayına temessül denmiştir. Çünkü mesel ve timsal gibi onun da cevheri ile görünmesi arasında fizikî bir bağ yoktur. Bu durum, tıpkı Bilge’nin iki denizin birleştiği yerde, Hz. Musa’ya temessül edip de, hayatının tevilini üç meselede kendisine öğretmesi gibidir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn33" name="_ftnref33" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[33]</a> Bunlar elbette ferdî ve özel müşahedelerdir. Çünkü temessül, duyuların değil ruhun işidir. Ruh’un ruhta var edilmesidir. Bu var etme genel değil özeldir. Yani melek sadece Meryem’e temessül etmiştir. Hz. Musa’ya temessül olayında da fetâsı yanında yoktur. Bu tür olaylar doğal olarak iman ve inkâra açık olur. O zaman meleklerin, temessül yoluyla görülebileceğini kabul etmenin işi safsataya götüreceği şeklindeki bir kaygı da yersiz ve anlamsız olacaktır. Ayrıca temessülde de, rüyadaki öznenin müşahede ettiği şeyleri yadırgaması gibi, yadırgamalar olmaktadır. Nitekim Hz. Meryem de, Hz. Musa da gördüklerini yadırgamışlardır.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn34" name="_ftnref34" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[34]</a> Çünkü bu görmeler çoğu zaman olaylardaki âdete ve eşyanın tabiatına aykırı olarak gerçekleşmektedir. Bu nedenle de tabir edilmesine ihtiyaç duyulmakta ve tahakkuku beklenmektedir.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Bizce, Hz. İbrahim’in misafirlerinin gelişlerini yadırgadığı olay da, rüyadaki görme ve temessül gibi, gelecekten haber taşıyan bir nübüvvet olayıdır. Tevili ve tahakkuku ayrıdır. Bu tespitimizin delillerinden birisi de Kur’an’daki hadîs (çoğulu ehâdîs) kelimesidir.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
<span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">A- Hadîs; Vahiy, Haber</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Arapçada uyanıkken olsun, uyurken olsun, kulak yoluyla olsun vahiy yoluyla olsun, insanın mülâkî olduğu sözlere ehâdîs denmiştir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn35" name="_ftnref35" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[35]</a> Bu kelime; söylence, haber, her türlü söz ve ilahi kelam anlamlarında Kur’an’da kullanılmıştır.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn36" name="_ftnref36" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[36]</a> Kelimenin bunlardan ayrılmayan daha özel manası ise şu âyettekidir: “Rabbin seni seçecek ve sana ehâdîsin tevilini öğretecek.”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn37" name="_ftnref37" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[37]</a> Buradaki ehâdîs, rüya vasıtasıyla alınan haberlerdir. Başka bir anlatımla, bu hadîsler Hz. Yusuf’un tevilini bildiği rüya haberleridir. Bu tür haberler, geleceği bugünden bildirmekte, zamanı aşmakta ve metafiziğin fizikten önce olduğunu ispat etmektedir. İşte burada dikkat çekici bir hususla karşılaşmaktayız: Misafirler olayını, rüyada görünenlere benzetmiş ve bu nedenle tevil edilmesi gerektiğini söylemiştik. Şimdi de rüyada görünenlere ve tevil edilmesi gerekenlere Kur’an’ın hadîs dediğini görüyoruz. Bu durum, konumuz açısından gerçekten çok dikkat çekicidir. Çünkü Kur’an-ı Kerim, dört kez tekrarladığı misafirler olayında gerçekleşenlere de hadîs demektedir: “Hz. İbrahim’in şerefli misafirlerinin hadîsi sana geldi mi?”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn38" name="_ftnref38" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[38]</a> Önceki âyette ehâdîs, tevili yapılması gereken haberlerdir. Sonraki âyette ise hadîs, elçilerin Hz. İbrahim’e ulaştırdığı haberdir. O zaman şu tespitimiz bir kez daha teyit edilmiş olmaktadır: İki ayrı kıssa olarak okuduğumuz misafirler olayı aslında ferdi bir görme, burada alınan haberler de tevili yapılması gereken bir hadîstir.</div>
<ol style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; margin-top: 0px; padding-left: 17px; text-align: left;">
<li style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Hadisler Tevil Edilmelidir</span></li>
</ol>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Rüyalardaki haberler, her zaman şimdiye ve buraya ait olmaz. Onlar çoğu zaman öznenin mazisine, beklentilerine, ideallerine, ruh hâline ve nefsî kemaline aittir. Bir peygamber söz konusu ise daha da hususiyet arz eder. Ne var ki özne, fiziksel hayatla ve şimdiyle sınırlıdır. Bu nedenle geçmiş, gelecek ve gayb haberleri, ancak onun bildiği nesneler üzerinden verilebilir. Artık yapılması gereken; öznenin ihtiyaçlarına, eğitimine, kültürüne, tecrübelerine ve ruhi tekâmülüne göre o nesnelerin tevil edilmesidir. Yani hadîsler’in fizikileştiren tefsiri değil tahkikine yönelen tevili gereklidir. O zaman, misafirler olayını tefsir etmek için gerekçe yapılan şu sorular ehemmiyetini yitirecektir. Meleklerin sayıları üç müdür, on üç müdür? Onlar hangi meleklerdir? Bir haberi vermek için neden çok sayıda gelmişlerdir? Neden yemeyecekleri bir yemeğin gelmesini beklemişlerdir? Hz. İbrahim’e müjde vermeye geldikleri hâlde niçin onu korkutmuşlardır? Çocuk müjdesini Hz. İbrahim’e mi yoksa eşine mi vermişlerdir? Hanımı neden ayakta durmaktadır? Niçin gülmüştür? Yaşlı bir adamın ve kısır kadının çocukları nasıl olacaktır? Müsrif kavmin erkekleri de melekleri görmüşler midir?</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Bu ve benzeri sorulara tefsir yoluyla cevap aramak anlamsızdır. Aslında o cevaplarda isabet etmek de imkânsızdır. Çünkü bu, tevil edilmesi ve tahakkuku beklenmesi gereken bir hadîs’tir. Tevilin ilk adımı ise, yukarıdaki soruların geri plana ittiği şu düşünme noktasıdır: Hz. İbrahim ve eşinin çocuk sahibi olmalarının, Lût kavminin helak edilmesinin, Lût ailesinin kurtarılıp karısının geride bırakılmasının, bunların her birinin dinî anlatım açısından yalnız başına hiçbir değeri yoktur. Ancak hepsi bir arada bir değer ifade edecek, o zaman hepsi de müjde olarak nitelenebilecektir.</div>
<ol start="2" style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; margin-top: 0px; padding-left: 17px; text-align: left;">
<li style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Müjdeler; Zürriyet, Nübüvvet ve Helak</span></li>
</ol>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Dikkat edilirse, hadîs’in bütün fragmanlarında, doğum yapacak kadının adı yoktur. Ama henüz doğmamış oğlunun adı vardır. Gülen kadının oğluna gülmek mastarından yapılmış kelime(nin İbranice telaffuzu) ile İshak denmiştir. Bundan daha garibi ise çocuğu henüz doğmamış kadına, torununun kendi adıyla müjdelenmesidir. Ona da takip mastarından alınmış bir kelimeyle Yakup denmiştir (rivayetlere göre kadın, bu torununu dünya gözüyle görememiştir). Bütün bunlardan anlaşılan şudur. Bu, salt bir doğum müjdesi değil, zürriyet müjdeleyen bir haberdir. Yine dikkat edilirse, hadîs’in bütün fragmanlarında, Hz. İbrahim’e müjdelenenler arasında oğlunun adı yoktur. Bu elbette önemlidir. Çünkü Hz. İbrahim gülmemiştir. Fakat çocuktan “âlîm” niteliği ile bahsedilmiştir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn39" name="_ftnref39" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[39]</a> Çünkü Hz. İbrahim’in kendisi de nübüvvetiyle ilim simgesidir. Nitekim torunun da adı anılmamış, ondan hiç bahsedilmemiştir. Bu çok daha önemlidir. Çünkü iman çizgisi için bu şart değildir. Bu üslubun da zürriyet müjdesinden ziyade, nübüvvete işaret eden bir beşaret olduğu gayet açıktır. Bu durumda kadına verilen haber, İsrail oğullarının müjdesi ise de, Hz. İbrahim’e verilen haber aynı zamanda İsmail oğullarının beşaretidir. Ancak elçilerin Hz. İbrahim’e getirdiği haber sadece bu kadar da değildir. Beşaretler, müsrif kavmin helaki ile tamamlanmaktadır.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: left;">
Hadîs’in bütün fragmanlarına dikkat edilirse, Lût kavmine, yukarıdan işaretlenmiş siccilden taşlar ve tînden taşlar gönderileceği bildirilmiştir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn40" name="_ftnref40" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[40]</a> Ancak bu, Hz. İbrahim’e temessülde verilen hadîsin lafzıdır. Tevili ve tahakkuk etmiş şekli değildir. Bunlar elbette farklı olacaktır. Nitekim o kavim, üzerine bir fırtına ve yıkıcı bir yağmur gönderilerek helak edilmiştir. Bunu bizzat Kur’an dile getirmiştir: “Onların üzerlerine bir fırtına gönderdik.”<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn41" name="_ftnref41" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[41]</a> Yine hadîs’in lafzına göre Hz. Lût, misafirlerini kurtarmak için “İşte size kızlarım!” demiştir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn42" name="_ftnref42" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[42]</a> Başka bir bölümde de “Yapacaksanız işte kızlarım!” demiştir.<a href="https://kuranihayat.com/hel-etake/#_ftn43" name="_ftnref43" style="background-color: transparent; border-color: rgb(0, 87, 112) !important; box-sizing: border-box; color: rgb(0, 87, 112) !important; text-decoration-line: none;">[43]</a> Kavmin erkekleri ise “Ne istediğimizi bilirsin!” şeklinde itiraz etmişlerdir. Bu diyalogdan elbette Hz. Lût’un temiz kadınları, müsrif erkeklere takdim ettiği anlaşılamaz. O erkeklerin meleklere saldırdıkları anlamı da çıkarılamaz. Çünkü bunlar, hadîs’in lafzıdır. Bunlar Hz. İbrahim’in temessülde müşahedesidir. Aslında bunlar simge sözlerdir. Sahiplerinin hayallerini, inançlarını, ideallerini ve hayat tarzlarını simgelemektedir. Tevili yapılması ve tahakkuku beklenmesi gerekir. Gerçek hayatta da kuşkusuz süregelen peygamberlerin temiz nikâh sünneti şeklinde tahakkuk etmiştir.</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2a2a2a; font-family: "Noticia Text", serif; font-size: 16px; margin-bottom: 1rem; text-align: right;">
<em style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: bolder;">Ahmet BAYDAR</span></em></div>
</div>
</div>
</div>
</td></tr>
</tbody></table>
</td></tr>
</tbody></table>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-7300648246515546592015-03-02T02:11:00.000-08:002015-03-02T02:11:01.977-08:00İbrahim as ın misafirleri ile ilgili farklı anlatımlar üzerine (İSMAİLHAKKI.blogcu.com)<h1 style="background: rgb(255, 255, 255); border-top-color: rgb(204, 204, 204); border-top-style: solid; border-width: 1px 0px 0px; float: left; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 24px; font-weight: normal; margin: 0px; outline: 0px; padding: 10px 0px; vertical-align: baseline; width: 655px;">
İbrahim as ın misafirleri ile ilgili farklı anlatımlar üzerine b<span class="icon text" style="background: url(http://static.blogcu.com/templatesv3/temp7/images/sprite.png) -28px -32px no-repeat transparent; border: 0px; float: left; height: 20px; margin: 0px 10px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 28px;"></span></h1>
<div class="resource" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; color: #212121; float: right; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; font-style: italic; line-height: 12px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 15px 15px 5px 0px; text-align: right; vertical-align: baseline; width: 660px;">
</div>
<div class="textcenter" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
</div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
</div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Atamız ibrahim as ın kıssası kur'anın birden fazla suresinde anlatılan kıssalardan biridir, ibrahim as kıssası içinde "ibrahim'in misafirleri" şeklinde başlayan ve lut as kavmini helak ile görevli elçilerin önce ibrahim as a uğrayarak hem helakı hemde ona salih bir erkek evlat haberi verdiklerini görüyoruz. Hud,hicr ve zariyat surelerinde tafsilatlı ankebut suresinde kısaca anlatılan bu kıssanın anlatıldığı surelerde aynı olayın biraz farklı olarak anlatıldığı dikkatli bir kur'an okuyucusunun gözünden kaçmadığıda malumdur. Farklı anlatımların sadece bu kıssada olmadığıda malumdur. Kur'anda bir elçinin kıssası birden fazla yerde anlatılıyorsa o kıssadaki aynı olay farklı ibarelerle neden anlatılır? sorusu zihinleri kurcalayan bir sorudur. Bu sorunun cevabını şı şekilde vermek mümkündür, kur'anda adı geçen elçilerin kıssalarının anlatılma gayesi tarihi ve kronolojik bilgi vermek amaçlı değildir. Kıssayı sadece olayın geçtiği zaman ,mekan ve şahıslarla sınırlamak kur'anın bu kıssayı anlatmadaki amacına uygun değildir.</b> <b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Kur'an o kıssayı anlatırken muhataplarına mesaj vermeyi amaçlar aynı olayın bir surede farklı diğer bir surede farklı ibarelerle anlatılmasını bu amaç doğrultusunda bakmalıyız. Şimdi "ibrahim'im misafirlerinin" anlatıldığı surelerde karşılaştırmalı olarak bu olayın nasıl anlatıldığına geçebiliriz. </b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">K<span style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">ıs<span style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">sanın hud s. 69-76. ayetleri<span style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">nde anlatılan kısmının meali şöyledir. </span></span></span></span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> </span></span></b><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">69 - Andolsun ki, İbrahim'e de elçilerimiz (melekler) müjde ile geldiler ve "selâm" dediler, o da "selâm" dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="70" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>70 - Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar da "Korkma, biz Lut'un kavmine gönderildik." dediler.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="71" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>71 - İbrahim'in karısı ayakta duruyordu bunun üzerine yüzü güldü. Ona İshak'ı ve İshak'ın arkasından da Ya'kub'u müjdeledik.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="72" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>72 - "Vay başıma gelene!" dedi, "Ben bir kocakarıyım, kocam da yaşlı bir adam. Bu gerçekten çok tuhaf bir şey!"</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="73" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>73 - Dediler: "Sen Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve berekâtı üzerinizdedir. Ey ev halkı! Muhakkak ki O, hamiddir (övülmeye lâyıktır), meciddir (cömertliği boldur)."</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="74" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>74 - İbrahim'den korku iyice geçip gidince, bu müjde de kendisine gelince, bizim (meleklerimiz)le Lut kavmi hakkında tartışmaya girişti:</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="75" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>75 - Çünkü İbrahim, çok yumuşak huylu ve çok yufka yürekli (yanık kalbli) idi.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="76" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>76 - Melekler: "Ey İbrahim! Bu konuda bizimle tartışmaktan vazgeç. Çünkü Rabbinin emri kesin olarak geldi ve onlara geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azap gelecektir. </span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Hicr s 52-60. ayetlerinin meali şöyledir. </span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">51 - Hem o kullara, İbrahim'in misafirlerinden de haber ver.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="52" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>52 - Hani melekler, İbrahim'in yanına girdikleri zaman, "selam" demişler, İbrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demişti.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="53" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>53 - Melekler: "Korkma! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" dediler.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="54" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>54 - İbrahim dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?"</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="55" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>55 - Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="56" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>56 - İbrahim dedi ki: "Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?"</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="57" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>57 - "Ey elçiler! Başka ne işiniz var?" dedi.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="58" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>58 - Melekler şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="59" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>59 - Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="60" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>60 - Yalnız Lût'un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik. </span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Zariyat s. 2<span style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">4-37. ayetlerinin meali şöyledir. </span></span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> </span></b><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">24 - Ey Muhammed! İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="25" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>25 - Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de "Selam sana!" demişlerdi. İbrahim: "Size de selam" demiş, ve içinden: "Bunlar tanınmamış bir topluluk!" diye geçirmişti.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="26" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>26 - İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="27" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>27 - Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="28" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>28 - Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim'e: "Korkma!" dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="29" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>29 - Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="30" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>30 - Misafir melekler: "Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir." dediler.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="31" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>31 - İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: "Acaba sizin asıl önemli işiniz nedir ey elçiler?" dedi.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="32" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>32 - Onlar: "Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="33" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>33 - Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="34" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>34 - O taşlardan herbirinin haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbin katında işaretlenmiştir." dediler.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="35" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>35 - Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="36" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>36 - Fakat biz orada müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık.</span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5131298069437224175" name="37" style="background: transparent; border: 0px; color: black; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></a>37 - Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık. </span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Ankebu<span style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">t s.31-32. ayetlerinde kısa olarak ş<span style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">u şekilde anlatılır. </span></span></span></b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
Elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldiklerinde: «Biz şu kent halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir» dediler.İbrahim: «Ama Lut oradadır» dedi, elçiler: «Biz orada olanları daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karısı dışında ailesini kurtaracağız» dediler.</div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Kıssanın ilk ortak yönü gelen kimselerin ev halkına selam vermeleridir , bu durum bizlere nur s. 27. ayetinde " </b>Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu sizin için daha iyidir.<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">" mealinde yabancı evlere girme adabının canlı uygulamasını göstermektedir. Hud ve zariyat s. bölümünde hemen kızartılmış bir buzağı getiren ibrahimin as ın bu durumu hicr s. de anlatılmaz. Gelen kişilerden korktuğunu hicr s . de onlar gelir gelmez söyleyen ibrahim as onlardan korktuğunu gelen misafirlere ikram ettiği buzağıya el sürmediklerini görünce söylemiştir. Bu anlatımdan çıkarabileceğimiz mesaj gelen bir misafire izzeti ikramın ata geleneği olduğu ve misafirinde bu ikramı kabul etmesinin onun ev sahibine karşı olan iyi niyetinin bir göstergesi kabul edilir, eğer misafir bu yemeği kabul etmez ise onun ev sahibine karşı bazı art niyetli düşünceler içinde olduğu düşünülür. Bugün memleketimizde bazı kan davalarının giderilmesi için verilen yemekleri düşüncek olursak, bu yemeklerin insanlar arasında bir dostluk bağının kurulması için köprü kurulmasının mümkün olduğunu düşünmek mümkündür. </b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Geliş sebeblerini ise hud s. de , lut kavmine gönderildikleri,hicr ve zariyat s. de, bilgin bir oğul müjdelemek için geldikleri şeklinde ifade ederler. Hud s. de lut kavmine gönderildiklerini öğrenen ibrahim as ın gülmesini gelenlerin onlara bir zarar vermeyecekleri için içinin rahatlaması olarak anlamak mümkündür.</b> <b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Hicr s. kendisine müjdelenen bilgin çocuk karşısında şaşkınlığını ibrahim as ın dile getirmesine karşın bu şakınlığı zariyat s. de ibrahim as ın karısında görmekteyiz, yani her ikiside yaşlı olmalarına karşılık müjdelenen bu çocuk karşısında şakınlıklarının dile getirmekten geri duramamışlardır. Oysa aynı ibrahim as saffat s 100. ayetinde "</b>Rabbim, bana iyilerden (bir evlat) ihsan et!»<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">"diye dua etmiştir , tabi bu duasının çocuk sahibi olabileceği bir zamanda yapılmış olması muhtemeldir 101. ayette "</b>Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">" şeklindeki karşılığın uzun yıllar sonra olduğunu gelen misafirlere yaşlı olduğu gerekçesi ile verdiği tepkiden anlamaktayız. Bu olaydan bizlerin çıkarabileceği mesaj , Allah cc den bir istekta bulunduğumuz zaman o isteğin gerçekleşmesinin bizim istediğimz zaman değil Allah cc nin istediği zaman olacağını aklımızdan çıkarmamamız olmalıdır.Herhangi bir kul , "dua ettim dualarım kabul olmadı" şeklinde bir ümitsizliğe düşmesinin mü'min bir kula yakışmadığı ibrahim as ın dili ile zariyat 56. da bildirilmektedir. </b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> İSHAK VE YAKUBUN MÜJDELENMESİ </b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Hicr ve zariyat s. de "bilgin bir çocuk" müjdelenmesine karşın hud s.de "ishak ve yakubun" müjdelendiğini görmekteyiz. İshak'ın müjdelenme zaman saffat s. 112 de , ibrahim as ın oğlu ile birlikte imtihan edilip bu imtihandan yüz akı ile çıkması sonucunda olduğunu görüyoruz. Bilindiği üzere yakub as ishak as ın oğlu olup ibrahim as ın da torunu olmaktadır , yine bilindiği üzere ibrahim asın iki oğlundan ilki ismail as olup ikincisi ishaktır, hicr ve zariyatta isim verilmeden müjdelenen bir çocuğa karşılık hud s. de isim verilerek ishak ve ardından yakup as dan bahsedilmektedir. Bu şekilde bahsedilmesinin hikmeti nedir ? diye sorulduğunda şöyle bir cevap verilebilir. "Bilgin çocuk" şeklinde yapılan bir vasıflandırılma, ismail,ishak ve yakub as ortak bir vasıftır yani her 3 de salih birer kuldur ama doğum zamanları farklıdır , ancak son günlerde öne sürülen Allahın bilgisinin sınırlandırma düşüncelerinin tahlili açısından bu ayetler bizlere yol göstermektedir. "Şey" kelimesi üzerinden yola çıkılarak bir insanın ne zaman "şey" haline geleceği hakkındaki bazı yanlış çıkarımlara bakacak olursak, ishak ve yakub as ın adının yıllar önce zikredilerek kullar nezdinde onların " şey " olmamasından önce Allah cc nin bilgisi dahilinde onların "şey" olduğu bilgisi mevcuttur. Allah cc ishak as ın evlenip yakub as adında bir oğlu dünyaya geleceğini bırakın o dünyada iken bilmeyi daha ilk erkek kardeşi dünyaya gelmeden bilmiş olması "Allah senin kiminle evleneceğini bilmez" diyen düşüncenin yanlışlığını gösteren delillerden birisidir. Allah cc nin "yerin ve göğün gaybını bilirim" şeklindeki iddiasının canlı bir ispatı ibrahimin misafirleri kıssasında isim verilerek ispat edilmiştir. </b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> EHLİ BEYT KAVRAMI </b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Bugün islam dünyasında şia adı ile yapılmış ayrışımın dayandığı delilerden bir tanesi ahzab s 33 . deki "</b>Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister.<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">" mealindeki ayetteki ehli beyt kelimesinin "yutahhiruküm" kelimesi ile birlikte kullanılmasından kelimedeki "küm" zamirinin müzekker (eril) zamir olmasından yola çıkılarak kastedilen kişinin ali , hasan, hüseyin r.a lar olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak aynı şekilde bir kullanım hud s.73 de "</b> Dediler ki: «Sen Allah'ın emrinden taaccüb eder misin? Ey ehl-i Beyt! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphe yok ki o hamîddir, mecîddir.»<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">" mealindeki ayettede mevcuttur. İbrahim as ın karısının şaşkınlığı karşısında elçiler ibrahim as ın karısına 73. ayetteki cevabı verirken "aleyküm" kelimesini kullanmışlardır, buradada " küm" zamiri müzekker olarak ibrahimin as ın karısına verilen verilen cevapta kullanılmıştır. Hud s. 73 ayeti nasıl ibrahim as ve eşi için kullanılıyorsa ahzab s. 33. ayetide muhammed as ve eşleri için kullanılmıştır.</b> </div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> LUT AS KAVMİNİN HELAKI</b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Gelen elçiler ibrahim as a geliş amaçlarından birisininde lut as kavmini helak etmek için geldiklerini söylemeleridir. Hicr ve ankebut s. de anlatılan kısımda lut as ın karısının geride kalanlar arasında olacağından bahsedilmektedir. Bu şekilde bir anlatım bize, Allah cc nin gayb konusunda bilgisinin sınırı olamayacağını göstermektedir, buna benzer bir bilgiyi hud s 36. da "</b> Nuh'a vahyolundu ki: Kavminden iman etmiş olanlardan başkası artık (sana) asla inanmayacak. Öyle ise onların işlemekte olduklarından (günahlardan) dolayı üzülme.<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">"buyurularak Allah cc nin gayb bilgisinin sınırı olmadığı gösterilmektedir. İblisin tevbe ederek kurtulma şansı olduğunu iddia edenler iblis ile ilgili ayetlerin yanısıra lut as ın karısının artık tevbe etmeyeceğinin nasıl bilindiği konusunda acaba cevapları ne olabilir. </b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Lut as ın kavminin helakı ile ilgili olarak s. deki bölümde farklı bir usluba rastlamaktayız. Diğer surelerdeki bölümlerde gelecek zaman ile ilgili konuşmalar varken zariyat s. de gelecek zaman ile birlikte işin olup bittikten sonraki hali ile ilgili olarak bilgiler verilmektedir. Taşlar yağdıracağız diyen elçiler sözlerinin devamında işi yaptıktan sonraki durumuda ibrahim as a anlatmaktadırlar, p</b><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">eki bu anlatım uslubundan nasıl bir mesaj çıkarmak mümkündür?. Yine burada gayb bilgisinin sınırı meselesi ortaya çıkmaktadır o ana kadar helakı eden lut kavminin o andan sonra helaktan kurtulmak için hiç bir şekilde gerekeni yapmayacağını Allah cc nin bildiğinin mesajını çıkarmak mümkündür desek acaba kim buna hayır der? </b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Sonuç olarak, kur'an kıssalarının bizlere anlatılmasındaki temel prensip o kıssalardaki anlatılanlardan ve anlatım uslubundan mesajlar çıkarmaktır. Kur'an herhangi bir kıssayı tarihi bir bilgi vermek amaçlı anlatmış olsaydı aynı kıssada ne farklı anlatımlar nede şimdiki zaman ile gelecek zamanı aynı anda anlatmazdı. Kıssaları sadece anlatıldığı zaman ve mekan içinde anlamaya kalktığımızda anlama eksikliği kaçınılmazdır. Kıssalardaki bu tür anlatımlardan acaba kast edilen mesaj nedir sorusunun cevabını arama amaçlı olarak okunan kıssalardan çeşitli mesjlar çıkarılabilir. Kur'an bir kıssayı anlatırken o kıssa içinde bir kaç farklı konuyu ihtiva eden mesajlar taşımaktadır. Şahsen bu kıssayı daha önceki okumalarımdan çıkarmadığım bazı düşünceleri son zamanlardaki, Allah cc nin bilgisine sınır koyma düşünceleri etrafında okuduğum zaman bu kıssada verilmek istenen mesajlardan birisinde bu olduğunu gördüm. Tabiki mesja sadece budur şeklinde bir kastımız olamaz belki bir zaman sonra bu kıssadan daha farklı bir mesaj elde etmek mümkün olacaktır ama bugün okuduğum zaman mesaj olarak algıladığım konuları paylaşmak istedim. </b></div>
<div style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20px; outline: 0px; padding: 10px; vertical-align: baseline;">
<br /><b style="background: transparent; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.</b></div>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-33848871789857251222015-03-02T00:52:00.000-08:002015-03-02T00:52:33.662-08:00Kur’an’a Bir de Bu Gözle Bakın (imgeler-simgeler-semboller) İHSAN ELİAÇIK<h1 class="post-title entry-title" style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #2c2d2f; font-family: 'Open Sans', 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif, Georgia; font-size: 34px; line-height: 1.2; margin: 30px 0px;">
<a href="http://www.ihsaneliacik.com/2012/01/kurana-bir-de-bu-gozle-bakin-imgeler-simgeler-semboller.html" style="background: transparent; box-sizing: border-box; color: #c84343; line-height: 50px; text-decoration: none;">Kur’an’a Bir de Bu Gözle Bakın (imgeler-simgeler-semboller)</a></h1>
<div class="post-content entry-content" style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin-bottom: 12px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Bu makalede sizi Kur’an’ın engin sembolik dünyasında bir yolculuğa çıkarmak istiyorum.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Çünkü Said Nursi’nin </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Mecaz avama inince hakikate dönüşür” </span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">demesinden de anlaşılacağı gibi bu konuda nice çamlar devirildiğini görüyoruz.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Kur’an’da imgeler, simgeler ve semboller konusuna fransız kimileri Kitab’ı hurafeler, mucizeler ve harikalar diyarına çevirmiş durumda…</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Kitab </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Ekmek arslanın ağzında”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> diyor, bizim ‘molla’ gidip hayvanat bahçesindeki arslanın ağzında ekmek arıyor.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Kitab </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Göle maya çalınmaz”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> diyor, bizim ‘molla’ unla, değirmenle, gölle uğraşıyor.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Kitab </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Herkes gider Mersin’e , o gider tersine”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> diyor, bizim ‘molla’ otogarlarda mersin yolcusu arıyor.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Bu konuda vahim yanlışlara bizzat şahit olduğum için Kur’an’ın sembolik tabir ve deyimleri hakkında yazmak vacip oldu.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><a href="https://www.blogger.com/null" name="more" style="background: transparent; box-sizing: border-box; color: #333333;"></a><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Kur’an’da sembolizm vardır, evet, ama bu helallerde ve haramlarda değil; daha çok metafizikî konuları kavratmada, kimi kıssalarda ve hatta kıssaların kimi tabir, kelime ve deyimlerindedir.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Bu konular tefsir usulü kitaplarının mecaz-hakikat, muhkem-müteşabih bölümlerinde uzun uzun ele alınır.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Bizim buradaki yaklaşımımız olaya daha </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“sosyal”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> pencereden bakmaktan ibaret.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Çünkü İslam’ı, </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“bireysel kurtuluşçu”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> ve </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“terapik din”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> olarak değil; toplumsal kurtuluşçu, devrimci, sosyal bir din olarak ele alıyoruz. Bunun böyle olduğunu bizzat Kur’an’ın kendisi bize öğretiyor.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Aşağıda </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“avamın elinde hakikate dönüşen”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Kur’an’ın 25 imgesel ve simgesel tabir ve deyimini sıraladım. Kur’an’ın engin ve zengin sembolik dünyasında yapacağımız bu kısa yolculuk umarım işinize yarar…</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"></span></span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; line-height: normal; margin: 6pt 0cm;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">***</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Kur’an’da imgesel ve simgesel anlatım en yoğun şekilde Adem kıssasında görülür. O halde buradan başlayalım.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Adem”</span></span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> biz insanları, </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“şeytan”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> içimizdeki Allah’tan uzaklaştırıcı kötülük dürtülerini, </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“ateş”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> hırs, şehvet, haset gibi dürtüleri, </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“iblis” </span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Allah’a güvenemeyen yanımızı, </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“mülk-i la yeblâ”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> (yıkılmayacak servet ve iktidar)</span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">sahip olma hırsımızı, </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“şecere-huld”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> (sonsuzluk ağacı) bunun için son sınırına kadar (bilgiyi, serveti ve iktidarı) toplamayı, biriktirmeyi ifade eder.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Çünkü Allah’a (doğaya, rızka, topluma, kamuya, cemaate) güvenmeyen yanımız (iblis), bunlardan ümidini kesmekte ve böylece bizi bunlardan uzaklaştırmaktadır. Bundan dolayı da içimizdeki güvensizliği ve tatminsizliği gidermek için son sınırına kadar her şeyi (servet, siyaset, şehvet, şöhret) kendimizde toplamak ve böylece yıkılmayacak bir mülke kavuşmak istemekteyiz. </span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Şecere</span></span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">” toplama, </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“huld”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> da bir şeyi son sınırına kadar götürmek demektir. Ağaç, yaprakları, dalları ve meyveleri kendinde topladığı</span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">için Arap ona </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“şecere”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> demiş. Soy şeceresi (soy ağacı) da tüm geçmiş soyumuzu topladığı için </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“soy ağacı”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> olmuş…</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Bu durumda </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Ağaca yaklaşmayın”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> toplamaya, biriktirmeye yaklaşmayın, Allah’a güvenin, O’ndan ümidinizi kesmeyin, O’ndan uzaklaşmayın yani İblis ve Şeytan olmayın demektir. Demek ki yasak ağaç mülk/mülkiyet olmaktadır.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Şeytanın soldan, sağdan, arkadan, önden yaklaşması”</span></span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> bu durumda içimizdeki servet, siyaset, şöhret ve şehvet tutkularının bizi hırsa ve hasede sürüklemesi demektir.</span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Biz Ademler hep buralardan kaybederiz.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Cennette açlığın, çıplaklığın, susuzluğun ve güneşin sıcağında yanmanın olmaması”,</span></span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> açlığın, yoksulluğun, evsizliğin, çaresizliğin, temel yaşam araçları kıtlığının ve güvensizliğin olmaması, bütün bunların sorun olmaktan çıkarılması, barış, kardeşlik, adalet, esenlik, sevgi, merhamet ve paylaşım yurdunun kurulması demektir. Öyle ki orada sadece </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“selam”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> (esenlik, barış, kardeşlik) vardır.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Bunlar olmayınca biz Ademler </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“şecere-i huld”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> ve </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“mülk-i la yebla”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> peşine düşeriz. Böylece </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“yasak ağaçlara”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">dokunur, bunun için olmadık (servet, siyaset, şehvet, şöhret) suçları işler ve içinde bulunduğumuz doğal dünyayı (cenneti) cehenneme çeviririz…</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Adem’in topraktan yaratılması”:</span></span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> İnsanın yaratılışı anlatılırken kullanılır. Topraktan yaratılma, topraktan gelen gıdalardan yaratılma demektir. Bu yaratılış halen sürmektedir. Bütün gıdalar topraktan gelir. Erkekte sperm (nutfe), kadında yumurtaların oluşmasına sağlar ve bu ikisinin biri araya gelmesiyle yeni Ademler (insanlar) yaratılır.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Cinin (şeytanın) ateşten yaratılması”:</span></span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> İnsanın içinde dolanan hırs, ihtiras, şehvet gibi dürtüleri ifade için kullanılır. Çünkü ateş dini sembolizmde içteki kötülük dürtülerini anlatır. Kırmızı renk bu nedenle öfkenin ve şehvetin sembolüdür. </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Dumansız ateş”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> (Hicr; 27) denmesinden anlaşılacağı gibi bu bildiğimiz ateş değildir. Hem tabiattaki, hem de insandaki ‘enerjiyi’ ifade eder.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Cennetten kovulma”</span></span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">: Kur’an insan eli değmemiş, kan dökülüp fesat çıkarılmamış, henüz mülk edinme savaşlarının çıkmadığı, sınırların çizilmediği, çitlerin çevirilmediği doğal dünyaya cennet der. İnsanoğlu (Adem) yıkılmayacak mülk (</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">mülk-i la yebla</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) ve son sınırına kadar toplama (</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">şecer-i huld</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) peşine düşünce yani yasak ağaçlardan yemeye başlayınca doğal dünya bozulur. Tekâsür (çoğaltma, yığma, biriktirme) yarışı insanı kaosun, çatışmanın, yıkıcı rekabetin, her şeyin alınıp satıldığı bir ateş çemberinin (</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">cahim</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) içine düşürür. Böylece Adem cennetten kovulmuş olur. Kovulmamak için bu yasak ağaçlara dokunulmaması, doğal dünya ile uyum içinde olunması gerektir. (bkz. “Kıssaların anası 1-2” başlıkla makale).</span></span></span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin-bottom: 12px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"></span></span></div>
<div style="box-sizing: border-box; line-height: normal; margin: 6pt 0cm;">
<span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">***</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Adem kıssasında mesele böyle olunca, Kur’an’ın diğer yerlerinde geçen sosyal içerikli tabir ve deyimlerin genellikle bununla ilgili olduğunu göreceksiniz. Arkası çorap söküğü gibi gelecektir…</span></span></span><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Devam ediyoruz…</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Bin yıldan elli yıl eksik yaşamak”: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Hz. Nuh anlatılırken kullanılır. Nuh’un 950 yıl yaşadığını değil; çok uzun süre aralarında kalıp “</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Etrafındaki ayak takımını</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> (</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">erâzil</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) </span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">kov</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">” diyen kavmin kodamanlarına (</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">ekabir</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) karşı uzun soluklu bir mücadele içine girdiğini ifade eder. Çokluktan kinaye bir deyimdir. Sürenin çok uzun olduğunu anlatmak için kullanılır. Türkçede kullanılan “Sittîn (60) sene oldu”, “Kırk yıl dağda gezdim”, “Yediği herze 40’ı geçti”… deyimleri gibidir.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Deveyi boğazlamak”:</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Hud kavmi ve Salih kıssasında geçer.</span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Nagatallah </span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">(Allahın’ın devesi) Adem kıssası bağlamında </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“ağaç”,</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Mekke ortamı bağlamında </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Beyt”,</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> insanlığa mesaj bağlamında </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“kamu”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">yu ifade eder.</span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Deve boğazlanmamalıdır yani yasak ağaca dokunulmamalıdır, </span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Beytullah</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">’a ait olan nimetelere (</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">en’am</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) açlık, susuzluk, güvenlik korkuları ile el konulmamalı, kendinde toplanmamalıdır, kamuya (herkese) ait olan bu nimetler </span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">talan edilmemelidir. Allah zaten Kureyş’i (=insanlığı) doğal rızık ve rızık kaynakları ile açlıktan korumakta ve doyurmaktadır, biriktirmeye gerek yoktur. (bkz. “Deveye dokunmayın” başlıklı makale)</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Ateşe ‘serin ol’ demek”: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Hz. İbrahim anlatılırken kullanılır. “</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Ey Ateş! Serin ol dedik, selam olsun İbrahim’e</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">!” (Enbiya; 69) şeklinde geçer. Hz. İbrahim’in ateşte atılıp tam yanacakken orada bir gül bahçesi bitmesini değil; İbrahim’in hicret etmek suretiyle ateşte yakılma (idam) cezasından kurtulmasını, yaktıkları ateşin de sönüp gitmesini ifade eder. Nitekim İbrahim’in ateşten nasıl kurtulduğu satır aralarında şöyle açıklanır:</span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">İbrahim’in sözlerine kavminin cevabı sadece ‘öldürün yahut yakın</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">” </span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">demek oldu</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">.” Yani bunu ‘demekten’ başka bir şey yapamadılar çünkü İbrahim tıpkı yerine Ali’yi bırakıp Hz. Peygamber’in şehri terk etmesi suretiyle ölümden kurtulması gibi ateş yakıldığı sırada şehri terk etmişti: “</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Onu ve Lut’u alemler için kutlu kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">” (Enbiya; 71). “</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">İbrahim dedi ki: “Ben de Rabbime hicret edeceğim</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">” (Ankebut; 27).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: yellow; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Parçalanmış kuşları ayrı ayrı tepelerden çağırmak”: </span></span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="background-color: yellow; box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Hz. İbrahim’in “</span></span><i style="background-color: yellow; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"><span style="background-color: yellow;">” sorusuna cevap verilirken geçer. </span><br /><span style="background-color: yellow;">Ona şöyle denir: </span><span style="background-color: lime;">“</span></span></span><span style="background-color: lime;"><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Kuşlardan dört (lü) al. Onları alıştır kendine. Sonra her dağa/tepeye onlardan bir parça yap/koy. Sonra onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir.</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">” (Bakara; 260).</span></span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"><span style="background-color: lime;"> </span></span></span></span><span style="background-color: yellow; box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Yani kuşlardan dörtlü gruplar yapması, onları kendine (yuvalarına) alıştırması, sonra her grubu/parçayı bir dağın tepesine koyması ve sonra onları yuvalarına çağırması isteniyor. <br />Kuşların koşarak/uçarak geleceği söyleniyor. <br />Burada kuşlar dünyada parçalanmış, ayrı ayrı tepelere (ülkelere) bölünmüş, esarete düşmüş ezilenleri (</span></span><i style="background-color: yellow; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">mustazaf</span></span></i><span style="background-color: yellow; box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) temsil ediyor. <br />Onların nasıl dirileceği, birleşip toplanacağı anlatılıyor. <br />Keza kuşlar uhrevî anlamda da ayrı ayrı mezarlarda yatan tüm ölüleri temsil ediyor. <br />Onların nasıl dirilip toplanacağı anlatılıyor: Her şey alışık olduğu/yaşadığı/aktığı asli mecraya geri döner. “İşler dönüp dolaşıp Allah’a/halka varır.”</span></span></span><br /><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Yüz yıl sonra dirilen ölü şehir”:</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> (bkz. “Ölü şehirlerin dirilişi” başlıklı makale)</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Onbir yıldız, ay ve güneşin secde etmesi:” </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Hz. Yusuf kıssası anlatılırken Yusuf’un rüyası olarak geçer. Kişinin kuyuya atılıp yok edilmek, gömülmek istendiği baskıcı ve boğucu çevresini aşıp başka bir dünya vizyonu görebilmesini, önce bunun rüyasını/görümünü/vizyonunu yaratabilmesini ifade için kullanılır. Öyle ki her zaman birileri bir rüya görür, sonra dünya o rüyanın içinde yeniden kurulur. Gerçek ‘devrimci’ bu rüyayı görebilendir. (Yusu; 4).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“İneği kesmek”: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Hz. Musa’nın İsrailoğulları’nı Firavun zulmünden kurtarmak için Mısır’ı terk etmesi anlatılırken kullanılır. Bildiğimiz ineği et yemek için kesmek değildir. İnek (bakara) Firavun İmparoturluğu’nun simgesi ve arması idi. Ondan kurtulmak, ona dair korkularını atmak, onunla bağlarını koparmak, kesmek kastedilir. (Bakara; 67)</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Altından buzağıyı put edinmek”: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">(bkz. “Tek çeşit yemek ve</span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Samiri’nin buzağısı” başlıklı makale)</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Sudan </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">(nehirden)</span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> içmek”: </span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">(bkz. “Talut ve Calut kıssası ne anlatıyor” başlıklı makale).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Aşağılık maymun olmak</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">”: (bkz. “Aşağılık maymunlar olun” başlıklı makale).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Suyu sırayla eşitçe taksim etmek”</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">: </span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Hud kavmi ve Salih kıssasında geçer. aralarında eşitçe taksim etmek (</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">kısmetun beynehum</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) Kabe’yi gelen nimetlere el konulmamasını, insanlar arasında eşitçe bölüştürülmesini ifade eder. Buradan Allah’ın yeryüzündeki nimetlerinin kulları arasında eşitçe bölüştürülmesi mesajı verilir. “Sudan herkes eşitçe içmelidir!”.(Kamer; 28).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“99 koyuna 1 koyun”:</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Hz. Davud anlatılırken kullanılır. Nüzul sırasında deveyi boğazlama kıssasının hemen arkasından anlatılır. Tema ve vurgu yine aynıdır. Mekke’de 99/1 oranında derin eşitsizlik ve uçurum vardı. 1 ikili sayıların en dibini, 99</span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">en tavanını ifade eder. Aradaki eşitsizlik bu oranlamayla ifade ediliyor. Bugün Wallstreet işgalcilerinin kullandığı </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Biz % 99, siz % 1’siniz”</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> sloganının yılın sözü seçilmesinden de anlaşılacağı gibi Kur’an’ın 99/1 kıyaslamasıyla verdiği çağlar üstü mesaj yaşıyor. (bkz. “99 koyuna 1 koyun kıssası ne anlatıyor” başlıklı makale).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Cinleri, şeytanları, dalgıçları, kuşları emrine vermek”: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Hz. Süleyman anlatılırken kullanılır. Cinler Babil’den gelen yabancı yapı ustaları, şeytanlar kötü fikirli kimseler, dalgıçlar ve rüzgarlı gemiler Fenikeli denizciler, kuşlar Hitit askerlerini ifade etmekteydi. Süleyman’ın ordusunda bütün bunlar yer almaktaydı. Süleyman’ın amacı bölgeyi bir esenlik ve barış yurduna (Darusselam) çevirmekti. Açlığın, susuzluğun, çaresizliğin, evsizliğin, güvensizliğin kalmadığı adalete dayalı bir dünya düzeni kurma yolunda hayli ilerlemişti. Tasvirler onu anlatmaktadır. Bugün hala onun yaşadığı şehir aynı isimle anılır (Jeruselam/Kudüs).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Karıncalarla konuşmak”:</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Karınca (Nemle) adlı yerleşim biriminden geçerken onlarla konuşmak demektir. Nemle (Karınca) kasabası veya şehrinin adıydı. Ve bu Belkıs’in ülkesinde bulunuyordu. Belkıs Sebe kraliçesi idi. Dolayısıyla karıncalarla konuşmak Sebeliler ile konuşmak demektir. Nitekim Sebe ülkesinin arması karınca idi. (Bugünkü örneğin arı, bozkurt, sarı kanarya, kara kartal, şahin, doğan, arslan, kaplan, panter gibi!)</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Hüdhüd ile konuşmak”:</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Hz. Süleyman kıssasında geçer. Süleyman Kuşlardan Hudhüd’ü arar, ‘o nerede onu göremiyorum’ der. Derken Hüdhüd Sebe ülkesine gider ve oradan haberlerle getirir. Burada Kuşlar Hititler, Hüdhüd de Hitit’den gelip Süleyman’ın ordusuna katılan subayın lakabıdır. (Neml; 20,22,27).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Cinlerden bir İfrit”: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Hz. Süleyman kıssasında geçer. Cinler, Babil’den gelen yapı ustaları, cinlerden bir ifrid de onlardan birisinin lakabıdır. İfrid olarak bilinen Babil’den gelen maharetli yapı ustalarından birisi demektir. (Neml; 39).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Cinlerden bir heyet”: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Nusaybin’den gelen ve cinlere, perilere inanan bir gurubun insanın Hz. Peygamber ile konuşup Kur’an dinlemesi ve bu batıl inançlarından nasıl vazgeçtikleri anlatılırken geçer. Daha önce Mekke’de görülmeyen, yabancı (ecnebi) bir heyet anlamındadır. (Cin; 1)</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Cinleri ve insanları ibadet için yaratmak:”</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> “</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">İns-u cinn</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">” tabiri aşağı-yukarı, ileri-geri, sabah-akşam, gündüz-gece gibi görünen (</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">ins</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) ve görünmeyen (</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">cinn</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">) anlamında bir deyimdir. Evrende gördüğümüz ve görmediğimiz her şey kastedilir. İbadet de yapmak, ortaya çıkarmak, iş ve değer üretmek demektir. “Gördüğünüz ve görmediğiniz her şeyi Allah’a (onun emri ve yasaları doğrultusunda) yapsınlar, ortaya çıkarsınlar, iş ve değer üretsinler, kendilerini ifade etsinler diye yarattık” denmek istenir. (Zariyat: 56)</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Ye’cüc ve Me’cüc”: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Türkçe’deki </span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">herc-ü merc</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> tabiri gibi altüst oluşu, fesat ve kargaşa çıkaran toplulukları anlatır. Yeryüzünde </span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">mülk-i la yebla</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> ve </span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">şecere-i huld</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> için yani yıkılmaz bir mülk ve her şeyi kendine ait kılıp, toplama ve mülkiyetine geçirme için kan döküp fesat çıkaran toplulukları ve ülkeleri ifade eder. Yağmaya, talana, çapula, işgale girişen her topluluğun genel adıdır. </span></span></span><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Arial, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">(Kehf; 18/94)</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Dabbetu’l-arz”: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Yeryüzünün kımıldanışı/hareketlenişi manasına gelir. Yeryüzünün içindekileri (üzerinde olanları) haber vermesi manasında, dile gelip konuşması (kelam etmesi) ve yağmaları, işgalleri, kan döküp fesat çıkarmaları haber vermesini ifade eder.</span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></span></span><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Arial, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">(</span></span></span><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Neml; 27/82</span></span></span><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">-84)</span></span></span><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">. </span></span></span><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı” mesajı verir.</span></span></span><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> (Ayrıca bkz. “Dabbetü’l-arz nedir, Ye’cüc ve Me’cüc kimdir” başlıklı makale)</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Gökten kulak hırsızlığı yapmak”:</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Kahinleri ve mecnunları eleştirirken geçer. Onlar yol başlarına oturarak, yıldızlardan fal bakıp geleceği okumakta ve gaibten haber vermekteydiler. “Böylesi ‘göğü dinleyip kulak hırsızlığı yapanların’ üzerine ateş yağacak ve yaptıklarını ağır bir bedelle ödeyecekler, cehennemi boylayacaklar” denmek istenirken kullanılır. (Hicr; 18).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Yerinden kalkmadan tahtı getirmek”:: </span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Hz. Süleyman kıssasında geçer. “Çok kısa sürede”, “En kısa zamanda”, </span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“</span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Göz açıp kapayıncaya kadar”</span></span><b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> </span></span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">manasında bir deyimdir. Cinlerden bir ifrid’in ışık hızı ile Belkis’ın tahtını getirmesini değil; Babil’den gelen İfrid lakaplı yapı ustasının, çok kısa zamanda tahtın bir benzerini yapmasını ifa eder. (Neml; 39).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Eline bir demet sap almak”:</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Hz. Eyyub anlatılırken kullanılır. Hz. Eyyub’un karısına eline bir demet sap olarak vurmasını değil; birleşmek, yekvücut olmak, demet gibi yan yana durmak anlamında bir deyimdir. Hz. Peygamber’e ambargo yıllarında Eyyub sabrı ve direnişi örnek gösterilir ve dağılmamaları, yılmamaları, sapların bir demet halinde bir arada durması gibi, kendisine inananlarla birlikte öyle olmalarını ifade eder. Sözünüzden (davanızdan) dönmeyin, demetlenmiş gibi durun, yekvücut olun denmek istenir. (Sa’d, 44).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Ayağını yere vurunca su gelmek”:</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Hz. Eyyub anlatılırken kullanılır. Hz. Eyyub’e baskılar karşısında ayağını yere sağlam basmasını, güçlü ve kararlı durmasını, davasından dönmemesini, eğer böyle yaparsa güçlükleri aşıp zafere (suya) ulaşacağını ifade için kullanılır. Amborgo yıllarında inen Sa’d suresinde geçer. Hz. Peygamber’in de o yıllarda öyle olması gerektiğini, onlar üzerinden de bu durumda olan herkesin öyle olması gerektiğini ifade için kullanılır. (Sa’d; 42).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><b style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">“Beşikteyken ve yetişkinken insanlarla konuşmak”:</span></span></span></b><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;"> Hz. İsa anlatılırken kullanılır. “</span></span><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Beşikten mezara ilim öğreniniz</span></span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">” rivayetinden de anlaşılacağı gibi, “tüm ömrü boyunca” manasında bir deyimdir. “İsa tüm ömrünü yeryüzünde Allah’ın sesi (kelime) olmaya adayacak, bütün ömrünü bu görevi yerine getirmek için harcayacak” denmek istenir. (Ayrıca İsa’nın ölüleri diriltmesi, körü ve alacalıyı iyi etmesi, evlerde biriktirilenleri haber vermesi, çamurdan bir kuş yapması deyimleri için bkz. “Ölü şehirlerin dirilişi” başlıklı makale).</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Görüldüğü gibi daha bunun gibi bir çok tabir ve deyim sıralanabilir. 25 kadarını aktardım. Bunda anlaşılmayacak garip bir şey yok. Konuştuğumuz dillerde de böylesi kullanımlar çoktur. Bunların o günkü anlamı kaybolmuş, artık kullanılmıyor olabilir. Ancak Kur’an’da geçtiğine göre, bir tabir ve deyim kazısı çalışması yapıp güncellemek gerekmektedir.</span></span></span><br style="box-sizing: border-box;" /><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: x-small;">Kur’an’a bir de bu gözle bakın, çok yakınınıza geldiğini görecek ve büyük zevk alacaksınız.</span></span></span></div>
</div>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-68320749112908109122015-03-02T00:49:00.000-08:002015-03-02T01:01:55.825-08:00İbrahim’in Kuşları; Barış ve Esenlik Bayramı İHSAN ELİAÇIK<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px; margin-bottom: 12px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bir büyük hac (bayram) mevsimine daha giriyoruz.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">İnsanlar, bugünlerde, dört bin yıl önce eski temelleri üzerine <b style="box-sizing: border-box;">Hz. İbrahim</b>’in yeniden inşa ettiği Kabe’ye akıyorlar…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">İnsanlığa kendi özünü; doğuş, varoluş ve ayağa kalkış yerini hatırlatan, bunun için de bir<span style="box-sizing: border-box;"> </span>anma yeri/anıt (<i style="box-sizing: border-box;">zikra</i>) olan Allah’ın ve Adem’in evi Kabe’ye doğru akıyorlar…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">İnsanlık tarihinde, yankısı çağlar boyu süren (<i style="box-sizing: border-box;">mübarek</i>) mekana doğru, gerek yaya, gerek binek hayvanlar üzerinde, gerek otomobil , gerekse de uçaklarla yürüyüş güzergahlarına (<i style="box-sizing: border-box;">seyr-i sefer</i>) çıkarak “Ev”in etrafında toplanıyorlar…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bir buçuk milyona yakın Müslüman anmaya, hatırlamaya (<i style="box-sizing: border-box;">zikr</i>) koşuyor…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">İslam dünyası bir büyük bayramı daha idrak ediyor.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Büyük toplanma (9 Zilhicce’de) Arafat meydanında gerçekleşecek.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Büyük barış, esenlik, toplanma, aynı hizada durma (<i style="box-sizing: border-box;">vakfe</i>) ve eşitlenme (<i style="box-sizing: border-box;">statülerden arınma/ihram), </i>yoksula kimsesize, çaresize yakınlaşma bayramı…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px; margin-bottom: 12px;">
<a href="https://www.blogger.com/null" name="more" style="background: transparent; box-sizing: border-box; color: #333333;"></a></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">***</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Demek ki ayette kullanılan metaforla, <b style="box-sizing: border-box;">“İbrahim’in kuşları”,</b> dünyanın dört bir köşesinden; tepelerden, ülkelerden onun çağrısına kulak vererek toplanıyor…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">“İbrahim’in kuşları”</span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"> birleşiyor, yekvucut oluyor…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bulundukları tepelerden sökün ederek çağrıldıkları yere doğru hızla geliyorlar…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bugünlerde dünya semaları, bulundukları tepelerden İbrahim’e (Kabe’ye) doğru, guruplar halinde süzülerek gelen kuş göçleri ile renkleniyor…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Göçmen kuşlar, mevsimi geldiği için akın akın yurtlarına dönüyorlar.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Gökyüzü kuşların kanat sesleriyle yankılanıyor…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">İlk doğdukları, <b style="box-sizing: border-box;">“tek bir topluluk”</b> halindeyken parçalandıkları, <b style="box-sizing: border-box;">“aralarındaki kin ve düşmanlık”</b> sebebiyle dağıldıkları, dünyanın dört bir yanındaki tepelerden akın akın ilk <b style="box-sizing: border-box;">“doğuş ve ayağa kalkış”</b> (<i style="box-sizing: border-box;">qıyamen li’nâs</i>) mekanlarına doğru dalga dalga akıyorlar…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bir hac mevsimine daha giriyoruz.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">“İbrahim’in kuşlarının”</span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"> toplanma mevsimini, belki de dörtbininci kez yeniden/yenilenerek (tekrar değil) yaşıyoruz.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">***</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="box-sizing: border-box;"> </span>“İbrahim’in kuşları”</span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"> örneğinin anlatıldığı Bakara; 2/260. ayetinin bu mesajları verdiğini düşünüyorum. Zira bugünlerde tam da bu ayetin <b style="box-sizing: border-box;">“yaşayan”</b> örneğine şahit oluyoruz;</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">“Bir zamanlar İbrahim “Ey Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilteceğini göster” demişti. Allah “Yoksa inanmıyor musun?” diye sormuştu. İbrahim cevap vermişti; “Elbette inanıyorum, ama açıkça görmek, iyice tatmin olmak istiyorum. Öyleyse demişti Allah, dört kuş bul ve onları kendine alıştır. Sonra onları her bir tepeye ayrı ayrı koy, sonra da çağır; hızla sana gelecekler. Allah’ın her şeye gücü yeter, çok bilgedir; bundan hiç şüphen olmasın.” (2/260).</span></b></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><span style="background-color: white;">Yani: Ey İbrahim! Ölülerin nasıl diriltileceğini anlamak istiyorsan, işi kolayca anlaman için sana şu örnek yeterlidir: </span><br /><span style="background-color: lime;">Dört tane </span><span style="background-color: orange;">kuş</span><span style="background-color: white;"> bul (</span><span style="background-color: cyan;">GÜVERCİN </span><span style="background-color: white;">v.b) ve onları seslendiğinde sana gelecek hale getirene kadar </span><span style="background-color: yellow;">alıştır</span><span style="background-color: white;">. <br />Bu alıştırmayı tekrar tekrar yap. </span><br /><span style="background-color: white;">Kuşlar iyice alıştıktan sonra her birini </span><span style="background-color: yellow;">sağ olarak</span><span style="background-color: white;"> bir dağın tepesine koy, sonra onları çağır. <br />Onların sana hızla geldiklerini göreceksin! <br />İnsan ruhlarının içinde bir ömür geçirerek iyice alıştıkları bedenlerine tekrar geri dönmeleri de işte böyledir (Ebu Muslim)… <br />Fıtrat olarak zaten Allah’tan gelen insan ruh ve bedenlerinin, öldükten sonra çağrıldıklarında kuşlar gibi “alışkın, ilgili, alâkalı” (</span><i style="background-color: white; box-sizing: border-box;">alaq</i><span style="background-color: white;">) oldukları Allah’a dönmek için dirilmeleri, hayat bulmaları da işte böyledir. Zaten bu ilâhi ilgi ve alâkadan (</span><i style="background-color: white; box-sizing: border-box;">alaq</i><span style="background-color: white;">) yaratılmışlardı…</span></span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><br />Görüldüğü gibi bu örnek, ölümden sonraki dirilişin nasıl olacağına dair bir<b style="box-sizing: border-box;">“metafor”</b> (eğretileme, mecaz, anlam geçişmesi) olmaktadır. Yani bir örnek verip onun üzerinden ötesine taşıma (<i style="box-sizing: border-box;">meta-phor</i>) veya ötesini kavratmaya çalışma…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Aynı zamanda bu, yeryüzünde dağılmış, ölmüş bitmiş veya üzerine ölü toprağı serpilmiş bir topluluğun/milletin/ümmetin<span style="box-sizing: border-box;"> </span>nasıl dirileceğini, nasıl hayata döneceğini gösterir çarpıcı bir örnektir de.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Şöyle ki: Parçalanmış, her biri yeryüzünün bir köşesine dağılmış bir ümmet de işte böyle yeniden dirilir; hayat bulur… Önce bütün bu parçalar ortak bir <b style="box-sizing: border-box;">“ittihat”</b> (birlik) ülküsü içinde tek bir noktaya doğru alıştırılmalıdır. Bu nokta <b style="box-sizing: border-box;">“vahdet”</b> fikridir. Bir amaç ve ülkü etrafında toplanmanın şart olduğu düşüncesidir. Buna duyulan derin inanç ve sarsılmaz umuttur. Bunun tekrar tekrar üzerinde durulmasıyla zihinler bu fikre alışacak; <b style="box-sizing: border-box;">“büyük ülküye”</b> derin bir inanç ve sarsılmaz bir umut bağlamaya başlayacaklardır. Ancak bu biraz zaman alabilir… Sonra bir gün gelip de <b style="box-sizing: border-box;">“Ey parçalanmış kuşlar, gelin, birleşin!”</b> diye bir çağrı duyduklarında, göçmen kuşları gibi bulundukları dağlardan, tepelerden, ovalardan, parça parça edildikleri ülkelerden, sökün ederek bir noktaya doğru akacaklardır.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"><br /><span style="background-color: yellow;">İşte <b style="box-sizing: border-box;">“İbrahim’in kuşları”</b> böyle toplandığı gibi <b style="box-sizing: border-box;">“İbrahim milleti”</b> de böyle birleşecektir…</span></span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">İbrahim’in kuşları meselinin, hayatta ve tabiatta, çağlar boyu <b style="box-sizing: border-box;">“yaşayan”</b> mesajı bundan başkası olabilir mi? Örnek, hala yaşayan/yaşamakta olan bir olaydan seçiliyor. Kafanızı kaldırın; martılara, güvercinlere, kuzeyden güneye, doğudan batıya giden göçmen kuşlarına bakın…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bir güvercinin, şehrin ta öbür ucundan sahibine nasıl geldiğini, nasıl olup da<b style="box-sizing: border-box;">“alıştırıldığı”</b> yuvasının yolunu bulduğunu araştırın. Bu örnekle ne denmek istendiğini o zaman anlarsınız.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bu ayet ve örnek <b style="box-sizing: border-box;">“Allah’ın kuşları”</b> olan tüm insanların, bir gün gelip güvercin sadakati ile nasıl onun çağrısına icabet edeceklerini ve de <b style="box-sizing: border-box;">“İbrahim’in kuşları”</b>olan Millet-i İbrahim’in, yurtlarına/yuvalarına dönen göçmen kuşları gibi nasıl toplanıp birleşeceklerin mesajını veriyor.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">***</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="background-color: yellow; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bunun için <b style="box-sizing: border-box;">“toplanma merkezi”</b> (yuva/yurt) olarak Kabe’yi gösteriyor.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Hz. İbrahim’in dört bin yıl önce, Babil’in Zigguratları ile Mısır’ın Piramitlerine nazire olurcasına, çölün içinden yükselttiği o dört duvardan ibaret Ev’i…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">İnsanlığın ilk doğuş ve yayılış merkezinde yeniden inşa ettiği Allah’ın ve Adem’in Ev’ini; en eski anıtı (<i style="box-sizing: border-box;">Beyt-i Atik</i>), insanlar için ilk yapılan, en önce olan Ev’i (<i style="box-sizing: border-box;">Evvelu’l-Beyt)</i>…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Peki neden Kabe?</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Kabe’nin Müslüman bilinç ve insanlık tarihi açısından önem ve anlamı nedir?</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bunu dört maddede özetlememiz mümkündür;</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">1- Antropolojik anlamı: Kâbe insan soyunun ilk ortaya çıktığı veya göründüğü yerdir. Öyle görünüyor ki ilk çekirdek aile/aileler Kâbe’de veya civarında yeryüzünde görünmeye başlamıştır. Oradan çoğalarak yeryüzüne dağılmışlardır. Bu nedenle her yıl insanlık, hac mevsiminde, ilk çıktıkları insanlık köküne dönmeye, haccetmeye çağırılırlar.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">2- Sosyolojik anlamı: Her yıl hac mevsiminde insanlar atalarının yeryüzünde göründükleri, ilk yurtlandıkları yerlerde toplanırlar. Aralarında sonradan oluşmuş her tür statü, ırk, cinsiyet, dil ve sahte din ayrılıklarını bir kenara bırakarak beyaz kefenlere bürünürler. İlk doğal hallerine dönerler. Tam bir eşitlik içinde insanlık gösterisi yaparlar.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">3- Kozmolojik anlamı: Evrende maddî bir merkez bulunmamaktadır. Kâinat Allah’ın yed-i kudreti (kozmik gücü) ile ayakta durmaktadır. Allah’ın kozmik gücü evrenin potansiyelliğine sinmiştir. Bu anlamda Allah yerlerin ve göklerin nurudur (enerjisi, ruhu, canlılığı). Bütün evren Allah’ın sınırsız ve boyutsuz gücü etrafında dönmektedir. Kâbe etrafında dönme (<i style="box-sizing: border-box;">tavaf</i>) işte bu kozmolojik döngüye sosyolojik katılımdır. Evrenin sahibi değil mensubu olduğumuzun ilânıdır. Burada tavaf sembolizmi ile tevhidi dünya görüşünün birlik (<i style="box-sizing: border-box;">ehad</i>) ve bütünlük (<i style="box-sizing: border-box;">samed</i>) merkezli muazzam mesajı verilmektedir.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">4- Teolojik anlamı: Kâbe, Kuran’da geçtiği gibi, aynı zamanda, Allah’ın sembolik evidir (<i style="box-sizing: border-box;">beytullah</i>). İnsanlar için yapılmış en eski evdir (<i style="box-sizing: border-box;">evvelu’l-beyt, beytu’l-atik</i>). İnsanların ilk göründüğü, etrafında toplaştığı<span style="box-sizing: border-box;"> </span>yere Allah’ın evi denmesi, Allah ile insanın ontolojik buluşmasını sembolize eder. Allah’ın bütün varlığa yayılan sevgi ve merhametini (<i style="box-sizing: border-box;">rahmet</i>), kendi vicdanımızda bulup yakaladığımız an (<i style="box-sizing: border-box;">vecd/vicdan</i>) Allah ile buluşmuş oluruz. Buradan Allah ile kozmik bir yolculuk halinde olduğumuzu anlarız. İşte Kâbe bu buluşmanın sembolik olarak gerçekleştiği yerdir. Kâbe, aşağıdan yukarıya doğru (antropoloji) Âdem’in, yukarıdan aşağıya doğru (teoloji) Allah’ın evidir…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bu anlamda Kâbe üç kez yeniden ayağa dikilmiştir. <b style="box-sizing: border-box;">Âdem</b> ve <b style="box-sizing: border-box;">Havva</b> (Adem ve Havvalar; ilk insanlar) ilk kez yapmış, <b style="box-sizing: border-box;">İbrahim</b> eski temelleri üzerine yeniden inşa etmiş, <b style="box-sizing: border-box;">Muhammed</b> (s.a.v) de asıl fonksiyonuna tekrar kavuşturmuştur.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bunun için Kâbe insanlık tarihinin merkezidir.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Tevhit, adalet ve özgürlük mücadelesinin, çağlar boyu sürmüş ve sürecek basit fakat görkemli anıtı, <b style="box-sizing: border-box;">“orada öylece durarak”</b> zaman zaman yolunu şaşırmış insanlığa yol gösteren (<i style="box-sizing: border-box;">huda</i>) bir hatırlatma, anma (<i style="box-sizing: border-box;">zikra</i>) ve<span style="box-sizing: border-box;"> </span>titreyip kendine gelme yeridir.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Orası sadece, o ada ismen “Müslümanlığın” değil “insanlığın” merkezidir. Bir dine değil bütün insanlığa aittir. Kâbe’nin bulunduğu şehir (Mekke) bu nedenle bir anlamda <b style="box-sizing: border-box;">“Evrensel Barış ve Adalet Yurdu’nun”</b> (<i style="box-sizing: border-box;">Dârus-selâm</i>) kalbidir. Bu nedenle ortak bir ümmet plâtformu tarafından yönetilmesi ve buna bağlı bir barış gücü tarafından korunması gerekir…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">***</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">“İbrahim’in Kuşları”</span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"> işte böylesi bir anıtın etrafında toplanmaya çağrılıyor. Orayı<b style="box-sizing: border-box;">“kıble”</b> yaparak insanlıkta öncü ve önder bir ümmet olmaya çağrılıyor.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bugünlerde gökyüzü akın akın Ev’i doğru giden <b style="box-sizing: border-box;">“İbrahim’in kuşlarının</b>” kanat sesleriyle yankılanıyor. Bunlar, yaklaşmakta olan Allah’ın günlerinin (<i style="box-sizing: border-box;">Eyyamullah</i><b style="box-sizing: border-box;">)</b>muştularıdır aslında.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">İbrahim’in kuşlarının, bir gün, konuldukları tepelerden sökün ederek, akın akın toplanacağı günler yakındır.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Yeter ki buna sarsılmaz bir şekilde inanın, umudunuzu kaybetmeyin.<span style="box-sizing: border-box;"> </span></span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Böylesi bir büyük ülkünün; yani <i style="box-sizing: border-box;">Dâru’s-Selam</i>’ın insanlığın şafağında doğacağı günlerin yakın olduğuna dair inancım ve umudum tamdır. Çünkü Allah günleri insanlar üzerinde döndürür. O, her an bir iş ve oluştadır. Dipdiri yaşam kaynağı ve yarattıkları üzerinde titreyendir (<i style="box-sizing: border-box;">Hayyu Qayyum</i>).</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Göklerden süzülüp gelen özgür kuşlar gibi, bir gün,<span style="box-sizing: border-box;"> </span>yeryüzünden de böyle özgürce yürüyüp yekvucut olacağız.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Yeter ki alıştırın kuşları…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Millet-i İbrahim’in parça parça edilmiş, dağılmış, dağıtılmış, ürkütülmüş, korkutulmuş, zincire vurulmuş, ayrı ayrı tepelere, dağlara, ovalara, vadilere, ülkelere mahkum edilmiş kuşlarını…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Yeter ki alıştırın, uzlaştırın, yakınlaştırın,<span style="box-sizing: border-box;"> </span>ittihad ve vahdet, sevgi ve merhamet yumağı haline getirin…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">“Bir gün”</span></b><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"> çağrılınca koşup geleceklerdir…</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Hz. İbrahim’in karış karış dolaştığı Ortadoğu’da İbrahim’in ayrı ayrı tepelere konulmuş kuşlarının birisi Araplar ise diğeri Türkler, birisi Farslar ise diğeri Kıpçaklardır.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Aynı şekilde Türkiye’de birisi Türkler ise diğeri Kürtler, birisi Aleviler ise diğeri Sünnilerdir.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Bunlar parça parça edilmiş, ayrı ayrı tepelere konulmuş, birbirinden ayrı düşürülmüş<b style="box-sizing: border-box;">“İbrahim’in kuşları”</b>dır.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Ortak ülkeye (yuvaya) alıştırılıp <b style="box-sizing: border-box;">“bir gün”</b> çağrı gelince koşup geleceklerdir. Yeter ki ortak ülkede kendilerine onurlu ve eşit yer bulabilsinler.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">İşte o gün bayram<span style="box-sizing: border-box;"> </span>barışın, kardeşliğin ve eşitliğin bayramı olacaktır.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Aksi halde kuşlar ayrı ayrı tepelerde kalırsa her biri teker teker donacak, kurda kuşa yem olacak, ölecekler.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<b style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">“Bana ölüleri nasıl dirilteceğini göster?”</span></b><i style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;"> </span></i><span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">diyen İbrahim’e ve onun üzerinden bizlere kuşlarla ne anlatılıyor, anladınız mı?</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">Hepinize hayırlı bayramlar diliyorum.</span></div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
</div>
<div style="background-color: white; box-sizing: border-box; font-family: Georgia, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 20px; line-height: 26px;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: Georgia, serif;">(bkz. Hanginiz Muhammed; “<i style="box-sizing: border-box;">İbrahim’in Kuşları</i>”, İnşa, İst. 2010).</span></div>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-55128869503927574562012-08-23T15:28:00.003-07:002020-09-19T17:56:39.812-07:00İBRAHİMİN KURBANI - İHSAN ELİAÇIK<div><span class="articleBody"><br /></span></div><span class="articleBody"><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><div><b><span style="color: red;">KURBAN AYETLERİ HARİTASI</span></b></div><div><br /></div></span></div><div><span class="articleBody"><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Aşağıda Kur’an’da ‘kurban’ ile ilgili ayetlerin bir haritasını çıkardım. En çok bilinen meal (Diyanet) ile Kur’an’ın Arapçasını karşılaştırdım. Doğrular ve yanlışlar kendi araştırma ve bilgilerime göredir.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Bizim işimizin “<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">gönüller fethetmek”</span> değil; <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“zihinler açmak”</span> olduğunu hatırlatırım. Malum bu işin bedeli ağır, sabrı zor ve fakat meyvesi tatlıdır.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Bakın ortaya nasıl bir sonuç çıktı.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">***</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"> </span></div><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">YANLIŞ:</span> “<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">O hâlde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes</span>.” (Kevser; 5)</span></p><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><br style="box-sizing: border-box;" /></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">DOĞRU:</span> “<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">O halde Rabbine yönel/destek iste ve güçlüklere göğüs ger</span>/<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">diren”</span> (Kevser;5).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><br style="box-sizing: border-box;" /></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">Tefsiri</span>: Sana “Böyle giderse her şeyden mahrum kalacak. Kendi kendini mahvediyor. Kendine yazık ediyor. Putları tanımamakla, Kureyş geleneklerine ve kurulu düzenine karşı çıkmakla toplumda bir yere gelemeyecek, sönüp gidecek.” diyorlar. Oysa yakında görecekler kimin sönüp gideceğini/ebter olacağını. Bunun için sen Allah’a yönel/destek iste (<em style="box-sizing: border-box;">salât et</em>) ve saldırılara göğsünü siper et/diren (<em style="box-sizing: border-box;">nahr yap</em>). O zaman göreceksin sönüp gitmek bir yana, destek ve nimet (<em style="box-sizing: border-box;">kevser</em>) asıl sana yağacak…</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Görüldüğü gibi ayet namaz kılmak ve kurban kesmekle ilgili değil.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">***</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">YANLIŞ:</span> <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Biz,</span> (İbrahim’e) <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">büyük bir kurbanl</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ık vererek onu</span> (İsmail’i) <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">kurtard</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ık.”</span> (Saffat; 107)</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><br style="box-sizing: border-box;" /></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">DOĞRU:</span> “<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">Biz onu büyük bir kazaya uğramaktan kurtardık</span>” (Saffat; 107).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;"><br style="box-sizing: border-box;" /></em></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;">Tefsiri</em>:</span> Hz. İbrahim bir rüyasında oğlunu boğazlıyor görmüştü. Durumu oğluna açınca o da ‘sana söyleneni yap’ dedi. Oğlunu kendi çağında çokça yapılanlar gibi ‘kurban’ etmek istedi fakat Allah ona seslenerek onu bu işten vazgeçirdi. Böylece kendisi büyük bir kaza yapmaktan, oğlu da büyük bir kazaya uğramaktan kurtarıldı. Veya ona büyük baş bir kurbanlık fidyesi verilerek kurtarıldı. Böylece insanlık tarihinde çok büyük bir adım atılmış oldu. İnsan kurbanları çağı kapandı.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Ayette geçen “<em style="box-sizing: border-box;">zibh</em>” kelimesi Arapça’da kaze zede, kazaya uğramak (<em style="box-sizing: border-box;">zebîha</em>) anlamına da geliyor. Böyle bir tefsir de mümkündür. Bu durumda <em style="box-sizing: border-box;">fidye</em> kelimesi de kurtarmalık bedeli manasına geliyor. Burada fidye, İbrahim’in oğlunun canı oluyor.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">***</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">YANLIŞ:</span> <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın kendilerine rızık olarak verdiği </span>(kurbanlık)<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"> hayvanlar üzerine belli günlerde </span>(onları kurban ederken)<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"> Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”</span> (Hac: 28)</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><br style="box-sizing: border-box;" /></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">DOĞRU:</span> “<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım yararlara tanık olsunlar ve Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın ismini ansınlar. Onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”</span> (Hacc; 28)</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;"><br style="box-sizing: border-box;" /></em></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;">Tefsiri</em>:</span> Eski çağlarda tapınak kamu alanı demekti. Tâ Sümerlerde bile vardır. İnsanlar ihtiyaç fazlası ne varsa (hayvan, buğday, un, elbise, altın, gümüş) tapınağa getirirdi. Hayvanların üzerine <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Tanrı malı”</span> diye isim yazılırdı. Mesela un torbası ise onun da üzerine bu isim yazılırdı ve o artık kamu malı olurdu. Hatta matematikteki rakamlar tapınağa getirilen ve kamu malı (tanrı malı) olduğu seçilsin diye hayvanların ve torbaların üzerine atılan çizik ve çeltiklerden doğmuştu.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">İşte bunlar kamuya (Tanrı’ya) adanmış mallardı. Orada ihtiyaç sahiplerine dağıtmak için toplanmaktaydı. Oraya gelen ihtiyaç sahiplerine (yoksullar, garibanlar, kimsesizlere) eşit bir şekilde dağıtılırdı. Bu arada uzaktan gelenler olduğu için onlara ikram maksadıyla bazıları da kesilirdi. “Yiyin” denmesi de bundandır.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Görülüyor ki Kur’an eski çağlardan beri gelen ve tapınağı <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“kamu alanı”</span> olarak gören anlayışı sürdürmekte ve Kabe civarını bir toplanma, kaynaşma, yakınlaşma ve paylaşma merkezi olarak değerlendirmektir.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Yukarıdaki ilk meallendirmede parantez içinde yazılan ‘kurbanlık’, ‘onları kurban ederken’ ifadeleri Kur’an’ın Arapça orijinalinde yok.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">***</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">YANLIŞ:</span> “<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">Bu böyle. Her kim de Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın nişanelerini </span>(kurbanlıklarını)<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"> yüceltirse, şüphesiz ki bu kalplerin takvasından </span>(Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">dır</span>. “ (Hac; 32)</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><br style="box-sizing: border-box;" /></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">DOĞRU: “Bu böyledir. Her kim Allah’ın sembollerine saygı gösterirse, kalbinde sakınma duygusu/Allah bilinci var demektir.”</span> (Hac; 32).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;"><br style="box-sizing: border-box;" /></em></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;">Tefsiri</em>:</span> Burada da ilk meallendirmede geçen parantez içindeki ‘kurbanlıklarını’ ifadesi orijinal Arapça metinde yine yok. “Allah’ın şiarları” kavramı kurbanlıklar diye yorumlanarak metne dahil edilmiş. Oysa “şiar”ın ne olduğu tefsirde açıklanmalıydı. Biz açıklamışız: Şiar Sözlükte “fark etmek, hissetmek, duyumsamak” demektir. Fark etmek, hissetmek, duymak (<em style="box-sizing: border-box;">şu’ûr</em>), duyuru (<em style="box-sizing: border-box;">iş’âr</em>), bilinç altı (<em style="box-sizing: border-box;">tahte’ş-şuûr</em>), slogan, amblem, sembol, simge (<em style="box-sizing: border-box;">şi’âr</em>), şiarlar, semboller, simgeler (<em style="box-sizing: border-box;">şeâir</em>), mani, halk ezgisi (<em style="box-sizing: border-box;">şi’run şa’biyyu</em>), saç, kıl, tüy (<em style="box-sizing: border-box;">ş’ar</em>), duygu, şuur, bilinç, sansasyon (<em style="box-sizing: border-box;">şuûr</em>), duygu, his (<em style="box-sizing: border-box;">meş’ar</em>), şiir okumak (<em style="box-sizing: border-box;">şi’ran</em>) kelimeleri bu köktendir… Demek ki şiarlar, şuûrun (bilincin) yansımalarıdır. Bunlar bir yapıya, binaya, yeryüzüne dikilmiş bir anıta nispet edilince bir şuurun, bir bilincin, bir fark ediş, hissediş ve duyuşun sembollerine dönüşürler. Bu anlamda örneğin Kâbe, Allah’ın bir şiarı, sembolüdür. İman edenlerin kalbinde bu yapının çok farklı bir anlamı ve önemi vardır. Aynı şekilde Safa, Merve, Say, Tavaf, Meş’ari Haram, Mina, Müzdelife vs. bütün bunlar Allah’ın şiarlarıdır ve sembolik derin anlamları vardır. Her kim bunlara gereken saygıyı gösterir, bunların mana ve önemini kavrarsa kalbinde bir bilinç, bir şuur, bir duygu ve hissiyat taşıyor demektir. İşin şuurunda, bilincinde demektir. Başkaları için bunlar sıradan binalar, taşlar ve hareketler olarak görünebilir. Ama iman edenlerin kalplerinin derinliklerinde bir şuurun veya bilincin ifadesi olarak yaşarlar. Ayette kastedilen de budur.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">***</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">YANLIŞ:</span> <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Sizin için onlarda belli bir zamana kadar birtakım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’dir.”</span> (Hacc; 33)</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><br style="box-sizing: border-box;" /></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">DOĞRU: “Sizin için onlarda belli bir süreye kadar faydalar vardır. Dahası onlar yeryüzünün en eski anıtının anlamını açıklarlar.”</span> (Hacc; 33).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;"><br style="box-sizing: border-box;" /></em></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;">Tefsiri</em>:</span> Görüldüğü gibi bu seferde ayette geçen <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“mahill”</span> ifadesi “kurbanlık” olarak çevirilmiş. Parantez içinde kurbanlık kelimesini sokuşturmak yetmiyormuş gibi “şiar”, “mahill”, ileride gelecek “nüsuk”, “hedy”, “behimetu’l-en’am” hepsi de dümdüz edilerek “kurbanlık” olmuş (!).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Bu ayette geçen “mahill” sözlükte “çözmek, açmak, indirmek” kökünden gelir. Ayette harfi harfine; “Sonra onun ‘mahilli’ ‘Beyt-i Atik’edir.” şeklinde geçmektedir. Çözmek, açmak, analiz etmek, tahlil etmek (<em style="box-sizing: border-box;">tahlîl</em>), yer tutmak, bir yere indirme yapmak, bir yeri istila etmek, işgal etmek (<em style="box-sizing: border-box;">ihtilâl</em>), meşru saymak, kendisine helal etmesini istemek (<em style="box-sizing: border-box;">istihlâl</em>), çöküntü, çözülme, dejenerasyon (<em style="box-sizing: border-box;">inhilâl</em>), formül, çözüm, çare (<em style="box-sizing: border-box;">hall</em>), çözülmüş, serbest kılınmış, meşru (<em style="box-sizing: border-box;">helâl</em>) işgal edilmiş, işgal altında (<em style="box-sizing: border-box;">muhtell</em>), yer, mekan (<em style="box-sizing: border-box;">muhill</em>), semt, bölge (<em style="box-sizing: border-box;">mahalle</em>), bölgesel, yöresel (<em style="box-sizing: border-box;">mahallî</em>) kelimeleri bu köktendir… Yukarıdaki ayette <em style="box-sizing: border-box;">şeâirillah</em> (Allah’ın şiarları) denmesi haccın tüm imge, simge ve sembolleri manasında kullanıldığını göstermektedir. Nitekim bazı müfessirler bu manada yorumlamışlardır (Razi). Bu durumda ayette geçen <em style="box-sizing: border-box;">mahill</em> kelimesi “Kurban kesme yeri” değil, “Açıklama, açıklığa kavuşturma yeri” anlamına gelir. Bu durumda mana; “İman edenlerin kalplerinde apayrı bir anlam ve önemi olan Allah’ın şiarları yani Kabe, Tavaf, Arafat, Safa, Merve, Müzdelife vb. haccın sembolik eylem ve nüsukları (ritüelleri), yeryüzündeki en eski beytin (<em style="box-sizing: border-box;">beyt-i atik</em>) ne anlama geldiğini, mana ve önemini açıklar” şeklinde olur.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">***</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">YANLIŞ:</span> <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Her ümmet için, Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!” (Hacc: 34)</span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><br style="box-sizing: border-box;" /></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">DOĞRU:</span> <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Biz her ümmet için imge/simge/ritüel belirledik</span> (mensek). <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">Ki rızık olarak verdiğimiz hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar.</span> <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">Hepinizin ilahı bir tek ilahtır. O’na teslimiyet gösterin. Kalbi temiz olanları müjdele”</span> (Hacc: 34).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;"><br style="box-sizing: border-box;" /></em></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;">Tefsiri</em>:</span> Görüldüğü gibi bu ayette de “<em style="box-sizing: border-box;">mensek</em>” kelimesi ‘kurban kesmek’ olmuş. Halbuki mensek<em style="box-sizing: border-box;">nusuk</em> kökünden gelir ve <em style="box-sizing: border-box;">menâsik</em> olarak tüm hacc ritüel ve sembollerini ifade eder. Şu ayet daha açıklayıcıdır: <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">Biz her ümmet için sembolik hareketlerden oluşan ritüeller belirledik.”</span>(<em style="box-sizing: border-box;">menseken hum nâsikuhu</em>). Buna diğer bazı mealler “ibadet tarzı”, “ibadet yolu” da demiş ki nispeten doğrudur. Bu durumda “Her ümmet için” diyerek genellendiği için sadece hacc menâsiki (tavaf, sa’y, arafatta vakfe, Safa, Merve, müzdelife) değil; dinin içindeki tüm tekrarlanan imgeleri/simgeleri/sembolik hareketleri kapsar: Kıyam, ruku, secde, oruç vb.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Rızık olarak verilen “hayvanların üzerine Allah’ın ismini anmak” ise yukarıda geçtiği gibidir. Bu tabir haccda geçtiğinde infak edilmek üzerine kamu alanına (Kabe’ye) getirilen canlı hayvanlar manasında, diğer yerlerde ise “Allah’ın etinin yenmesine izin verdiği hayvanlar” demek oluyor.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Kabe’ye ihtiyacı olanların alması için getirilen hayvanlar üzerlerine Allah’ın ismi anılmakla (yazılmakla, mühür vurulmakla) “Allah’ın malı” (kamu/herkese ait) oluyorlar ve illa kesilmeleri de gerekmiyor. Canlı canlı da infak edilebiliyor. Ve hatta bunun illa hayvan olması da gerekmiyor. Tarım ve hayvancılık toplumu; bir yoksul bir deveye sahip olmakla, iki çift öküz almakla icabında yoksulluktan bile kurtulabiliyor.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">***</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">YANLIŞ:</span> <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken </span>(kurban edeceğinizde)<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">üzerlerine Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.”</span> (Hacc: 36)</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><br style="box-sizing: border-box;" /></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">DOĞRU:</span> <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Cüsseli hayvanları da sizin için Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın şiarlarından kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf halinde yan yana dizildiklerinde üzerlerine Allah</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">’</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ın adını anın. Nihayet onlardan yiyin, istemeyen yoksulu da istemek zorunda kalan yoksulu da doyurun. Böylece onları sizin hizmetinize verdik. Umulur ki şükredesiniz.”</span> (Hacc: 36).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;"><br style="box-sizing: border-box;" /></em></span></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"><em style="box-sizing: border-box;">Tefsiri</em>:</span> Bu ayetler Kabe etrafında müşrikler tarafından kurulan, cüsseli (büyükbaş) hayvan, deve, koyun ve her tür ekin ürünlerinin <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“iç edilmesi”</span> üzerine kurulu düzene karşı söyleniyor. Çünkü onlar Kabe’ye getirilen hediye (<em style="box-sizing: border-box;">hedy</em>) hayvanlarına ve ekin ürünlerine el koyuyor, yoksullara gitmesine engel oluyor ve ihtiyaç sahipleri arasında eşitçe dağıtılmasına yasaklar getiriyorlardı. Kur’an’daki tabirle <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“yerli yabancı herkesin eşit hakka sahip olduğu”</span> Mescid-i haramdan insanları alıkoyuyorlardı. (Hacc: 25).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">En’am suresinde bu menfaat çarkının nasıl döndüğü uzun uzun anlatılır. Mesela bir yerde şöyle denir:</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Tutup Allah’ın yarattığı ekin ve hayvanlardan</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"> </span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"> ona bir pay ayırdılar ve kendi akıllarınca “Bu Allah için, bu da ortaklarımız için” dediler. Ortakların payı Allah’ın payına geçmez, ama Allah payı ortaklarına geçer; ne berbat bir iş bu!”</span> (En’am; 136)</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Görüldüğü gibi <em style="box-sizing: border-box;">en’am</em> “nimet olarak gelen sığırlar” manasında kullanılıyor. Çünkü rivayete göre cahiliye Arapları ekin ve sığırlardan el koydukları ürünleri putlar ve Allah arasında bölüştürürlerdi. “Şu Allah’ın payı şu da tanrılarımızın payı” derlerdi. Allah için ayırdıkları payı başkaları için harcarlar, putları için ayırdıkları payı zimmetlerine geçirirlerdi. Putların payından Allah’ın payına bir şey geçerse hemen geri alırlar, Allah’ın payından putlarının payına geçen bir şey olursa, sonuçta bu kendi ceplerine gireceğinden hiç ses etmezler “Allah zengindir putlar fakir, O’ndan bunlara bir şey geçmesinden bir şey olmaz” derlerdi (İbn Abbas). Demek ki cüsseli hayvanlar<em style="box-sizing: border-box;"> (el-budne)</em> Kâbe etrafındaki ni’met (<em style="box-sizing: border-box;">en’am</em>) istismarına dayalı bu “hayvan döngüsünü” ifade ediyor.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">En’am suresi 135-140 arasında bu döngünün nasıl işlediğini okuyabilirsiniz. Burada esas amaç kurban kesmek değildir. Kabe’ye getirilen hayvanların <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“çete”</span> tarafından iç edilmesi ve aralarında üleşilmesine karşı onların kamunun/yoksulların hakkı olduğunun vurgulanmasıdır. Bu arada kesilenler varsa -ki bu örfen müstahaptı- onların da sadece etlerinden yenilebileceği (kendine ayırıp biriktirmek yok) gerisinin yine yoksullara dağıtılması gerektiğinin ısrarla vurgulanmasıdır.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Tabi bütün bunlar hacca gidenler için geçerli. Oradaki durum anlatılıyor. Hacca gitmeyenlerin kurban keseceğine dair Kur’an’da en küçük bir ima bile yok.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Kur’an’da sadece mazereti sebebiyle hacca gitmeye niyetlenip de gidemeyenlerin Kabe’ye bir hedy (adanmış hayvan) göndermesi istenir. (Bakara 196). Çünkü ihtiyaçtan fazla olanın oraya gönderilmesi ve orada ihtiyaç sahiplerinin eline ulaşması istenmektedir. Gönderilecek hayvanın illa kurban olarak kesilmesi gerekmiyor. <em style="box-sizing: border-box;">Hedy</em> hediye kökünden gelir ve canlı bir hayvanın veya bedelinin yoksula bağışlanması manasına gelir. Kabe’ye getirilen <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“kurbanlık hayvan”</span> demek,<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“adanmış hayvan”</span> demektir; Allah’a, Kabe’ye, yani kamuya, ihtiyaç sahiplerine adanmış, onlara verilmek üzere getirilmiş canlı hayvan, ekin ürünü vs. demektir. Bu dahi <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“hacca niyetlenip de gidemeyenler”</span> için geçerlidir.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Sonra yukarıdaki ayetin devamında şöyle denilir:<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;"> “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. Güzel ahlak sahiplerini müjdele.”</span> (Hacc; 37)<p style="box-sizing: border-box; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px;"></p><p style="box-sizing: border-box; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px;">“Asla” denilerek ulaşmayacağı söylenen et ve kan zaten Araplarca da kesilmekte olan kurbanlardı. Klasik zihin burada kurban kesen kişinin, kurbana bıçağı çalarken içinde taşıdığı takva duygusunun kastedildiği şeklinde anlıyor. Burada kurbana teşvik değil; sakındırma, yapmayın bunu artık, bir anlamı yok vurgusu var.</p><p style="box-sizing: border-box; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px;">Ayetin sonundaki cümleden de anlaşılacağı gibi aslolan hayatın içinde güzel ahlak sahibi (muhsinin) olmaktır. Allah sizin kurbanlarına bakmaz, ete, kana, deriye, bağırsağa bakmaz. Bunlar için günahlarınızı affedecek de değildir. İçinizde Allah bilincinden kaynaklanan sakınma duygusu (takva) ile yaşayıp yaşamadığınıza ve ahlakınıza bakar. Açıkça diyor işte: “Asla ulaşmaz” Şu halde neden kesip duruyorsunuz, ulaşmayacak işte. Duymayacak o hayvanların sesini, kan kırmızısı boğazın görüntüsünü, duymayacak!</p></span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">***</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Üç yerde daha kurban ile ilgili ayet var. Onları da aktarıp bitiriyorum;</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><em style="box-sizing: border-box;">Bakara</em> suresinde İsrailoğullarına <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“inek kesmeleri”</span> istenir. Bundan maksat Mısır Firavun İmparatorluğu’nun sembolü İnek/Boğa (Bakara) dır. Onunla ilişkinizi tümüyle kesin denmek istenir. (Bakara 67).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><em style="box-sizing: border-box;">Maide</em> suresinde Adem’in iki oğlu kıssası (Kabil-Habil) anlatılır. Kabil haksız yere toprağa çit çevirip özel mülkiyetine geçirir. Onu başkasından saklar. Ondan gelen ürünü Allah kabul etmez. Ama Habil Allah’ın mülkü olarak olarak gördüğü ve kendi emeği ile ekip biçtiği topraktan ürün getirir. Onunki kabul edilir. Buradan Allah’ın mülkünü sahiplenmeyin, kendi emeğinizle geçinin, başkasının (kamunun) hakkını gasbetmeyin, kul hakkı yemekten sakının, Allah sakınanlarınkini (<em style="box-sizing: border-box;">muttaki</em>) kabul eder mesajı verilir. (Maide; 27)</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;"><em style="box-sizing: border-box;">Al-i İmran</em> suresinde Yahudilerin, Hz. Peygamber’i <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Kurbanı inkar etmekle”</span> suçladıkları anlatılır.<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Allah bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamızı emretti”</span>(Ali-İmran; 183) demektedirler. Onlara göre peygamber kendi bildikleri ve anladıkları tarzda ateşte yanarak kesilen bir kurban (yakmalık sunu) getirmelidir. Muhammed bunu getirmediğine göre kurbanı inkar ediyor demektir. Üstelik bunu onlara Allah böyle söylemiştir. Yakmalık sunu kurbanı apaçık Allah’ın emridir!</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Kur’an onlara şöyle cevap verir: “<span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">De ki: </span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“Benden önce size nice peygamberler, aç</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">ık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?</span><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">” </span>(Ali-İmran; 183).</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Cevap çok manidardır.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">***</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">İşte Kur’an’da <span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">“kurban”</span> ile ilgili geçen ayetler bunlardır.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Acaba Kur’an’ın ‘kurban haritası’ görünen uygulamalara uyuyor mu?</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Ölçün biçin, düşünün.</span></div><div style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #1e1e1e; font-family: Roboto; font-size: 16px;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: medium;">Benden gözler önüne sermesi…</span></div></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody" style="color: red;"><b>ELİAÇIK </b></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div>Bundan dört bin yıl önce, yani Hz. İbrahim’in yaşadığı çağda “Tanrı’ya” insan kurban etme adetleri vardı. Mezopotamya’nın pagan milletleri tanrıya insan kurbanı sunarlardı. <br />
<br />
Fotoğraf şu: Yerde bir adam, gözleri bağlı çocuğunu yatırarak boynuna bıçağı dayamış beklerken, gökten kanatlı melek kınalı bir koç getiriyor…<br />
<br />
Çocukluğumuzdan beri zihnimize kazınan bu fotoğrafın, benim gibi, size de tuhaf duygular yaşattığından eminim.<br />
<br />
Hani o bayram sabahı kurban kesilirken etrafta dolanan biz “İsmail” yaşındaki devrin çocukları arasında…<br />
<br />
Hele de bıçağını bileyleyerek “Senden de iyi koç olurdu, dua et Allah İsmail yerine koyunu indirdi” diye takılan “mahalle kasabının” takılmaları arasında…<br />
<br />
O çocuk zihnimde Allah’a karşı şükran hissinin ilk uyandığı yerlerden birisidir bu sahne; “Allahım iyi ki koç indirdin, yoksa…”<br />
<br />
Aslında bu milyonlarca çocuğun hissiyatıdır.<br />
<br />
Öyle ya her çocuk İsmail değil ki “Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, beni sabredenlerden bulacaksın” desin. Çocukluk işte; ürküyor, korkuyor insan…<br />
<br />
Ama bu olaya kadar, eski çağların tapınakları önünde Tanrı’ya kurban sunmak için boğazlanan milyonlarca çocuğun bu şansı bile olmadı…<br />
<br />
Buna yazının sonunda döneceğiz ama önce bu olay Kur’an’da nasıl ele alınıyor bir bakalım;<br />
<br />
“Bir gün “Rabbim, bana iyilik, güzellik, doğruluk timsali olacak bir çocuk ihsan eyle” diye dua etti. Biz de ona halim selim bir oğul müjdeledik.<br />
<br />
Oğlu yanında koşma çağına gelince “Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Bilmem ne dersin?” dedi. Çocuk da “Babacığım sana ne emrediliyorsa yap. Beni Allah’ın izni ile sabredenlerden bulacaksın” dedi.<br />
<br />
Her ikisi de teslimiyet gösterip onu alnı üzerine yatırınca “Ey İbrahim!” diye seslendik “Rüyaya gerçekten sadakat gösterdin. İşte Biz güzel ahlâk sahiplerine böyle karşılık veririz. Bu gerçekten çok zor bir durumdu” dedik.<br />
<br />
Ona bunun yerine büyük bir kurbanlık verdik.<br />
<br />
Çağlar boyu anılmasını sağladık.<br />
<br />
Selâm olsun İbrahim’e!” (Saffat; 37/100-109)<br />
<br />
Kur’an’da “İbrahim’in kurbanı” olayının geçtiği yer burasıdır ve görüldüğü gibi olay bu şekilde anlatılmaktadır.<br />
<br />
Pasajın sonunda “Ve onu sonrakilere bıraktık” (ve tereknâ aleyhi fi’l-âhirîn) dendiğine göre, Yani: “Bu olayın çağlar boyu anılmasını sağladık, onun için Kur’an’da yer ver verdik. Çünkü gelecek nesiller bundan mesaj çıkarsın istiyoruz.” demeye getirildiğine göre, biz sonraki kuşaklar için bir şeyler anlatmaya çalışılıyor.<br />
<br />
Peki, nedir anlatılmak istenen?<br />
<br />
Burada üç tür tefsir mümkün görünüyor:<br />
<br />
1- Allah, Hz. İbrahim’i sınamak için oğlu İsmail’i kurban etmesini emretti. O da bu emri yerine getirmek için harekete geçti. Allah, İbrahim’in imtihanı başarıyla geçtiğini görünce tam kesecekken bir koç indirdi… Burada, bize, İbrahim gibi Allah’a kendi öz oğlunu kurban edecek kadar ve İsmail gibi de Allah’a kendi canını kurban verecek kadar teslimiyet göstermemiz gerektiği mesajı verilmektir…<br />
<br />
2- Hz. İbrahim, uyurken bir rüya gördü. Rüyasında oğlunu kurban ediyordu. Bunu oğlu İsmail’e açtı, İsmail de rüyayı Allah’ın emri böyle diyerek teslimiyet gösterip yerine getirmesini istedi. Rüya tam yerine getirilecekken Allah olaya müdahale etti ve mani oldu. Onun yerine bir koyun kurban etmesini istedi, İbrahim de bir koyun satın alarak onu kurban etti… Burada, bize, üç mesaj; eski çağlardan beri Tanrılara sunulan çocuk kurbanlarının yanlış bir uygulama olduğu, her rüyanın vahiy olmadığı ve Allah’a safi “aşk” ile değil; aşka bir damla akıl, akla da bir damla aşk katarak inanmak gerektiği İbrahim’in rüyası vesile kılınarak verilmek istenmektedir…<br />
<br />
3- İbrahim’in ayette geçen uyurken gördüğü rüya (erâ fi’l-menâm) tıpkı Yusuf’un veya kralın gördüğü rüya gibidir. Yusuf’un gördüğü rüyayı Yakup’un yada kralın gördüğü rüyayı Yusuf’un yorumlaması gibi İbrahim’in rüyasının da yorumlanması gerekir. Zira rüyalar aynen görüldüğü gibi yapılsın diye anlatılmaz, rüyalar yorumlanır… Burada, bize, rüyaların nasıl yorumlanacağına dair mesaj verilmektedir.<br />
<br />
Bu tefsirleri değerlendirirsek;<br />
<br />
Birinci tefsirde Allah, Hz. İbrahim’e oğlunu kurban etmesini emretmektedir. Allah insanlara böyle bir şeyi emreder mi? Bu, güç yetirilemeyenin emredilmeyeceği (teklif-i ma la yutak) ve ancak insanların faydasına olan şeyin emredileceği (aslah) ilkesine aykırıdır. Bu ilkeleri bizzat Kur’an’ın kendisinden çıkarıyoruz: “Kaldıramayacağımız şeyle bizi mükellef tutma” (Bakara; 2/286) veya “Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez” (Bakara; 2/185) gibi…Buradan “Allah’ın çocuk kurbanı diye bir emri yoktur, böyle bir emir verilmemiştir” sonucuna varıyoruz. Demek ki olay İbrahim’in uyurken gördüğü bir rüyaydı…<br />
<br />
Hemen ikince tefsire geçiyoruz: Peki bir peygamber böyle bir rüya görebilir mi? Evet görebilir. Adı üzerinde uykuda görülen rüya…Rüyalara gem vurulabilir mi? Peygamber de bir insandır ve Allah’a duyduğu aşırı sevgi (aşk) halinden veya devrin yaygın uygulamasından kalan iz ve etki ile böyle bir rüya görebilir. Ve bu rüyayı uygulamaya geçirmek için harekete geçmiş olabilir. Önemli olan Allah’ın buna müdahale edip izin vermemiş olmasıdır. Şeriat, rüyadan veya rüyayı hayata geçirmeye çalışmış olmaktan değil; rüyanın sonucunun ne olduğundan çıkar. Sonuca kadar olan ise İbrahim’in kendi iç dünyasında olup bitmektedir. Biz sonuca bakarız.<br />
<br />
Üçüncü tefsire gelince, burada tıpkı Yusuf’un rüyası gibi bir durum varsa, rüya yorumsuz kalmış oluyor. Yusuf’un rüyasını Yakup, kralın rüyasını da Yusuf yorumlamışken, İbrahim’in rüyasını kimin yorumladığını bulamıyoruz. Eğer bu bize bırakılıyorsa bundan maksat nedir? Çünkü herkes rüyayı kendine göre yorumlayabilir ve farklı sonuçlara varılabilir. Biz sonraki nesiller için rüyadan bir mesaj çıkarmamız isteniyorsa, bunun bizzat Yakup veya Yusuf örneğinde olduğu gibi yorumlanmış haliyle bize gelmesi gerekirdi. Aksi halde Hz. İbrahim’in gördüğü rüyayı tıpkı Hz. Yusuf gibi yorumlaması gerekiyorken gördüğü şekliyle uygulamaya geçirmeye çalışmış oluyor ki oluyor ki zaten ikinci tefsirde söylenen de bu. Yani Hz. İbrahim gördüğü rüyayı yorumlanması gereken bir şey olarak anlamamıştır. Önce Allah’ın emri sanmış, Allah’ın böyle bir emri olmadığını da yerine koç kurban etmesi istenince anlamıştır. Bizi ilgilendiren de olayın sonucudur. Sonuca gelene kadar ki haller İbrahim’in iç dünyasında olup bitmektedir…<br />
<br />
***<br />
<br />
Görülüyor ki ikinci tefsir bağlama uygun düşmekte ve günümüze yönelik mesajlar da buradan çıkabilmektedir.<br />
<br />
Şu halde ikinci tefsiri biraz daha açalım;<br />
<br />
Bundan dört bin yıl önce, yani Hz. İbrahim’in yaşadığı çağda “Tanrı’ya” insan kurban etme adetleri vardı. Mezopotamya’nın pagan milletleri tanrıya insan kurbanı sunarlardı. Genellikle genç kız ve oğlanlardan oluşan bu kurbanlar tapınağın önünde kurbanın boynunu kesmek suretiyle olurdu. Hindu geleneğinde ise et yemek günah kabul edilirdi. Onlara göre değil insan herhangi bir canlıyı öldürmek veya kesmek bile doğru değildi. Hz. İbrahim’in zihin dünyasının tabiî olarak hayli yaygın olan bu insan kurban etme olayının izlerini taşıdığı anlaşılıyor.<br />
<br />
Bu doğrultuda Allah’a olan sevgisinden dolayı, eğer oğlu olursa onu Allah’a adayacağına dair “rüyasında” oğlunu kurban ettiğini gördü. Bunu oğlu İsmail’e söyleyerek rüyasını gerçekleştirmek istedi. Buna benzer bir durum yine çağının yaygın inançlarından olan güneşe, aya, yıldızlara tapma olayını kendi kendine sorguladığı, tartıştığı diyalogda da görülebilir. İbrahim “Acaba tanrı bu güneş mi” diye sorabilmektedir. “Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster, inanıyorum, ama tatmin olmak istiyorum” diyebilmektedir. Keza Hz. Muhammed’in iman nedir kitap nedir bilmediği yıllarda, Kâbe’deki tanrılara kurban edilen etlerden yemekten Zeyd bin Amr adındaki Hanif’in uyarısıyla vazgeçtiği malûmdur (İbn Habib; Muhabber, İbn Hişam; Siret).<br />
<br />
Yani bir peygamberin böyle rüyalar görmesi normaldir, o da bir insandır demek istiyorum. Kaldı ki insan rüyasından sorumlu değildir çünkü elinde değildir. İşte tam bu sırada insanlığa kurban konusunda bir mesaj vermek isteyen Allah, İbrahim’in rüyasını “vesile” kılarak evrensel mesajlar verdi. Zira bu konuda bir mesaj vermenin tam zamanıydı; Tanrı için insanlar kurban edilmemeli, öte yandan hiç bir hayvanın etinin yenmemesi anlayışının da düzeltilmesi gerekiyordu…<br />
<br />
Şunu demek istedi: “Tamam, kurban keserek Allah’a olan sevginizi göstermeye çalışıyorsunuz. Bunun yanlış olduğunu defalarca söylememe rağmen hala bu işe davam ediyorsunuz. (Çünkü İbrahim’den önceki peygamberler yoluyla insan kesmek, leş, kan, domuz, ölmüş hayvan eti yemek Nuh kanunları olarak tarihe geçen yedi ilke de yasaklanmıştı ve İbrahim’in de Nuh’un yolunda yürümesi gerekiyordu) Bakın Allah tekrar söylüyor: Bu işten vazgeçin. Önce İbrahim’den başlayalım, gördüğü rüyayı uygulamaya geçirmesini yasaklıyoruz. Kurban kesecekseniz Allah’ın yarattığı koyunlar, sığırlar ne güne duruyor? Hindular gibi onları dahi kesip etini yemekten çekinmeniz gerekmez. Üstelik kestiğiniz eti tapınakların önünde bırakmanıza da gerek de yok. Bunların eti ve kanı Allah’a ulaşacak değildir. Kestiğiniz hayvanların etini fakir fukaraya dağıtın…”<br />
<br />
İşte böylece İbrahim’in rüyası vesilesiyle insanlığın bu konudaki muhayyilesi ilerletilmiş oluyor. Bir anlamda İbrahim’in rüyasının “şeriat” yani hukuk haline gelmesine mani olunuyor.<br />
<br />
Çünkü her rüya vahiy değildir. İbrahim rüya gördü diye Allah’ın ona bunu vahyettiği anlamı çıkmaz. Bazen Allah böylesi rüyaları ve kişisel tecrübeleri vesile kılarak insanlığa evrensel mesajlarını verir. Hz. Muhammed’de de böyle şeyler olmuştur. Bunları vahyin bir olaya binaen, onu vesile kılarak insanlığa evrensel mesaj vermesinin yolları olarak görmek icap eder…<br />
<br />
Keza bu olayla aşk ve akıl arasındaki kopmaz ilişkiye dair de mesaj veriliyor. Adeta denmek isteniyor ki: Bana içinde akıl olmayan aşkla veya içinde aşk olmayan akılla gelmeyin. Bunları meczederek gelin. İlahî olan da dahil sakın aşk gözünüzü kör etmesin. Akıl ile onu denetleyin, yoksa hayatta perişan olursunuz. Akıl da sizi kuru bir mekanizmaya dönüştürmesin. Kurbanın eti ve derisi Allah’a ulaşmaz, içinizdeki aşk ve akıl ile meczedilmiş imandır Allah’a ulaşacak olan. Allah’a iman ise içinde duygu ve düşüncenin, akıl ve aşkın birlikte olduğu, kıvama erip dengesini bulduğu haldir…<br />
<br />
İşte budur teslimiyetin özü…<br />
<br />
Bize bu ölümsüz dersi bırakan İbrahim’e selam olsun!<br />
<br />
Mesajı çağlar boyu yankılansın dursun.<br />
<br />
İkbal’i dinleyin, “İbrahim’in kurbanından” o mesajı nasıl çağa taşıyor;<br />
<br />
Batıda hayatın mahareti akıldır.<br />
<br />
Doğuda ise kainatın sırrı aşktır.<br />
<br />
Akıl ile aşk elele verirse yepyeni bir alem vucuda gelebilir.<br />
<br />
Ey Müslüman!<br />
<br />
Akıl ile aşkı meczedip yepyeni bir alem kurmak için<br />
<br />
Ayağa kalk!</span><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><b style="font-family: Lato, sans-serif; font-size: 14px; font-variant-ligatures: no-common-ligatures;"><span style="color: red;">İlahiyatçı İhsan Eliaçık hoca, dinler tarihinin ilk ritüeli kurbanla ilgili yine çarpıcı bir izaha imza attı</span></b></span></div><div><span class="articleBody"><br /></span></div><div><span class="articleBody"><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;"><span style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">İlkçağlardan beri var olan Tanrı’ya kurban sunma ritüeli, hoşgörü dini olarak tanımlanan İslam dini için fazla gelenekselci değil mi?</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;">Kurban, dinler tarihinde ilk ortaya çıkan ritüel. Yani namazdan, oruçtan, bir mabedi ziyaretten de önce kurban ortaya çıkmış. Dinler tarihinde dinler nasıl ortaya çıktı diye tartışmalar var. Hatta Allah fikrinden önce kurban fikri ortaya çıkmış. İnsanların ne olduğunu bilmedikleri şeyler var, onlardan korkuyorlar önce. Rüzgârdan korkuyorlar, depremden, yıldırımdan korkuyorlar. Hani, daha zihninde Allah fikri doğmamış ama onları memnun etmek için kurban kesiyor. Kurban da sadece hayvanlardan olmuyor, kendi çocuklarını da kurban ediyorlar. Organlarını kurban ediyor, kolunu kesiyor… Dolayısıyla dinler tarihindeki inanç, ritüel din namına kurbandır; Allah fikrinden de öncedir.</p><p class="fi-incontent-mark" style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;"><span style="box-sizing: border-box; line-height: 1.5;">Yaptığım araştırmalara göre insanların dininde Allah düşüncesi, 50–60 bin yıl öncesindeki insanlarda yok. Görünmeyen, tek bir gücün her şeyi idare ettiği fikri doğuyor. Bu, dinler tarihinden geliyor; İslam’a baktığımız zaman Kuran–ı Kerim’de Hz. İbrahim kıssası anlatılır. Bu kıssada kurbana engel olunmak istenir. Yani insanlar zaten kurban kesmektedir, üstelik kendi çocuklarını da kurban etmektedir. İbrahim’in rüyası vesile kılınarak buna engel olunmak istenir ve Allah orada der ki “Ben sizden kurban istemiyorum. İbrahim’i büyük bir hata yapmaktan kurtarın.” İbrahim oğlunu kurban ettiğini görür rüyasında. Rüyasını gerçekleştirmeye kalkar. Onu Allah’ın emri zanneder. Fakat son dakika içinde bir his uyandırılarak kurban kesmesine engel olunur. Orada geçen ayette “Biz onu büyük bir hatadan kurtardık” denilir; oysa “Biz ona büyük bir kurban verdik” diye çevriliyor. Dolayısıyla insan kurbanına engel olundu ama onun yerine de koç verildi deniyor. Hâlbuki Kuran–ı Kerim’de koç verdik falan demiyor. “Biz onu büyük bir hata yapmaktan kurtardık” diyor. Oradaki zebih kelimesi büyük hata yapmak anlamına geldiği gibi bir hayvanı kurban etmek anlamına da geliyor. Dolayısıyla bunu yanlış yorumladıkları için İbrahim’e koç verildiği mitolojisi oluşmuş.</span></p><p class="fi-incontent-mark" style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;">Peygamber zamanında da haccın etrafında müşrikler kurban kesiyorlar. Allah, “Bu kestiğiniz kurbanlar Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan sizin takvanızdır. Yani ben sizden birbirinize karşı dürüst olmanızı, birbirinize karşı yanlış hareketlerden sakınmanızı istiyorum. Bunun dışında kestiğiniz hayvanların ne etleri, ne kanları bana ulaşıyor” diyerek bu kesimin durmasını istiyor. Fakat o kültür de devam ediyor ve sanki İslam’da kurban kesmek farzmış gibi her Müslüman’ın kurban bayramında Tanrı için kurban kesmesi gerekiyormuş gibi bir farza dönüştürdüler.</p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;"><span style="box-sizing: border-box; line-height: 1.5;">“Kuran’da kurban ayetleri haritası” diye bir yazım var. Kuran’da kurban kesin dendiği yerleri tek tek çıkardım; hiçbirinde kurban kes demiyor. Benim için kurban kesin, diye bir emir Kuran’da yok. İnsanlar zaten kurban kesmekte fakat bu kesilen kurbanların Allah’a falan ulaştığı yok. “Kesiyorsanız yoksullara dağıtın, kesmenize de gerek yok. Ben sizden böyle bir şey de istemiyorum” diyor.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;">Tek tek baktığımızda bizim Türkçe meallerde kurban diye okuduğumuza, Kuran–ı Kerim’de kurban demiyor. Zaten kurban, yakınlaşmak demek. Garip gureba demek. Gurban. Kurban bayramı aslında, garip gureba bayramı demek. Yani kimsesizler, yoksullar, çaresizler, evsizlere armağan edilmiş bayramdemektir. Bunun hayvan kesmekle doğrudan alakası yoktur. Kuran’da et yemek için, gıda tüketmek için sınırlı sayıda hayvan kesimi var. “Allah size sınırı sayıda şunları şunları yemeniz için izin vermiştir” diyor, ama Allah için ibadet amacıyla kurban kesme diye bir şey yok.</p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;">EKŞİ SÖZLÜKTEN İTİRAZ</p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">şurada veya şurada okuyabileceğiniz bir ihsan eliaçık iddiası. oysa:</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">1. hz. muhammed et yiyordu. hatta yediği kuzu buduna koyulan zehir yüzünden ölüm tehlikesi atlattı. olaydan iki yıl sonraki ölümünü bu zehirlenme vakasından sonra kendisini toplayamamasına bağlayan rivayetler çoktur.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">2. kuran'da kurban kesmek vardır. açık ve nettir.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-variant-ligatures: none;"><a href="http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=37&ayet=107">http://www.kuranmeali.com/</a></span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">aksini söyleyenler, sadece eliaçık gibi kuran ayetlerini 21nci yy. akıl ve ahlakına uydurmak çabası ile yine açık açık tahrif etmekte olanlardır.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">metnin tamamı kurban etmekle ilgili iken kendince bir anlam çıkarıp: <<orada geçen ayette ; “biz ona büyük bir kurban verdik” diye çevriliyor oysa doğrusu “biz onu büyük bir hatadan kurtardık” olacaktı> diyor.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">şimdi hiçbir ek aramaya gerek olmaksızın eliaçık mantığını kendi kendisine çürütelim:</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">eliaçık, isteyenin söz konusu ayetten “biz ona büyük bir kurban verdik” anlamı çıkarabilecek olduğunu inkar edemiyor. dolayısı ile ayette dual bir anlam var. bu ise ''biz kur’an’ı apaçık âyetler hâlinde indirdik'' şeklindeki (hacc/17) tanrı sözü ile çelişir.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">kuran'da çelişki olamayacağını kabul edersek ise eliaçık saçmalıyor olacaktır.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">kaldı ki kurban'dan bahseden tek ayet saffat 107 de değildir:</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;"><b>maide sûresi:27</b></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-variant-ligatures: none;">"(ey muhammed!) onlara, âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. kurbanı kabul edilmeyen, “andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. öteki, “allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti."</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;"><b>kevser sûresi:2</b></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-variant-ligatures: none;">öyleyse rabbin için namaz kıl, kurban kes.</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;"><b>hacc sûresi:37</b></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-variant-ligatures: none;">"bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları allah'a ulaşacaktır. allah'a ulaşacak olan ancak sizin o'nun için yaptığınız gösterişten uzak amel ve ibadettir. size doğru yolu gösterdiğinden, allah'ı yüceltmeniz için onları böylece sizin buyruğunuza vermiştir. iyilik yapanlara müjde et." kurbandan bahseden ilk akla gelen ayetlerdendir.</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-variant-ligatures: none;">basit bir arama ile kuran'da kurban konusunun pek çok ayette bir ibadet şekli olarak ele alındığını görürsünüz:</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-variant-ligatures: none;">http://www.kuranmeali.org/…rama.aspx?searchq=kurban</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">3. on emir içinde et yemeyi yasaklar bir kural yoktur.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-variant-ligatures: none;">https://tr.wikipedia.org/wiki/on_emir?wprov=sfla1</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">4. nuh'un yedi emrinin içindeki kural bir uzvu canlı iken koparılan ve yenen bir hayvana ilişkindir. bunun da kurbanla ilgisi yoktur.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-variant-ligatures: none;">EKŞİ SÖZLÜK İTİRAZA İTİRAZ YAZISI</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-variant-ligatures: none;">çoğunluk dogmatik olarak kurban kesmeyi normal hatta gereklilik olarak görüyor diye yabana atılmaması gereken iddia.</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">bir adım daha ileri götürüyorum, asıl ispatlanması gereken kurban kesmenin kuranda emredildiği iddiası. bunu çok basit bir şekilde birkaç ayeti geleneksel çevirileriyle kopyalayıp yapıştırarak yapabileceğini düşünenler var ama bu işin o kadar kolay olmadığının artık farkına varmamız gerek.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">peygamber ölür ölmez birbirine giren bir islam dünyası, kısa sürede hegamonyasını ilan eden, müslümanlar mekkeyi geri alana kadar islamın en büyük düşmanı olan ebu süfyan ın devamı olan emeviler kontrolünde bugünkü şekline kavuşturulmuş bir din var elimizde. 1000 yıl özünü koruyup sonra yavaş yavaş deforme olan değil, 15-20 yıldan sonra hızla ve bilinçli olarak özünden uzaklaştırılan bir dinden bahsediyoruz.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">elimizde böyle bir bilgi varken din adına kemikleşmiş herşeyden şüphe etmemek aklıma mantığıma ve vicdanıma sığmıyor benim.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">işe şuradan başlayabiliriz, hadi diyelim kurban kesmek var, bunu her sene yapmak gerektiği kuranda nerede geçiyor? boşuna aratmayayım sizi geçmiyor. kurban anlamı verilmiş pek çok kelime var, bunları çok derinlemesine araştırmış değilim henüz ama bu kelimelerin kuranda başka ne şekilde kullanıldıkları çok önemli doğru anlamak açısından, çarpıtma varsa en iyi bu şekilde ortaya çıkıyor. demin saffat 107'de geçen zibhin kelimesini ararken rastladığım ilginç bir yazı. </span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;"><i><span style="border: 0px; box-sizing: border-box; color: #2c2f34; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Oxygen, Oxygen-Sans, Ubuntu, Cantarell, "Helvetica Neue", "Open Sans", Arial, sans-serif; font-size: 15px; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 600; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Ve İsmail (a.s.) hem dünyadan, hem dünyalıklardan hem de canından geçmiştir. Bu yüzden kendisinin yerine en az kendisi kadar kıymetli olan bir “zıbh-in azim” seçilmiştir. Ki bu seçilen kurban da hem kurbanlar vermiş hem de kurban olmuştur.<br style="border: 0px; box-sizing: border-box; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;" /></span><br style="border: 0px; box-sizing: border-box; color: #2c2f34; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Oxygen, Oxygen-Sans, Ubuntu, Cantarell, "Helvetica Neue", "Open Sans", Arial, sans-serif; font-size: 15px; font-variant-ligatures: normal; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;" /><span style="border: 0px; box-sizing: border-box; color: #2c2f34; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Oxygen, Oxygen-Sans, Ubuntu, Cantarell, "Helvetica Neue", "Open Sans", Arial, sans-serif; font-size: 15px; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 600; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Aslında “kurban olmadan” “kurban verme” ihtimali de bulunmamaktadır. Tarih bize göstermiştir ki İbrahim (a.s.) gibi olmak isteyenlerin tümü önce Nemrutların ateşlerinde sınanmakta ve kurban olma deneyimini yaşamaktadır, sonra kurban verme aşamasına geçmektedir. Kendinden geçemeyenin dünyalıklardan geçme ihtimali yoktur çünkü. Canının sağ olması için çırpınanın canandan bahsetmesinin değeri yoktur. Canından geçemeyenlerin, başkalarının canlarını feda etmelerinin de ihlasla ilgisi yoktur. Bu yüzden “kurban olma” bilinci, kurban vermeden önce gelir demekteyiz.</span><span style="color: #2c2f34; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Oxygen, Oxygen-Sans, Ubuntu, Cantarell, "Helvetica Neue", "Open Sans", Arial, sans-serif; font-size: 15px; font-variant-ligatures: normal;"> Bu imtihan bütün peygamberlerin (a.s.) ve Allah (c.c.) dostu olanların ilk imtihanıdır. İbrahim (a.s.) gibi yaşayanların tümü İsmail’lerden önce İbrahim’lerini kurban etmişlerdir. Çok çetin imtihanlardan sonra olgunlaşan ve kemale eren ruhlar İsmail olduktan sonra İbrahim olmuşlardır. Her iki hali de Allah (c.c.) için fedakarlığa ve ihlasa dayanan bu durumun ilk aşaması İsmail olmaktır. </span></i></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">kevser 2'de geçen venhar kelimesi için birkaç yoruma üzerine tıklayarak bir bakın. ayet içerisindeki anlam bütünlüğü de sorunlu kurban anlamı verildiğinde.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;"><i><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">müfessirler "venhar" emrinden neyin kasdedildiği hakkında çeşitli görüşler zikretmişlerdir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">a "sağ elini sol elinin üzerine koyup göğsünün üstünde el bağla." demektir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">bu izah tarzı hz. ali ve ebul kamus´tan rivayet edilmiştir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">b "namaza başlarken iftitah tekbirinde ellerini göğsüne kaldır." demektir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">bu görüş ebu cafer´den nakledilmiştir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">c "kurban kes" demektir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">bu görüş, mücahid, ata, ibni abbas, said b. cübeyr ve hakem´den nakledifmektedir. ata, hakem, said b. cübeyr ve haccac, buradaki namazın, sabah namazı olduğunu söylemişlerdir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">d "kurban kes" demektir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">bu görüş, enes b. malik, ebu cafer, iklime, rebi´ b. enes, ata b. yesar, hasanı ba.sri, kaîade ve diğer âlimlerden nakledilmiştir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">e "sadece allah için kurban kes" demektir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">bu görüş, muhammed b. ka´b el-kurezi´den nakledilmektedir. o, kevser suresini izah ederken şöyle demiştir: "bir kısım insanlar, allahtan başka şeyler için namaz kılıyor ve ondan başka şeyler için kurban kesiyorlardı. allah teala bu sureyi indirerek buyurdu ki: "madem ki biz sana kevser´i verdik, o halde ey muhammed, namazın ve kurbanın ancak benim için olsun." taberi de bu görüşü tercih etmiş, âyeti kerimenin, resulullaha verilen nimetlerden sonra zikredildiğini bu itibarla verilen nimetler karşılığında allaha şükrederek sadece onun rızası için namaz kılması ve onun rızası için kurban kesmesi emredilmiştir. âyeti genel manada alıp namazı belli bir namaza, kurbanı da belli bir kurbana tahsis etmenin uygun olmadığını zikretmiştir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">f "hudeybiyede kurban kes." demektir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">bu görüş, said b. cübeyr´den nakledilmiştir. said b. cübeyr bu âyeti izah ederken şöyle demiştir: "hudeybiye gününde cebrail resulullaha geldi ve "kurban kes geri dön" dedi. bunun üzerine resulullah kalkıp ramazan ve kurban bayram hutbesini okudu. sonra iki rekat namaz kıldı, daha sonra da kurbanlarını kesti.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">g "allahtan iste" demektir. bu görüş, dehhak´tan nakledilmiştir.</span><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><br style="box-sizing: border-box; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;" /><span style="font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: normal;">h "göğsünü kıbleye çevir" demektir. bu görüş, de bir kısım lügat âlimlerinden nakledilmiştir.</span></i></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">bakara 196'da hem hedyu(hediye?) hem nusukin (nüsük) kelimelerine kurban anlamı verilmiş. nüsük enam 162'de de var ve çoğu kişi ibadet olarak çevirmiş bunu. maide 27'de kullanılan kelime kurbanen.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">hac suresi kurbandan en çok bahsedilen yer kuranda. kalıplaşmış düşüncelerle yaklaşmadan, bütün parantez içlerini silip de okuyun ilgili yerleri, bakalım kurban kesmekle, hayvan öldürmekle ilgili tek bir ayet bulabilecek misiniz?</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 20px;"><span face="Roboto, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-variant-ligatures: none;">şimdi çok açık ve anlaşılır olduğu kendisinde yazan kurandaki bu karmaşa haşa allah'ın hatası mı yoksa biz mi yanlış anlıyor ve anlatıyoruz? başka sorum yok.</span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;"><br /></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;"><br /></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;"><br /></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;"><br /></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;"><br /></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: Roboto, Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none; margin: 0px 0px 20px;"><br /></p></span></div>parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-70370700311759549812012-08-23T15:12:00.003-07:002012-08-23T15:19:40.377-07:00KUTSAL METİNLERDE İSMAİL VE İSHAK Ömer PAKIŞhttp://www.dinbilimleri.com/DergiPdfDetay.aspx?ID=438 dosyasının html sürümüdür.<br />
G o o g l e taradığı belgelerin otomatik olarak html sürümlerini oluşturur.<br />
Page 1<br />
KUTSAL METİNLERDE İSMAİL VE İSHAK<br />
Ömer PAKIŞ*<br />
ÖZET<br />
Ne kuran ne de tevrat metninde babası tarafından kurban edilmek is-<br />
tenenin ismail mi yoksa ishak mı olduğu açık bir şekilde belirtilme-<br />
mektedir. Ancak buna rağmen zayıf olma ihtimali yüksek bazı haber-<br />
lerden hareketle bir kısım, bunun ishak olduğu görüşünü savunması<br />
dikkat çekicidir. Fakat kuran ve tevrat metni bir bütün olarak incelen-<br />
diğinde kurban edilmek istenenin ismail olduğu sonucuna ulaşılabile-<br />
ceği kanaatini taşıdığımızı belirmek istiyoruz. Bu konuda tevrat metni-<br />
ne göre kuran metninin daha net olduğu da söylenebilir. Fakat kuran<br />
metnini bir bütün olarak değerlendirmeyerek zayıf hadisleri öne çıka-<br />
ran bazı bilginler islamın önemli esaslarından olan ve kurban edilmek<br />
istenenin ismail olduğu temeline dayanan hac ibadetini de göz ardı e-<br />
derek bunun isak olduğunu ileri sürmüşlerdir. Aslında tevrat metninin<br />
de kuran metninden çok da farklı olmadığı görülür. Fakat ehli kitab<br />
bilginlerinin, tevrat metninde tahrife giderek bazı yerlerde isim değişik-<br />
liği yaptıkları görülmektedir<br />
Anahtar Kelimeler: 1.İsmail 2. İshak 3. Kutsal Metin 4. Kur’an<br />
İsmail And İshak In The Narratives Of The Sacred Texts<br />
ABSTRACT<br />
The person who intended to be sacrificed by his father is clearly indi-<br />
cated neither in Qur’an nor in Old Testament. Despite that, it is inter-<br />
esting to note that some scholars, fallowing the narratives, likely to be<br />
weak, suggest that the person mentioned was İshak. But taking<br />
Qur’an and Old Testament as a whole we are in a position to claim<br />
that he was not İshak but İsmail. In this regard, it can be argued that<br />
the Qur’anic text is much clearer than Old Testament on the issue.<br />
But some scholars, who overlooked the meaning of Qur’an and that of<br />
the ritual of Hac based on the narrative indicating the name of İsmail,<br />
claimed that he was İshak, a claim based on some weak hadiths. In<br />
fact, the meaning of Old Testament is no different from that of Qur’an.<br />
But the scholars of Old Testament seems to distort text of Old Testa-<br />
ment by changing the name of İsmail to that of İshak.<br />
Key Words: 1.Ismail 2.Ishak 3.Sacret Text 4.Quran<br />
*<br />
Arş.Gör. Dr., Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tefsir Anabilim Dalı<br />
Page 2<br />
Hasan ATSIZ<br />
76<br />
GİRİŞ<br />
Kutsal metinler ibaresiyle Tevrat ve Kuran-ı Kerim ifade edil-<br />
mektedir ve bu iki kitabın bağlamında da İsmail ve İshak peygamber<br />
kıssalarına ilişkin bir değerlendirmede bulunulacaktır. Aslında bu iki<br />
metinde bir çok peygamber kıssası anlatılmaktadır. Tevrat’ta pey-<br />
gamber kıssaları, daha detaylı bilgiler içeren metinler olarak karşımı-<br />
za çıkarken, Kur’ân metni peygamber kıssalarında genellikle detay<br />
bilgi vermeksizin konunun bağlamı çerçevesinde söz konusu kıssa-<br />
dan bir pasaj sunar1. Bunun doğal bir sonucu olarak Kur’an’da bir<br />
kıssanın farklı bağlamlarda değişik yönlerinin işlendiği sık sık görü-<br />
lür. Bu yüzden tefsir bilginleri peygamber kıssalarının geçtiği ayetleri<br />
yorumlarken hikayeyi bütüncül bir biçimde ortaya koymak, ayetle-<br />
rin sunduğu kısmi bilgileri bütünlemek ve olaylar arasındaki bağlan-<br />
tıyı sağlamak maksadıyla, detay bilgileri Kur’ân’dan önceki kutsal<br />
metinlerden alma yönüne gitmişlerdir. Bu bağlamda Kur’an müfes-<br />
sirleri genelde iki farklı yöntem izlemişlerdir. Birinci gurup,<br />
“isrâîliyyât” olarak bilinen bu nakilleri dayandıkları kutsal metnin<br />
bizzat kendisinden almayı tercih ederken, diğer bir gurup ise –bu<br />
daha çok sahabe ve tabiûn dönemi için geçerlidir- söz konusu riva-<br />
yetleri Müslüman olan kitap ehli bilginler aracılığı ile alma yönüne<br />
gitmişlerdir.<br />
Tevrat ve Kur’ân metninde geçen peygamber kıssaları arasında<br />
genel anlamda benzerlikler mevcuttur. Ama bu kıssaların ayrıntıları-<br />
na inildikçe, Tevrat’ta verilen bilgilerle Kur’an’da verilen bilgiler ara-<br />
sında niteliksel farklılıklar görülür. Örneğin Kur’ân’ın peygamberler<br />
için tasvir ettiği ahlaki nitelikler ile Tevratın betimlediği peygamber<br />
kişiliği örtüşmez. Her iki metnin peygamber tasviri arasındaki bu<br />
farklılık, Kuran yorumcularını, Tevrat'ın metin sıhhatine ilişkin araş-<br />
tırmalarda bulunmaya ve bunun sonucunda da onun nüzulünden<br />
sonraki zamanlarda tahrifata uğradığına ilişkin bulgulara götürmüş-<br />
tür. Aslında Kur’an metninin konteksinden rahatlıkla elde edileceği<br />
gibi, ilahi dinin peygamberlerinde olması gereken niteliklerin anlam<br />
ve muhteva kaybına uğraması, Kuran yorumcularının Tevrat'ın tah-<br />
rif edilmesine yönelik iddialarını meşrulaştırmaktadır. Bunun yanın-<br />
1<br />
Yusuf ve Musa kıssaları bu genel kuralın dışında kalır. Kur’ân’da bu iki kıssanın<br />
nispeten detay bilgilerle sunuluşu, özellikle Yusuf kıssasının Tevrat’takiyle büyük<br />
ölçüde örtüşmesinin farklı gerekçeleri bulunmaktadır. Yusuf kıssasının iniş gerek-<br />
çesi olarak, sahabenin Hz. Peygamber’den bu konuda istekte bulunduğu ve bu<br />
kıssanın anlatıldığı Yusuf süresinin inmesiyle de arzulananın gerçekleştiği belir-<br />
tilmektedir. (İmaduddin Ebu’l-Fida İsmail b. Kesir, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, Çağrı<br />
Yayınları, İst., 1986/1406, II, 467). Yusuf kıssasının aksine Kur’ân’da farklı sure-<br />
lerde geçen Musa kıssası ile de İsrailoğullarının muhtemelen iç dünyası insanlığın<br />
bilgisine sunulmak istenmektedir.<br />
Page 3<br />
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3<br />
77<br />
da Tevrat'ın tahrifatına yönelik iddianın kanıtlanmasına ilişkin tarihi<br />
materyaller de oldukça boldur2. Üzülerek ifade edelim ki tefsir litera-<br />
türümüzde açıklama mahiyetinde Tevrat’tan aktarılan nakillerin bü-<br />
yük kısmında bu problemli bilgiler bulunmaktadır3. Bu problemli<br />
bilgiler Kur’anın açıklaması bağlamında kullanılsa da, bu anlamlan-<br />
dırma girişimleri, metni şarii tarafından garanti altına alınmış olan<br />
asıl kitabın konteksine uymamaktadır. Bu bakımdan, asli hüviyeti-<br />
nin korunacağı taahhüt edilmiş Kur’ân metninin önemi büyüktür4.<br />
Kur’ân metninin kendisi, kendinden önceki kutsal metinleri doğrula-<br />
yıcı ve onların tahrifatından kaynaklanan yanlışları düzeltici olduğu-<br />
nu bizzat vurgulamaktadır5. Bu yüzden her iki metinde geçen ortak<br />
konuların karşılaştırılarak ele alınması, konu hakkında daha doğru<br />
bir bilginin elde edilmesini sağlayacaktır. Kur’ân metni kendisinden<br />
önceki kutsal metinlerdeki tahrifattan bahsederken, onlardaki doğru<br />
bilgileri de tasdik edici olduğunu ifade eder.<br />
İnceleme konusu yaptığımız peygamberler, kutsal metinlerde e-<br />
sas olarak kurban edilme olayı ile öne çıkarlar. Bu hikayenin ise an-<br />
latılmasında babaları İbrahim ile anılırlar. Bu bağlamda kutsal me-<br />
tinlerde her iki peygamberin kişiliklerine ilişkin benzer ve olumlayıcı<br />
niteliklerden bahsedilir. Ancak Kurban edilme vakasında kurban e-<br />
dilmek istenenin İsmail mi, İshak mı olduğu noktasında farklılıklar<br />
bulunmaktadır. Tevrat metni kurban edilmesi emr edilenin İshak<br />
olduğunu açıkça belirtirken, Kuran metni bu olayla ilgili daha müp-<br />
hem ve yoruma açık bir ifade kullanmaktadır.<br />
Kur’ân’da toplam 8 surenin 12 yerinde İsmail’e değinilirken,<br />
İshak 12 surenin 17 âyetinde bahse konu olmaktadır. Söz konusu<br />
bu âyetler bir bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde, Kur’ân met-<br />
ninde kurban edilmesi istenenin İsmail olduğu görülebilmektedir.<br />
2<br />
Tevratın tahrifine ilişkin bilgiler için bkz., Baki Adam, “Kuranın Anlaşılmasında<br />
Tevratın Rolü” İslami Araştırmalar, 1996, C:9: !.2.3.4., s. 167-176.<br />
3<br />
Bkz., Aydemir, Abdullah, Tefsirde İsrailiyyat, D. İ. B. yayınları, Ankara, s. 14-24.<br />
4<br />
Hicr (15), 9.<br />
5<br />
“Sana da bu hak kitabı indirdik. Kitap cinsinden önünde olanı musaddık (doğru-<br />
layıcı) ve üzerine hakim olmak üzere…” Maide (5), 48. “Ya Muhammed, o kitabı<br />
kamil olan Kur’ân’ı da hakk ile” yani hakka mülabis olarak içeriği hakk, vasıta-ı<br />
hak ve inzali hakk ile sana indirdik. “Kendisinden önce indirilen kitaplardan ö-<br />
nünde bulunanı tasdik edici ve onun üzerine gözetleyici olarak …” Yani sair ki-<br />
taplar üzerine emin bir nazır ve şahit, murakıp ve hakim olmak üzere hakkıyla in-<br />
dirdik ki bu kitap hem müheymin olan Allah’ın bizzat kontrolü altında tağyir ve<br />
tahriften korunacak hem de diğer kitapların vacibul amel olan hükümlerini zayi ve<br />
tahrif olmaktan koruyacak, şehadetiyle hakikatleri tashih ve tahrifatı iptal edecek<br />
ve ayrıca bu kitabın doğrulamasından geçmeyen veya buna muhalif olan onceki<br />
şeriatlerin hükümleriyle amel caiz olmayacaktır. Buna göre Tevrat ve İncil ile<br />
hükmetmek de bununla kayıtlı olacaktır. Bkz., Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır,<br />
Hak Dini Kur’ân Dili, Eser neş., İstanbul, 1979, III, 1696.<br />
Page 4<br />
Hasan ATSIZ<br />
78<br />
Oysa Tevratta İshakın kurban edilmesi gereken oğul olduğu bizzat<br />
ismen belirtilmektedir. Her iki metindeki kurbanın öznesinin faklı<br />
kişiler olması nereden kaynaklanmaktadır. Bu olayla ilgili iki metin<br />
arasında kurban öznesinde bir çelişki görülmektedir. Bu farklılık na-<br />
sıl tevil edilebilir? Her iki metne bakıldığında, kimi dakik yorumcula-<br />
rın da işaret ettiği gibi, Kur’ân metni bu anlamda kendi içerisinde<br />
çelişik değil, bilakis birbirini bütünleyen ve anlatımı doğrulayan ifa-<br />
deler zincirini oluşturmaktayken buna mukabil Tevrat'ın metninde<br />
hikayenin anlatılmasında problemler görülmektedir. Oysa Kuran tef-<br />
sirlerinde kimi müfessirlerin bu hadiseyi tam hikaye edebilmek için<br />
Kuranın bağlamından uzaklaşarak, Tevrat kaynaklı olduğu düşünü-<br />
len zayıf ve mevzu haberlerle konuyu farklı yorumladıkları müşahede<br />
edilmektedir. Kanımca, bunun sebebi, konu ile ilgili ayetlerin belli bir<br />
bütünlük içerisinde değerlendirilmemesi ve doğruluğu tartışılan ha-<br />
berlerin ise, bu tür ayetlerin anlaşılmasında merkeze alınarak değer-<br />
lendirilmeye tabi tutulmasıdır. İmdi, bu noktada konulu çalışmalar<br />
üzerinde yoğunlaşmanın günümüzde ne kadar önemli olduğu ortaya<br />
çıkmaktadır.<br />
Bu bağlamda Tevrat metninde hikayenin özü Kur’anın anlatı-<br />
mıyla uyuşmakla birlikte, hikayede geçen isimlerin işlevleri ve hikaye<br />
mahalli gibi imler farklılık göstermektedir. Buradaki öykülemede ifa-<br />
denin bir şekli, Kur’ân metniyle paralellik arzederken, diğer bir öykü<br />
biçimi ise, hikayeyi farklı yere oturtmaktadır. Bununla birlikte,<br />
Kur’ân metninin aksine Tevrat metni maalesef kurban olayında ken-<br />
di içerisinde bir metinsel bütünlük oluşturmaktan çok uzaktır.<br />
Biz bu araştırmamızda Tevrat ve Kur’ân metnini esas alarak<br />
mukayeseli bir şekilde konuyu çözümlemeye çalışacağız. Bu çalış-<br />
maya esas olan kaynaklar, öncelikle Tevrat ve Kur’ân metinleri ol-<br />
makla birlikte, bunun yanında ayrıca Kur’an tefsirlerine de başvuru-<br />
lacaktır. Konunun sunuluşunda Kur’ân metnindeki sıralama dikkate<br />
alınacaktır. Yani başından itibaren Kur’ân’da İsmail ve İshak ile ilgili<br />
ayetleri tahlil edeceğiz. Tevrat’ın da konu ile alakalı ayetlerinin ben-<br />
zer ve farklı yönlerini; yani birleştikleri ve ayrıldıkları noktaları belir-<br />
terek tahlil edeceğiz. Bütün bunlardan sonra Tevrat ve Kur’ân met-<br />
ninde bulunmayan nakilleri de aktararak sonuca ulaşmaya çalışaca-<br />
ğız.<br />
A. İBRAHİM VE İSMAİL’İN BİRLİKTE ANILDIĞI AYETLER<br />
Kur’ân’da yalnızca İbrahim ve İsmail’in birlikte zikredildiği iki<br />
ayet vardır. Bunlar Bakara süresinin 125 ve 127. ayetleridir. Birinci<br />
ayette Allah, İbrahim ve İsmail’den mabedini ziyaretçiler için maddi<br />
ve manevi kirlerden arındırmalarını istemekte, ikincisinde ise İbra-<br />
him ve İsmail’in mabedinin temellerini yükselttiklerini anımsatmak-<br />
Page 5<br />
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3<br />
79<br />
tadır. Şimdi bu iki ayeti metinsel bağlam (siyak-sibak)ı çerçevesinde<br />
ele alalım:<br />
“Şunu da hatırda tutun ki bir vakit İbrahim’i Rabbi bir takım<br />
kelimât ile imtihan etti, o onları tamamlayınca “ben seni bütün in-<br />
sanlara imam edeceğim” dedi, “ya Rabbi zürriyetimden de” dedi, bu-<br />
yurdu ki benim ahdime zalimler nail olamaz. O vakit beyti insanlar<br />
için bir sevap ve bir emin yer kıldık, siz de makam-ı İbrahim’den<br />
kendinize bir namazgah edinin. İbrahim ve İsmail’e ahd verdik: Bey-<br />
timi hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem rüku<br />
ve sücuda varanlar için tertemiz bulundurun… İbrahim ve İsmail<br />
beytin temellerini yükseltirken yalvardılar: “Ey Rabbimiz! Bunu ka-<br />
bul et; Sensin her şeyi bilen, her şeyi duyan!”6<br />
Tabii tutulduğu imtihandan yüz akıyla çıkan İbrahim’i Allah, in-<br />
sanlara imam olarak tayin edeceğini bildirmektedir7. İbrahim<br />
Rabbinin kendisine yaptığı bu ihsanının sadece kendisiyle sınırlı<br />
kalmamasını ve zürriyetinden bir kısmına da bunu vermesini dile-<br />
mektedir. Rabbi ise zalimler benim ahdime nail olmazlar buyurmak-<br />
tadır. İsrailoğullarının İbrahim soyundan gelmelerinin kendilerini<br />
hesap gününde kurtaracağı şeklindeki inançları burada reddedil-<br />
mektedir8. Peygamberliğin arka arkaya İsrailoğullarına verildiği dö-<br />
nemlerde onlar zalim değil, mazlum idiler. Ne zaman ki konumlarını<br />
değiştirdiler, yani zulüm edilmekten zulüm eder duruma geldiler, Al-<br />
lah da ahdinin gereğini yaptı ve peygamberlik nimeti de İbrahim zür-<br />
riyetinin diğer koluna geçti9.<br />
Kabe’nin prototipinin İbrahim tarafından sadece Allah’a ibadet<br />
etmek gayesiyle ilk mabet olarak inşa edildiği10 ve bu özelliğinden<br />
dolayı bütün Müslümanlar için bir kıble ve hacc ibadetinin hedefi<br />
olarak seçildiği kabul edilmektedir. İslam’dan önceki Arap düşünce<br />
tarihinde de Kabe, İbrahim, İsmail üçlüsüyle Mekke’deki diğer kutsal<br />
mekanların (örneğin Zemzem suyu) birlikteliği söz konusudur. Tarih<br />
boyunca şekillenen Arap ve İslam geleneğine göre İbrahim’in muhte-<br />
6<br />
Bakara (2), 124-125, 127.<br />
7<br />
Klasik müfessirler, İbrahim’in nelerle imtihan edildiği konusunda bir çok speküla-<br />
syona başvurmuşlardır. Ancak Kur’ân onları belirlemediği için Hz. İbrahim’in Al-<br />
lah’tan aldığı her buyruğa tam teslimiyet içinde uyması olduğunu kabul etmemiz<br />
gerekir. (İbrahim’in Allah’tan aldığı sevgili çocuğunu kurban emri de bu cümleden-<br />
dir. İbrahim’in imtihanı başarılı bir şekilde tamamlamasının hemen akabinde, Ka-<br />
be’nin inşasının gündeme alınması da kurban edilmesi istenenin İsmail olduğuna<br />
işaret etmektedir.) Esed, Muhammed, Kur’ân Mesajı/Meal-Tefsir, İşaret yayınları,<br />
çev. Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İst., 1999/1420, I, 34-35.<br />
8<br />
Esed, Kur’ân Mesajı, I, 34.<br />
9<br />
Elmalılı, Hak Dini, I, 491-492.<br />
10<br />
Al-i İmran (3), 96.<br />
Page 6<br />
Hasan ATSIZ<br />
80<br />
melen akrabası olan Sara’ın gönlünü almak için, Mısırlı cariyesi ve<br />
ondan olan çocuğu İsmail’i götürüp bıraktığı yer de Mekke idi11.<br />
Tevrat-Tekvin 21’de belirtildiğine göre Sara’nın Mısırlı cariye<br />
Hacer’den daha önce doğmuş olan İsmail’in kendi oğlu İshak’la bir-<br />
likte İbrahim’in mirasına konmamasını temin etmek için, İbra-<br />
him’den Hacer’le İsmail’i uzak bir bölgeye götürüp bırakmalarını is-<br />
ter. İbrahim Allah’ın direktifi doğrultusunda bu isteğe boyun eğer ve<br />
Hacer’le İsmail gerekli hazırlıktan sonra “Beer-Şebe” çölüne giderler.<br />
Issız olan bu bölgede bir müddet sonra suları tükenir ve Hacer Al-<br />
lah’a yalvarmaya başlar. Rabb, Hacer’in yalvarışını işitir ve bir kuyu-<br />
dan su çıkartır. Devamla çocuk büyür ve “Paran” çölünde ikamet e-<br />
der. Daha sonra annesi Hacer, onu Mısır diyarından bir kadınla ev-<br />
lendirir12.<br />
İsmail’in annesi tarafından evlendirildiği kadının uyruğu dışın-<br />
daki bu bilgiler genel hatlarıyla İslami gelenekteki bilgilerle örtüş-<br />
mektedir. Bu anlatımda geçen ve izaha gereksinim duyan “Beer-<br />
Şebe” ve “Paran”ın hangi coğrafi bölgeyi kapsadıkları önemlidir. Tev-<br />
rat metnindeki anlatımdan da anlaşıldığı üzere Sara, Hacer ve oğlu<br />
İsmail’den bütünüyle kurtulmak istemekte ve bunun için mümkün<br />
olan en uzak bölgeye gitmelerini sağlamaya çalışmaktadır. Kaynak-<br />
larda “Beer-Şebe”nin Hicaz da dahil olmak üzere Filistin’in güneyin-<br />
deki bütün çöl alanlarını kapsadığı13; “Paran”ın ise Mekke ve Medine<br />
arasındaki tepelerin ismi olduğu ifade edilmektedir14. Buna göre<br />
Hacer ve İsmail’in götürüldükleri yer konusunda Tevrat ve Kur’ân<br />
metinlerinin örtüştüğü söylenebilir15.<br />
Tevrat-Tekvin 22’de ise İbrahim’in, biricik sevdiği oğlu İshak’ı<br />
kurban olarak takdim etmek üzere “Moriya” diyarına götürdüğü ifade<br />
edilmektedir. İbrahim’in rüyasında, İsmail’i mi yoksa İshak’ı mı kur-<br />
ban ettiğini gördüğünü, ileride genişçe ele alacağız. Bu bölümde de<br />
kurban ile ilgili seremoniler Kur’ân metnindekinin ana fikrine benzer<br />
11<br />
İslam’dan önce ve sonra kabul gören hacc ibadetinin temel felsefesi; Kabe, İbra-<br />
him, İsmail ve Mekke ile oradaki diğer kutsal mekanlarda belirli zaman dilimlerin-<br />
de eda edilen menasikin ayrılamaz birlikteliğidir. Konuyla ilgili rivayetler için bkz.,<br />
Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Camiu’l-Beyan an Tevili Âyi’l-Kur’ân, Darul<br />
fikr, Beyrut, 1408/1988, XXIII, 81-88; Kurtubi, Ebu Abdullih Muhammed b.<br />
Ahmed, el-Cami li Ahkami’l-Kur’ân, Darul hadis, Kahire, 1416/1996, XV, 96-106;<br />
İbn Kesir, Ebu’l-Fida İsmail, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, Çağrı yayınları, İstanbul,<br />
1406/1986, IV, 14-19.<br />
12<br />
Tevrat, Tekvin (21), 8-21.<br />
13<br />
Esed, Kur’an Mesajı, I, 35.<br />
14<br />
Aydemir, Abdullah, İslami Kaynaklara Göre Peygamberler Tarihi, T. D. V. yayınları,<br />
Ankara, 1992, s. 74.<br />
15<br />
“Ey Rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını (İsmail ve annesi Hacer’I) ekin bitmez<br />
bir vadide Senin Beyt-I Muharrem’I(Kabe)nin yanına yerleştirdim…” İbrahim (14),<br />
37.<br />
Page 7<br />
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3<br />
81<br />
bir şekilde16 uzun uzadıya sunulduktan sonra İbrahim’in uşaklarının<br />
yanına döndüğü, kalkıp birlikte “Beer-Şebe”ye gittikleri ve ömrünü<br />
orada geçirdiği anlatılmaktadır17.<br />
Tevrat metninin anlatımından açıkça anlaşıldığına göre çölde<br />
susuz kalan ve kendilerine kuyudan su çıkartılan İsmail ve annesi<br />
Hacer ikilisidir. Tevrat’taki bu bilgi Arap ve İslam geleneğindeki bilgi<br />
ile örtüşmektedir. İslam öncesi Arap kültür geleneğindeki sosyolojik<br />
yargıya göre; İbrahim, Hacer ve İsmail’e endeksli oluşan Mekke’deki<br />
kutsal mekanlar arasında bir birliktelik ve bütünlük söz konusu-<br />
dur18. Yani Hacer ve İsmail’e Allah’ın bağışladığı Zemzem kuyusu;<br />
İbrahim’in oğul İsmail’i kurban etmek üzere götürdüğü yer; yolda<br />
giderken şeytanın kendilerine musallat olması ve bu çerçevede olu-<br />
şan sosyal ve dini yapılanma; yine İbrahim’in büyük ihtimalle kur-<br />
ban olayından sonra oğlu İsmail ile birlikte temellerini yükselttikleri<br />
Beyt; hep aynı yerdedir19. İslamiyet bütünüyle hac öğretisini doğru<br />
kabul ettiği bu temel üzerine kurmuştur. Özellikle yalan üzere bir-<br />
leşmeleri mümkün gözükmeyen büyük bir topluluğun Kabe’nin du-<br />
varında asılı olarak gördüklerini söyledikleri İsmail’in yerine kurban<br />
edilen koçun boynuzları ile ilgili haber, bu konuda kabul edilmesi<br />
gereken tarihsel bir gerçek olarak öne çıkmaktadır20. Buna mukabil<br />
kurban edilmesi emredilenin ishak olduğunu iddia edenlerin, söz<br />
konusu boynuzların Şam’dan Mekke’ye götürülmüş olabileceği şek-<br />
lindeki cevap inandırıcılıktan uzaktır. Yahudi din adamlarının genel-<br />
de yaptıkları gibi kutsal metinleriyle oynadıkları ve kurban olayında,<br />
İbrahim’e atfedilen hayattaki “biricik çocuk” kavramını da onun sev-<br />
diği “biricik çocuk” olarak değiştirmiş olmaları kuvvetle muhtemel-<br />
dir21. Nitekim Müslüman olan Yahudi din adamlarından da bu yönde<br />
itiraflar mevcuttur22.<br />
16<br />
Kur’ân metni, İbrahim ve kurban edilmesi istenen çocuğun Rabb’lerinin iradesine<br />
teslim olup çocuk kesilmek üzere yere yattığı anda; “biz İbrahim’in imdadına yetiş-<br />
tik ve gördüğün rüyanın gereğini yaptın” demektedir. Bunun dışındaki “kesime ha-<br />
zırlıktan önce muhtemelen cereyan eden bıçağın kesmemesi gibi” ek bilgiler<br />
israiliyyat kaynaklıdır. (İslam geleneğindeki bu tür detay bilgilerin Tevrat metninde<br />
verilenlerle çelişmediğini de belirtmemiz gerekmektedir.) Bk., Aydemir, Peygamber-<br />
ler Tarihi, s. 74.<br />
17<br />
Tevrat, Tekvin (22), 1-19.<br />
18<br />
Esed, Kur’ân Mesajı, I, 35.<br />
19<br />
Harman, Ömer Faruk, “İsmail” mad., Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2001,<br />
XXIII, 77.<br />
20<br />
Fahrettin Razi, et-Tefsiru’l-Kebir, Mektebu’l-Alami’l-İslami, XXVI, 154; Âlûsî,<br />
Şihabuddin Mahmud, Ruhu’l-Meânî fî Tefsîri’l-Kur’ân’il-Azîm ve’s-Sebi’l-Mesânî,<br />
Dâru İhyai’t-Türâsi’l-Arabi, Beyrut, XXIII, 136.<br />
21<br />
İbn Kesir, Tefsir, IV, 14.<br />
22<br />
Ömer b. Abdlaziz’in Yahudi din bilginlerinden olup Müslüman olan birine haber<br />
gönderdiği ve İbrahim(as)’ın iki çocuğundan hangisinin kurban edilmekle emredil-<br />
diğini sorduğu, onun da; “ey müminlerin emiri, kurban edilmesi istenen çocuk İs-<br />
Page 8<br />
Hasan ATSIZ<br />
82<br />
Bakara 127’de “İbrahim ve İsmail’in birlikte Beyt’in temellerini<br />
yükselttikleri”; Sâffât 102’de ise, “uysal bir çocukla müjdelenen İbra-<br />
him’in bu çocuğu kendisiyle beraber çabalama olgunluğuna erişti-<br />
ğinde, babasının rüyasında kendisine onu kurban ettiğini gördüğü-<br />
nü” söylediği belirtilmektedir.<br />
<br />
<b><span style="color: red;">Âyette geçen “sa’y” sözcüğü klasik tefsir literatüründe koşmak, yürümek, çalışmak şeklinde anlamlandırılırken23, günümüz tefsir araştırmacılarından bazısı da çocuğun babasının tutum ve davranışlarını anlayıp paylaşacak olgunluğa erişmesi olarak değerlendirmektedir24.</span></b><br />
<br />
Bu iki ayet beraberce düşünüldü-<br />
ğünde Beyt’in inşasında, İsmail’in babasının yanında çalışması, ke-<br />
sin olarak kurban olayından sonradır denebilir.<br />
Tevrat metninin açık ifadesine göre İbrahim; İsmail’in doğu-<br />
munda 86, İshak’ın doğumunda ise 100 yaşındaydı25. Tefsir literatü-<br />
ründe geçen ve Tevrat’tan alındığı açıkça söylenen rivayetlerde ise,<br />
İsmail ve İshak’ın doğumunda İbrahim’in yaşı 86 ve 99 olarak veril-<br />
mektedir26. Yine Tevrat’ta belirtildiğine göre İshak sütten kesildikten<br />
sonra Sara, İbrahim’den Hacer ve İsmail’I uzaklara götürmelerini ta-<br />
lep etmektedir27. Demek ki İbrahim hicret edip gurbet elde kendile-<br />
riyle ünsiyet bulmak üzere Yaratıcı’sından salih zürriyet dilediğinde,<br />
bu anlamda kendisine verdiği ilk çocuk kesin olarak İsmail’dir28. Bü-<br />
tün bu bilgiler üst üste konulduğunda, İbrahim Beyt’in temellerini<br />
yükseltirken İsmail de 16-17 yaşlarında bir delikanlı olarak babasına<br />
yardım etmiştir denebilir.<br />
Beyt’in inşaatına bu şekilde başlayan İbrahim ve İsmail<br />
“Rabblerinden amellerini kabul etmesini ve zürriyetlerinden Müslü-<br />
man bir ümmet yaratmasını” dilemektedirler29. Kanaatimize göre<br />
kurban edilmek istenenin İsmail mi yoksa İshak mı olduğunu anla-<br />
mada, yukarıdaki ayette geçen “bizim zürriyetimizden” ibaresi, anah-<br />
tar sözcükler konumundadır. Çünkü kurban edilmesi istenenin<br />
İshak olduğunu iddia eden tefsir otoriteleri, Sâffât 113’te geçen “on-<br />
ların zürriyetinden” ibaresindeki tesniye zamirini İbrahim ve İshak’a<br />
göndermektedirler30. Ancak çok iyi bilinmektedir ki baba ve oğulun<br />
zürriyeti aynı kabul edilirken, kardeşlerin zürriyeti farklı kabul edil-<br />
mail’dir, Yahudiler de aslında bunu bilmektedirler, fakat Araplara hasetlerinden<br />
bunun İshak olduğunu iddia etmektedirler” dediği nakledilmektedir. Bkz., Alusi,<br />
Ruhu’l-Meani, XXIII, 135.<br />
23<br />
Beyzavi, Abdullah b. Ömer, Envaru’t-Tenzil ve Esraru’t-Tevil (Mecmau’t-Tefasir),<br />
Çağrı yay., İst., 1984, V, 242.<br />
24<br />
Esere, Kur’an Mesajı, II, 915.<br />
25<br />
Bkz., Tevrat, Tekvin (16), 16, (21), 6.<br />
26<br />
Bkz., İbn Kesir, Tefsir, IV, 14.<br />
27<br />
Tevrat Tekvin (21), 8-10.<br />
28 Bkz., Sâffât (37), 100-101; Harman, “İsmail”, XXIII, 77.<br />
29<br />
Bkz., Bakara (2), 27-28.<br />
30<br />
Konu hakkındaki daha geniş tartışmalar için bkz., İbn Kesir, Tefsir, IV, 19 vd.<br />
Page 9<br />
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3<br />
83<br />
mektedir. İsmail ve İshak gerçeğinde de durum böyledir. Buna göre<br />
eğer söz konusu olan baba ve oğul ise, kesin olarak tesniye zamiri<br />
kullanılamaz31.<br />
B. İBRAHİM VE İSHAK’IN BİRLİKTE ANILDIĞI AYETLER<br />
Kur’ân’da üç yerde İsmail’in bahsi geçmeksizin, İbrahim ve<br />
İshak (iki yerde Yakub’la) birlikte zikredilmektedir. Yusuf süresi(12)<br />
ayet 6 ve 38’de Yusuf’un ataları olarak İbrahim, İshak ve Yakub’tan<br />
söz edilmektedir. Allah’ın, atalarına nimetini sunduğu gibi Yusuf’a da<br />
maddi ve manevi nimetini sunacağı belirtilmektedir: “Böylece (sana<br />
rüyanda gösterildiği gibi) Rabbin seni de seçecek; sana olayların iç<br />
yüzünü görüp yorumlamayı öğretecek; ataların İbrahim ve İshak’a<br />
olan nimetini her bakımdan yeterli kıldığı gibi sana Yakub’un soyuna<br />
verdiği nimeti de her bakımdan tam ve yeterli kılacak…”32<br />
Burada Yusuf’un daha önce gördüğü ve dördüncü ayette sözü<br />
edilen rüyaya atıfta bulunulmaktadır33. Yani rüyanda gördüğün üze-<br />
re gök yüzünün yüksek ve parlak cisimlerinin sana secde etmelerine<br />
benzer bir şekilde Rabbin seni seçecek ve bütün makamların üzerin-<br />
de olan katındaki peygamberlik makamıyla seni şereflendirecektir.<br />
Bunun sonucunda da büyük kitleler sana boyun eğecekler34. Ayetin<br />
metninde geçen “ehâdîs” sözcüğüne gelince, müfessirlerin büyük<br />
kısmı bunu “rüyalar” şeklinde anlamayı yeğlemişlerdir35. Buna göre<br />
“te’vîlu’l-ehâdîs” tamlaması “rüyaları anlamlandırma” manasına gelir.<br />
Ancak bir peygamber olarak Yusuf’a öğretilenin sadece bununla sı-<br />
nırlandırılmaması gerektiğini ifade eden ve “te’vîlu’l-ehâdîs” tamla-<br />
masının kapsam alanını daha geniş tutan yorumcular da vardır36.<br />
31<br />
Elmalılı, Hak Dini, VI, 4065.<br />
32<br />
Yusuf (12), 6.<br />
33<br />
Kur’ân kıssaları içerisinde Yusuf kıssası en geniş ve derli-toplu olanıdır.<br />
Kur’ân’daki kıssalar genelde muhatap kitleye ulaştırılmak istenen mesaja uygun<br />
olarak vahyin farklı iniş süreçlerinde gündeme alınmaktadır. Bazen aynı olayın<br />
farklı ifade biçimleriyle değişik yerlerde anlatıldığı görülmektedir. Yine de kıssa an-<br />
latımında Kur’ân detay bilgi vermez. Çünkü sözü edilen kıssada tarihsel bilgi ver-<br />
mek Kur’ân’ın amacı değildir. Fakat Yusuf kıssasında bu genel çerçevenin dışına<br />
çıkıldığı söylenebilir. Sürenin sebeb-I nuzülü olarak Ashab’ın Hz. Peygamber’den<br />
bir kıssa dinlemek istemeleri de bunu göstermektedir. (Süyuti, Celalüddîn, Lüba-<br />
bu’n-Nukûl fî Esbabi’n-Nüzûl, (Muhammed Hasan el-Humsî’nin hazırladığı<br />
Müfredâtu’l-Kur’ân’ın kenarında), Müessesetü’l-Îmân, Beyrut, 1. baskı,<br />
1419/1999, s. 278). Buna rağmen Kur’ân, Tevrat kadar Yusuf kıssasını detaylan-<br />
dırmaz. Kur’ân kıssaları içerisinde Tevrat metniyle en çok örtüşen de yine bu kıs-<br />
sadır. Yahudi din bilginlerinin tahrifinden Yusuf kıssasının bu kadar ucuz kur-<br />
tulmuş olmasının muhtemel sebepleri arasında, burada şeri hükümlerden ziyade<br />
ahlaki hususların merkeze alınmasıdır. Bkz., Tevrat, Tekvin (37), 7-9.<br />
34<br />
Elmalılı, Hak Dini, IV, 2848.<br />
35<br />
Esed, Kur’ân Mesajı, II, 457.<br />
36<br />
Fahreddin er-Razi, Tefsir, XVIII, 89-90; Elmalılı, Hak Dini, IV, 2848; Esed, Kur’ân<br />
Mesajı, II, 457.<br />
Page 10<br />
Hasan ATSIZ<br />
84<br />
Ayetin üçüncü kısmını teşkil eden “… Daha önce iki atan İbra-<br />
him ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi…” pasajına gelince, Allah,<br />
burada Yusuf’a vereceğini söylediği nimet ile daha önce ataları İbra-<br />
him ve İshak’a bağışladığı iyilikler arasında bir benzetme yapmakta-<br />
dır. Bu noktadan hareketle kaynaklarımızın bazısında, “Allah, İbra-<br />
him’I ateşten, İshak’ı kurban edilmekten kurtardığı gibi, seni de ey<br />
Yusuf karşı karşıya kalacağın sıkıntılardan kurtaracaktır”, şeklinde<br />
bir sonuca ulaşılmaya çalışılmaktadır37. Sâffât suresinin ilgili ayetle-<br />
rinde, tavrını net bir şekilde kurban olarak sunulmak istenenin İs-<br />
mail olduğu yönünde belirleyen Razi’nin, burada söz konusu değer-<br />
lendirmeyi yapması dikkat çekicidir38. Tefsir-i Kebir’de tartışmaya<br />
değer gördüğü bir çok rivayet ve nakle yer veren Razi’nin, burada ol-<br />
duğu gibi, zaman zaman çelişkiye düştüğü durumlar görülebilmek-<br />
tedir.<br />
Bu başlık altında zikredeceğimiz üçüncü ayet ise Sâd (38),<br />
45’tir39. Burada yine İbrahim, İshak ve Yakub halkası birlikte anılır<br />
ve üçünün de kudret ve tefekkür sahibi oldukları vurgulanır. Sâd<br />
(38), 48’de İsmail’den söz edilir ve onun da seçilenlerden olduğu ha-<br />
tırlatılır40. İsmail’in; İbrahim, İshak ve Yakub zinciriyle anılmayıp ay-<br />
rı olarak zikredilmesi dikkat çekicidir. Böyle bir sıralamayla, Kur’ân,<br />
muhtemelen İsmail ve İshak’ın nesillerinin farklılığına işaret etmiş<br />
olabilir.<br />
C. İBRAHİM, İSMAİL VE İSHAK’IN BİRLİKTE ANILDIĞI<br />
AYETLER<br />
Kur’ân’da üçü Bakara süresinde olmak üzere toplam beş yerde,<br />
İbrahim, İsmail ve İshak birlikte anılır. Bu beş yerde de İsmail,<br />
İshak’tan önce sıralamadaki yerini alır41. Tevrat net olarak İsmail’in<br />
yaşça İshak’tan büyük olduğunu ifade ettiği42 halde Kur’ân bu ko-<br />
37<br />
Fahreddin er-Razi, Tefsir, XVIII, 90.<br />
38<br />
Fahreddin er-Razi, Tefsir, XXVI, 151-155.<br />
39<br />
“Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim’I, İshak’ı ve Yakub’u da hatırla”.<br />
40<br />
“İsmail, el-Yesa’ ve Zülkifl’i de an. Onların her iyi kimselerdi.”<br />
41<br />
“… Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek bir ilaha<br />
ibadet edeceğiz…”, “… Biz Allah’a, bize indiline (Kur’ân’a), İbrahim, İsmail, İshak…<br />
indirilene… iman ettik…”, “… İbrahim de, İsmail de, İshak da…” Bakara (2), 132-<br />
136, 140; “… Allah’a, bize indirilene (Kur’ân’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a…<br />
inandık…” Âl-I İmran (3), 84; “…İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a vahy etmiştik…” Nisa<br />
(4), 163. Kur’ân’da bir yerde İbrahim, yaşlılık döneminde kendisine İsmail ve<br />
İshak’ı verdiği için Allah’a hamdetmektedir. (İbrahim (14), 39); Allah dört yerde<br />
İbrahim’e, İshak ve Yakub’u hibe ettiğini belirtmekte (Enam (6), 84; Meryem (19),<br />
49; Enbiya (21) 72; Ankebut (29), 27); bir yerde ise İsmail ve İshak’ı mübarek<br />
kıldığını söylemektedir. (Sâffât (37), 113). Kur’ân’da 4 yerde ise İsmail; İbrahim ve<br />
İshak’tan ayrı olarak zikredilmektedir. (Enam (6), 86; Meryem (19), 54; Enbiya (21),<br />
85; Sâd (38), 48).<br />
42<br />
Bkz., Tevrat, Tekvin (16), 16.<br />
Page 11<br />
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3<br />
85<br />
nuda açık bir dil kullanmamaktadır. Zaten Kur’ân’ın üslubu da bu-<br />
nu gerekli kılmamaktadır. Ancak Kur’ân’ın sıralamada İsmail’i hep<br />
İshak’tan önce zikretmesi, yaşça da İsmail’in İshak’ın önünde olma-<br />
sını gerektirmektedir. İbrahim’in göçten sonraki serüveni gözden ge-<br />
çirildiğinde şöyle bir manzara ortaya çıkar: İbrahim’in yaşı epeyce<br />
ilerlediği halde Sara çocuk doğuramamaktadır. Ancak Sara’nın gönlü<br />
İbrahim’in çocuksuz kalmasına da razı olmaz. Bunun için İbrahim’in<br />
cariyeleri Hacer’le beraber olması kararlaştırılır ve bu beraberlikten<br />
İsmail doğar. Bir zaman sonra Sara’dan da İshak doğar. Ailenin hu-<br />
zuru bundan sonra Sara’nın, cariyenin çocuğu İsmail’in kendi çocu-<br />
ğu ile beraber İbrahim’in mirasına ortak olacağı endişesiyle bozulur.<br />
Çözüm Hacer’in çocuğu ile birlikte başka yere naklinde bulunur43.<br />
Kutsal metinlerden hareketle çizilen bu tabloda görüldüğü üzere<br />
önce doğan çocuğun İsmail olduğu şüphe götürmez bir gerçek olarak<br />
karşımıza çıkmaktadır. İsmail’in daha önce doğumunun tespitinden<br />
sonra, İbrahim’in İshak’la müjdelenmesi daha anlamlı görülmektedir.<br />
Çünkü İbrahim’in artık iyice yaşlandığı ve Sara’dan çocuk sahibi ol-<br />
mayı hayal bile edemediği bir zamanda, çocuk sahibi olmakla müjde-<br />
lenmesi dini açıdan daha bir anlam ifade etmektedir44.<br />
D. İBRAHİM’İN DOĞACAK ÇOCUKLA MÜJDELENMESİNİ<br />
HABER VEREN AYETLER<br />
Kur’ân’da beş sûrede çocukla müjdeleme konusuna değinilmek-<br />
tedir. Hûd, Hicr, Ankebut ve Zariyat sûrelerinde İbrahim ve Sara ço-<br />
cukla müjdelenmelerinin hemen arkasında Lut kavminin helaki iş-<br />
lenmektedir. Kur’ân’ın bu ayetlerinde çocuk doğurmakla müjdelenen<br />
hanımın ismi açıkça geçmese de, bunun İbrahim’in birinci hanımı<br />
Sara olduğunda tefsir bilginleri ittifak etmişlerdir. Bu ayetlerde kur-<br />
ban konusu gündeme getirilmeksizin sadece müjdeleme konusuna<br />
yer verilmektedir. Tevrat'ın metninde de aynı yöntemin izlendiği ol-<br />
dukça dikkat çekicidir; yani önce müjdeleme, sonra Lut kavminin<br />
helaki anlatılır. Şu farkla ki, Tevrat metninde çocuk doğurmakla<br />
müjdelenenin Sara olduğu açık olarak geçmektedir45.<br />
Tevrat ve Kur’ân metni birlikte ele alındığında, ilgili ayetlerde de<br />
ifade edildiği üzere, İbrahim’in ikinci çocukla müjdelenmesi ve ardın-<br />
dan Lut kavminin helak edilmesi, gerçeğe en yakın durumdur. Tevrat<br />
ve Kur’ân’ın metinsel örgüsü bunun böyle olmasını gerekli kılmakta-<br />
dır. Çünkü İbrahim’e hediye olarak verilen Hacer46, Tevrat’ın açık<br />
43<br />
Tevrat, Tekvin (16), 1-15.<br />
44<br />
Harman, “İsamil”, XXIII, 79.<br />
45<br />
Tevrat, Tekvin (18), 1-33; (19), 1-38.<br />
46<br />
Bkz., Alusi, Ruhu’l-Maani, XXIII, 135.<br />
Page 12<br />
Hasan ATSIZ<br />
86<br />
metni47 ve Kur’ân nassının mana delaletiyle, önce doğum yapmakta-<br />
dır. Aradan epey zaman geçtikten ve zahiren Sara’nın çocuk doğur-<br />
ma ihtimali kalmadıktan sonra, Sara çocukla müjdelenmektedir. Bu<br />
sebeple İbrahim ve Sara’nın tepkileri ve hayretleri ileri boyutta ol-<br />
maktadır48. Demek ki Sara’nın çocukla müjdelenmesi ile Lut kavmi-<br />
nin helak edileceği haberinin İbrahim’e peşi sıra verilmiş olması ve<br />
bunun İbrahim’in yaşlılık dönemine gelmesi en makul anlama ve yo-<br />
rumlama biçimidir.<br />
Sâffât sûresinde iki (ayrı) müjdelemeden söz edilmektedir. Birin-<br />
ci müjdelemeden sonra, müjdelenen çocuğun belirtilen niteliklerine<br />
(halim, sabırlı ve sözüne bağlı olması49) uygun olarak kurban edilme-<br />
si istenmektedir. Kurban etme isteği, ilahi takdirin gerektirdiği şekil-<br />
de sonuçlanmasından sonra, İbrahim ikinci çocukla müjdelenmekte-<br />
dir. Kanaatimize göre, aynı yerde aynı kavramın iki defa kullanılmış<br />
olması önem arz etmektedir. Bu noktada iki müjdenin farklı kişilikler<br />
için olması gerektiğini belirtmekle yetinip, ilgili ayetleri irdelemeye<br />
geçebiliriz.<br />
Hud sûresinin (11) ilgili ayetlerinde Allah şöyle buyuruyor: “Elçi-<br />
lerimiz, İbrahim’e müjde getirip: “Selam!” demişlerdi. O da “selam!”<br />
dedi; çok geçmeden hemen (elçilere) kızarmış bir buzağı getirdi. Elle-<br />
rinin buzağıya uzanmadığını görünce durumlarını beğenmedi ve on-<br />
lardan ötürü içinde bir korku duydu. “Korkma, dediler, biz Lut kav-<br />
mine gönderildik.” Ayakta durmakta olan karısı, güldü. Biz de ona<br />
İshak’ı müjdeledik. İshak’ın ardından da Yakup’u. “Vay, dedi, ben<br />
koca karı, bu kocam da bir pîr iken doğuracak mıyım? Bu cidden<br />
şaşılacak bir şey!”50.<br />
Metinde “rusül” olarak geçen “müjdeci elçilerin” nitelik ve nice-<br />
likleri konusunda Kur’ân’ın genel üslubu çerçevesinde net bir bilgi<br />
verilmemektedir. Ancak müteakip ayetlerde bunların insan suretine<br />
bürünmüş melekler olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü İbrahim buzağıyı<br />
kızartıp önlerine koyar. Yemediklerini görünce de korkuya kapılır.<br />
Demek ki İbrahim önce onların birer insan olduğunu zannetmiş ve<br />
yesinler diye yemek hazırlamıştır. Yememelerine bizzat kendileri<br />
açıklama getirene kadar da bir anlam verememiştir. Muhtemelen İb-<br />
rahim’in hanımı Sara, daha önce durumu farketmiş ve gülümse-<br />
miştir51. Sara’nın gülümsemesini yaşlılık çağında hamile kalmasına<br />
47<br />
Bkz., Tevrat, Tekvin (16), 1-16.<br />
48<br />
Bkz., Hud (11), 71-72; Hicr (15), 54; Zariyat (51), 30.<br />
49<br />
Bkz., Meryem (19), 54; Enbiya (21), 85; Sâffât (37), 101-102.<br />
50<br />
Hud (11), 69-72.<br />
51<br />
İbn Kesir, Tefsir, II, 452.<br />
Page 13<br />
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3<br />
87<br />
veya azgınlaşmış Lut kavminin helakini öğrenmesine yorumlamak da<br />
mümkündür52.<br />
Tefsir literatüründe İbrahim’e gelen elçilerin kimliği ve sayısı ko-<br />
nusunda doğruluğu tartışılan bir çok rivayet bulunmaktadır53. An-<br />
cak Kur’ân metni esas alındığında bunların insan şeklinde birden<br />
fazla melek olduğu anlaşılmaktadır. Gelen elçilerin birden fazla ol-<br />
dukları noktasında Tevrat ve Kur’ân metni birleşir. Fakat Kur’ân<br />
metninin aksine Tevrat metni, elçilerin buzağı etini yediklerini açıkça<br />
bildirir54.<br />
Kur’ân metni, İbrahim’in hanımının çocukla müjdelenmesini,<br />
gülümsemesinin bir sonucu olarak sunar. Bu noktaya vurgu yapan<br />
bazı yorumcular “Sara, çok azgınlaşan Lut kavminin helak haberine<br />
sevindi ve bunun için kendisi doğacak çocukla müjdelendi” demiş-<br />
lerdir55. Tevrat’ta ise ilgili bölüm “ve Sara: İhtiyar olduktan sonra ba-<br />
na sevinç olur mu? Efendim de kocamıştır, diyerek içinden güldü”56<br />
şeklinde ifade edilmektedir.<br />
Kur’ân, İbrahim’in eşi (Sara)’nın İshak’la ve onun arkasından<br />
Yakup’la müjdelendiğini bildirmektedir57. Tevrat ise torun Yakup’u<br />
gündeme getirmeksizin Sara’ya doğacak olan İshak’ın zürriyetinin<br />
geniş olacağını söylemektedir. Gerçi Tevrat’ta buna benzer bir ifade<br />
İsmail için de kullanılmaktadır58. Fakat Kur’ân metni İsmail’i müjde-<br />
lerken sadece onunla yetinmektedir. Bu noktadan hareket eden bazı<br />
yorumcular, kurban edilmesi istenenin kesinlikle İsmail olduğu so-<br />
nucunu çıkarmaktadırlar59. Eğer kurban edilmesi istenen İshak ol-<br />
saydı, o takdirde Sara’nın onun arkasından torun Yakup’la müjde-<br />
lenmesinin bir anlamı kalmazdı60. Kurban edilmesi istenenin İsmail<br />
olduğunu savunanların en güçlü delillerinden bir tanesi de bu ayet-<br />
tir. Gerçekten Allah, eğer Sara’yı doğacak İshak ismindeki bir oğulla<br />
ve arkasından da Yakup adındaki bir torunla müjdeledi ise, o zaman<br />
52<br />
İbn Kesir, Tefsir, II, 452.<br />
53<br />
Bu rivayetler içerisinde gelen elçilerin güzel gençler şekline giren Cebrail, Mikail ve<br />
İsrafil olduğunu ifade eden naklin Kur’ân metni açısından doğruya en yakın olması<br />
gerekir. İlave olarak Tevrat metni de elçilerin üç adam olduğunu net bir şekilde be-<br />
lirtmektedir. Bkz., Tevrat, Tekvin (18), 2; İbn Kesir, Tefsir, IV, 235.<br />
54<br />
Tevrat, Tekvin (18), 1-8.<br />
55<br />
İbn Kesir, Tefsir, II, 452.<br />
56<br />
Tevrat, Tekvin (18), 12.<br />
57<br />
Hud (11), 71.<br />
58<br />
“Ve Allah dedi: Gerçek senin karın Sara sana bir oğul doğuracak; ve onun adını<br />
İshak koyacaksın; ve onunla ve ondan sonra zürriyetiyle ahdimi ebedi ahit olarak<br />
sabit kılacağım. Ve İsmail’e gelince, seni işittim; işte, onu mübarek kıldım, ve onu<br />
semereli edeceğim, ve onu ziyadesiyle çoğaltacağım; 12 beyin babası olacak, ve onu<br />
büyük millet edeceğim.” Tevrat, Tekvin (17), 19-20.<br />
59<br />
İbn Kesir, Tefsir, II, 452.<br />
60<br />
Bu itiraz ve cevabı için bkz., Taberi, Camiu’l-Beyan, XXIII, 84 vd.<br />
Page 14<br />
Hasan ATSIZ<br />
88<br />
daha torun ortada yok iken, Allah, İbrahim’den oğlunu kurban etme-<br />
sini nasıl istesin ki? Böyle bir durum, Allah’ın sözünden dönmesi an-<br />
lamına gelir ki bu da kesinlikle mümkün değildir.<br />
Buna ilave olarak kurban olayında Allah, İbrahim’in kendisine<br />
bağlılığını denemek istemiştir, denebilir. Bu durumda mantıklı olan,<br />
İbrahim’in daha tek bir çocuk babası iken böyle çetin bir imtihana<br />
tabi tutulmasıdır. Böylece işin imtihan boyutu öne çıkmış olur. Ka-<br />
naatimize göre, İsmail’in delikanlılık döneminde İbrahim’in, İshak’ın<br />
kurban edilmek istenmesiyle böyle bir imtihana tabi tutulmuş olma-<br />
sı, imtihan sırrına uygun değildir. Onun için Tevrat’taki “biricik<br />
oğlun”61 cümleciğinin metinde ifade edildiği gibi “çok sevdiğin biricik<br />
oğlun” anlamında değil, bilakis “hayatta olan biricik oğlun” anlamın-<br />
da olması gerekir62.<br />
Hicr suresinin ilgili ayetlerinde ise Allah şöyle buyuruyor: “Onla-<br />
ra İbrahim’in konuklarından haber ver. Onun yanına gelmişler: “Se-<br />
lam” demişlerdi. O da “biz sizden korkuyoruz!” dedi. “Korkma, dedi-<br />
ler, biz sana bilgin bir çocuk müjdeleriz!” “Bana ihtiyarlık dokunduk-<br />
tan sonra mı beni müjdelediniz? Ne tuhaf bir şey ile müjdeliyorsunuz<br />
beni?” dedi”63.<br />
Konumuzla ile ilgili bu ayetlerde vurgulanması gereken iki ö-<br />
nemli nokta bulunmaktadır. Birincisi, İbrahim’in misafirlerinden<br />
korkmasını gerektiren sebep ne idi? Hud sûresinde İbrahim’in gelen<br />
elçilere hazırladığı yemekten yememeleri üzerine korktuğu belirtil-<br />
mektedir64. Fakat Hicr sûresinin ilgili ayetlerinde ise, bu konuda bir<br />
ip ucu yoktur. Kur’ân’ın bir çok yerinde olduğu gibi burada da ya<br />
Hud sûresindeki bilgi ile yetinilmiş,- ki tefsir otoriteleri buna dikkat<br />
çekmişlerdir65- yada daha az bir ihtimalle İbrahim, misafirlerinin ta-<br />
vırlarından böyle bir çıkarsamada bulunmuştur. İkincisi ise, İbra-<br />
him’e müjdelenen çocuğun bilgelikle nitelendirilmesidir. İbrahim’e<br />
müjdelenen çocuk Kur’ân’da iki yerde bilgelikle,66 bir yerde de uysal-<br />
lıkla67 nitelendirilmektedir. Tefsir bilginleri bilgelikle nitelendirilen<br />
çocuktan maksadın İshak olduğunda ittifak ettikleri halde, uysallıkla<br />
61<br />
“Ve (Rabb) dedi: Şimdi oğlunu, sevdiğin biricik oğlunu, İshak’ı, al ve Moriya diyarı-<br />
na git, ve orada sana söyleyeceğim dağların biri üzerinde onu yakılan kurban ola-<br />
rak takdim et.” Tevrat, Tekvin (22), 2. Bu metin dikkatlice incelenirse “… sevdiğin<br />
biricik oğlunu, İshak’ı…” ara cümleciğinin Yahudi din bilginlerinin tefsir kabilin-<br />
den muhtemelen ilaveleri olduğu anlaşılabilir. Üstelik bir baba olarak İbrahim’in;<br />
İshak’ı, İsmail’den daha çok sevdiğini gösteren hiçbir kanıt da yoktur.<br />
62<br />
İbn Kesir, Tefsir, IV, 14.<br />
63<br />
Hicr (15), 51-54.<br />
64<br />
Hud (11), 70.<br />
65<br />
İbn Kesir, Tefsir, II, 554.<br />
66<br />
Hicr (15), 53; Zariyat (51), 28.<br />
67<br />
Sâffât (37), 101.<br />
Page 15<br />
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3<br />
89<br />
tavsif edilen çocuktan ise İbrahim’in iki çocuğundan hangisinin<br />
kastedildiği noktasında aynı görüşü paylaşmamaktadırlar.<br />
Bilgin olmak, babanın Allah tarafından olduğunu söylediği kur-<br />
ban etme isteğine karşı çıkmak anlamına gelmemektedir. Ancak ica-<br />
zın bütün vecihlerini kapsayan ve her bir sözcüğün müsemmasının<br />
niteliğine uygun olarak kullanıldığı bilinen Allah kelamında, kurban<br />
edilmesi istenen çocuğun yumuşaklık,68 sabır69 ve sözüne bağlı70 ol-<br />
makla nitelendirilmesi, Kur’ân üslubuna çok daha uygundur. Önem<br />
arzeden diğer bir nokta ise konuyla alakalı bu ayetlerin hemen aka-<br />
binde Allah, Lut kavmini helak ediş gerekçelerini sıralamaktadır.<br />
Yine aynı konuda Allah, Ankebut sûresinde (29) şöyle buyur-<br />
maktadır: “Elçilerimiz İbrahim’e (oğlu olacağına dair) müjdeyi getir-<br />
dikleri zaman dediler ki: “Biz şu (Sodom) kenti(ni)n halkını helak e-<br />
deceğiz. Çünkü onların halkı zalim oldular”71.<br />
Lut, inandıramadığı kavmine karşı yardım isteyince Allah, ona<br />
yardım etmek üzere insan suretinde melekler gönderir. Melekler<br />
Lut’tan önce İbrahim’e uğrarlar ve misafir edilmek istenirler. Ancak<br />
İbrahim yemediklerini görünce korkuya kapılır. Melekler de korku-<br />
sunu gidermek için onu hanımı Sara’dan bir çocukla müjdelerler ve<br />
geliş amaçlarının Sodom halkını helak etmek olduğunu bildirirler72.<br />
Bu sefer de İbrahim onları vazgeçirmeye çalışır. Fakat onlar bunun<br />
Allah’ın kesinleşmiş bir emri olduğunu söyleyerek İbrahim’den buna<br />
karışmamasını tavsiye ederler73.<br />
Bu noktada sonuç yönünden belirleyici olmalarından ötürü<br />
Sâffât sûresindeki ilgili ayetleri en sona bırakıp Zâriyât sûresindeki<br />
konuyla alakalı ayetlere geçmek istiyoruz: “İbrahim’in ağırlanan ko-<br />
nuklarının haberi sana geldi mi? Bir zaman onun yanına girmişler:<br />
“Selam” demişlerdi. “Selam, dedi, (siz) tanınmamış bir toplu-<br />
luk(sunuz).” (Konuklarına yemek hazırlamak için) gizlice ailesinin<br />
yanına gitti, semiz bir buzağı getirdi. Onu, önlerine yaklaştırdı, “ye-<br />
mez misiniz?” dedi. (Yemediklerini görünce) onlardan ötürü içine bir<br />
korku düştü. “Korkma” dediler ve ona bilgin bir çocuğu müjdelediler.<br />
Karısı çığlık içinde geldi ve yüzüne vurarak: Kısır bir kocakarı(yım,<br />
benden nasıl çocuk olur)?” dedi”74. Hud, Hicr, Ankebut ve Sâffât<br />
sûrelerinde anlatılan konu, burada da farklı ifade biçimleriyle tekrar<br />
68<br />
Sâffât (37), 101.<br />
69<br />
Sâffât (37), 102; Enbiya (21), 85.<br />
70<br />
Meryem (19), 54.<br />
71<br />
Ankebut (29), 31.<br />
72<br />
Bkz., Tevrat Tekvin (18), 20.<br />
73<br />
İbn Kesir, Tefsir, III, 412.<br />
74<br />
Zariyat (51), 24-30.<br />
Page 16<br />
Hasan ATSIZ<br />
90<br />
edilmektedir. Yukarıdaki sûrelerin ilgili ayetlerinin hemen hemen<br />
hepsinde müjdenin doğrudan İbrahim’e,75 bir yerinde ise müjdenin<br />
İbrahim’in hanımı (Sara)ya verildiği bildirilmektedir76. Yaşlanmış bu-<br />
lunan çiftin müjdelenmeden hemen sonraki tepkisi, iki yerde hanı-<br />
mının diliyle,77 bir yerde de bizzat İbrahim tarafından dile getirilmek-<br />
tedir78. Yine iki yerde müjdelenenin İshak,79 iki yerde bilgin çocuk,80<br />
bir yerde de uysal çocuk81 olduğu bildirilmektedir. Bütün bu bilgiler<br />
üst üste konulduğunda “bilge çocuk” nitelemesinin İshak, “uysal ço-<br />
cuk” vasfının ise İsmail’in hayat hikayesiyle daha fazla örtüştüğü gö-<br />
rülmektedir82.<br />
Sâffât sûresindeki ilgili ayetlerde ise önce İbrahim’in kavmiyle<br />
olan mücadelesi ve akabinde ateşe atılması anlatılmaktadır. Bu o-<br />
laydan sonra İbrahim hicret edeceğini söyler ve Yaratıcı’sından ken-<br />
disine iyi çocuklar vermesini diler. Bunun üzerine Allah şöyle buyu-<br />
rur: “Ona uysal bir çocuk müjdeledik. (Çocuk) onun yanında koşma<br />
çağına erişince: “Yavrum dedi, ben uykuda görüyorum ki ben seni<br />
kesiyorum; bak, ne dersin? Babacığım, sana emredileni yap, inşaal-<br />
lah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. İkisi de böylece teslim o-<br />
lup, çocuğu alnı üzerine yıkınca, biz ona: “İbrahim!” diye ünledik.<br />
“Sen rüyayı doğruladın, işte biz güzel davrananları böyle mükafat-<br />
landırırız!” Gerçekten bu, apaçık bir sınav idi. Ve fidye olarak ona<br />
büyük bir kurbanlık verdik. Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün)<br />
bıraktık. İbrahim’e selam olsun! İşte biz güzel davrananları böyle<br />
mükafatlandırırız. Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı. Biz ona<br />
İshak’ı iyilerden bir peygamber olarak müjdeledik. Kendisine (İs-<br />
mail’e) de, İshak’a da bereketler verdik. Onların neslinden iyi hareket<br />
eden de var, açıkça kendisine zulüm eden de”83.<br />
Hem Tevrat hem de Kur’ân metninde kurban meselesinin işlen-<br />
diği bölümden sonra Lut kıssasına değinilmemektedir84. Ancak İs-<br />
hak’ın doğumunu müjdeleyen bölümden hemen sonra her iki metin-<br />
de de Lut kıssası zikredilmektedir85. Zaman ve bölgesel faktörler göz<br />
önünde bulundurulduğunda, İbrahim’in daha fazla yaşlı olduğu dö-<br />
75 Bkz., Hud (11), 69, 74; Hicr (15), 53; Ankebut (29), 31; Sâffât (37), 101, 112;<br />
Zariyat (51), 28.<br />
76 Hud (11), 71.<br />
77 Hud (11), 72; Zariyat (51), 28.<br />
78 Hicr (15), 54.<br />
79 Hud (11), 71; Sâffât (37), 112.<br />
80 Hicr (15), 53; Zariyat (51), 28.<br />
81 Sâffât (37), 101.<br />
82 İbn Kesir, Tefsir, IV, 235-236.<br />
83 Sâffât (37), 100-113.<br />
84 Bkz., Tevrat Tekvin (22), 1-19; Kur’ân, Sâffât (37), 100-113.<br />
85 Bkz., Tevrat Tekvin (18), 9-21; Kur’ân, Hud (11), 69-74; Hicr (15), 51-58; Ankebut<br />
(29) 31; Zariyat (51), 24-32.<br />
<br />
nemine denk gelen İshak’la müjdelenme olayının,86 Lut kavminin he-<br />
lak zamanına daha yakın olduğu sonucuna varılabilir.<br />
Sâffât sûresinin bu ayetlerinde iki müjdeden söz edilir. İbrahim<br />
kavmiyle zorlu bir mücadeleye girişir ve bir yığın çabanın arkasından<br />
yolunu kavminden ayırmaya karar verir. Muhtemelen yalnız kalacağı<br />
yeni yerde Rabbinden salih evlat ister. Bu duadan hemen sonra<br />
Kur’ân metni onu “yumuşak huylu bir çocukla” müjdelemektedir87.<br />
Burada çocuğa atfedilen nitelik, İshak’ın müjdelendiği ayetlerde be-<br />
lirtilen “bilge çocuk” nitelemesinden farklıdır. “Uysal çocuk” doğup<br />
büyüdüğünde, babası onu kurban olarak kestiğini gördüğünü söy-<br />
lemekte ve düşüncesini öğrenmek istemektedir. Çocuk “esnek olma”<br />
vasfına uygun olarak “sabredenlerden” olacağını haber vermektedir.<br />
Böylece “hilm” ve “sabr” vasıfları, kurban edilmesi istenen çocuğun<br />
en anlamlı ve en fazla öne çıkan özellikleri olmaktadır.<br />
Kur’ân ayetlerinin anlaşılmasında en büyük yardımcı yine<br />
Kur’ân’ın kendisidir. Nitekim Allah, Enbiya sûresinde “İsmail’i,<br />
İdris’i, Zülkifl’i de an; hepsi de sabredenlerdendi”88 buyurmaktadır.<br />
İsmail’in sabırlı olmakla nitelendirilmesi bir anlam ifade etmelidir.<br />
Burada sabredenlerden olmakla tavsif edilen İsmail’in, Sâffât sûre-<br />
sinde bahsi geçen “halim” ve “sabırlı” çocuğun bizzat kendisi olmalı-<br />
dır. Böyle bir yorum, İbrahim’in hayat serüvenine de aynen uymak-<br />
tadır. İsmail’in önce doğduğunda tefsir otoriteleri müttefiktirler. Tev-<br />
rat metni de bunu açık olarak ifade etmektedir89. Ayrıca İsmail’in<br />
“sözünü yerine getiren”90 olarak vasfedilmesi de önemlidir.<br />
Demek ki İbrahim, vatanından ayrılışının ilk dönemlerinde<br />
Kur’ân metninde nitelendirilen şekilde İsmail isminde bir çocuk sa-<br />
hibi olur. Bu yaklaşım Kur’ân’ın sunuluş biçimine de bütünüyle uy-<br />
ar. Çünkü Kur’ân metninde İbrahim’in mücadelesi, hicreti, “uysal<br />
çocukla müjdelenmesi”, bu çocuğun kurban edilmek istenmesi ve<br />
çocuğun buna boyun eğmesi bir bütün olarak zikredilir.<br />
Baba ve oğulun gönlü buna ısınınca, kurban kesme hazırlığına<br />
başlanır. Fakat tam bu sırada Allah İbrahim’in imtihanı geçtiğini ö-<br />
vücü ifadelerle bildirir ve fidye olarak da ona büyük bir kurbanlık<br />
verdiğini belirtir. Bu bölüm böyle güzel bir sonla noktalandıktan son-<br />
ra, Allah, bu defa İbrahim’i “iyilerden bir peygamber olarak İshak’la<br />
müjdelemektedir”91. Burada müjdelenen İshak’ın, on ayet önce müj-<br />
86 Bkz., Tevrat, Tekvin (21), 5.<br />
87 Sâffât (37), 101.<br />
88 Enbiya (21), 85.<br />
89 Tevrat, Tekvin (16), 16.<br />
90 Meryem (19), 54.<br />
91 Sâffât (37), 112.<br />
<br />
delenen “uysal çocuk”tan, Kur’ân metninin genel mantığı ve üslubu<br />
çerçevesinde, farklı olması gerekmektedir. Hiçbir sebep yok iken Al-<br />
lah, aynı yerde aynı çocuğu ne diye iki defa müjdelesin ki?<br />
Fakat kurban edilmesi istenenin İshak olduğunu ileri süren tef-<br />
sir bilginleri, bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için son derece zorla-<br />
mayla “Allah, önce İbrahim’I yumuşak huylu bir oğlanla, sonra da bu<br />
çocuğun peygamber olmasıyla; yani iki kez müjdeledi”, demektedir-<br />
ler92. Ancak belirttiğimiz gibi, Kur’ân metni böyle bir yoruma açık<br />
değildir. Kur’ân metninde İbrahim ailesinin sadece İshak’la “B-Ş-R”<br />
kökünden gelen sözcüklerle müjdelendiğini, dolayısıyla “uysal ço-<br />
cukla müjdelemeden” maksadın da İshak olması gerektiğini söyleyen<br />
bilginler varsa da bu tutarlı gözükmemektedir93. Çünkü Kur’ân’da<br />
aynı kavramın, farklı kişilikler için kullanıldığı bilinen bir gerçektir.<br />
Sâffât sûresinin ilgili son ayetinde ise, Allah, uysal çocuğu ve İs-<br />
hak’ı mübarek kıldığını ve onların zürriyetinden iyilerin de kötülerin<br />
de olacağını bildirmektedir94. Problemin çözümünde anahtar ayetin<br />
bu olduğunu söyleyebiliriz. Ayetin konteksi kapalı olsa da, problemi<br />
de vuzuha kavuşturucudur. “Onu ve İshak’ı mübarek kıldık” cümle-<br />
sinde tefsir bilginlerinin büyük kısmı “o” zamirinden maksadın İbra-<br />
him olduğunu söylemektedirler. Çünkü Arap grameri esas alındığın-<br />
da “o” zamirinin en yakın yerdeki isme gitmesi gerekir. İlave olarak<br />
bundan önce İbrahim’e giden iki “o” zamiri daha vardır. Ancak mü-<br />
teakip cümlede gelen “onların zürriyetinden” sözcükleri gerçeğin böy-<br />
le olmadığını kesin olarak ve tevil edilemeyecek bir şekilde ortaya<br />
koymaktadır. Bütün otoriteler tarafından baba ve oğlun zürriyetinin<br />
bir olduğu kabul edilmektedir. Ayette iki zürriyetten söz edildiğine<br />
göre, bunun aynı olan İbrahim ile İshak’ın zürriyeti olması kesinlikle<br />
mümkün değildir. Kur’ân’ın mantığı da bunun farklı iki zürriyet ol-<br />
masını gerektirmektedir. Nitekim Kur’ân, İbrahim ve İsmail’den söz<br />
ederken “zürriyetimizden” diyerek ikisinin zürriyetinin aynı olduğunu<br />
bildirmektedir95. O halde burada iki ayrı zürriyetten maksat İsmail ve<br />
İshak’ın ayrı olan zürriyetleridir96. Maalesef bir çok müfessir ve meal<br />
yazarı bu gerçeği dikkate almayarak farklı yorumlara kaymışlardır.<br />
Ayet meseleyi bu kadar net bir şekilde sonuca bağladığı halde,<br />
Taberi gibi bir tefsir otoritesinin dahi konuyu farklı görmek istemesi-<br />
nin sebebi nedir? diye sormak gerekir. Acaba Zemahşeri, Razi, İbn<br />
Kesir ve Hamdi Yazır gibilerinin gördüğü gerçeği; Taberi, Kurtubi ve<br />
<br />
<i>92 Bağavi, Ebu Muhammed Huseyin b. Mesud, Mealimu’t-Tenzil, Daru’l-Kütübi’l-</i><br />
<i>İlmiyye, Beyrut, 1. baskı, 1414/1993, IV, 30.</i><br />
<i>93 Taberi, Camiu’l-Beyan, XXIII, 85.</i><br />
<i>94 Sâffât (37), 113.</i><br />
<i>95 Bakara (2), 128.</i><br />
<i>96 Elmalılı, Hak Dini, VI, 4065.</i><br />
<br />
Süyuti gibilerinin görmesini engelleyen ne idi? Acaba kurban edilme-<br />
si istenenin İshak olduğunu iddia edenler, İsmail olduğunu savunan-<br />
lara göre, Kur’ân diline ve ilimlerine daha mı az hakimdiler? Kanaa-<br />
timize göre, sebep bunlardan hiç birisi değildir. Fakat kurban edil-<br />
mesi istenenin İshak olduğunu beyan eden zayıf nakiller, onların<br />
zihnine öyle kazınmıştı ki, konu ile ilgili bütün ayetleri o mantıkla<br />
anlamlandırma çabasına giriştiler. Nitekim Kurtubi de bu konudaki<br />
nakillerin çokluğuna dikkat çekmektedir97.<br />
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME<br />
Kur’ân nassının, isim vermek suretiyle Allah tarafından, İbra-<br />
him’in ikisi de peygamber olan çocukları İsmail ve İshak’tan hangisi-<br />
ni kurban etmekle emredildiğini açıkça belirtilmemiş olması; bu ko-<br />
nuda farklı görüşlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Kur’ân nas-<br />
sının bu konuda açık ifade kullanmamış olması, aynı zamanda, iki<br />
gruba da konu ile ilgili ayetleri kendi görüşleri doğrultusunda yo-<br />
rumlama olanağı sunmuştur. Ancak bu durum, iki görüşün de aynı<br />
oranda doğru olduğu sonucuna bizleri götürmemelidir. Düşüncemize<br />
göre Kur’ân nassındaki konu ile ilgili ayetlerin tamamı bir bütün içe-<br />
risinde değerlendirildiğinde, sonuç ortaya çıkmaktadır. Şimdi iki<br />
grubun da eleştirileriyle beraber görüşlerini maddeler halinde ince-<br />
leyelim:<br />
<br />
<b>A. Kurban edilmesi emredilenin İsmail olduğunu söyleyenlerin</b><br />
<b>delilleri:</b><br />
1. Hz. Peygamber’in bi’setinden önce de Arapların bilgisi bu y-<br />
önde idi.<br />
2. Hz. İbrahim, hicretinin hemen akabinde kendisiyle yalnızlığını<br />
giderecek salih bir çocuk dilemekte ve Allah da onun bu dileğini ka-<br />
bul etmektedir. Tevrat ve Kur’ân’ın ittifakıyla yaşça büyük olan İsma-<br />
il bu şekilde İbrahim’e verildikten sonra, bu defa İshak’la müjdelen-<br />
mektedir. Bu durumda Tevrat metninde geçen “sevdiğin biricik oğ-<br />
lun” karşılığının da “hayatta olan biricik oğlun” olması gerekir. İbn<br />
Kesir, Tevrat’ın bazı nüshalarında “biricik” ifadesi yerine “büyük” ifa-<br />
desinin olduğunu söylemektedir ki, tezimizi desteklemek açısından<br />
bu önemli bir husustur.<br />
3. İbrahim, İshak’la müjdelenirken, hem çocukla ve hem de ço-<br />
cuğun çocuğuyla birlikte müjdelenmektedir. Kurban edilecek bir ço-<br />
cuk, kendisine doğacak çocukla müjdelenemez. Yahudi yorumcula-<br />
rın, bunun İshak’ın ergenlik dönemine rastladığı şeklindeki görüşle-<br />
rine de itibar edilmez.<br />
4. İsmail’in sabır, yumuşak huyluluk ve sözüne bağlılıkla nite-<br />
lendirilmesi. Bu sıfatlar, kurban edilmesi istenen çocuğun hayat hi-<br />
kayesiyle tamamen bağdaşmaktadır.<br />
5. Olayın Mekke’de cereyan etmesi; İslam öncesi Arap mitoloji-<br />
sinde bunun böyle kabul edilmesi ve İslam’ın beş esasından biri ola-<br />
rak kabul ettiği hac farizasının da doğru kabul edilen bu gelenek ü-<br />
zerine inşa edilmesi.<br />
6. Kurbanlık koçun boynuzlarının Kabe’de asılı olarak nesilden<br />
nesile geldiğini ifade eden ve yalanlanması mümkün olmayan haber-<br />
ler.<br />
7. Hz. Peygamber’in “atası İsmail ve babası Abdullah’ı” kastede-<br />
rek “ben iki kurbanlığın oğluyum” demesi.<br />
<br />
<b>B. Kurban edilmesi istenenin İshak olduğunu iddia edenlerin</b><br />
<b>delilleri:</b><br />
1. İbrahim, daha Hacer kendisine hediye edilmeden önce çocuk-<br />
la müjdelenmiştir. Fakat bunun doğruluğu tartışmaya açıktır. Çün-<br />
kü İbrahim Şam’a varmadan, yol güzergahında bulunan Harran’da,<br />
Hacer kendisine hediye edilmiş ve İbrahim’in çocukla müjdelenmesi<br />
de tam bu sırada olmuştur.<br />
2. “Zebih, İshak’tır”, “İshak’ı kurban edilmekle imtihan ettim”,<br />
“İshak’tan kurban edilme sıkıntısını giderince” gibi İshak’ın kurban<br />
edilmekle emredildiğini ifade eden rivayetler, hadis otoriteleri tara-<br />
fından garip, münker, mevkuf, zayıf ve mevzu olarak değerlendiril-<br />
mektedir.98<br />
Kanaatimize göre ayetlerin zahiri de kurban edilmesi emredile-<br />
nin İsmail olduğunu tedai ettirecek niteliktedir. Bunun aksini gerek-<br />
tirecek sahih bir hadis de mevcut değildir.<br />
98<br />
Alusi, Ruhu’l-Meani, XXIII, 135 vd.parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-4382716035364995672012-08-23T15:03:00.003-07:002020-09-19T11:18:55.052-07:00Kurbanlık İshak değil İsmaildir - İsmail Hakkı başdağ <strong><strong>Kur'anda İbrahim as ın oğlunu kurban etmek ile imtihana tutulması konusunun içinde tartışılan konulardan birisi bu oğlunun kim olduğu meselesidir.Kur'anda bu konuda net bir isim zikredilmemesi geçmişteve günümüzde tartışlına konulardan birisidir. Bildiğimiz üzere İbrahim as ın ismail ve ishak adında iki oğlu vardır ve kurban edilmek istenen oğlunun ishak olduğu geçmişte bazı tefsirciler tarafından ileri sürülmüştür. Şunu önce belirtmek isterizki kıssaların bize anlatılmasındaki ana fikrin o kıssadan bir hisse almak amaçlı olduğu ve önemli olanın o kıssada bizim için ne gibi bir mesaj olduğudur. Bu konunun tartışılması (kurban edilmek istenenin kim olduğu konusu) o kıssadaki Allaha en sevdiğini onun yolunda kurban edebilme teslimiyetinin arka plana atılarak kıssa içinde dönüp dolaşarak kıssaları geçmişte yaşanmış bir hikaye demeti olarak görmek anlamına gelir. Birde üstüne, kurban edilmek istenen oğlunun ishak olduğu gibi bir düşünce kur'an bütünlüğünü hesaba katmadan anlaşılmaya çalışılan bir konunun ne gibi yanlışlara götürdüğünün bir örneğidir. Günümüzde "kur'anı tevrattan anlama" düşüncesininde bir uzantısı olarak gördüğümüz bu gibi düşünceler kuran kıssalarını tevrata doğrulatmak gibi yanlışlığın eseri olarak karşımıza çıkmaktadır. Halbuki esas olan kur'anı tevrattan değil tevratı kur'andan anlamaya çalışmaktır. Nasılki hadislerin doğruluğunu kur'anla sağlamasını yaptıktan sonra kabul veya red ediyorsak tevrattaki bir haberin doğruluğunuda kur'anla sağlamasını yapıp kabul veya red etmemiz gerekir. Kurban edilmek istenen oğlunun ishak olduğu tevratta yazdığı için bu düşünceye kapılanların kendi düşüncelirinin kaynağının geçmişteki tefsirlere sızan israiliyat haberler olduğunu bilmeleri gerekir. Bunun traji komik diyebileceğimiz tarafıda modernist kur'an anlayışlarına sahip olan bir kısım zevatında bunu kabul etmeleridir. Bu konu "sadece kur'an " diyenlerinde sadece kur'an ile imtihanı olup net bir isim verilmeden ancak kur'an bütünlüğünde o ismin hangisi olduğu konusu tartışalımayacak kadar açık olan bir konuda, kur'an + rivayet + tevrat gibi yan kaynaklara teslim olmalarının göstergesidir.</strong></strong><br />
<br />
<strong><strong>Bu konu ile ilgili ayetlerin meallerini görerek devam edelim.</strong> <strong> İbrahim as ın ateşten kurtulmasının ardından lut as ın kavmine gönderilen meleklerin önce ibrahim as a uğraması ile ilgili ayetlerin mealleri ile şu şekildedir.</strong></strong><br />
<br />
<strong><strong>Hud suresi 69-75. ayetlerinin meali </strong></strong><br />
<br />
<strong>69- Andolsun, elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldikleri zaman; "Selam" dediler. O da: "Selam" dedi (ve) hemen gecikmeden kızartılmış bir buzağı getirdi.</strong><br />
<strong>70- Ellerinin ona uzanmadığını görünce (İbrahim durumdan) hoşlanmadı ve içine bir tür korku düştü. Dediler ki: "Korkma. Biz Lut kavmine gönderildik."</strong><br />
<strong>71- Karısı ayaktaydı, bunun üzerine güldü. Biz ona İshak'ı, İshak'ın arkasından da Yakub'u müjdeledik.</strong><br />
<strong>72- "Vay bana" dedi (kadın). "Ben kocamış bir kadın iken ve şu kocam da bir ihtiyar iken doğuracak mıyım? Gerçekten bu, şaşırtıcı bir şey!.."</strong><br />
<strong>73- Dediler ki: "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir, ey ev halkı şüphesiz O, övülmeye layık olandır, Mecid'tir."</strong><br />
<br />
<strong><strong>Hicr suresi 51-56. ayetlerinin meali </strong></strong><br />
<br />
<strong><strong>51- Onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.<br />
52- Yanına girdiklerinde "Selam" demişlerdi. O da: "Biz sizden korkmaktayız" demişti.<br />
53- Dediler ki: "Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz."<br />
54- Dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?"<br />
55- Dediler ki: "Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma."<br />
56- Dedi ki: "Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?"<br />
<br />
Meryem suresi 47-50. ayetlerinin meali<br />
<br />
47- (İbrahim:) "Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" dedi.<br />
48- "Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım."<br />
49- Böylelikle, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.<br />
50- Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.<br />
<br />
Enbiya suresi 69-73. ayetlerinin meali<br />
<br />
69- Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol."<br />
70- Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.<br />
71- Onu ve Lut'u kurtarıp içinde, alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık.<br />
72- Ona İshak'ı armağan ettik, üstüne de Yakub'u; her birini salihler kıldık.<br />
73- Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.<br />
<br />
Saffat suresi 99-113. ayetlerinin meali<br />
<br />
99- (İbrahim) Dedi ki: “Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir.”<br />
100- “Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.”<br />
101- Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.<br />
102- Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.”<br />
103- Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine ve takdirine) teslim olup onu alnı üzerine yatırdı.<br />
104- Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik.<br />
105- “Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.”<br />
106- Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.<br />
107- Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.<br />
108- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.<br />
109- İbrahim’e selam olsun.<br />
110- Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.<br />
111- Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandır.<br />
112- Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı da müjdeledik.<br />
113- Ona ve İshak’a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de.<br />
<br />
Zariyat suresi 24-30. ayetleri<br />
<br />
24- Sana İbrahim'in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi?<br />
25- Hani, yanına girdiklerinde: "Selam" demişlerdi. O da: "Selam" demişti. "(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk."<br />
26- Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi.<br />
27- Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); "Yemez misiniz?" dedi.<br />
28- (Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku düştü. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler.<br />
29- Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: "Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi.<br />
30- Dediler ki: "Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir."<br />
<br />
Ayet meallerinden anlaşılacağı üzere hud suresideki bölümde "ishakın ve yakubun" müjdelenmesinden, hicr suresindeki bölümde "bilgin bir çocuk" müjdelenmesinden, meryem suresindeki bölümde "ishakın armağan edilmesinden", enbiya suresinde "ishakın" armağan edilmesinden, zariyat suresindeki bölümde "bilgin bir çocuk"müjdelenmesinden , en teferruatlı olarak anlatıldığı saffat suresindeki bölümde ise 112. ayette ishakın müjdelenmesinin önce İbrahim as ın bir oğlu daha olduğu anlaşılmaktadır ve İshak as ikinci bir oğul olarak zikredilmektedir. Öyleyse kıssada kurban edilmek istenen oğul ishak as değil öteki oğlu ismail as dır.<br />
<br />
İbrahim as ın iki oğlunun ismi ibrahim suresi 39. ayetinde şu mealde geçmektedir.14. 39-<span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;"> «Kocamışken, bana İsmail ve İshak'ı veren Allah'a hamdolsun. Doğrusu Rabbim duaları işitendir.» Kur'anda İbrahim as ın iki oğlundan bahseden ayetlerdeki isim sıralamasına baktığımız zamanda ismail as ın ismi önce geçer buda bize ismail as ın ilk oğlu olduğu hakkında bir bilgi vermektedir.</span><br />
<span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">-2.136 «Allah'a, bize gönderilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına gönderilene, Musa ve İsa'ya verilene, Rableri tarafından peygamberlere verilene, onları birbirinden ayırt etmeyerek inandık, biz O'na teslim olanlarız» deyin.</span><br />
-<span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">2.140 Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, siz mi yoksa Allah mı daha iyi bilir? de. Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.</span><br />
-<span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">3.84«Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Rableri tarafından Musa, İsa ve peygamberlere verilene inandık, onları birbirinden ayırt etmeyiz, biz O'na teslim olanlarız» de.</span><br />
-<span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">004.163] [DI] Nuh'a, ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettiğimiz gibi şüphesiz sana da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik. </span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">Kur'anı bir bütünlük içinde anlamaya örnek olarak gösterebileceğimz bir ayette, enbiya suresi 85. ayetidir bu ayette mealen " İsmail, İdris ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da an; onların her biri sabredenlerdendi." buyurulması ve ayette sabrın vurgulanması ile ismail as arasında bir bağ kurmak gerekirse saffat suresi 102. ayetinde "<span style="font-family: Times New Roman; font-size: small;">Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın." ayetindeki sabrın vurgulanması ismail as ile bağlantılıdır. </span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;"><span style="font-family: Times New Roman; font-size: small;">Bu kadar kolay anlaşılan bir konu hakkında böyle bir ihtilaf neden? diye bir sorunun cevabını yine klasik kur'an anlayışlarının hakim olduğu "kur'anı rivayetlerden öğrenme" mantığı yatmaktadır.</span></span>Klasik tefsirlerde bile kurban edilmek istenen oğulun ishak as olduğu yolundaki haberlerin zayıf ve uydurma olduğu yolundaki söylemlere rağmen günümüzdede bu düşüncenin "sadece kur'an" diyenlerin bir kısmı tarafından dile getirilmeye çalışılmasının arka planında kur'an + ........ şeklinde ilaveler yatmaktadır. Halbuki" kur'anı kur'andan anlamak" şeklindeki bir yöntem ile okunan kur'anda böyle bir ters anlama ulaşmak mümkün değildir.<br />
<br />
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.</strong></strong>parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-66804030492439932182012-08-23T15:02:00.000-07:002012-08-23T15:02:16.727-07:00Kurbanlık oğul İshaktır - Süleyman AteşOkurum diyor ki: “Elimde bulunan bir yazıda, 4000 yıl önce Hz. İbrahim’in Harran’da doğduğu, iki oğlundan büyüğünün İshak küçüğünün İsmail olduğu belirtiliyor. Puta tapan ve 12 putu olan İbrahim’in (hâşâ) kendi özel putunun Allah adını taşıdığı ifade ediliyor. İbrahim, tanrılara kurban âdetini uygulamak üzere özel putu Allah’a kurban için büyük oğlu İshak’ı kurban etmesi gerekirken kutsal kitabın, kurbanlığın İsmail olduğunu ileri sürdüğünü yazıyor.” Okuruma cevabım şudur: Cehalet iki çeşittir: Basit cehalet, mürekkep (katmerli) cehalet. İşte bu yazı, katmerli cehaletin açık bir örneği olması yanında son derece cüretli ve garazkâr bir üslup taşıyor. Yazı, yalan ve yanlışlarla dolu. Bir kere büyük oğul İshak değil, İsmail’dir. İkisi arasında 14 yaş fark vardır. Tevrat’a göre kurban edilecek çocuk İsmail değil İshak’tır. Kur’ân’dan da bunun İshak olduğu anlaşılmaktadır. Sahabiler döneminde kurbanlığın İshak olduğu kanısı egemendi.<br />
<br />
Taberi’ye göre müjdelenen sonra da kurban edilmesi buyurulan çocuk İshak’tır. Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Abbas, Abdullah ibn Mesud, Kabul-Ahbar, Katade, Said ibn Cübeyr, Mesruk, İkrime, Zühri, Süddi ve Mukatil de bu görüştedirler. Kutsal kitaba göre İbrahim 86 yaşındayken cariye Hacer’den İsmail doğmuş, 99 yaşındayken de karısı Sare, İshak’a gebe kalmıştır. “Ve bu şeylerden sonra vaki oldu ki, Allah İbrahim’i deneyip ona dedi: Ey İbrahim ve o: İşte ben dedi. Ve dedi: Şimdi sevdiğin biricik oğlun İshak’ı al ve Moriya diyarına git ve orada sana söyleyeceğim dağların biri üzerinde onu yakılan kurban olarak takdim et. Ve İbrahim sabahleyin erken kalktı ve eşeğine palan vurdu ve oğlu Islak’ı aldı.” <br />
<br />
“... Ve İbrahim ... oğlu İshak’ı bağlayıp mezbah üzerine, odunların üstüne koydu. Ve İbrahim elini uzattı ve oğlunu boğazlamak için bıçağı aldı... Ve İbrahim gözlerini kaldırıp gördü ve işte arkasında bir koç çalılıkta boynuzlarından tutulmuştu ve İbrahim gidip koçu aldı ve oğlunun yerine onu yakılan kurban olarak takdim etti...” (Tekvin: 22/1-19). O zamana kadar insanlar putlara taparken İbrahim onları Allah’a tapmaya davet etmiştir. Kâbe’yi de Allah’ın tek tanrı mabedi olarak yapmıştır. Her gün dünyada milyonlarca hayvan kesiliyor. Ama kurban olarak kesilen hayvanlar, inancımıza göre Allah katında derece kazanır. Ben Allah için kurban edilen hayvana, hayvanların şehidi diyorum. Kimse inancını değiştirmez. Ayı istemeyenler ne kadar bağırıp çağırsa da gökteki ayı mevkiinden düşüremez.parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-67467015336755697302012-08-23T10:13:00.000-07:002012-08-23T10:13:01.117-07:00KABENİN YAPIMI<br />
<br />
<b><span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">İBRAHİM SURESİ</span></b><br />
<div class="MsoNormal" style="color: purple;"><div style="color: red;"><b><span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">35.Bir zaman, İbrahim şöyle demişti: "Rabbim, bu beldeyi güvenli kıl. Beni ve oğullarımı putlara kulluktan uzak tut!"<br />
<br />
36."Rabbim, onlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık beni izleyen bendendir. Bana isyan edene gelince, onun hakkında sen Gafûr ve Rahîm'sin.<br />
<br />
37.<br />
"Ey Rabbimiz! Ben, çocuklarımdan bir kısmını senin kutsal evinin yanındaki, ziraata elverişsiz vadiye yerleştirdim ki, namazı/duayı yerine getirsinler, ey Rabbimiz! Sen de insanlardan bazı gönülleri, onlardan hoşlanır yap. Çeşitli meyvelerle onları rızıklandır ki, şükredebilsinler!"<br />
<br />
38."Rabbimiz, hiç kuşkusuz sen bizim gizlediğimizi de bilirsin, açığa vurduğumuzu da. Yerde de gökte de hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."<br />
<br />
39."İhtiyar yaşımda bana, İsmail ve İshak'ı bağışlayan Allah'a hamt olsun! Benim Rabbim, duayı gerçekten çok iyi duyar."<br />
<br />
40."Rabbim! Beni, namazı/duayı yerine getiren bir insan yap. Soyumdan bir kısmını da. Rabbimiz, duamı kabul et!"<br />
<br />
41."Rabbimiz, hesabın ortaya geleceği gün; beni, anne-babamı ve inananları affet!"</span></b></div><br />
<div style="color: blue;"><b><span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">BAKARA SURESİ</span></b></div><div style="color: blue;"><br />
</div><b style="color: blue;"><span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">124.Hani Rabbi, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "Soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz." buyurdu.<br />
<br />
125.Hatırla o zamanı ki, biz o evi insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir dua/namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şu sözü ulaştırmıştık: "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû-secde edenler için evimi temizleyin!"</span></b><br />
<br />
<b style="color: blue;"><span style="font-family: Verdana; font-size: x-small;">126.İbrahim şöyle yakarmıştı: "Rabbim! Şu kenti güvenli bir kent yap, halkının Allah'a ve âhiret gününe inananlarını çeşitli ürünlerle rızıklandır." Rab dedi ki: "Küfre sapanları az bir nimetle rızıklandırır, sonra da ateş azabına itiveririrm. Ne kötü bir dönüş yeridir o!"<br />
<br />
127.İbrahim'in, İsmail'le birlikte, o evin ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semî'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm'sin, her şeyi çok iyi bilirsin."<br />
<br />
128."Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman/Allah'a teslim olan kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et! Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."<br />
<br />
129."Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm hikmetlerin kaynağısın."<br />
<br />
130.Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, âhirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...<br />
<br />
131.Rabbi ona, "Müslüman olup bana teslim ol!" dediğinde o şu cevabı vermişti: "Teslim oldum âlemlerin Rabbi'ne!"</span></b></div><div class="MsoNormal" style="color: purple;"><span style="color: black; font-family: Verdana; font-size: x-small;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="color: purple;"><span style="color: black; font-family: Verdana; font-size: x-small;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="color: purple;"><span style="color: black; font-family: Verdana; font-size: x-small;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="color: purple;"><span style="color: black; font-family: Verdana; font-size: x-small;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="color: purple;"><span style="color: black; font-family: Verdana; font-size: x-small;"><br />
</span></div>parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-75801141878766056592012-08-23T09:30:00.001-07:002012-08-23T09:43:27.938-07:00Cengiz Dumandan İbrahim ve Kurban olayı üzerine 3 yazı<span style="font-size: small;"><b><span style="color: #493b3b;">1-Hz. İbrahim’in rüyası ve rüyaların uygulanması</span></b><b><span style="color: #493b3b;"> </span></b></span><br />
<span style="font-size: small;"><b>2-Hz. İbrahimin zebh/kurban rüyası vahiy midir? </b></span><br />
<span style="font-size: small;"><b>3-Âlim kul’un çocuk katli fiili ve Hz. İbrahim’in oğlunu zebih teşebbüsüne tepkisel yaklaşımlar üzerine düşünceler</b></span><b><span style="color: #493b3b; font-size: medium;"> </span></b><br />
<br />
<b><span style="color: #493b3b; font-size: medium;"><span style="color: red;">Hz. İbrahim’in rüyası ve rüyaların uygulanması</span><br />
<br />
<br />
</span><span style="color: #313131; font-size: x-small;"> <span style="font-family: Tahoma;"> Zebih kıssası olan Saffat suresinde, Zebh fiilinin başlangıcı, Hz. İbrahim’in rüyası olarak belirtilmektedir. “…Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.” Saffat37/102</span> </span></b> <br />
<div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b> İbrahim’in@ rüyasının sahihliği, kıssanın ileriki ayetlerinde şu şekilde açıklanır. “Biz ona: “Ey İbrahim!” diye seslendik. Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.” Saffat37/104-105 </b></span></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"> Dolayısıyla Hz. İbrahim’in Zebih/kurban ile ilgili<span style="color: red;"> rüyasını mota mot gerçekleştirmesi gerekmektedir</span> ki bu fiili gerçekleştirmek için önce oğlunun görüşünü almış; -bu Zebihin itaatinin de muhataplara aşikare edilmesi içindir- sonra yerine getirmeye başlamıştır. </span></b></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"> O halde rüyaları peygamberlerin rüyaları ve diğer insanların rüyaları olarak kabaca ikiye ayrılabiliriz. Çünkü Kur’an’a göre peygamberlerin rüyalarında kesinlik vardır. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’deki değişik resullere ait şu ayetlere bakalım: </span></b></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">“Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak…” Feth48/27 </span></b></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">“Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar!…” Yusuf12/5 </span></b></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">“Sana gösterdiğimiz rü’yâyı ve Kur’ân’da la’netlenmiş ağacı, insanları sınama yaptık.” Isra17/60 </span></b></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"> İnsanların rüyaları ise uygulanması için delil ve sahih olamaz, meğerki Yusuf peygamber gibi onun te’vilini yapabilecek biri yorumlamış olsun ve ondan daha öncesinde de Allah’ın bu rüyayı gerçek olmasını dilemiş olsun. Her iki şart bir araya geldiğinde rüyalar kesinleşir ve gerçeğe dönüşür. Pek tabii ki uygulanması gerekir tıpkı Yusuf kıssasındaki gibi… </span></b></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="color: #313131;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"> Dikkat edildiğinde Yusuf kıssasındaki insanların gördüğü rüyalar –Mısır yöneticisinin- “adgâsu ahlâm” yani karışık rüyalardır. <span style="color: black;">“Kâlû adgâsu ahlâm(ahlâmin), ve mâ nahnu bi te’vîlil ahlâmi bi âlimîn” “(Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz.” Yusuf12/44</span></span></span></span></b></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><b><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: #313131;"> <span style="font-size: x-small;">Yine dikkat edildiğinde Firavun’un ve mahpusların rüyaları Yusuf peygamberin te’vilinden sonra gerçeğe dönüşmektedir. “</span><span style="font-size: x-small;">Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir.”<span style="color: black;"> Yusuf12/41</span><span style="color: #313131;"> </span></span></span></span><span style="font-size: 10pt;"> </span></span></span></b></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><b><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: #313131;"> <span style="color: black;"><span style="font-size: x-small;">Yusuf peygambere bu Te’vil özelliğini veren de Cenabı-Hakk’tır. “(Yusuf) dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir.” Yusuf12/37</span></span></span></span><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"> </span></span></span></span></b></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"> Bu şartların günümüz için mümkün olmadığına göre rüyalar ile amel etmek onları uygulamak sahih bir hareket tarzı değildir.</span></b></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Cengiz Duman</span></b></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"><span style="color: #313131;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Araştırmacı-Yazar</span></b></span></span></div><div style="background: none repeat scroll 0% 0% white; line-height: 13.5pt;"></div><div align="center" style="color: red;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: medium;"><b>Hz. İbrahim’in zebh/kurban rüyası vahiy midir?</b></span></div><div></div><div></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Hz. İbrahim oğlunu zebhetmeyi rüyasında görmüştür. Kur’an’da zebh/kurban rüyası ve icrası ile ilgili ayetlerde şu ifadeler yer almaktadır. <span style="color: black;">“kâle yâ buneyye innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuke” </span>“…ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum….” Bu ayeti kerimeye göre kesin olan ve te’vil ve tefsir getirilmeyecek ana konu zebh/kurban emri rüyada verilmiştir. Bu kıssadaki problem ise Hz. İbrahim’in rüyayı görüp görmediği değil, rüyasının icra edilip edilmeyeceği üzerine oturmaktadır.</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Rüyada görülen bir olayın ya da emrin yerine getirilip getirilmeyeceği yine bu ayetin devamında Zebih’in ağzından belirtilmektedir:<span style="color: red;">“if'al ma tü'meru” “…Emrolunduğun şeyi yap….” </span> Zebih’in bu sözü, boğazlanmasının rüya vasıtasıyla emredildiğini göstermektedir. Zebih babasının rüyada gördüğü bir olaya istinaden nasıl böyle bir fiile kalkıştığını asla sorgulamamaktadır. Tıpkı babası İbrahim’in rüyasını sorgulamayıp yerine getirmek teşebbüsünde bulunması gibi.. </b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="font-size: 9pt;">Hz. İbrahim’in rüyasındaki zebhetme emrini oğluyla istişare etmesini alimler şöyle değerlendirmişlerdir: </span>“Eğer, “Bu, Allah’ın kesin emridir. Böyle bir hususta oğluyla niçin istişare etti?” diyen olursa, şöyle cevap verilir: İbrahim (a.s.), oğlunun görüşüne başvurmak için onunla istişare etmedi. Bu oğlunun, kendi bildiğini bilmesi, böylece kalbini sağlamlaştırması ve kendini sabretmeye hazırlaması içindi. Oğlu da ona en güzel cevabı verdi: … bu cevabı, kendisinde olgunluk, sabır, emre boyun eğme ve Allah’ın hükmüne razı olma vasfı verilen kimsenin cevabıdır.”(Muhammed Ali es-Sabuni, Safvetu’t-tefasir, Saffat suresi, 102. ayet tefsiri)<span style="font-size: 8pt;">. </span></b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Tabi bu aşamada şu, nazarı dikkate değer bir ayrıntı olmalıdır. Cenab-ı Hak rüyadaki emri yerine getirmeye çalışan ve bu emre teslimiyet gösterenlerin Allah’a olan tereddütsüz itaatine dikkat çekmektedir. Bu olayın bir benzeri asla yaşanmamış/yaşanmayacaktır ancak kıyamete kadar Allah’ın türlü emir ve yasaklarına sorgusuz sualsiz teslim olanlar, İbrahim@ ve oğlu@ gibi aynı tavrı göstermiş olacaklardır. Kıssanın vermek istediği mesajlardan bir tanesi de budur.</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b> <span style="color: black;">Bunun yanı sıra İbrahim Peygamber’in rüyasını gerçekleştirmek istemesi ve oğlunun bu emrin icrasına itaati <span style="color: red;">“Fe lemmâ eslemâ”</span></span><span style="color: red;">“İkisi de teslim olunca”bunun bir vahiy/emir olarak algılandığının göstergesidir.</span> Eğer peygamber rüyalarında, özellikle İbrahim’in@ rüyasının gerçekliği ve icrasında kabullenilemeyecek bir durum olsa idi bunu hem İbrahim hem de zebih’in ağzından duymamız mümkün olurdu. Tıpkı Hz. Nuh’un gözleri önünde azgın sularda boğulurken Cenab-ı Hakk’tan oğlu için yardım istemesi; Musa’nın Firavun’a tebliğle görevlendirilmesinde yanına Harun’u@ vezir olarak istemesi gibi…</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Zebh teşebbüsünün neticelenmesini önleyen Cenab-ı Hakk’ın açıklaması ise bu durumu kesinleştirmektedir: “Kad saddakter ru’yâ” "Rüyayı gerçekleştirdin.” “İnne hâzâ le huvel belâul mubîn”<span style="color: black;"> “Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır.” Cenab-ı Hakk rüyayı doğrulamaktadır. Bunun gerçekleştirilmesini, zebh/kurban teşebbüsünü “imtihan” olarak vasıflandırmaktadır. Bu imtihanın olumlu ve ayrıca neticesini de mükâfatlandırdığını açıklamaktadır. “</span>innâ kezâlike neczîl muhsinîn”“Biz böylece muhakkak muhsinleri mükâfatlandırırız.”</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="color: red;">Müfessirlerin bazıları İbrahim’in oğlunu kurban etmek istemesini yumuşatmaya çalıştıkları görülmektedir. </span>Sanki İbrahim’in rüyasının mahiyeti hakkında “yakîn” bilgileri varmış gibi yorumlarda bulunmaktadırlar.“Yani, "Biz sana rüyanda oğlunu kurban ettiğini değil, kurban etmek üzere iken göstermiştik. Ve sen onu kesmek için hazırlandığında, rüyan doğrulandı. Zaten asıl maksat da buydu. Sonuçta sen sadakatini ispatlamak suretiyle, imtihanı başarıyla geçtin." Gibi.. (Mevdudi, Tefhim’ul Kur’an, Saffat suresi, 106. ayet tefsiri)</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Bunun sebebi, neden Cenab-ı Hakk’ın, İbrahim peygambere oğlunu kurban etmesini emrettiğinin anlaşılamamasıdır. Bu yüzden Hz. İbrahim’in çocuğu olmamasına istinaden, Allah’a dualarına mukabil bahşedilen çocuğun sevgisinin Allah sevgisinin önüne geçtiği gibi Hz. İbrahim’in kişiliği ve misyonuna aykırı türlü hikâyeler uydurulmuştur. Aşağıda buna dair bir rivayet vereceğiz. </b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Bütün bunların altında yatan tek etmen, Allah’ın bir insana, insan kurban etme emrinin sebebinin izah edilmeye çalışılmasının yattığı görülmektedir. Bu çabalar, tıpkı Hz. İbrahim’in oğlunu kurban emrine ve bunu rüyada olan bir vesile ile yerine getirme teşebbüsündeki tam ve tereddütsüz teslimiyetinin zıddı bir davranış olarak algılanabilir. </b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b> Hz. İbrahim Allah’a karşı neden insan kurban istediğini hele de kendi oğlunu istediğini sorgulamazken; onun rüyası ve icrasını kıssa olarak duyanların itirazları veya bu olayı yumuşatacak şekilde yorumlamaya çalışmaları ilginç bir durumdur ve asıl bu olgunun sorgulanması gerekmektedir.</b></span></span></div><div><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b> Bu yüzden Kur’an’ı Kerim’de Saffat suresinde yer alan Zebih kıssasındaki açık anlatıma rağmen, İbrahim peygamberin oğlunu zebhetmek istemesi ile ilgili rüyasının maksadının anlaşılamaması nedeniyle rüyadaki durumun vahiy/emir olup olmadığı hususunda müfessirler arasında ihtilaf bulunmaktadır.</b></span></span></div><div><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b> Buna göre müfessirler üç kategoride değerlendirilebilir. Birinci kategori İbrahim’in rüyasının vahiy olduğunu kabul edenler. İkinci kategori bu rüyanın direkt vahiy olmayıp mükerrer aynı rüya ile ilk rüyanın tasdiki sonucu vahiy ve emir olduğunu kabul edenler. Üçüncü kategoriyi ise Hz. İbrahim’in rüyasının vahiy ve emir olmadığını ileri sürenler olarak sıralamak mümkündür. </b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Öncelikle Hz. İbrahim’in oğlunu zebh/kurban etme rüyasının vahiy olduğu kanaatinde olanların yorumlarına bakalım: “İbn Abbas, "peygamberlerin rüyası vahydir" dedi ve bu âyeti okudu. Muhammed b. Ka'b şöyle der: peygamberlere, uyanık iken de, uyurken de Allah tarafından vahy gelirdi. Çünkü peygamberlerin gözleri uyur, kalpleri uyumaz.”(Muhammed Ali Es Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Saffat suresi, 102. ayet tefsiri) </b></span></span></div><div><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b> Bir başka yorumda ise; “Bu ifadeler, Hz. İsmail'in, babasının rüyasında gördüklerini sadece bir rüya olarak değil, Allah'ın vahyi ve bir emri olarak telakki ettiğini gösteriyor. Hz. İsmail'in bu düşüncesi doğru olmasaydı eğer, pekâlâ Hz. İbrahim (a.s) bunun Allah'ın emri derecesinde bir rüya olmadığını söyleyebilir ve ayrıca Allah Teâlâ da vahiy göndererek durumu açıklığa kavuşturabilirdi. Fakat burada böyle bir işaret yoktur. İşte bu nedenden ötürü İslâm'da peygamberlerin rüyalarının bir çeşit vahiy olduğuna inanılır. Aksi varid olsaydı, Allah, Hz. İbrahim'i (a.s) ikaz eder, yanlış anlamayı düzeltir ve Kur'an'da böylesine yanlış bir anlayışın oluşmasına izin vermezdi.” (Mevdudi, Tefhim’ul Kur’an, Saffat suresi, 102. ayet tefsiri)</b></span></span></div><div><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b> Bir diğer yorumda; “Güzel rü’ya da bu tür vahiydendir. Peygamber (s.a.v) ilk zamanlarında böyle güzel rü’ya şeklinde vahiy alırdı. Gördüğü her rüya, sabah aydınlığı gibi net çıkardı. Hz. İbrahim’in rü’yada çocuğunu kestiğini görmesi de böyle bir vahiy idi.” Denmektedir. (Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Şûrâ suresi 51. ayetin tefsiri)</b></span></span></div><div><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b> Hz. <span style="color: black;">İbrahim‘in rüyasının vahiy/emir olup olmadığı hususunda ikinci gurubun görüşüne </span>göre Hz. İbrahim’in gördüğü rüya, vahiy/emirdir. Ancak Hz. İbrahim bunu tereddütle aynı rüyayı mükerrer görerek test edip endirekt olarak yerine getirir. Yani Zebh emrine dair rüyayı üç gün arka arkaya görmesi üzerine bunun bir vahiy/emir olduğuna karar vererek, vahiy/emrin icrasına girişir. </b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Müfessirlerin tefsirlerinde, mesnedi olmayan bir rivayetle doğrulattırdıkları! Ve bundan sonra zebh rüyasının vahiy/emir olduğunu aktarmalarının; Hz. İbrahim’in Saffat suresinde yer alan zebh ayetlerinde anlatılan rüyasını tereddütsüz yerine getirme anlatımına gölge düşürdüğü kanaatindeyiz. Şimdi bu yorumları aktaralım: <span style="color: black;">" Peygamberlerin rüyası haktır ve fiilleri Allah Tealâ'nın emriyledir. Rivayet edildiğine göre Hz. İbrahim (a.s.), Terviye: (Zilhicce ayının 8. günü) gecesi rüyasında birisinin kendisine, "Allah sana oğlunu kurban etmeni emir buyuruyor." dediğini görmüştür. Sabah olduğu zaman bu rüyanın Allah'tan mı, yoksa şeytandan mı olduğu konusunda enine boyuna düşünmüş, ertesi gece aynı rüyayı tekrar görünce bunun Allah'tan olduğunu anlamıştır. Daha sonra aynı rüyayı üçüncü gece de görmüş, bunun üzerine oğlunu kurban etmeye kesin bir şekilde niyetlenmiştir. Bu üç güne "Terviye", "Arefe" ve "Nahr" denmesinin sebebi budur.<sup>”</sup> (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Saffat suresi, 102. ayet tefsiri)</span></b></span></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Bir başka yorumda; "Dedi ki: Oğulcağızım! Gerçekten ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum. Bak, artık sen ne düşünürsün" buyruğu ile ilgili olarak Mukatil şöyle demektedir: İbrahim (a.s) bunu ardı arkasına üç gece gördü. Muhammed b. Ka'b dedi ki: Rasûllere yüce Allah'tan vahiy uyanıkken de uykuda iken de gelirdi. Çünkü peygamberlerin kalbleri uyumaz. Bu gerçek aynı zamanda Peygamber (sav)'a kadar ulaştırılan merfu haberde de sabit olmuştur. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Biz <span style="color: black;">peygamberler topluluğunun gözleri uyur, kalblerimiz uyumaz. İbn Abbas da: Peygamberlerin rüyası vahiydir demiş ve bu âyet-i kerimeyi delil göstermiştir." Şeklinde ifade edilmektedir. (İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Saffat suresi, 102. ayet tefsiri)</span></b></span></span></span></div><div><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b> “es-Süddî dedi ki: İbrahim (a.s)'a İshak doğmadan önce doğacağı müjdesi verilince, o da: O halde ben onu Allah için kurban edeceğim demişti. Rüyasında ona: Sen bir adakta bulunmuştun. Haydi, adağını yerine getir, denildi. Yine denildiğine göre; İbrahim (a.s) terviye (zülhicce'nin sekizinci) gecesinde birisinin ona: Allah sana oğlunu boğazlamanı emrediyor, dediğini görmüştü. Sabah olunca kendi kendisine düşünmeye başladı. Acaba bu rüya Allah'tan mıdır? Şeytandan mıdır? Diye. İşte bu şekildeki düşünmesi (terviyesi) dolayısı ile bugüne terviye günü adı verilmiştir. Ertesi gece aynı şekilde rüya gördü ve ona: Verdiğin sözü yerine getir, denildi. Sabah olunca bu gördüğü rüyanın Allah'tan olduğunu bildi (arefe). O bakımdan bu güne "arefe günü" adı verildi. Üçüncü gece yine öyle bir rüya gördü, bu sefer artık onu boğazlama (nahr) kararını verdi. Bundan dolayı bu güne "yevmu'n-nahr" adı verildi. Yine rivayet edildiğine göre oğlunu boğazlamaya başlayınca, Cebrail (a.s): "Allahuekber Allahuekber" dedi. Bu sefer boğazlanması istenen oğlu: "La ilahe illallah vallahu ekber" dedi. İbrahim (a.s) da bunun üzerine: "Allahuekber velhamdulillah" dedi. O bakımdan bu (şekilde tekbir getirmek) bir sünnet olarak kaldı.” (İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Saffat suresi, 102. ayet tefsiri)</b></span></span></div><div><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b> Müfessirlerimizin fark edemedikleri bir hususu hatırlatmakta yarar görmekteyiz. Peygamber rüyalarının, Rahmani mi Şeytani mi şeklinde sınıflandırılması şu ayetin manasına ters düşmektedir. “(Ey Muhammed!) Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”Hacc22/52 Allah’ın resulleri, Şeytan’ın katmalarına karşı gündüz korurken gece serbest mi bırakılmaktadır? Dolayısıyla yedi gün yirmi dört saat Allah’ın gözetiminde olan resullerin denetimi Cenab-ı Hakk’ın elinde olduğuna göre onların rüyalarına hükmetmekte yine onun elindedir.</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Mesnetsiz bir rivayetle aynı zamanda peygamber rüyalarına ve müteselsilin tüm insanlara ait rüyalarda “Şeytanî” ve “Rahmanî” kavramı getirilerek bu kavramların da neye göre doğrulanabileceğini muallâkta bırakmaktadırlar. Bu vasıtayla sadece resullere ait rüyaların sahihliğine dair verilebilecek bir hükmü tüm insanlara genelleştirmektedirler.</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Beşerî değerlendirmelerle oluşturulan rüya kültürü tamamen Kur’an dışı bir olgudur. Rüyaların rahmanî ve şeytanî olarak kategorize etmek de bu yapının bir ürünüdür. Bakınız rahmanî </span><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">ve Şeytanî rüyalar nasıl kategorize edilmiştir görelim. Rahmani Rüyalar:</span></b><span style="color: black;"><br />
</span><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Cenab-ı Hak ve enbiyai izam, arş, kürsi, cennet ve cehennem, ashab-ı kiram ve ulema-i izam, Beyt'ül Haram ve mukaddes, Kur'an-ı Kerim ve kütübi mukaddese ve ehadis-i şerife gibi dinen ve şer'an makbul ve muteber olan şeylerden birini muhtevi olan rüyalar Rahmanidirler. Bunlar iki kısımdır: Biri tebşir (iyi haber, müjde) ve diğeri tehzir yani Cenabı Hak bu rüya ile kullarını ya ahirete ve dünyaya ait bir haber ile tebşir eder veyahut ikab ve azabdan tehzir yani ictinabı emreyler.<br />
Rahmani rüya karmakarışık olmayıp açık ve aşikar görülür ve uyandığı zaman tamamıyla hatırda kalmış olur. Bu gibi rüyalar içindir ki nübüvvetin kırkaltı cüzünden bir cüzüdür, Hazreti Allah'ın ibadına uykuda vahyidir buyrulmuştur.</b></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Şeytani Rüyalar ise şöyle tarif ve tavsif edilmektedir: Beyn'el-müslimin örfen ve şeran memnu veya mekruh olan hususata ait olan ve emr-i bil ma'ruf ve nehy'i anil münkere yani ibadet ve takva ve hayır ve hasenata tergib ve teşvike ve menhi ve münker olan su-i ahvalden ictinaba delalet etmeyen ve alelade rüyalar şeytani olup bunların bazıları huzur eylediğinden tabir ve tevili lazımdır. Ancak daima hayır ile tefsir olunmalıdır. Şeytani rüyalarda dikkat edilecek cihet karmakarışık olmamaları ve zihnin fevkalade meşgul bulunduğu şeylere temas etmemeleridir.</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Aslı astarı, Kur’an’i bir dayanağı olmayan bu rüya oluşum ve kabullerinin toplum tabanında yaptığı tahribat oldukça önemli boyuttadır. Bunu birde tasavvufi boyutla beraber düşündüğünüzde olumsuzluk çok daha ileri boyutlara ulaşmaktadır. İnsanların amel çizgileri ve değerlendirmeleri rüyalara ve tabirlerine indirgenmiş ve iş çığırından çıkmıştır.</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Bir diğer husus Hz. İbrahim’in gördüğü rüyanın vahiy olduğuna test ederek karar vermesine dair anlatımlar, Hz. İbrahim’in, Allah’ın emrine karşı tereddüdünü kapsamaktadır ki, bu durum zebh/kurban kıssasındaki Hz. İbrahim ve zebih’in, Allah’ın emrine tereddütsüz itaat anlatımları ile tenakuza düşmektedir.“..Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? Dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap…” Saffat37/102 Saffat suresindeki bu anlatımlar Zebh rüyası ve gerçekleştirilmesinin fail ve mef’ulünün tereddütsüz itaatini sergilerken İbrahim’in rüyasını mesnedi olmayan bir rivayetle yorumlayarak kabul edenler, bu rivayetle Hz. İbrahim’in tereddüt içersinde ve rüyasını test ederek Allah’a itaatini anlattıklarının farkında değildirler. </b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Böyle bir yorumdan daha alıntı yapalım. “Yahudi dini metinlerine göre; bir gün İbrahim as.’ın misafirleri gelir. Onlara yiyecek getirip yemelerini teklif eder. Fakat misafirler, yemeğin bedelini vermeden yemeyeceklerinin söylerler. Peygamber de onlara, yemekten önce ve sonra yapacakları duanın bedel olarak kendisine yeteceğinin belirtir. Ancak misafirler bununla yetinmezler. O’na, bir oğlu olacağı müjdesini de verirler. O da ihtiyar yaşına rağmen böyle bir haber alınca sevincinden<i>: </i>“Ben de onu kurban ederim” der. Böylece bir “Adak” yapmış olur. Bu gelişmelerden sonra bir gün rüyasında bir kurbanlık kesmesi emredilir. O da ertesi sabah bir boğa keser. Ancak yine rüyasında, Allah’ın kendisinden daha kıymetli bir kurban istediği söylenir. Bu sefer de bir deve keser. Fakat üçüncü kez bir rüya daha görür. Bu sonuncusunda açıkça, “Oğlunu kurban etmesi” emredilir.”(Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş)</b></span></span></div><div><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b> Görüldüğü gibi ikinci gurup görüşler, İbrahim’in@ rüyasının vahiy/emir olduğunun farkındadırlar ancak peygamber rüyalarının vahy kapsamında olup olmayacağını Hz. İbrahim’in arka arkaya gördüğü rüyalarla test edip karar vermesine dair bir rivayetle bunu kabullenmektedirler. </b></span></span></div><div><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b> Sıraladığımız bu iki görüşün aksine bir ilginç yaklaşım ise Seyyid Kutub’tan gelmektedir. Ona göre Hz. İbrahim’in zebh ile ilgili rüyası ne vahy ne emirdir. Hz. İbrahim’in rüyası Allah’tan bir işarettir. Seyyid Kutub’un bu yaklaşımı da ilginçtir. Marjinal bir görüş olan bu yorumu da alıntılayalım. “Evet, İbrahim ona tam alışıp bu biricik çocukla huzur bulduğu anda rüyasında oğlunu boğazladığını görür. Bu rüyanın Rabb'inden oğlunu kurban etmesi için bir işaret olduğunu anlar. Niçin? Tereddüt etmez. Aklına itaat ve teslimiyetten başka bir şey gelmez? Evet, bu bir işarettir. Sadece bir işaret... Açık bir vahy değil, direkt bir emir de değil. Ancak Rabb'inden bir işaret... İşte bu yeter. Uymak ve boyun eğmek için bu yeterli. İtiraz etmeden, "Ya Rab! Biricik çocuğumu niçin boğazlayayım" diye Rabb'ine sormadan itaat için bu yeterli. Fakat İbrahim bu isteğe can sıkıntısı içinde uymuyor. Sabırsızlık göstererek teslim olmuyor. Gönül huzursuzluğu içinde boyun eğmiyor. Asla! Tutumunda görülen kabul, hoşnutluk, iç huzuru ve sükûnettir. Bütün bunlar, korkunç durumu acaip bir iç huzuru ve sükûnetle oğluna açtığı sözlerinde görülüyor.” (Fi Zilal’il Kur’an, Saffat suresi, 102. ayet tefsiri)</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Seyyid Kutub’un bu ilginç yorumunda da Hz. İbrahim’in gördüğü rüyayı “işaret” olarak ayrı bir vasıflandırmaya tabi tutmuştur. Ancak bu kavramın niteliği kadar hükmi değeri de askıda gözükmektedir. Çerçevesi çizilmemiş bu kavramın, Seyyid Kutub direkt olarak kabul etmemiş olsa da yine Vahy /emir niteliğinde olduğunda şüphe yoktur. Allah işaret ediyorsa o da vahiy/emir kategorisindedir kanaatindeyiz. </b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>İslam kaynaklarında yer alan görüşlerden derlediğimiz Hz. İbrahim’in oğlunu zebh etme rüyasına dairyorumlardan sonra Hz. İbrahim’in oğlunu zebh etme teşebbüsüne dair benzer bir kıssanın bulunduğu Tevrat’tan alıntı yapalım. Tevrat’ın, Tora olarak adlandırılan beş ana kitabından Tekvin kitabında bu kıssadan bahsedilmektedir. Kur’an-ı Kerim’deki, Hz. İbrahim’in gördüğü rüyaya istinaden oğlunu kurban etme teşebbüsü Tevrat metinlerinde, rüyadan bahsedilmeden direkt Yehova’dan aldığı bir emirle başladığı anlatılmaktadır. <span style="color: black;">“Daha sonra Tanrı İbrahim'i sınadı. "İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "Buradayım!" dedi. Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "<span style="color: red;">Orada sana göstereceğim bir dağda</span> <span style="color: red;">oğlunu yakmalık sunu olarak sun.</span>" (Tevrat/Tekvin22/1-2)</span></b></span></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Tevrat’taki dikkat çekici husus Hz. İbrahim’in, Yehova’dan aldığı emri sabahleyin yerine getirmeye başlaması anlatımıdır. “İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı.<span style="color: red;"> Yakmalık sunu için odun yardı</span>ktan sonra, Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.” (Tevrat/Tekvin22/3) Buna göre Hz. İbrahim’in Yehova’dan aldığı emrin, geceleyin gördüğü rüya vasıtasıyla alınmış olabileceğini düşündürtmektedir. Bundan ötürü Hz. İbrahim, oğlu ve uşakları ile birlikte sabahleyin erkenden Yehova’nın emrini yerine getirmek üzere hareket etmektedir.</b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b>Hem Kur’an ve hem de Tevrat’ta yer alan zebih/kurban kıssası, “rüya” konusunda ortak bir anlatımda bulunmamış olsalar da zebh/kurban vakıasının Allah’ın vahyi/emri ile gerçekleştiğinin bir göstergesidir kanaatindeyiz. </b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Hülasa Kur’an-ı Kerim’deki Saffat suresi içerisinde anlatılan Hz. İbrahim’e ait Zebh rüyası ve icrası ile ilgili kıssada, Hz. İbrahim’in rüyasının ve bu rüyayı gerçekleştirmesinin vahiy/emir statüsündeki olaylar olduğu kanaatindeyiz. Bu olgunun yalnızca peygamberlere mahsus olduğuna inanıyoruz. Diğer insanlar için rüya ile amel mümkün değildir görüşündeyiz. Hz. İbrahim’in zebih ile ilgili rüyasının gerçekliğinin şu ayetle tüm Kur’an muhatapları tarafından yerine getirilebileceğine inanıyoruz. “<span style="color: black;">Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye' tiyallâhu bi emrih, vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikîn.” “De ki: 'Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabanız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden evler sizce Allah'tan, Peygamberinden ve Allah yolunda savaşmaktan daha sevgili ise, Allah'ın buyruğu gelene kadar bekleyin. Allah fasık kimseleri doğru yola eriştirmez.” Tevbe9/24</span></b></span></span></div><div></div><div><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"><b><br />
11.05.2009<br />
Cengiz Duman<br />
Araştırmacı-Yazar</b></span></div><div></div><div align="center" style="color: red;"><b><span style="font-size: 14pt;">Âlim kul’un çocuk katli fiili ve Hz. İbrahim’in oğlunu zebih teşebbüsüne tepkisel yaklaşımlar üzerine düşünceler</span></b></div><div style="margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm;"></div><div style="margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm;"></div><div style="margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"> </span></b></div><div style="margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. İshak kıssalarının kesiştiği ve anlaşılmasında ortak bir problemin ortaya çıktığı, Hz. İbrahim’in oğlunu zebhetmesi rüyası ve icrası ile ilgili zebih kıssasını incelerken bu konunun benzeri bir vakıanın Âlim kul ve Musa kıssasında geçtiğini fehmettik. Bundan daha ilginç bir olgu her iki kıssada geçen benzeşen vakıalara verilen tepkilerin de benzeşmesiydi.</span></b></div><div style="margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 14.45pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Öncelikle Âlim kul ve Musa kıssasındaki vakıayı inceleyerek daha sonra zebih kıssasına yer verecek sonrasında her iki olgunun benzeşen noktasının ve tepkilerin değerlendirmesini yapacağız.</span></b></div><div style="margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 14.45pt;"></div><div style="margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Âlim kul’un çocuğu öldürmesi:</span></b></div><div></div><div style="text-indent: 27pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="color: black;">Kur!an-ı Kerim’de, Alim kul’un çocuğu öldürme anı şöyle anlatılmaktadır: “<i>Fentalekâ, hattâ izâ lekıyâ gulâmen fe katelehu kâle e katelte nefsen zekiyyeten bi gayri nefs, lekad ci’te şey’en nukrâ</i></span></b><i><span style="color: black;">.</span></i><b><span style="color: black;">” </span><i>"</i></b><i>Tekrar yola koyuldular. Bir çocukla karşılaştıklarında (Alim kul) çocuğu öldürüverdi. Musa: “Bir cana karşılık olmadan masum bir cana mı kıydın! Andolsun çok kötü bir şey yaptın.” dedi.<b>”</b></i><b> (18/Kehf/74) Daha önce Âlim kul’un gemiyi delmesi ile Hz. Musa’nın itiraz etmesindeki gibi çocuğun öldürülmesi hadisesinde de Musa’nın(a) itirazı gündeme gelir.</b></span></span></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Bu aşamada Kısas’ın tüm İslam resullerinin şeriatlarında mevcut olduğu gibi, Hz. Musa’nın şeriatında da mevcut olduğu anlaşılmaktadır. “</b>bir kimse bir adam öldürürse mutlaka öldürülecektir<b>.” (Tevrat; Levililer, 24/17) Bundan dolayı Hz. Musa, sebepsiz yere bir insanın öldürülmesine karşı çıkmaktadır. Ancak olayın içyüzünün, Âlim kul tarafından izhar edilmesinden sonra Musa’nın (a) buna tepkisi söz konusu olmamaktadır. Âlim kul’un çocuğu öldürmesine dair beyan ettiği sebep Alim kul tarafından şöyle açıklanmaktadır: <i>"</i></b><i>Çocuğa gelince; onun ana babası mümin kimselerdi. Çocuğun azarak ve küfrederek onlara zulmetmesin korktuk<b>.”</b></i><b> (18/Kehf/80) </b></span></span></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Olayın zahirinde bir insanın diğer bir insanı suçsuz yere öldürmesi söz konusudur. Ancak olayı gerçekleştiren Âlim kul bağımsız olarak bu fiili yapmamaktadır. O Allah’ın emri ile bu fiili işlemektedir. <i>(Âlim kul) “</i></b><i>Ben bunları kendiliğimden yapmadım.<b>”</b></i><b> (18/Kehf/82) </b></span></span></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Âlim kul’un, Hz. Musa’ya olayların içyüzünü açıkladığı bu sözler; Âlim kul’un gerçekleştirdiği tüm olayların ve çocuğun öldürülmesi hadisesinin Allah’ın takdiri olduğunu bildirmektedir. Bundan dolayı Âlim kul’a kısas uygulanması söz konusu olamaz/olmamıştır. Allah’ın emrini uygulayan birine nasıl kısas uygulanabilir?</span></b></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Bu aşamada bir takım itirazları kaydetmemiz gereklidir. Onlar, yeryüzünde bir Sünnetullah olan, bir cana karşılık olmaksızın bir cana kıyılması mümkün olmadığı halde; Âlim kul, nasıl bu fiili yapmış ve Hz. Musa(a) ona kısas uygulamamıştır demişlerdir. Müfessirlerin bu görüşleri sonucu, Sünnetullah’ın bir insan tarafından değiştirilemeyeceği gerekçesiyle, Âlim kul’un, insan değil, melek veya başka bir varlık olduğu iddiasında bulunmuşlardır. Âlim kul ve Musa kıssası incelememizde bu konunun üzerinde genişçe duracağımız için bu konuyu kısa geçiyoruz. Âlim kul hakkında her ne iddia olursa olsun bunlar mesnetsizdir. “Âlim kul” bir insandır ve yaptıklarının gerçek olduğu ve bunları Allah’ın takdiriyle gerçekleştirdiği barizdir. </span></b></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Şimdi Âlim kul tarafından çocuğun öldürülmesinin Hz. Musa ve beşer tarafından ilk anda kavranamayan ancak Âlim kul tarafından öldürülme sebebi açıklanınca anlaşılabilen sonuçlarını analiz edelim: Çocuğun öldürülmesi öyle bir takdir olmuştur ki, ölenin de yaşayanların da hayrınadır.</span></b></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">a- Çocuk öldürülmüştür, ancak öldürülmeyip yaşasaydı, dünya hayatındaki imtihanı kaybedecekti. Çünkü o bir kâfir olacak ve Cehennem’i boylayacaktı. Hâlbuki öldürülmekle bundan kurtulmuş oldu.</span></b></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">b- Anne ve babasının yaşam çizgilerindeki İslamî boyut değişmedi. Eğer çocukları yaşasaydı, onun küfre sapmasından dolayı anne ve baba da zulüm çekecek veya küfre sapabileceklerdi.</span></b></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">c- Çocuğun öldürülmesi, Çocuğu öldürülen anne babaya; Allah tarafından Salih olan bir evlat ihsan edilmesine sebep olmuştur.</span></b></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">d- Yeni evlat, Salih bir kul olacak, anne ve babaya güzelce bakacaktır. Böylece bu üç kişi mümin bir kimse olarak Allah’a kulluk edeceklerdir. Oysa çocuk öldürülmemiş olsaydı belki de hiçbiri mümin olarak kalamayacaklardı.</span></b></div><div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>e- Böylece Allah, mü’min bir anne ve babanın dualarını kabul etmiş, onları ve çocuklarını İslam üzere kılmıştır. Allah’ın dualara icabeti söz konusudur. Bu konuda İbrahim’in (a) evlatlarına olan duaları hatıra getirilmelidir. “</b><i>Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur<b>.”</b></i><b> (14/İbrahim/40) <i>“</i></b><i>Rabbim! Bu şehri güvenli kıl; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut<b>.”</b></i><b> <i>(14/İbrahim/35)</i></b></span></span></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">f- Öldürülen çocuk eğer yaşasaydı; etrafına zarar verecek, çeşitli zulümlerle toplumdaki insanları huzursuz edecekti. Böylece cemiyetin zararına olacak bu durum önlenmiş oldu.</span></b></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Analiz ettiğimiz bu sonuçlar bize gösteriyor ki, eğer Âlim kul sebepleri açıklamamış olsa bu neticeler beşer tarafından idrak edilemez, işte bu yüzden Âlim kul, Musa’yı(a) “</b><i>sen benim yaptıklarıma sabredemezsin</i><b>” diye ikaz etmektedir. Sebep ve sonuçlarını takdir edemeyen bir beşer nasıl olaylara sabredebilirdi?</b></span></span></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Bütün bunlara rağmen şu soru sorulabilir? Allah o çocuğu, ölmeden Salih bir kul olmasını takdir edemez miydi? Buna cevabımız Allah daha iyi bilir olacaktır. Yine de bu sorunun cevabını öğrenmek isteyenlere Âlim kul ve Musa kıssasını yeniden okumalarını, aynı konumda oldukları Musa peygamberi ve onun Âlim kul’a itirazlarını göz önüne getirmelerini öneririz. Allah’ın verdiği ilim olmadan bu olayların kavranılması mümkün olamayacaktır. Âlim kul ve Musa kıssasında geçen olayların içyüzünü kavramak için Asr-ı Saadeti takip eden süreçte, Kelam ve Felsefe ekollerinin beyhude uğraştıklarını da belirtmekte yarar görüyoruz.</span></b></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Bu noktada şunu tespit etmek lazım; çocuğu öldüren “Âlim kul”dur. Ancak bunu takdir eden Allah’tır. Çocuğun öldürülmesi Allah’ın tasarrufundadır. Bu tasarrufun öncesi ve arkasından gelen/gelecek takdirler de yine Allah’ın isteğince olmaktadır. “Âlim kul’un gerçekleştirdiği olayların benzerleri, Evrenin kurulmasından bu yana ve kıyamete kadar yine gerçekleşmiş/gerçekleşmektedir.</span></b></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Burada üzerinde durulması gereken nokta, bu gibi durumlarda insanların, olayların takdirinin Allah’ın elinde olduğu bu olayların bir arka planı olduğunu ve bunları da insanların kavramalarının mümkün olmadığını fehmetmeleri mesajıdır. </span></b></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Âlim kul ve Musa kıssasının günümüz değerlendirmeleri:</span></b></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Âlim kul tarafından çocuğun öldürülme olayı, günümüzde bile Müslümanlar tarafından, Hz. Musa türü tepkilerle karşılanarak, olay sorgulanmakta ve kıssadaki bir cana karşılık olmadan insan öldürme fiili örnekliğinin, Kelamî, felsefî ve fıkhî yorumlarla algılanılmasına çalışılmaktadır. Bu konuda bir İlahiyat profesörünün bakışını alıntılayalım: “</b>Fakülte birinci sınıfta iken, bir Cuma namazında hutbede imam bu olayı anlattı. Daha ben birinci sınıftaydım. İşte gemiyi deliyor, çocuğu boğazlıyor, evi yıkıyor. “Yahu” dedim; “bu mübarek gün ne kadar saçma şeyler anlatıyor şu imam, yahu daha ciddi konular yok mu?” Yanımdaki arkadaş, “anlattığı ayettir” dedi. O zaman korktum. “Allah Allah” dedim; bak biz Kur’an’a karşı geliyor muşuz?”..Burada bu olayları çözemiyor, neticede onu aşan bir olay, yoksa hakikaten masum bir çocuğun boğazlanması söz konusu olsaydı….Çünkü peygamber müdahale etmiyor. Bunu hakiki bir olay gibi sunmaya kalkmak bir kere İslamî açıdan esef verici bir durumdur. ..<b>” (I. Kur’an sempozyumu oturumundan bir kesit)</b></span></span></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"> Yani, Hz. Musa’nın, Allah’a tam teslim olmuş bir resulün bile söz vermesine rağmen olaylara yeterince sabır ve sonuçlarını gereğince takdir edemediği gibi; geçmişte de çağımızda da bazı Âlim ve diğer bazı Müslümanlarca da yeterince takdir edilememektedir. </span></b></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Bunun neticesi olarak Âlim kul ve Musa kıssasının vakiliği sorgulanarak bu kıssanın sembolik bir kıssa olduğu iddiasına kadar iş uzamaktadır. “</b>Bunu hakiki bir olay gibi sunmaya kalkmak bir kere İslamî açıdan esef verici bir durumdur...<b>”</b></span></span></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="color: red;">Alim kul ve Musa kıssasının sembolik bir kıssa olması</span> bir kenara aslında bu kıssa günümüzde bile hala canlı ve vakiidir. Mesaj ve derslerini muhataplarına vermeye devam etmektedir. </b><i>“Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. (İçyüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?” </i><b>(187Kehf/67)</b></span></span></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"> Zebih kıssası:</span></b></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"></div><div style="text-indent: 36pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Hz. İbrahim’in oğlunu zebhetme rüyası ve bunun ikamesi Kur’an-ı Kerim’de Saffat suresinde yer almaktadır. Saffat suresinde zebh/kurban rüyası ve icrası ile ilgili ayetlerde şu ifadeler yer almaktadır. “</b><i>kâle yâ buneyye innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuke</i><b>” “</b>…<i>ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum…</i>.<b>” Bu ayeti kerimeye göre kesin olan ve te’vil ve tefsir getirilmeyecek ana konu zebh/kurban emri rüyada verilmiştir. Bu kıssadaki problem ise Hz. İbrahim’in rüyayı görüp görmediği değil, rüyasının mahiyeti ve bunun icra edilip edilmeyeceği üzerine oturmaktadır.</b></span></span></div><div style="text-indent: 36pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Rüyada görülen bir olayın ya da emrin yerine getirilip getirilmeyeceği yine bu ayetin devamında Zebih’in ağzından belirtilmektedir: “</b><i>if'al ma tü'meru</i><b>” “</b><i>…Emrolunduğun şeyi yap….</i><b>” Zebih’in bu sözü, boğazlanmasının rüya vasıtasıyla “emr”edildiğini göstermektedir. Zebih babasının rüyada gördüğü bir olaya istinaden nasıl böyle bir fiile kalkıştığını asla sorgulamamaktadır. Tıpkı babası İbrahim’in rüyasını sorgulamayıp yerine getirmek teşebbüsünde bulunması gibi.. </b></span></span></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Tabi bu aşamada şu, nazarı dikkate değer bir ayrıntı olmalıdır. Cenab-ı Hak rüyadaki emri yerine getirmeye çalışan ve bu emre teslimiyet gösterenlerin Allah’a olan tereddütsüz itaatine dikkat çekmektedir. Bu olayın bir benzeri asla yaşanmamış/yaşanmayacaktır ancak kıyamete kadar Allah’ın türlü emir ve yasaklarına sorgusuz sualsiz teslim olanlar, İbrahim(a) ve oğlu(a) gibi aynı tavrı göstermiş olacaklardır. Kıssanın vermek istediği mesajlardan bir tanesi de budur.</span></b></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Bunun yanı sıra İbrahim Peygamber’in rüyasını gerçekleştirmek istemesi ve oğlunun bu emrin icrasına itaati “</b><i>Fe lemmâ eslemâ</i><b>” “</b><i>İkisi de teslim olunca</i><b>” bunun bir vahiy/emir olarak algılandığının göstergesidir. İbrahim emre uyan, Zebih ise itiraz eden olsaydı İbrahim oğlunu zorla zebhetmiş statüsünde olacaktı. Oysa ikisi de emre teslim olmaktadırlar. Bu önemli ve üzerinde durulması gereken ayrıntıdır. </b></span></span></div><div><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="color: red;">Eğer peygamber rüyalarında, özellikle İbrahim’in@ rüyasının gerçekliğinde ve icrasında beşeri vasıflarına istinaden kabullenilemeyecek bir durum olsa idi bunu hem İbrahim hem de zebih’in ağzından duymamız mümkün olurdu.</span> Tıpkı Hz. Nuh’un gözleri önünde oğlu azgın sularda boğulurken Cenab-ı Hakk’tan oğlu için </b>"Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir."<b> (11/Hud/45)</b> <b>Diye yardım istemesi; Musa’nın Firavun’a tebliğle görevlendirilmesinde Cenab-ı Hakk’ın kendisini görevlendirmesine rağmen ısrarla yanına Harun’u(a) vezir olarak istemesi gibi…</b>"Bana ailemden bir de vezir (yardımcı) ver" <b>(20/Taha/29)</b><span style="font-size: 9pt;"> </span><b>Bütün bu örneklerde olduğu gibi</b><span style="font-size: 9pt;">; </span><b>oğlu için yapacağı bir istek, Halilurrahman olan Hz. İbrahim için hiç de zor değildi. Belki de Cenab-ı Hakk tarafından mazur görülebilecekti. Tıpkı </b><b><i> “</i></b><i>İbrahim'den korku gidip kendisine müjde gelince, Lût kavmi hakkında (adeta) bizimle mücadeleye başladı. İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah'a vermiş biri idi. (Melekler dediler ki): Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Çünkü Rabbinin (azap) emri gelmiştir. Ve onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir!</i><b>” 11/Hud/74-76) ayetinde olduğu gibi helak olacak Lut kavmi için nasıl meleklerle muhaverede bulunduysa. Ya da <i>“</i></b><i>(İbrahim:) Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? dedi. Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! Dediler. (İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?<b>” </b></i><b>(15/Hicr/54-56) ayetinde meleklerin müjdesini sorguladığı gibi. Kanaatimizce benzer sorgulamalar yapabilme hakkı Zebih içinde düşünülebilir. </b></span></span></div><div style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Zebh teşebbüsünün neticelenmesini önleyen Cenab-ı Hakk’ın açıklaması ise bu durumu kesinleştirmektedir: “</b><i>Kad saddakter ru’yâ</i><b>” "</b><i>Rüyayı gerçekleştirdin</i><b>.” “</b><i>İnne hâzâ le huvel belâul mubîn</i><b>” “</b><i>Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır</i><b>.” Cenab-ı Hakk bu ayetlerle rüyayı doğrulamaktadır. Bunun gerçekleştirilmesini, <span style="color: red;">zebh/kurban teşebbüsünü “imtihan” olarak vasıflandırmaktadır.</span> Bu imtihanın olumlu ve ayrıca neticesini de mükâfatlandırdığını açıklamaktadır. “</b><i>innâ kezâlike neczîl muhsinîn</i><b>” “Biz böylece muhakkak Muhsinleri mükâfatlandırırız.” </b></span></span></div><div style="text-indent: 36pt;"></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Zebih kıssasının müfessirlerce algılanması:</span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Müfessirler, Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etmek istemesini tam manasıyla algılayamadıkları anlaşılmaktadır. Bu yüzden bazı müfessirler öncelikle Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etmesi emrinin rüya yoluyla olamayacağını iddia ederek ayeti bu yönde yorumlamaya çalışmışlardır. </span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Bundan başka Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etmesi emrinin sebebini sorgulayarak cevaplar vermeye çalışmışlardır. Bu yüzden Hz. İbrahim’in çocuğu olmamasına istinaden, Allah’a dualarına mukabil bahşedilen çocuğun sevgisinin Allah sevgisinin önüne geçtiği bu yüzden oğlunu kurban etmesi istendiği gibi Hz. İbrahim’in kişiliği ve misyonuna aykırı hikâyeler uydurulmuştur. </span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Müfessirlerin bazılarının İbrahim’in oğlunu kurban etmek istemesini yumuşatmaya çalıştıkları görülmektedir. Sanki İbrahim’in rüyasının mahiyeti hakkında “yakîn” bilgileri varmış gibi yorumlarda bulunmaktadırlar. “</b>Yani, "Biz sana rüyanda oğlunu kurban ettiğini değil, kurban etmek üzere iken göstermiştik. Ve sen onu kesmek için hazırlandığında, rüyan doğrulandı. Zaten asıl maksat da buydu. Sonuçta sen sadakatini ispatlamak suretiyle, imtihanı başarıyla geçtin.<b>" Gibi.. (Mevdudi, Tefhim’ul Kur’an, Saffat suresi, 106. ayet tefsiri)</b></span></span></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Kur’an’ı Kerim’de Saffat suresinde yer alan Zebih kıssasındaki açık anlatıma rağmen, İbrahim peygamberin oğlunu zebhetmek istemesi ile ilgili rüyasının maksadının anlaşılamaması nedeniyle rüyadaki durumun vahiy/emir olup olmadığı hususunda müfessirler arasında ihtilaf bulunmaktadır. Buna göre müfessirler üç kategoride değerlendirilebilir. Birinci kategori İbrahim’in rüyasının vahiy olduğunu kabul edenler. İkinci kategori bu rüyanın direkt vahiy olmayıp mükerrer aynı rüya ile ilk rüyanın tasdiki sonucu vahiy ve emir olduğunu kabul edenler. Üçüncü kategoriyi ise Hz. İbrahim’in rüyasının vahiy ve emir olmadığını ileri sürenler olarak sıralamak mümkündür.</span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Bütün bunların altında yatan tek etmen, Allah’ın bir insana, insan kurban etme emrinin sebebinin izah edilmeye çalışılmasının yattığı görülmektedir. Bu çabalar, tıpkı Hz. İbrahim’in oğlunu kurban emrine ve bunu rüyada olan bir vesile ile yerine getirme teşebbüsündeki tam ve tereddütsüz teslimiyetinin zıddı bir davranış olarak algılanabilir. </span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;"> Hz. İbrahim, Allah’a karşı neden insan kurban istediğini hele de kendi oğlunu istediğini sorgulamazken; onun rüyası ve icrasını kıssa olarak duyanların itirazları veya bu olayı yumuşatacak şekilde yorumlamaya çalışmaları ilginç bir durumdur ve asıl bu olgunun sorgulanması gerekmektedir. </span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Âlim kul ve Musa kıssası ile Zebih kıssasının kesiştiği alan ve sonuç:</span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Yazımızın nedeni olan konuya geldik. Her iki kıssada da konu apaçık anlatıldığı halde her nedense bu kıssaların anlaşılması problemli hale getirilmiştir. Âlim kul ve Musa kıssasında; Cenab-ı Hakk tarafından, Âlim kul eli ile bir çocuk sebepsiz öldürülerek buna itaat edilmesi istenirken; Hz. İbrahim kıssasının bir bölümünü oluşturan zebih kıssasında da İbrahim’e(a) sebepsiz olarak oğlunu kurban etmesi istenmekte ve muhatapların bu durumu kabullenmesi gerektiği ihsas edilmektedir.</span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Ancak Alim kul ve Musa ile Zebh kıssalarının, Allah’ın istediği biçimde algılanmamakta, aksine çeşitli sebepler ve yorumlar getirilerek veya endirekt yollarla kıssa muhtevalarının kabulü gerçekleşmektedir. Yani Allah’ın emirleri zahiri olarak algılanmaktansa yorumlara dayalı olarak yumuşatılarak! Kabul edilmektedir.</span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Âlim kul, Musa’ya, şahit olacağı olaylara dayanamayacağını yani onların mahiyetini kavrayamayacağını belirttiği ve Musa(a) olayları görüp dayanamadığı itirazlar ileri sürdüğü halde kıyamete kadar Musa(a) pozisyonunda olan tüm kıssa muhatapları yeryüzü üzerinde oluşan bu gibi olaylara Musa(a) gibi yapmadan teslim olmaları mesajını almaları gerekirken bazılarının bu olayı; Hz. Musa sebeplerini bilmeden itiraz ettiği halde onlar Alim kul’un açıkladıkladığı sebepleri de bildikleri halde Kelamî, Fıkhî, Felsefî araçlarla olayı açıklamaya giriştikleri veya sebebini sorgulamaya çalıştıkları müşahede edilmektedir. </span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Benzeri olumsuz bir tutum Zebih kıssası ile ilgili olarak gerçekleşmektedir. Allah İbrahim peygamber eliyle ve daha sonra peygamber olacak oğlunu zebh/kurban etmesi istendiği; buna mukabil yine Allah tarafından engellendiğinin anlatımlarını kabullenmekten ziyade çeşitli yorumlarla olayın mahiyetinin yönünü başka alanlara çekmeye çalışarak zoraki! Kabuller göstermektedirler. Bu yüzden rüyada Allah’ın zebh emrinin geçmediği, rüyaların vahiy olamayacağı, rüyanın emir değil işaret olduğu gibi türlü teviller geliştirmişlerdir. Benzer tepki Âlim kul ve Musa kıssasında da yer almaktadır. Sünnetullah’ın bir insan tarafından değiştirilemeyeceği gerekçesiyle Âlim kul, nasıl bu fiili yapmış ve Hz. Musa(a) ona kısas uygulamamıştır diye sorgulanmış fakat cevap bulunamadığı için, Âlim kul’un, insan değil, melek veya başka bir varlık olduğu iddiasında bulunmuşlardır.</span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Oysa cenabı-ı Hakk, bu zebh kıssası nazarında, kıyamete kadar tüm kıssa muhataplarından; insan kurban istemediğini, kurban olarak Allah’ın emirlerinde insanların sevdikleri şeylerde tereddütsüz fedakârlık ederek -Kurban- yerine getirmeleri mesajını verdiğinin üzerinde yeterince durmamaktadırlar.</span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Hz. İbrahim’in karısı Sare doksan yaşlarında bir “kocakarı” iken ve üstelik “kısır” olduğu halde Allah’ın takdiriyle İshak’a hamile kalıp doğurmuştur. Kur’an ve Tevrat’ta bu olağanüstü olgu şöyle kıssa edilir: <i><span style="color: black;">“</span></i></b><i><span style="color: black;">Olacak şey değil! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey! Dedi<b>.”</b></span></i><b><span style="color: black;">(11/72)</span><span style="color: blue;"> </span><span style="color: black;">“</span></b><b><span style="color: black; font-weight: normal;">Yüz yaşında olana (İbrahim) bir oğul doğar mı? Ve doksan yaşında olan Sara doğur mu?</span><span style="color: black;">” (Tevrat/Tekvin17/17) “</span></b><b><span style="color: black; font-weight: normal;">Saray Abrama dedi: İşte Rab beni doğurmaktan alıkoydu…</span><span style="color: black;">” (Tevrat/Tekvin16/1) Bu olağan üstü vakıalara karşılık </span></b><b>bu nasıl olur diğerleri kısır kalırken Sara’ya çocuk ihsan edilmesi Allah’ın adaletine, eşitliğine, ahlakına sığar mı? Neden diğer kısırlara yokken birine var diyerek evrensel tabiî denge bozulmakta diye itiraz etmeyenler veya bu düşünce akıllarına gelmeyenler; aynı Allah’ın, İbrahim’e@ çocuğunu kurban etmesi emrine çeşitli itirazlar ileri sürerek; “</b>Allah haddi zatında kötü olan bir şeyi yani Kabih/Çirkin bir eylemi emreder mi? Sırf sınav olsun diye bir insanın bir insan tarafından hem de oğlun baba tarafından boğazı kesilerek öldürülmesini ister mi?”<b> </b>“Allah çirkin bir fiili niye emretsin? O her türlü kötülükten ve fenalıktan münezzeh değil midir?”<b> </b>“Allah'ın çirkin/şer bir durumu emredebileceği cevabı verirsek o halde evrensel ahlak anlayışının olmadığını ifade etmiş oluruz.“ <b>şeklinde çok olumsuz ifadeler üretilebilmektedir.</b></span></span></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Oysa Allah o çocuğun zebhedilmesine engel olmuş, onun vesilesi ile insan kurban edilmesini men etmiş ve onun soyunun devam etmesini sağlayarak bereketli hale getirmiştir.<span style="color: red;"> Hâlbuki İbrahim’in bir diğer oğlu (İsmail) benzer bir takdirden muaf tutulmuştur</span>. Üstelik yaşadıkları bu sınav kıyamete kadar tüm insanlığa örneklik teşkil edecek bir olgu olarak takdir edilmiştir. Hem de İnsanların Allah için insan kurban etmemelerinin gerekmediğinin mesajı verilerek. Bu rüya ve icrasının kıyamete dek sürecek muhteşem neticelerini fehmedebiliyor musunuz?</span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Bakınız Allah’ın takdirleri nerelere varıyor, tıpkı Alim kul ve Musa kıssasındaki Musa’nın dayanamadığı ve sebeplerini öğrenmeye çalıştığı olaylardaki sonradan açıklanan gerçeklerdeki gibi.. Bir de siz bu mesajları, failler olmadan yeryüzünde gerçekleşen/gerçekleşecek nice olaylar için düşünün!... Allah yeryüzünde yaşanan olayların sebep ve sonuçlarını nasıl takdir ediyor!.. Biz bunları anlayabilir miyiz, algılayabilir miyiz? Hayır!... Neyi anlarız? Sebep ve sonuçları Anlayamayacağımızı!... Kıssalarda da bunların mesajı verilmektedir.</span></b></div><div style="line-height: 13.3pt; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; text-indent: 27pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b><span style="color: red;">Allah’ın İbrahim peygamber ve İsmail’i sınaması</span>ndaki gerçekleri kavramamız mümkün değildir.. Bu gerçek Zebh kıssası geneli ve Âlim kul ve Musa kıssasının kavranması ile ortaya çıkmaktadır. Ancak Allah’ın neden bu sınavı yaptığını sorgulamamız da gereksizdir. Çünkü mahiyetini asla kavrayamayacağımız bir şeydir.</b><i> “Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. (İçyüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?” </i><b>(187Kehf/67)</b></span></span></div><div style="text-indent: 36pt;"><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: x-small;"><b>Zebh rüyasının icrası ile ilgili benzeri bir tepki Âlim kul ve Musa kıssasıyla alakalı yorumlardan gelmektedir. “</b>Burada bu olayları çözemiyor, neticede onu aşan bir olay, yoksa hakikaten masum bir çocuğun boğazlanması söz konusu olsaydı….Çünkü peygamber müdahale etmiyor. Bunu hakiki bir olay gibi sunmaya kalkmak bir kere İslamî açıdan esef verici bir durumdur. ..<b>” gibi çok olumsuz değerlendirmelerle Alim kul ve Musa kıssasını sembolik ilan etmeye kadar işi ileri götürmektedirler.</b></span></span></div><div style="text-indent: 36pt;"><b><span style="font-family: Tahoma; font-size: x-small;">Bu aşamada geçmişte yaptığımız gibi Kur’an kıssalarının tefsir ilminden bağımsız olarak incelenmesini sağlayacak “Kıssa” ana bilim dalı kurulması gerekmektedir. Kurulacak bu ilim dalının –Tarih, Coğrafya, Arkeoloji, dinler tarihi, tefsir, v.s- yan ilim ve disiplinlerle birlikte Kur’an kıssalarını yeniden inceleyerek Kur’an perspektifinde bütüncül sonuçlar ortaya konması sağlanmalıdır.</span></b></div><div style="text-indent: 36pt;"></div><div style="text-indent: 36pt;"></div><b><br />
Cengiz Duman<br />
Araştırmacı-Yazar</b>parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-17600751020793618022012-08-23T08:28:00.007-07:002012-08-23T14:49:27.647-07:00KURBAN OLAYI NASIL ANLAŞILMALI<br />
<b>ÖNCE SAFFAT SURESİNDEKİ İLGİLİ BÖLÜMÜ OKUYALIM</b><br />
<br />
<br />
SAFFAT SURESİ<br />
<br />
100 "Rabbim, bana iyilik/barış sevenlerden birini lütfet!" Rabbi heb lî mines sâlihîn.<br />
101 Bunun üzerine biz, İbrahim'e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik. Fe beşşernâhu bi gulâmin halîm.<br />
102 Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa gelince, İbrahim dedi: "Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?" "Babacığım, dedi, emrolduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın."Fe lemmâ belega meahus sa’ye kâle yâ buneyye innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuke fanzur mâzâ terâ, kâle yâ ebetif’al mâ tû’meru setecidunî inşâallâhu mines sâbirîn.<br />
103 Böylece ikisi de teslim olup İbrahim onu şakağı/YANI/ALNI/YÜZÜKOYUN/YÜZÜSTÜ üzerine yatırınca, Fe lemmâ eslemâ ve tellehu lil cebîn.<br />
104 Biz şöyle seslendik: "Ey İbrahim!" Ve nâdeynâhu en yâ ibrâhîm.<br />
105 "Sen rüyayı gerçekleştirdin. İşte biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz." Kad saddakter ru’yâ, innâ kezâlike neczîl muhsinîn.<br />
106 "Bu, hiç kuşkusuz apaçık imtihanın ta kendisiydi."İnne hâzâ le huvel belâul mubîn .<br />
107 Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. Ve fedeynâhu bi zibhın azîm.<br />
108 Sonra gelenler içinde onu hatırlatan bir şey bıraktık. Ve tereknâ aleyhi fîl âhirîn.<br />
109 Selam olsun İbrahim'e! Selâmun alâ ibrâhîm.<br />
110 Böyle ödüllendiririz biz, güzellik sergileyenleri! Kezâlike neczîl muhsinîn.<br />
111 O da bizim inanan kullarımızdandı. İnnehu min ibâdinel mû’minîn.<br />
112 Biz ona, hayrı ve barışı sevenlerden bir peygamber olan İshak'ı müjdeledik. Ve beşşernâhu bi ishâka nebiyyen mines sâlihîn.<br />
113 Ona da İshak'a da bereketler lütfettik. Onların zürriyetlerinden iyi düşünüp iyi davranan da var, öz benliğine açıkça zulmeden de var. Ve bâreknâ aleyhi ve alâ ishâk(ishâka), ve min zurriyyetihimâ muhsinun ve zâlimun li nefsihi mubîn(mubînun). .<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="color: purple;">Fe lemmâ belega meahus sa’ye<br />
<span style="color: black; font-family: Verdana; font-size: x-small;">ONUNLA SAY EDECEK/KOŞACAK/İŞ YAPACAK/BELKİDE YARIŞACAK YAŞA GELİNCE-BÜLUĞA ERİNCE </span><br />
kâle yâ buneyye innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuke<br />
<span style="color: black;">DEDİKİ EY OĞULCUĞUM UYKUMDA/RÜYAMDA SENİ BOĞAZLADIĞIMI GÖRÜYORUM </span><br />
<span style="color: black;">Kuranın Arapların şiir çağında indiği ve şiirsel bir dille yazıldığı düşünülmeli, sembolik anlatımlar düşünülmeli ki böyle düşünecek olursak şöyle diyor İbrahim: </span><br />
<br />
<span style="color: black;">Ey oğlum bir hayalim var, bir düşüm var, Artık sende büyüdün, büluğa erdin ve hakkı tebliğ edebilecek yaşa geldin veya hakkı tebliğ etmek üzere eğitim çağına geldin, Ancak bu yol zorlu, bu yolun sonunda Kurban olmak var, Ben bu yoldan geçtim, Az kaldı kurban oluyordum, Az kaldı beni yakıyorlardı, Seni bu yola sürmekle sanki kendi ellerimle seni boğazladığımı görüyor gibi oluyorum,</span><br />
<div style="color: black;">Sen bu konuda ne diyorsun?/ne düşünüyorsun?</div><br />
<span style="color: black;">(Burada tevratta ilgili bölüm şöyle geçiyor :</span><br />
<div style="color: black;">“Daha sonra Tanrı İbrahim'i sınadı. "İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "Buradayım!" dedi. Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir dağda<b><span style="color: red;"> oğlunu yakmalık sunu olarak sun</span></b>." (Tevrat/Tekvin22/1-2)</div><div style="color: black;"><br />
</div><div style="color: black;">görüldüğü gibi yine bir yanma olayı var, İbrahim gibi, yine bir kurban olma olayı var, İbrahim gibi</div><div style="color: black;"><br />
</div><div style="color: black;">Oğlunun cevabı: Emrolunduğun gibi yap Ey babam beni sabredenlerden bulacaksın diyor.</div><div style="color: black;">Ve Allaha teslim oluyorlar, İbrahim oğlunu alnı üzerine yatırıyor, yani birlikte namaz kılıyorlar, Allaha secde ediyorlar, Allaha gerekirse kurban olacaklarına dair söz veriyorlar</div><div style="color: black;"><br />
</div><div style="color: black;">Ve ardından İbrahime nida ediliyor, hayaline sadık kaldın Ey İbrahim</div><div style="color: black;">O halde biz de sana büyük bir kurbanlık fidye veriyoruz</div><div style="color: black;">Yani oğluna peygamberlik hediye ediyoruz, O da artık senin gibi azim bir kurbanlık, azim bir peygamber</div><div style="color: black;">Ki bütün peygamberler kurbanlıktır, Allaha adanmışlardır, Allaha adanmış bir hayat yaşamışlardır</div><div style="color: black;">Veya bizde sana başka bir kurbanlık koç daha veriyoruz İshakı müjdeliyoruz</div><div style="color: black;">İşte Muhsin olanları biz böyle ödüllendiririz. </div><div style="color: black;"><br />
</div><div style="color: black;"></div><br />
</div>parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-37380277986595355662012-08-22T17:45:00.003-07:002012-08-22T17:50:37.498-07:00İbrahim ile ilgili ayetler<div align="center" class="style218">KUR'AN'DA İBRAHİM </div><span class="style203"><strong>O zaman ki Rabb'i, İbrahim'i kelimelerle tam olarak denemişti. (Allah) dedi ki: "Muhakkak seni, insanlara imam kılacağım." (İbrahim) dedi ki: " Ve soyumdan olanları da?" (Allah) dedi ki: "Zalimler Benim ahdime erişemez." </strong></span><br />
<span class="style203"><strong>Biz, Beyt'i(Ka'be'yi), insanlar için bir toplanma ve emniyet yeri kıldık. "İbrahim'in makamını, namaz yeri edinin!" İbrahim ve İsmail'den de; "Evimi, tavaf edenler, ibadet, rüku ve secde edenler için temiz tutun" diye ahid aldık.</strong></span><br />
<span class="style203"><strong>İbrahim dedi ki: "Rabb'im, bu beldeyi emin kıl ve belde ehlinden, Allah'a ve Ahiret gününe inananları, ürünlerle rızıklandır!" (Allah) dedi ki: "Hakk'ı örten kimseyi de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateş azabına uğratırım! O ne kötü bir dönüş yeridir!</strong></span><br />
<span class="style203"><strong>İbrahim ve İsmail Beyt'in(Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiği zaman (şöyle dua etmişlerdi): "Rabb'imiz, bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz Sen, işiten ve bilensin!" </strong></span><br />
<span class="style203"><strong>"Rabb'imiz, ikimizi, Sana teslim olmuşlar kıl! Ve soyumuzdan da Sana teslim olmuş bir ümmet kıl! Bize ibadet yollarını göster ve tövbemizi kabul et! Şüphesiz Sen, tövbeleri kabul eden ve acıyansın."</strong></span><br />
<span class="style203"><strong>"Rabb'imiz, onlara, içlerinden ayetlerini açıklayan bir elçi gönder. Onlara, Kitab'ı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Muhakkak Sen, Aziz(şerefli) ve Hâkim'sin!</strong></span>"<br />
<span class="style203"><strong>Düşük akıllı olandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun Biz onu(İbrahim'i), Dünya'da seçtik, muhakkak o, Ahiret'te de salihlerdendir.</strong></span><br />
<span class="style203"><strong>Rabb'i ona dedi ki: "Teslim ol!" (O da) dedi ki:"Alemlerin Rabb'ine teslim oldum!" </strong></span><br />
<span class="style203"><strong>Bunu(İslam'ı) İbrahim, oğullarına vasiyet etti. Yakup da dedi ki: "Oğullarım, muhakkak Allah, bu dini, sizler için seçti. Sizler de ancak Müslümanlar olarak can verin!" </strong></span><br />
<span class="style203"><strong>Yoksa sizler, Yakub'un ölüm anında, şahidler miydiniz? O, oğullarına dedi ki: "Benden sonra kime köle olacaksınız?" Onlar dediler ki: "Senin İlah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan, 'O tek İlah'a köle olacağız. Ve bizler, O'na teslim olanlarız!"</strong></span><br />
<span class="style203"><strong>Onlar gelip geçmiş bir ümmetti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız sizedir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz. </strong></span><br />
<span class="style203"><strong>Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, 'İbrahim milleti(dini)', hanifdir(dosdoğrudur) ve o(İbrahim) müşriklerden değildir."</strong></span><br />
<span class="style203"><strong>Deyin ki: "Biz, Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına (indirilene), Musa ve İsa'ya verilenler ile nebilere Rabb'inden verilenlere, iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırmayız. Ve biz, O'na(Allah'a) teslim olanlarız."</strong></span><br />
<div align="right"><span class="style203"><strong> <span class="style29">[BAKARA(2)/ 124-136]</span></strong></span></div><span class="style203"><strong>Yoksa siz, İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının, gerçekten Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan(O'nun katından) olan bir şahadeti, gizleyenden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."</strong><br />
<strong> <span class="style29"> [BAKARA(2)/140]</span></strong></span><br />
<span class="style203"><strong>Allah'ın, kendisine mülk verdiği o kimseyi, görmedin mi? Ki o, İbrahim'le Rabb'i konusunda mücadele ediyordu. İbrahim dediği zaman: "Benim Rabb'im O ki, diriltir ve öldürür." (Nemrut) dedi ki: "Ben de diriltir ve öldürürüm." İbrahim dedi ki: "Muhakkak benim Rabb'im, Güneş'i, doğudan getiriyor, sen de onu, batıdan getir." (Bunun üzerine), o Hakkı örten, şaşırdı. Muhakkak Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez.</strong></span><br />
<div align="right"><span class="style30">[BAKARA(2)/258]</span></div><span class="style203"><strong>İbrahim dedi ki: "Rabb'im, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster!" (Allah) dedi ki: "İnanmıyor musun?" (İbrahim) dedi ki: "Bilakis (inanıyorum). Ancak, kalbimin tatmin olmasını (istiyorum)." (Allah) dedi ki: "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onların her bir parçasını, bir dağın üzerine bırak. Arkasından da onları çağır. Onlar sana, koşarak gelirler. Bil ki! Muhakkak Allah, Aziz(şerefli) ve Hâkim'dir."</strong></span><br />
<div align="right"><span class="style203"><strong> <span class="style29"> [BAKARA(2)/260]</span></strong></span></div><div class="style203"><strong>Muhakkak Allah; Adem'i, Nuh'u, İbrahim ve İmran Ailesi'ni, alemler üzerine seçti.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Onların bazısı, bazısının soyundandır. Allah, işitendir</strong><span class="style32">, bilendir.</span></div><div align="right" class="style203"><strong> <span class="style29">[AL-İ İMRAN(3)/33-34] </span></strong></div><div class="style203"><strong>"Ey Kitap Ehli, İbrahim konusunda niçin tartışıyorsunuz? Tevrat ve İncil, ancak ondan(İbrahim'den) sonra indirilmiştir. Akletmeyecek misiniz?"</strong></div><div class="style203"><strong>Sizlerin, bilginiz olan şeylerde tartışmanız(anlaşılır). Ancak hakkında bilginiz olmayan bir şeyde, niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir ve sizler bilmezsiniz.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>İbrahim, ne Yahudi ne de Hıristiyan'dır. Ancak o, hanif(dosdoğru) bir Müslüman'dır ve müşriklerden de değildir.</strong></div><div align="right" class="style203"><strong> <span class="style29"> [Al-İ İMRAN(3)/ 65-67]</span></strong></div><div class="style203"><strong>Allah'a yüzünü çevirerek teslim olandan daha güzel kimdir? Böyle olan muhsindir ve dosdoğru İbrahim milletine(dinine) tabi olmuştur. Allah, İbrahim'i dost edinmiştir.</strong></div><div align="right" class="style203"><strong> <span class="style29"> [NİSA(4)/ 125]</span></strong></div><div class="style203"><strong>O zaman ki İbrahim, babası Azer'e: "Putları ilahlar mı ediniyorsun? Şüphesiz ben, seni ve kavmini, apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" dedi.</strong><br />
<br />
<strong>Böylece Biz, İbrahim'e, yakin (ilim sahiplerinden) olsun diye, göklerin ve Yer'in melekûtunu(özünü-ruhunu) gösterdik.</strong><br />
<br />
<strong>Gece, (İbrahim'i) örtünce, bir yıldız gördü. Dedi ki: "Şu benim Rabb'imdir." Ne zaman ki o(yıldız) kayboldu, dedi ki: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem."<br />
</strong><br />
<strong>Arkasından Ay'ı, doğarken görünce, dedi ki: "Bu benim Rabb'imdir." O da kaybolunca dedi ki: "Şayet Rabb'im, <strong>beni </strong>doğrultmazsa elbette ben, sapmış kavmimden olurum."</strong><br />
<br />
<strong>Daha sonra Güneş'i doğarken gördü, dedi ki: "İşte bu benim Rabb'imdir. Bu en büyüğüdür." Ancak o da kaybolunca, kavmine dedi ki: "Ey kavmim, doğrusu ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."</strong><br />
<br />
"<strong>Muhakkak ben, yüzümü, dosdoğru, gökleri ve Yer'i yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."</strong><br />
<br />
<strong>Kavmi, onunla mücadele etti. (İbrahim) dedi ki: "Allah, beni doğru yola iletti. Siz, O'nun hakkında, benimle mücadele mi ediyorsunuz? Ben, O'na şirk koştuğunuz şeylerden korkmuyorum, ancak, Rabb'imin dilemesi müstesna. Benim Rabb'im, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır, düşünmüyor musunuz?" </strong><br />
<br />
<strong>"Sizler, Allah'ın indirdiği hiçbir delil olmaksızın, Allah'a ortak koşmaktan korkmazken; ben, sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Şayet biliyorsanız (söyleyin)! Bu iki fırkadan hangisi emniyete müstahaktır?"<br />
</strong><br />
<strong>O iman edenler ve imanlarına zulüm(şirk) karıştırmayanlar, işte onlar, emniyettedirler ve hidayette olanlar onlardır.<br />
</strong><br />
<strong>Biz bu delillerimizi, kavmine karşı İbrahim'e verdik. Biz, dilediğimiz kimsenin, derecelerini yükseltiriz. Muhakkak, senin Rabb'in, Hâkim'dir, Âlim'dir.</strong></div><div class="style203"><strong>Ve ona(İbrahim'e), İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik. Her birine hidayet verdik. Önceden de Nuh'a hidayet vermiştik. Ve onun(İbrahim'in) soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u hidayete ulaştırdık. Biz, muhsinleri(güzel davrananları), bu şekilde ödüllendiririz.</strong></div><div align="right" class="style30">[EN'AM(6)/74-84] </div><div class="style203"><strong>Onlara, kendilerinden önceki; Nuh, Ad, Semud, İbrahim Kavmi'nin, Medyen ahalisinin ve alt üst edilen şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara, onların resulleri apaçık delillerle gelmişti. Allah, onlara zulmediyor değildi. Ancak onlar, kendilerine zulmediyorlardı.</strong> </div><div align="right" class="style203"><strong> <span class="style29"> [TEVBE(9)/70] </span></strong></div><div align="left" class="style203"><strong>İbrahim'in babası için bağış dilemesi, ancak ona vadettiği bir vaatten dolayı idi. Ne zaman ki onun, Allah'ın düşmanı olduğu ortaya çıktı, ondan uzaklaştı. Muhakkak İbrahim, çok yakaran ve halimdi.</strong></div><div align="right" class="style203"><strong> <strong> </strong> <span class="style29"> <strong><strong> <strong><strong>[TEVBE(9)/114] </strong></strong></strong></strong></span></strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldiklerinde dediler ki: "Selam" (İbrahim): "Selam" diye karşılık verdi. (İbrahim), gecikmeksizin kızartılmış bir buzağıyla geldi.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Onların ellerinin, ona(yemeğe) uzanmadığını görünce, onlardan hoşlanmadı ve onlardan bir korku hissetti. Dediler ki: "Korkma! Muhakkak biz, Lut Kavmi'ne gönderildik."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Onun karısı ayaktaydı, bunun üzerine güldü. Biz ona İshak'ı, İshak'ın arkasından da Yakub'u müjdeledik.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Dedi ki: "Vay başıma! Ben kısırken ve şu kocam da yaşlıyken mi doğuracağım? Gerçekten bu, acayip bir şey!"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(Elçi melekler) dediler ki: "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve O'nun bereketleri sizin üzerinizdedir, ey ev halkı! Muhakkak O, Hamid'tir(övgüye layıktır), Mecid'tir(şanlı, yücedir)."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>İbrahim'den korku gidip, ona müjde gelince; Lut, kavmi konusunda, Bizimle mücadele etti(tartıştı). </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Doğrusu İbrahim, halim, çok yakaran ve (Allah'a) yönelen biriydi.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Ey İbrahim, bundan vazgeç. Muhakkak, Rabb'inin emri ve geri çevrilmeyecek bir azap, onlara gelmiştir."</strong></div><div align="right" class="style30">[HUD (11)/69-76]</div><div align="left" class="style203"><strong>O zaman ki İbrahim, şöyle demişti: "Bu beldeyi emin kıl, beni ve oğullarımı, putlara köle olmaktan uzak tut!"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Rabb'im, muhakkak o put(maskeli şeytan<strong>)</strong>lar, insanlardan birçoğunu saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa, o bendendir, kim bana isyan ederse muhakkak Sen, bağışlayansın, acıyansın."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Rabb'imiz, muhakkak ben, soyumdan (bir kısmını), Senin Beyt-i Haram'ının yanında, ziraata elverişli olmayan bir vadiye yerleştirdim. Rabb'imiz, namazlarını kılsınlar, insanların kalpleri, onlara yaklaşsın ve onları, ürünlerden rızıklandır. Umulur ki teşekkür ederler."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Rabb'imiz, muhakkak Sen, bizim gizlediklerimizi de, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Ne Yer'de ve ne Gök'te hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Övgü, Allah'a aittir. O ki, bana yaşlılığımda İsmail'i ve İshak'ı verdi. Muhakkak benim Rabb'im, çağrıları işitendir."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Rabb'im, benim ve soyumdan olanların namazını sürekli kıl. Rabb'imiz, çağrılarımı kabul et!"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Rabb'imiz, hesaba kalkılacağı gün, beni, anne-babamı ve müminleri bağışla!"</strong></div><div align="right" class="style30">[İBRAHİM(14)/35-41]</div><div align="left" class="style203"><strong>Onlara, İbrahim'in misafirlerinden haber ver! </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Yanına girdiklerinde "Selam" demişlerdi. O da: "Biz, sizden korkmaktayız" demişti.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Dediler ki: "Korkma, biz sana âlim bir çocuk müjdelemekteyiz."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Dedi ki: "Bana yaşlılık dokunmuşken mi beni müjdeliyorsunuz? Beni neyle müjdeliyorsunuz?"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Dediler ki: "Seni hak ile müjdeledik. Öyleyse ümitsizlerden olma."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Dedi ki: "Sapmışların dışında, Rabb'inin rahmetinden kim ümidi keser?"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim) dedi ki: "Ey elçiler, konuşmanız(işiniz) nedir?"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(Elçiler) dediler ki: "Muhakkak biz, suçlu-günahkâr bir kavme gönderildik.</strong>"</div><div align="left" class="style203"><strong>"Ancak Lut Ailesi müstesna. Biz şüphesiz, (Lut Ailesi'nin) hepsini kurtaracağız."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Ancak onun karısı müstesna, o helak olanlardan olacaktır."</strong></div><div align="right" class="style30">[HİCR(15)/51-60]</div><div align="left" class="style203"><strong>Muhakkak İbrahim, (tek başına) bir ümmettir. O, Allah'a dosdoğru yönelip itaat edendir. Ve o, müşriklerden değildir.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>O, (Allah'ın) nimetlerine teşekkür edendi. (Allah), onu seçti ve doğru yola iletti.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Ona, Dünya'da bir güzellik verdik. Ve muhakkak o, Ahiret'te de salihlerdendir.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Sonra Biz, sana vahyettik ki: "Dosdoğru olan İbrahim'in milletine(dinine) uy! O, müşriklerden değildi."</strong></div><div align="right" class="style30">NAHL(16)/120-123]</div><div align="left" class="style203"><strong>Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Muhakkak o, sıddıktır(doğru sözlüdür) ve nebidir.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Babasına demişti ki: "Ey babam, niçin işitmeyen, görmeyen ve sana herhangi bir şey sağlamayan şeylere köle oluyorsun?"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Ey babam, muhakkak bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Ey babam, şeytana köle olma! Muhakkak şeytan, Rahman'a asi olmuştur."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Ey babam, muhakkak ben, sana Rahman'dan bir azabın dokunmasından korkuyorum. (Şayet böyle olursa), şeytanın dostu olursun."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(Babası) dedi ki: "Ey İbrahim, benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Şayet vazgeçmezsen, elbette seni taşlarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim) dedi ki: "Sana selam olsun. Yakında senin için Rabb'imden bağış dileyeceğim. Muhakkak O, bana lütufkârdır."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Ben sizden ve Allah'tan başka köle olduğunuz şeylerden ayrılıyorum. Ve Rabb'imi çağırıyorum. Umulur ki, Rabbimi çağırmakla şaki(mutsuz) olmam."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>O zaman ki, onlardan ve Allah'tan başka köle oldukları şeylerden ayrıldı, Biz, ona İshak'ı ve Yakup'u verdik. Ve her birini nebi kıldık.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Onlara, rahmetimizden bağışladık ve onlara, yüksek bir doğruluk dili verdik.</strong> </div><div align="right" class="style30">[MERYEM (19)/41-50]</div><div align="left" class="style203"><strong>Muhakkak Biz, önceden İbrahim'e, rüştünü(olgunluğunu) verdik ve Biz, onu bilenleriz.</strong><br />
<br />
<strong>O, babasına ve kavmine dediği zaman, bu temsiller(putlar) nedir ki; siz, onlara boyun eğiyorsunuz?</strong><br />
<br />
<strong>Dediler ki: "Biz, babalarımızı, onlara köle olurken bulduk."</strong><br />
<br />
<strong>(İbrahim) Dedi ki: "Muhakkak sizler ve babalarınız, apaçık bir sapıklık içindesiniz."</strong><br />
<br />
<strong>Dediler ki: "Sen bize hakkı(gerçeği) mi getirdin, yoksa sen, oyun oynayanlardan mısın?"</strong><br />
<br />
<strong>(İbrahim) Dedi ki: "Bilakis sizin Rabbiniz, göklerin ve Yer'in Rabbi'dir. O ki, onları yarattı ve ben, buna şahitlerdenim."</strong><br />
<br />
<strong>"Andolsun Allah'a, sizler dönüp gittikten sonra, putlarınıza tuzak kuracağım."<br />
</strong><br />
<strong>Böylece O, onların büyük(putları) hariç olmak üzere, onları paramparça etti. Umulur ki, ona(büyüğüne) başvururlar diye.</strong><br />
<br />
<strong>Dediler ki: "Bunu ilahlarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerdendir."<br />
</strong><br />
<strong>Dediler ki: "Kendisine İbrahim denilen bir gencin, bunları diline doladığını işittik."<br />
</strong><br />
<strong>Dediler ki: "Onu, insanların gözleri önüne getirin. Umulur ki onlar, şahitlik ederler." </strong><br />
<br />
<strong>Dediler ki: "Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın, ey İbrahim?"</strong><br />
<br />
<strong>(Dedi ki): "Bilakis, onların büyüğü, bunu yaptı. Şayet konuşabilirlerse, onlara sorun!"<br />
</strong><br />
<strong>(Bunun üzerine), kendilerine döndüler ve dediler ki: "Şüphesiz sizler, zalimlersiniz."<br />
</strong><br />
<strong>Sonra başlarını çevirdiler."(İbrahim), sen gerçekten bilirsin ki bunlar konuşamazlar!"<br />
</strong><br />
<strong>Dedi ki: "O halde, sizlere yararı ve zararı olmayan, Allah'tan başkasına mı köle oluyorsunuz?"<br />
</strong><br />
<strong>"Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza! Aklınızı kullanmayacak mısınız?"</strong><br />
<br />
<strong>"Şayet yapacaksanız, onu(İbrahim'i) yakın! Ve ilahlarınıza yardım edin!"</strong> <br />
<br />
<strong>Biz söyledik: "Ey</strong> <strong>ateş, İbrahim'in üzerine soğuk ve selâmet ol!"<br />
</strong><br />
<strong>Ona, bir düzen(tuzak) kurmak istediler, ancak Biz, onları hüsrana uğrattık.</strong><br />
<br />
<strong>Onu ve Lut'u kurtarıp, âlemler içinde bereketli kıldığımız yere (yerleştirdik).</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Biz ona İshak'ı ve arkasında da Yakub'u verdik. Her birini salihler kıldık.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Biz onları, Bizim emrimize yönelten önderler kıldık. Biz onlara, hayırlı işleri, namazı kılmayı ve zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar, Bize köle olanlardı.</strong></div><div align="right" class="style30">[ENBİYA(21)/51- 73] </div><div align="left" class="style203"><strong>Allah için, Hak bir mücadeleyle mücadele edin. O, sizi seçti ve size, dinde bir zorluk kılmadı. Ki o, babanız İbrahim'in dinidir. O, sizi önceden Müslüman olarak isimlendirdi. Şu elçi, sizin üzerinize şahit olurken, siz de insanlar üzerine şahitler olun. Namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a tutunun. O(Allah), ne güzel Mevla(dost) ve ne güzel yardımcıdır.</strong></div><div align="right" class="style30">[HACC(22)/78]</div><div align="left" class="style203"><strong>Onlara, İbrahim'in haberini açıkla.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>O, babasına ve kavmine dedi ki: "Siz neye köle oluyorsunuz?" </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Dediler ki: "Putlara köle oluyoruz. Bu nedenle onlara, ibadet edenler olarak eğiliyoruz."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim) dedi ki: "Siz, onları çağırdığınız zaman sizi, işitiyorlar mı?"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Yahut, size fayda ya da zarar veriyorlar mı?"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Dediler ki: "Bilakis biz, babalarımızı bu şekilde yaparlarken bulduk."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim) dedi ki: "Neye köle olduğunuzu gördünüz mü?" </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Sizler ve önceki babalarınızın (ne durumda olduğunu)?"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Muhakkak onlar, benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabb'i (dostumdur)." </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"O ki, beni yarattı ve O, bana hidayet verdi."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"O ki, beni yediriyor ve içiriyor."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Ve hastalandığım zaman O, bana şifa veriyor."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"O ki, beni öldürür, sonra da diriltir."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Din günü, <strong>O'nun,</strong> hatalarımı bağışlamasını umuyorum."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Rabb'im, bana bir hüküm ve hikmet bağışla ve beni salihlere kat!"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Arkadan gelenlere, bende bir doğruluk lisanı kıl!"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Beni, Naim cennetinin mirasçılarından kıl!"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Babamı bağışla, muhakkak o, sapanlardandır."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Beni Kalkış(diriliş) günü, utandırma!"</strong></div><div align="right" class="style30">[ŞUARA(26)/69-87] </div><div align="left" class="style203"><strong>İbrahim kavmine dedi ki: "Allah'a köle olun ve O'ndan korkup-sakının. Şayet bilirseniz, böylesi sizin için daha hayırlıdır."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Muhakkak Allah'ın dışında putlara köle oluyorsunuz ve iftiralar-yalanlar uyduruyorsunuz. Allah'ın dışında o köle olduğunuz şeyler, size rızık vermeye malik değildir. Rızkı, Allah Katı'nda arayın, O'na köle olun ve O'na teşekkür edin. Dönüş ancak O'na(Allah'a)dır."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Şayet yalanlarsanız, muhakkak sizden önceki ümmetler de yalanladı. Bir Resulün görevi ancak apaçık bir tebliğdir."</strong></div><div align="right" class="style30">[ANKEBUT(29)/16- 18] </div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim'in) kavminin cevabı ancak, şu oldu: "Onu öldürün yahut onu yakın!" Allah onu(İbrahim'i), ateşten kurtardı. Muhakkak bunda, iman edecek bir kavim için, ayetler vardır.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim) dedi ki: "Allah'ın dışında, aranızda bir sevgi bağı olmak üzere; dünya hayatında, putlar edindiniz. Kıyamet günü, bazınız bazınızı örter(tanımaz) ve bazınız bazınıza lanet eder. Sizin barınağınız, ateştir ve sizin için bir yardımcı da yoktur."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Lut, ona(İbrahim'e), iman etti ve dedi ki: " Şüphesiz ben, Rabb'ime, hicret edeceğim. Muhakkak O, Aziz'dir, Hâkim'dir."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Ve Biz ona(İbrahim'e), İshak'ı ve Yakub'u verdik. Ve Biz, onun soyuna nübüvvet ve Kitap verdik. Ve Biz ona, dünyada ücretini verdik. Ve muhakkak o, Ahiret'te de salihlerdendir.</strong></div><div align="right" class="style30">[ANKEBUT(29)/24- 27]</div><div align="left" class="style203"><strong>Muhakkak İbrahim de, onun (Nuh'un) soyunun bir kolundandır.</strong><br />
<br />
<strong>O(İbrahim), Rabb'ine arınmış bir kalp ile geldiği zaman.</strong><br />
<br />
<strong>Babasına ve kavmine dedi ki: "Neye köle oluyorsunuz?</strong>"<br />
<br />
"<strong>A<strong>llah'ın dışında birtakım ilahlar mı uyduruyorsunuz?</strong></strong>"<br />
<br />
"<strong>A<strong>lemlerin Rabb'ine zannınız(inancınız) nedir?</strong></strong>"<br />
<br />
<strong>(İbrahim), yıldızlara bir bakışla baktı. <br />
</strong><br />
<strong>Ve dedi ki: "Ben hastayım."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(Kavminden olanlar), ondan, yüz çevirip gittiler.<br />
</strong><br />
<strong>(Bunun üzerine), onların ilahlarına doğru koşarak: "Yemek yemiyor musunuz?" dedi.</strong><br />
<br />
"<strong>Ne oluyor size ki, konuşmuyorsunuz?</strong>"<br />
<br />
<strong>Daha sonra, onların üzerine yönelip, sağ eliyle bir darbe indirdi.</strong><br />
<br />
<strong>Arkasından (halkı), koşarak onu karşıladılar.</strong><br />
<br />
"<strong>Oyup- yonttuğunuz şeylere mi, köle oluyorsunuz?</strong>"<br />
<br />
"<strong>Oysa sizi de, yaptığınız şeyleri de, Allah yaratmıştır.</strong>"<br />
<br />
<strong>Dediler ki: "(İbrahim) için bir bina yapın. Sonra da onu, ateşe atın!"<br />
</strong><br />
<strong>Böylece ona, bir düzen(tuzak) kurmak istediler. Biz de onları, aşağılananlardan kıldık.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim) dedi ki: "Muhakkak ben, Rabb'ime gidiciyim. O, bana yol gösterecektir."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Rabb'im, bana salihlerden ver!"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Biz de onu, halim bir çocukla müjdeledik.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Ne zaman ki o(çocuk), onunla beraber koşacak (yaşa) erişti; (İbrahim) dedi ki: "Ey oğlum, ben, rüyamda seni boğazlarken görüyorum ." Bak, sen ne görüyorsun(diyorsun)." (İsmail) dedi ki: "Ey babam, emrolunduğun şeyi yap! Sen beni, İnşaallah, sabredenlerden bulursun."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Sonunda, ikisi de teslim oldu ve onu, yanı üzerine yatırdı.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Ve Biz, ona: "Ey İbrahim!" Diye seslendik.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Sen, rüyana sadık oldun. Muhakkak Biz, muhsinlere, böyle ihsanda bulunuruz."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Muhakkak bu, apaçık bir denemeydi.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Ve ona büyük bir kurbanı, fidye olarak verdik.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Bunu (kurbanı), arkadan gelenlere bıraktık.<br />
</strong><strong> </strong><br />
<strong>İbrahim'e selam olsun.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Biz, muhsinleri böyle mükâfatlandırırız.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Muhakkak o, bizim mü'min kölelerimizdendir.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Biz ona İshak'ı müjdeledik. O, salihlerden bir nebiydi.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Biz onu ve İshak'ı bereketlendirdik. Bu ikisinin soyundan, muhsin olanlar da var, kendi nefsine açıkça zulmeden de.</strong></div><div align="right" class="style30">[SAFFAT (37)/83-113] </div><div align="left" class="style203"><strong>Yanımızda güç ve basiret sahibi olan kölelerimiz; İbrahim, İshak ve Yakub'u da hatırla!</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Muhakkak Biz, onları, Ahiret'i gönülden zikreden ihlâs sahipleri kıldık.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Muhakkak onlar, Bizim yanımızda seçilmişlerin en hayırlılarındandır.</strong></div><div align="right" class="style30">[SAD(38)/45-47]</div><div align="left" class="style203"><strong>İbrahim, babasına ve kendi kavmine dedi ki: "Muhakkak ben, sizin köle olduğunuz şeylerden beriyim." </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Ancak O(Allah) ki, beni yarattı, O müstesna, İşte O beni doğrultacaktır."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Ve O(Allah), bu (tevhidi), arkadan gelen insanlara, kalıcı bir kelime kıldı. Umulur ki onlar dönerler. </strong></div><div align="right" class="style30">[ZUHRUF(43)/26-28]</div><div align="left" class="style203"><strong>Sana, ikram edilen İbrahim'in misafirlerinin, haberi gelmedi mi?</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Onun, yanına girdiklerinde dediler ki: "Selam!" (İbrahim de) dedi ki: "Tanınmayan kavme selam!" </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim), hemen ehline koştu. Arkasından, (pişirilmiş) semiz bir buzağıyla döndü.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Onlara(misafirlere) yaklaştı ve dedi ki: "Yemiyor musunuz?" </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(Onlar yemeyince) Onlardan korkuya kapıldı. (Melekler) dediler ki: "Korkma!" Ve onu(İbrahim'i), âlim bir çocukla müjdelediler.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim'im) karısı, çığlık atarak geldi ve yüzüne vurarak dedi ki: "Yaşlı, kısır bir kadın mı(doğuracak)?"</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Dediler ki: "(Evet), öyledir. (Bunu), senin Rabb'in buyurdu. Muhakkak O, Hâkim'dir, Âlim'dir."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>(İbrahim) dedi ki: "Ey elçiler, konuşmanız(amacınız) nedir?" </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Dediler ki: "Muhakkak biz, suçlu bir kavme gönderildik."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Onlara, balçıktan taşlar yağdırmak için gönderildik." </strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Rabb'inin indinde, müsrifler için, damgalanmış(işaretlenmiş<strong>)</strong>."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Sonra orada, müminlerden kim varsa çıkaracağız.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Orada, Müslümanlar'dan bir evden başkasını bulamıyoruz.</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Biz orada, elim azaptan korkanlar için, bir ayet bıraktık. </strong></div><div align="right" class="style30">[ZARİYAT(51)/24- 37] </div><div align="left" class="style203"><strong>Muhakkak Biz, Nuh'u ve İbrahim'i gönderdik. Peygamberliği ve Kitab'ı, onların soylarında kıldık. Onlardan hidayet üzere olanlar (vardır<strong>)</strong>. Onlardan çoğu da fasıktır.</strong></div><div align="right" class="style30">[HADİD(57)/26]</div><div align="left" class="style203"><strong>Şüphesiz, İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için 'güzel bir örnek' vardır. O zaman onlar, kavimlerine dediler ki: "Muhakkak biz, sizden ve Allah'ın dışında köle olduklarınızdan beriyiz. Biz, sizi tanımıyoruz. Bizimle sizin aranızda, ebedi olarak buğz ve düşmanlık vardır; ta ki siz, tek olan Allah'a, iman edinceye kadar." Ancak İbrahim'in babası için şu sözü müstesna: "Senin için bağış dileyeceğim, ancak Allah'tan bir şey elde edemem. Rabb'imiz, Sana tevekkül ettik, Sana yöneldik ve dönüş Sana'dır."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>"Rabb'imiz, hakkı örtenleri, bizim için bir fitne(deneme) kılma! Rabb'imiz, bizi bağışla! Muhakkak Sen, Aziz'sin, Hâkim'sin."</strong></div><div align="left" class="style203"><strong>Andolsun, onlarda(İbrahim ve beraberindekilerde), ahiret gününü umanlar için, güzel bir örnek vardır. Her kim yüz çevirirse, (bilsin ki) muhakkak Allah, Ğani(ihtiyaçsız)dır, Hamid(övgüye layık)tır.</strong></div><div align="right" class="style30"> [MÜMTEHİNE(60)/ 4-6]</div><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
İbrahim(a.s.)<br />
<br />
11/69- Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.<br />
<br />
11/74- İbrahim’in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı.<br />
<br />
11/75- Çünkü İbrahim çok içli ve Allah’a yönelen bir kimseydi.<br />
<br />
11/76- Elçilerimiz, “Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir” dediler.<br />
<br />
12/38- “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.”<br />
<br />
12/6- “İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”<br />
<br />
14/35- Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”<br />
<br />
15/51- Onlara İbrahim’in misafirlerinden de haber ver.<br />
<br />
16/120- Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah’a ortak koşanlardan değildi.<br />
<br />
16/123- Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi” diye vahyettik.<br />
<br />
19/41- Kitapta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi.<br />
<br />
19/46- Babası, “Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!” dedi.<br />
<br />
19/58- İşte bunlar, Adem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.<br />
<br />
2/124- Bir zaman Rabbi İbrahim’i bir takım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de, “Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” demişti. Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz” demişti.<br />
<br />
2/127- Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı.<br />
<br />
2/130- Kendini bilmeyenden başka İbrahim’in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim’i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.<br />
<br />
2/132- İbrahim bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: “Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün” dedi.<br />
<br />
2/133- Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği, onların da, “Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek bir ilâha ibadet edeceğiz; bizler ona boyun eğmiş müslümanlarız.” dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz?<br />
<br />
2/135- (Yahudiler) “Yahudi olun" ve (Hıristiyanlar da) "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. De ki: “Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”<br />
<br />
2/136- Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”<br />
<br />
2/140- Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.<br />
<br />
2/260- Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”<br />
<br />
21/51- Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk.<br />
<br />
21/60- (İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler.<br />
<br />
21/62- (İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim” dediler.<br />
<br />
21/69- “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.<br />
<br />
22/26- Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.<br />
<br />
22/43,44- İbrahim’in kavmi ile Lût’un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkarcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkar etmek nasılmış, (gördüler).<br />
<br />
22/78- Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahitt (ve örnek) olasınız.10 Artık namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır! 10<br />
<br />
26/69- Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku.<br />
<br />
29/16- İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”<br />
<br />
29/31- Elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde, “Biz bu memleket halkını helak edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir” dediler.<br />
<br />
3/65- Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?<br />
<br />
3/67- İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.14 14<br />
<br />
3/68- Şüphesiz, insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü’minlerdir. Allah da mü’minlerin dostudur.<br />
<br />
3/84- De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a) İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz ona teslim olanlarız.”<br />
<br />
3/95- De ki: “Allah doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”<br />
<br />
3/97- Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim17 vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey ona muhtaçtır.) 17<br />
<br />
33/7- Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz onlardan sapa sağlam bir söz almıştık.<br />
<br />
37/109- İbrahim’e selam olsun.<br />
<br />
37/83- Şüphesiz İbrahim de onun taraftarlarından idi.<br />
<br />
38/45- (Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da an.<br />
<br />
4/125- Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim’i dost edindi.<br />
<br />
4/163- Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.32 32<br />
<br />
4/54- Yoksa, insanları; Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik.19 19<br />
<br />
42/13- “Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslam dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır.<br />
<br />
43/26- Hani İbrahim babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”<br />
<br />
51/24- (Ey Muhammed!) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?<br />
<br />
53/36,37- Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi?<br />
<br />
57/26- Andolsun, biz Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir.<br />
<br />
6/161- De ki:“Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”<br />
<br />
6/74- Hani İbrahim babası Âzer’e, “Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti.<br />
<br />
6/75- İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı14 gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun. 14<br />
<br />
6/83- İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz... Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.<br />
<br />
60/4- İbrahim’de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir” demişlerdi. Yalnız İbrahim’in, babasına, “Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim. Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez” sözü başka. Onlar şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.”2 2<br />
<br />
87/18,19- Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.<br />
<br />
9/114- İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi.10 Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi. 10<br />
<br />
9/70- Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin; İbrahim’in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı. parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-68574922379553889162012-08-22T17:40:00.000-07:002017-05-21T03:16:32.755-07:00kuşlar BAKARA 260 HAKKI YILMAZ TEFSİRİ<link href="file:///C:%5CDOCUME%7E1%5Cuser%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C09%5Cclip_filelist.xml" rel="File-List"></link><!--[if gte mso 9]><xml> <w:WordDocument> <w:View>Normal</w:View> <w:Zoom>0</w:Zoom> <w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone> <w:PunctuationKerning/> <w:ValidateAgainstSchemas/> <w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:Compatibility> <w:BreakWrappedTables/> <w:SnapToGridInCell/> <w:WrapTextWithPunct/> <w:UseAsianBreakRules/> <w:DontGrowAutofit/> </w:Compatibility> <w:BrowserLevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:LatentStyles DefLockedState="false" LatentStyleCount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:"Dutch801 SeBd BT";
mso-font-alt:"Times New Roman";
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:135 0 0 0 27 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.MsoFootnoteText, li.MsoFootnoteText, div.MsoFootnoteText
{mso-style-noshow:yes;
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:"Dutch801 SeBd BT";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-font-family:"Dutch801 SeBd BT";}
span.MsoFootnoteReference
{mso-style-noshow:yes;
vertical-align:super;}
p
{mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
/* Page Definitions */
@page
{mso-footnote-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/user/LOCALS~1/Temp/msohtml1/09/clip_header.htm") fs;
mso-footnote-continuation-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/user/LOCALS~1/Temp/msohtml1/09/clip_header.htm") fcs;
mso-endnote-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/user/LOCALS~1/Temp/msohtml1/09/clip_header.htm") es;
mso-endnote-continuation-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/user/LOCALS~1/Temp/msohtml1/09/clip_header.htm") ecs;}
@page Section1
{size:612.0pt 792.0pt;
margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt;
mso-header-margin:35.4pt;
mso-footer-margin:35.4pt;
mso-paper-source:0;}
div.Section1
{page:Section1;}
-->
</style><!--[if gte mso 10]> <style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-ansi-language:#0400;
mso-fareast-language:#0400;
mso-bidi-language:#0400;}
</style> <![endif]--> <br />
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">260. <b><i>Bir zamanlar İbrâhîm de, “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. O [Allah], “İnanmadın mı ki?” dedi. O [İbrâhîm], “İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye” dedi. O [Allah], “Hemen kuşlardan dördünü tut da <u>onları kendine alıştır</u>. Sonra her dağın üzerine onlardan bir parça kıl [bırak]. Sonra da <u>onları [kuşları] çağır</u>, koşa koşa <u>sana gelecekler</u>. Ve bil ki, Allah, azîz'dir, hakîm'dir” dedi.</i></b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Bu âyette insanlara, yeniden dirilmenin kanıtlarından biri, İbrâhîm peygamber aracılığıyla gösterilmektedir. Şöyle ki: ‘Kuşların İbrâhîm'e alışması ve çağırdığında gelmesi’ ile ‘ölünün dirilmesi’ arasında bir benzerlik kurulmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Âyetten anlaşıldığına göre İbrâhîm peygamber ölülerin diriltileceğine inanıyor, fakat kalbinin mutmain olmasını istiyordu. Bu âyetle insanlığa, tam bir imana sahip olabilmeleri için eksik bilgilerini tamamlamaları, sorgulamadan çekinmemeleri gerektiği mesajı verilmektedir. Özellikle de toplumun önüne çıkan kimselerin bilgili, becerili ve toplumu ikna edecek ölçüde zihinsel donanıma sahip olmaları gerekir. Aynı hususa Hûd sûresi'nde de dikkat çekilmişti:<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Artık onlar [dünyayı isteyenler], hiç Rabbinden açık bir belge üzere olan ve kendisini O'ndan [Rabbinden] bir şâhidin takip ettiği ve de kendinden önce [önünde] bir önder ve rahmet olarak Mûsâ'nın kitabı bulunan kimse gibi midir? İşte onlar [böyle olanlar], ona [Kur’ân'a] inanırlar. Hangi hizibden olursa olsun kim onu inkâr ederse, ona vaad edilen yer ateştir. İşte bütün bunlardan dolayı sen de bundan [Kur’ân'dan] şüphe içinde olma. Kesinlikle o, Rabbinden bir hakktır/gerçektir. Fakat insanların çoğu iman etmiyorlar. (Hûd/17)<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-size: 10pt;"><br /></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Bu hâdiseyle ilgili <span style="background-color: #d5a6bd;">hayal mahsulü birçok hikaye icat edilmiştir</span> ki bunlardan bir kısmını aktarıyoruz:<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="color: #d5a6bd; font-size: 10pt;">Hz. İbrâhîm'i böyle bir talepte bulunmaya itenin ne olduğu hususunda farklı görüşler vardır. Denildi ki: “Yüce Allah o'na kendisini halil edineceğine dair vaadde bulunmuştu. O da buna dair bir alamet istedi.” Bu açıklama es-Saib b. Yezid'e aittir. Bir diğer görüşe göre de Numruz'un, “Ben diriltir ve öldürürüm” demesi üzerine Allah'tan böyle bir istekte bulunmuştur. el-Hasen der ki: O bir leş görmüştü. Bunun yarısı karada yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanıyordu. Diğer yarısı ise denizde idi. Deniz hayvanları tarafından darmadağın ediliyordu. Hz. İbrâhîm bu leşin darmadağın olduğunu görünce bunun bir araya gelişini görmek istedi. Ne şekilde darmadağın olduğunu gördüğü gibi, ne şekilde bir araya getirildiğini görmekle kalbinin mutmain olması istediğinde bulundu. Bunun üzerine o'na, “Dört kuş al” buyurdu. Bu dört kuşun horoz, tavus, güvercin ve karga olduğu söylenmiştir. Bunu İbn İshâk ilim ehli birisinden nakletmektedir. Mücâhid, İbn Cüreyc, Atâ b. Yesar ve İbn Zeyd de böyle demiştir.<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="color: #d5a6bd; font-size: 10pt;">İbn Abbâs ise, karga yerine turna kuşunu zikreder. Yine İbn Abbâs'tan güvercin yerine kartal dediği de nakledilmiştir.<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="color: #d5a6bd; font-size: 10pt;">Hz. İbrâhîm emrolunduğu şekilde bu kuşları aldı. Bunların kafalarını kesti, sonra küçük parçalara böldü. Daha bir hayret verici olsun diye kanlarını ve tüylerini de katarak hepsinin etlerini birbirine karıştırdı. Daha sonra bu toplu karışımdan her bir dağın tepesine bir parça koydu, o da bu parçaları göreceği bir yerde durdu. Kestiği kuşların kafasını da elinde tuttu, sonra da, “Yüce Allah'ın izniyle geliniz!” dedi. Bu parçalar, kanlar, tüyler her birisi kendi bedenine doğru uçuştu, sonunda önceki hâli gibi bir araya geldi ve başsız kaldılar. Hz. İbrâhîm bir daha seslenince ayakları üzerine koşarak ona geldiler.<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></a><o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="color: #d5a6bd; font-size: 10pt;">İbrâhîm (a.s) kuşları kesip, onları parçalayarak, her dağın tepesine onların karışımından birer parça koyup da, sonra da onları çağırdığında, karışım içerisindeki her bir cüz kendi parçasına doğru uçmaya başladı. Bunun üzerine Hz. İbrâhîm'e, “Her parça kendi parçasına doğru koştuğu gibi, kıyâmet gününde de, her parça kendi parçasına doğru uçar. Böylece de bedenler teşekkül eder ve rûhlar onlarla birleşir” denildi.<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="color: #d5a6bd; font-size: 10pt;">Bu dört kuş, canlıların ve bitkilerin bedenlerinin kendisinden meydana geldiği dört esas rükne, asla işarettir. Bu işaret ise şöyledir: Sen, bu dört kuşu birbirinden ayırdedemediğin sürece senin rûhun rubûbiyyet göklerine ve kudsiyyet âleminin safalarına uçamaz, yükselemez.<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;"><span style="color: #d5a6bd;">İbrâhîm (a.s), özellikle bu dört kuşu seçip aldı. Çünkü tavus kuşu insanın kalbindeki zînet, makam ve yükselme sevgisine işarettir. Nitekim Hakk Teâlâ,<i> Nefsin isteklerini sevme insanlara süstü gösterildi </i>(Âl-i İmrân/14) buyurmuştur.<i> </i>Kerkenez kuşu da, yemeye çok düşkün olmaya işarettir; horoz, şehvetperestliğe işarettir; karga da, derleyip toplamaya olan ihtiras ve tutkuya işarettir. Çünkü karganın, gece-gündüz uçup, çok soğuk günlerde bile bir şeyler toplama arzusu içinde olması, onun bu hırsından ileri gelmektedir. Burada şuna işaret edilmektedir: İnsan, nefsinin ve tercihinin şehvetini kırma; hırsını alt edip onu yenme ve başkaları için süslenmeyi terketme hususunda çaba sarfetmediği müddetçe, kalbinde Allah'ın celâlinin nûrlarından feyezan eden bir rahatlık duyamaz.</span><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: #d5a6bd; font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">[2]</span></span><!--[endif]--></span></a><o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Nakillerde görüldüğü üzere, İbrâhîm peygamber dört kuş alıp keserek tüylerini yolar ve onları parçalar, parçaları da birbirine karıştırır ve o karışımdan da bir kavle göre dört, diğer kavle göre yedi dağın başına birer parça koyar. Sonra çağırır, o kuşlar birleşmiş ve canlanmış olarak koşa koşa İbrâhîm peygambere gelirler. <span style="background-color: yellow;">Oysa âyette böyle bir şeyden bahsedilmez. Eğer böyle olsaydı, 159. âyetin tahlilinde açıkladığımız gibi hâdise iman meselesi olmaktan çıkar, deneysel bilgi meselesi olurdu.</span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;"><span style="background-color: orange;">Burada kuşlar ile İbrâhîm arasında oluşan bağa dikkat çekilerek, Allah ile yarattıkları arasında da öyle bir bağın bulunduğu, bunun da ölümden sonra dirilmeye kanıt olduğu beyân ediliyor. </span>Dirilmeye kanıt olarak birçok örnek verilmiştir:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Yoksa o insan başıboş bırakılacağını mı sanır? O, ayarlanmış meniden bir nutfe değil miydi? Sonra bir alak [embriyon] idi de sonra onu yaratmış, sonra da düzene koymuştur; ki ondan da iki eşi; erkek ve dişiyi var etmiştir. Peki, bu [bütün bunları yapan] ölüleri diriltmeye kadir [güç yetiren] değil midir? (Kıyâmet/36-40)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Onlar, şüphesiz gökleri ve yeryüzünü yaratan ve onları yaratmakla yorulmamış olan Allah'ın ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu görmediler mi? Evet şüphesiz ki, O, her şeye gücü yetendir.</span><span style="font-size: 10pt;"> (Ahkâf/33)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Gerçekten Biz, evet Biz, hayat veririz ve öldürürüz. Dönüş de yalnız Bizedir. (Kaf/43)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Öyleyse Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak; yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, mutlaka ölüleri diriltir ve O, her şeye gücü yetendir. (Rûm/50)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve Allah rüzgârları gönderendir. Sonra onlar da bir bulutu harekete geçirip yukarılara kaldırır. Derken Biz onu ölmüş bir beldeye sevk etmişizdir. Böylece yeryüzüne ölümünden sonra onunla hayat veririz. İşte böyledir (ölmüş çürümüş insanlara) hayat vermek. (Fâtır/9)<o:p></o:p></span></div>
<div>
<!--[if !supportFootnotes]--><br clear="all" />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]--> <br />
<div id="ftn1">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "dutch801 sebd bt"; font-size: 10pt;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></a> Kurtubî, <i>el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.</i></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "dutch801 sebd bt"; font-size: 10pt;">[2]</span></span><!--[endif]--></span></a> Râzî, <i>Mefâtihu'l-Ğayb.</i></div>
</div>
</div>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-9026998912076540262012-08-22T17:39:00.001-07:002017-05-21T03:00:01.177-07:00kurban SAFFAT 00-113 HAKKI YILMAZ TEFSİRİ<link href="file:///C:%5CDOCUME%7E1%5Cuser%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C13%5Cclip_filelist.xml" rel="File-List"></link><!--[if gte mso 9]><xml> <w:WordDocument> <w:View>Normal</w:View> <w:Zoom>0</w:Zoom> <w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone> <w:PunctuationKerning/> <w:ValidateAgainstSchemas/> <w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:Compatibility> <w:BreakWrappedTables/> <w:SnapToGridInCell/> <w:WrapTextWithPunct/> <w:UseAsianBreakRules/> <w:DontGrowAutofit/> </w:Compatibility> <w:BrowserLevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:LatentStyles DefLockedState="false" LatentStyleCount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:Wingdings;
panose-1:5 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:2;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:0 268435456 0 0 -2147483648 0;}
@font-face
{font-family:Tahoma;
panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4;
mso-font-charset:162;
mso-generic-font-family:swiss;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:1627421319 -2147483648 8 0 66047 0;}
@font-face
{font-family:Verdana;
panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4;
mso-font-charset:162;
mso-generic-font-family:swiss;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:536871559 0 0 0 415 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
h3
{mso-style-next:Normal;
margin-top:12.0pt;
margin-right:0cm;
margin-bottom:3.0pt;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
page-break-after:avoid;
mso-outline-level:3;
font-size:12.0pt;
mso-bidi-font-size:10.0pt;
font-family:Arial;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
font-weight:normal;}
p.MsoNormalIndent, li.MsoNormalIndent, div.MsoNormalIndent
{margin-top:0cm;
margin-right:0cm;
margin-bottom:0cm;
margin-left:35.4pt;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.MsoHeader, li.MsoHeader, div.MsoHeader
{margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
tab-stops:center 8.0cm right 16.0cm;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.MsoFooter, li.MsoFooter, div.MsoFooter
{margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
tab-stops:center 8.0cm right 16.0cm;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
span.MsoFootnoteReference
{mso-style-noshow:yes;
vertical-align:super;}
p.MsoTitle, li.MsoTitle, div.MsoTitle
{margin-top:0cm;
margin-right:0cm;
margin-bottom:0cm;
margin-left:36.0pt;
margin-bottom:.0001pt;
text-align:center;
text-indent:30.0pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
font-weight:bold;}
p.MsoBodyText, li.MsoBodyText, div.MsoBodyText
{margin-top:0cm;
margin-right:0cm;
margin-bottom:6.0pt;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.MsoBodyTextIndent, li.MsoBodyTextIndent, div.MsoBodyTextIndent
{margin-top:0cm;
margin-right:0cm;
margin-bottom:6.0pt;
margin-left:14.15pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.MsoBodyTextIndent2, li.MsoBodyTextIndent2, div.MsoBodyTextIndent2
{margin-top:0cm;
margin-right:0cm;
margin-bottom:6.0pt;
margin-left:14.15pt;
line-height:200%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.MsoBodyTextIndent3, li.MsoBodyTextIndent3, div.MsoBodyTextIndent3
{margin-top:0cm;
margin-right:0cm;
margin-bottom:0cm;
margin-left:49.65pt;
margin-bottom:.0001pt;
text-align:justify;
text-indent:14.15pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
a:link, span.MsoHyperlink
{mso-ansi-font-size:8.5pt;
mso-bidi-font-size:8.5pt;
font-family:Verdana;
mso-ascii-font-family:Verdana;
mso-hansi-font-family:Verdana;
color:black;
mso-text-animation:none;
text-decoration:none;
text-underline:none;
text-decoration:none;
text-line-through:none;}
a:visited, span.MsoHyperlinkFollowed
{color:purple;
text-decoration:underline;
text-underline:single;}
p
{mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
pre
{margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
tab-stops:45.8pt 91.6pt 137.4pt 183.2pt 229.0pt 274.8pt 320.6pt 366.4pt 412.2pt 458.0pt 503.8pt 549.6pt 595.4pt 641.2pt 687.0pt 732.8pt;
font-size:10.0pt;
font-family:"Courier New";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
span.StilTahoma
{mso-style-name:"Stil Tahoma";
font-family:"Times New Roman";
mso-ascii-font-family:"Times New Roman";
mso-hansi-font-family:"Times New Roman";}
p.Stil1, li.Stil1, div.Stil1
{mso-style-name:Stil1;
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.kkl, li.kkl, div.kkl
{mso-style-name:kkl;
mso-style-next:"Normal Girinti";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.c33, li.c33, div.c33
{mso-style-name:c33;
mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
span.c11
{mso-style-name:c11;}
p.c5, li.c5, div.c5
{mso-style-name:c5;
mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.aayet2, li.aayet2, div.aayet2
{mso-style-name:aayet2;
mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
span.duz
{mso-style-name:duz;}
p.ayet2, li.ayet2, div.ayet2
{mso-style-name:ayet2;
mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
span.bosluk
{mso-style-name:bosluk;}
span.c31
{mso-style-name:c31;}
p.c98, li.c98, div.c98
{mso-style-name:c98;
mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
span.arapca
{mso-style-name:arapca;}
span.c67
{mso-style-name:c67;}
p.c10, li.c10, div.c10
{mso-style-name:c10;
mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.c77, li.c77, div.c77
{mso-style-name:c77;
mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.c79, li.c79, div.c79
{mso-style-name:c79;
mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
span.c23
{mso-style-name:c23;}
@page Section1
{size:612.0pt 792.0pt;
margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt;
mso-header-margin:35.4pt;
mso-footer-margin:35.4pt;
mso-paper-source:0;}
div.Section1
{page:Section1;}
/* List Definitions */
@list l0
{mso-list-id:99298128;
mso-list-type:hybrid;
mso-list-template-ids:1066537882 15900762 69140483 69140485 69140481 69140483 69140485 69140481 69140483 69140485;}
@list l0:level1
{mso-level-start-at:0;
mso-level-number-format:bullet;
mso-level-text:-;
mso-level-tab-stop:106.5pt;
mso-level-number-position:left;
margin-left:106.5pt;
text-indent:-34.5pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
@list l1
{mso-list-id:458495589;
mso-list-type:hybrid;
mso-list-template-ids:-1162985906 1994544354 69140483 69140485 69140481 69140483 69140485 69140481 69140483 69140485;}
@list l1:level1
{mso-level-start-at:40;
mso-level-number-format:bullet;
mso-level-text:-;
mso-level-tab-stop:36.0pt;
mso-level-number-position:left;
text-indent:-18.0pt;
font-family:Tahoma;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
@list l2
{mso-list-id:1543128172;
mso-list-type:hybrid;
mso-list-template-ids:-1657267380 643476584 69140505 69140507 69140495 69140505 69140507 69140495 69140505 69140507;}
@list l2:level1
{mso-level-number-format:alpha-lower;
mso-level-text:"%1\)";
mso-level-tab-stop:140.25pt;
mso-level-number-position:left;
margin-left:140.25pt;
text-indent:-59.25pt;}
@list l3
{mso-list-id:1873374086;
mso-list-type:hybrid;
mso-list-template-ids:-1551740920 461935792 69140505 69140507 69140495 69140505 69140507 69140495 69140505 69140507;}
@list l3:level1
{mso-level-start-at:3;
mso-level-number-format:alpha-lower;
mso-level-text:"%1\)";
mso-level-tab-stop:36.0pt;
mso-level-number-position:left;
text-indent:-18.0pt;
mso-ansi-font-weight:bold;}
ol
{margin-bottom:0cm;}
ul
{margin-bottom:0cm;}
-->
</style><!--[if gte mso 10]> <style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-ansi-language:#0400;
mso-fareast-language:#0400;
mso-bidi-language:#0400;}
</style> <![endif]--> <br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Saffat Suresi’nde İbrahim’in (as) mücadelesine kısaca değinilmesinin amacı, İbrahim soyundan olduklarını söyleyen ve bununla gurur duyan Mekkeli müşrik Araplara, İbrahim’in (as) yolu ile Allah elçisi Muhammed’in (as) yolunun aynı olduğunu bildirmek ve İbrahim’in kavmi gibi bir takım zorbalıklara başvurmanın kendilerini kurtarmayacağı, mutlaka yenilgiye uğrayacakları mesajını vermektir.</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
99, 100- <i>Ve o [İbrahim]: ‘Kuşkunuz ben Rabbime gideceğim, O, bana yol gösterecek: Rabbim! Bana salihlerden birini lütfet!’ demişti.<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
101- <i>Bunun üzerine Biz, İbrahim’e yumuşak huylu bir delikanlıyı müjdeledik.<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">102- <i>Sonra ne zaman ki o [müjdelenen çocuk] onunla birlikte koşacak duruma/onunla birlikte iş tutacak çağa geldi, o zaman o [İbrahim]: “Oğulcuğum! Şüphesiz ben, uykumda; şüphesiz kendimi seni boğazlıyor [helak; perişan, mağdur ediyor] görüyorum. Bak bakalım sen ne görürsün [sen ne düşünürsün]?” dedi. O (Oğlu): “Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap. İnşaallah beni [sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere] sabredenlerden bulacaksın” dedi.<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">103- 105-<i> Sonra ne zamanki ikisi de islamlaştılar ve O [İbrahim], onu alnı</i> <i>üzere yatırdı [yüzüstü bıraktı, mağdur etti] ve Biz ona: “Ey İbrahim! Sen o rüyayı kesinlikle onayladın” diye seslendik. ... - Şüphesiz Biz, muhsinleri [iyilik- güzellik üretenleri] işte onun gibi karşılıklandırırız/ödüllendiririz.-<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">106- <i>Şüphesiz bu [oğulu yüzüstü bırakma işi], kesinlikle, apaçık bir beladır. <o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">107- <i>Ve Biz ona [İbrahim’e], bu boğazlayacağı [[helak; perişan, mağdur edeceği] çok büyük şey karşılığında/sebebiyle bedel [bahşiş] verdik.<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
108- <i>Ve sonra gelenler içinde onun üstüne bıraktık.<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
109- <i>Selam olsun İbrahim’e!<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
110- <i>İşte Biz iyilik- güzellik üretenleri onun gibi ödüllendiririz.<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
111- <i>Şüphesiz o, Bizim inanan kullarımızdandır. <o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
112- <i>Ve Biz ona salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı müjdeledik.<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
113 – <i>Ona [İbrahim’e] ve İshak’a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de iyilik-güzellik üreten ile açıkça kendi nefsine zulmeden vardır. <o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Bu ayet gurubunda da İbrahim peygamberin hayatından başka kesitler verilmektedir. Tevilleri yapılamadığı için bu ayetlerden yola çıkılarak birçok yalan senaryolar düzülmüştür. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, İbrahim peygamber ile ilgili olarak anlatılanlar kısa sürede, zincirleme olarak art arda gerçekleşmiş olaylar değildir. Ayrıca kronolojik bir tertiple de anlatılmamıştır. O nedenle buradaki işaretlerin gösterdiği olayları iyi kavramak ve her birini diğerinden ayrı tutarak değerlendirmek gerekir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Bilindiği gibi, Saffat Suresi’nin bu pasajı ile ilgili olarak dine, inanç ve amellere aykırı, akla ve mantığa sığmayan birçok şey sokulmuştur. Hem bu saçmalıkları bertaraf etmek hem de Kur’an’ı doğru anlamak için ayetlerde geçen ifadeleri ve bunların işaret ettiği olayları doğru bilmek zorundayız.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
99, 100. ayetlerde İbrahim’in (as) <i>“Kuşkunuz ben Rabbime gideceğim, O, bana yol gösterecek”</i><b> </b>diyerek Allah’a yöneldiği; kendini Allah’ın hizmetine adadığı ve <i>“Rabbim! Bana salihlerden birini lütfet!” </i>diyerek salih bir evlat istediği nakledilmiştir. İbrahim’in bu duasından o dönemde henüz çocuğu olmadığı anlaşılmaktadır. </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
101. ayetteki <i>“Bunun üzerine Biz, İbrahim’e yumuşak huylu bir delikanlıyı müjdeledik”</i><b> </b>ifadesinden, duası üzerine İbrahim'e (as) hemen bir oğul müjdesi verildiği anlamı çıkartılmamalıdır. Oğul müjdesi İbrahim peygambere yaşlılık çağında verilmiştir.</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İhtiyarlık halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamd olsun. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitir. (İbrahim/39)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
İbrahim, Kitab-ı Mukaddes’te yer alan bilgilere göre, İsmail olduğunda 86, İshak olduğunda yüz yaşında bulunuyordu.</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="15"><span style="font-size: 10pt;">15 </span></a><span style="font-size: 10pt;">Hacer Avram'a bir oğlan doğurdu. Avram çocuğun adını İsmail koydu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="16"><span style="font-size: 10pt;">16 </span></a><span style="font-size: 10pt;">Hacer İsmail'i doğurduğunda, Avram seksen altı yaşındaydı.</span><span style="font-size: 10pt;"> <span style="color: red;">(Tekvin: 16/15, 16)</span><o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">1 RABB, verdiği söz uyarınca Sara'ya iyilik yaptı ve sözünü yerine getirdi.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="2"><span style="font-size: 10pt;">2</span></a><span style="font-size: 10pt;"> Sara hamile kaldı; İbrahim'in yaşlılık döneminde, tam Tanrı'nın belirttiği zamanda ona bir oğlan doğurdu.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="3"><span style="font-size: 10pt;">3</span></a><span style="font-size: 10pt;"> İbrahim Sara'nın doğurduğu çocuğa İshak adını verdi.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="4"><span style="font-size: 10pt;">4</span></a><span style="font-size: 10pt;"> Tanrı'nın kendisine buyurduğu gibi oğlu İshak'ı sekiz günlükken sünnet etti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="5"><span style="font-size: 10pt;">5</span></a><span style="font-size: 10pt;"> İshak doğduğunda İbrahim yüz yaşındaydı.</span><span style="font-size: 10pt;"> (Tekvin; 21/1-5)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">102. ayette geçen bazı ifadeleri daha iyi anlamak için ayetin mealini tekrar gözden geçirmek yararlı olur:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i><span style="font-weight: normal;">“</span></i><i><span style="font-weight: normal;">Sonra ne zaman ki o [müjdelenen çocuk] onunla birlikte koşacak duruma/onunla birlikte iş tutacak çağa geldi, o zaman o [İbrahim]: “Oğulcuğum! Şüphesiz ben, uykumda; şüphesiz kendimi seni boğazlıyor [helak; perişan, mağdur ediyor] görüyorum. Bak bakalım sen ne görürsün [sen ne düşünürsün]?” dedi. O [Oğlu]: “Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap. İnşaallah beni [sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere] sabredenlerden bulacaksın” dedi”<o:p></o:p></span></i></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Ayetteki ifadeler içinde, üzerinde önemle durulması gereken sözcük, “kurban kesmek” anlamıyla değerlendirilen <i>“zebh”</i> sözcüğüdür. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
ZEBH</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
“<span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL" lang="AR-SA"><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span> ذبح</span>Zebh” sözcüğünün esas anlamı “şaklamak; herhangi bir şeyden parça koparmak” demektir. Daha sonraları “boğazdan kesme” anlamında kullanılır olmuştur. “Zebh” sözcüğü mecazen “helak” anlamında kullanılır. Zira boğazın kesilmesi, bir canlıyı helake götürmenin en seri yoldur. (<span style="color: red;">Lisanü’l Arab; c: 3, s: 486-488 “zbh” mad.; Tacü’l-Arus, c: 4, s: 38-41 “zbh” mad.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
“<span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL" lang="AR-SA"><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span> ذبح</span>Zebh” sözcüğünün mecaz anlamından açıkça bu sözcüğün “Kurban etme” (Kurban kesme değil), “helak etme”, “mağdur etme”, “feda etme”, argo ifadeyle “harcama” anlamlarında kullanıldığı anlaşılmaktadır.</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Ayetten anladığımıza göre, İbrahim, henüz çocuk yaşta, bakıma, himayeye muhtaç bir çağda olan oğlunu bırakıp gitme niyetindedir. Bu fikrini oğluna açarak oğlunun tepkisini ölçmektedir. Baba ile oğul arasında şu diyalog geçer:</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
İbrahim;</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i>- Oğulcuğum! Şüphesiz ben, uykumda; şüphesiz kendimi seni boğazlıyor [helak; perişan, mağdur ediyor] görüyorum. Bak bakalım sen ne görürsün [sen ne düşünürsün]?”<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Oğlu:</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i>- “Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap. İnşaallah beni [sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere] sabredenlerden bulacaksın.”<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Bu diyalogdan anlaşılmaktadır ki, İbrahim peygamberin elçilik görevine başlarken kendisine ayak bağı olacak şeylerden uzaklaşması gerekmektedir. Nitekim Rabbimiz Musa’ya (as) elçilik görevi lütfettiğinde şöyle buyurmuştu:</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Sonra onun yanına geldiğinde seslenildi: “Musa! Ben, senin Rabbin olan Ben’im. Hemen iki nalınını çıkar, şüphesiz sen temizlenmiş vadide, Tuva’dasın / iki kere temizlenmiş bir vadidesin. Ve Ben seni seçtim; O hâlde vahyedilecek olan şeye kulak ver. Hiç şüphesiz ki Ben, Allah’ın ta kendisiyim. İlâh diye bir şey yoktur Benden başka. O hâlde Bana kulluk et ve Beni anmak için salâtı ikame et. Şüphesiz ki o saat [kıyamet] gelecektir. Onu Ben herkes emeğinin karşılığını alsın diye neredeyse gizleyeceğim.” (Ta Ha/11- 15)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Mealini verdiğimiz Ta Ha/11-15’te konumuzla ilgili olarak dikkatimizi çekmesi gereken ifade “iki nalın” sözcüğüdür. Ta Ha suresini işlerken “iki nalın” ifadesini tahlil etmiş, bununla Musa’nın ailesinin [eşi ve çocuklarının] ve mal-mülkün kastedildiğini, Musa’nın emri alır almaz ailesini ve davarlarını bırakarak Firavun’a tebliğe koştuğunu açıklamıştık.<span style="color: red;"> (Tebyinü’l Kur’an; c: 3, s: 571, 572)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
İbrahim peygamberin işaret edilen olayları İbrahim Suresi’nde detaylı olarak verilmiştir:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve hani bir zaman İbrahim: "Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz onlar [putlar] insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse, … Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir bölümünü salâtı ikame etmeleri için, senin dokunulmazlaşmış Ev’inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler [karşılığını öderler]. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. - Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. - İhtiyarlık halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamd olsun. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitir. Rabbim! Beni salâtı ikame eden kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim, anam-babam için ve müminler için mağfirette bulun!" demişti. (İbrahim/35- 41)<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">İBRAHİM’İN (as) OĞLUNUN TUTUMU<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Ayette, oğlunun İbrahim’e<span style="color: red;"> </span><i>“</i></span><i><span style="font-weight: normal;">Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap. İnşaallah beni [sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere] sabredenlerden bulacaksın”</span></i> <span style="font-weight: normal;">dediği görülmektedir.</span> <span style="font-weight: normal;">Bu ifadede üzerinde durulması gereken nokta şurasıdır: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Ayette </span>“<span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL" lang="AR-SA" style="font-weight: normal;"><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span> افعل بما تؤمر</span><i><span style="font-weight: normal;">if’al bima tü’mer</span></i><i><span style="font-weight: normal;">” </span></i><span style="font-weight: normal;">ifadesi yer almaktadır. Bu ifade genellikle <i>“Emrolunduğun şeyi yap!”</i> anlamıyla çevrilmektedir. İfadeye verilen bu anlam bir de İsrailiyattan kalma bilgilerle Allah’ın İbrahim’e oğlunu boğazlamayı emrettiği anlayışıyla birleştirilince, yukarıdaki ifade de “Madem Allah sana beni kurban kesmeni emretti, hiç durma, beni kurban kes!” anlamına gelecek şekilde bütün Müslümanların zihinlerine yerleşmiştir. Bu konuya dair asılsız söylentiler pasajın sonunda toplu olarak verilecektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Hâlbuki ayette yer alan “</span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL" lang="AR-SA"><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span> تؤمر</span><span style="font-weight: normal;">tü’mer</span><span style="font-weight: normal;">” ifadesi Arapça deyimiyle “fiil-i müzari”; Türkçe ifadesiyle “geniş zaman ve gelecek zaman” anlamlarını içeren siygadır. Anlamı da <i>“emrolunacağın”</i> şeklindedir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Bu durumda, <i>“</i></span><i><span style="font-weight: normal;">Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap. İnşaallah beni [sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere] sabredenlerden bulacaksın</span></i><i><span style="font-weight: normal;">”</span></i><span style="font-weight: normal;"> şeklindeki ifadeden anlaşıldığına göre, oğlu, babasının elçilik görevini öğrenmiş ve babasına:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">- “Bundan sonra beni kafana takma! İnşallah senin yokluğunda, başıma gelecek her sıkıntıya, perişanlığa, kurban edilmişliğe sabırlı davranacağım. Sen, elçilik görevinde, tevhid mücadelende sana ne emrolunacaksa onları yap! Sen, kendi görevini sürdür!” demiştir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Burada konu edilen sabır, oğlun, İbrahim’in (as) kendisini keserken vereceği acıya, ölüme katlanması değildir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">103- 105. ayetlerdeki</span> <i><span style="font-weight: normal;">“Sonra ne zamanki ikisi de islamlaştılar ve O [İbrahim], onu alnı üzere yatırdı [yüzüstü bıraktı, mağdur etti] ve Biz ona: “Ey İbrahim! Sen o rüyayı kesinlikle onayladın” diye seslendik, …”</span></i><span style="font-weight: normal;"> ifadesiyle İbrahim ve oğlu ile ilgili bir başka safha anlatılmaktadır. Bu anlatımın önceki ayetlerle bağlantısı yoktur. Sadece İbrahim’in oğlunu yüzüstü bıraktığına dair bir gönderme yapılmış, hayatlarındaki o safha kısaca hatırlatılmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Bu ayetlerdeki “</span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL" lang="AR-SA"><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span> فلمّا اسلما</span><span style="font-weight: normal;">felemma eslema [ne zaman ki teslim oldular]” ifadesi de “İbrahim (as) Allah’ın ‘oğlunu kurban kes!’ emrine, oğlu da kurban kesilme emrine teslim oldular” şeklinde kabullenilmiştir. Hâlbuki ayetteki “</span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL" lang="AR-SA"><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span> اسلما</span><span style="font-weight: normal;">eslema” sözcüğünün “teslim olmak” anlamıyla hiç mi hiç ilişkisi yoktur. Sözcüğün anlamı <i>“</i></span><i><span style="font-weight: normal;">ne zaman ki İslamlaştılar; Müslümanlaştılar</span></i><i><span style="font-weight: normal;">”</span></i><span style="font-weight: normal;"> demektir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Rabbimiz bu bir tek sözcükle İbrahim’in hayatının bir başka aşamasına daha işaret etmiştir. Bu aşama aşağıdaki ayetlerde açıklanmaktadır:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve hani Rabbi İbrahim’i <i>bir takım kelimeler ile belalandırmış [sınamış], o, onları tam olarak yerine getirince (Rabbi ona) “Ben seni insanlara imam [önder] yapacağım” demişti.</i> O da “Zürriyetimden de [ yap!]” dedi. [Rabbi ona] “Benim ahdim zalimlere nail olmaz!” dedi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve Biz bir zaman bu Beyt’i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kılmıştık. Siz de İbrahim’in makamından kendinize bir namazgâh edinin. Ve Biz İbrahim ile İsmail’e: “Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de secde edişin hanifleri [Allah’a boyun eğmeyi sağlayan hanifler] için tertemiz tutunuz” diye ahit almıştık <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve bir zaman İbrahim “Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl! Halkını; onlardan Allah’a ve son güne inananları meyvelerle rızıklandır” demişti. O [Allah] dedi ki: “Küfreden kimseyi dahi çok az kazançlandırırım, sonra da onu ateşin azabına sürüklerim. Ve ne kötü varılacak yerdir!” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve hani İbrahim, Beyt'ten temelleri yükseltirler: Rabbimiz, bizden kabul buyur, şüphesiz Sen en iyi işitenin, en iyi bilenin ta Kendisisin. Rabbimiz! Bizim ikimizi Senin için teslim olanlar kıl. Soyumuzdan da senin için teslim olan bir ümmet kıl [getir]. Ve bize kulluk yöntemlerini göster, tövbemizi de kabul et. Şüphesiz Sen tövbeleri çokça kabul edenin ve çok merhametli olanın ta Kendisisin. Rabbimiz, bir de onlara içlerinden bir peygamber gönder ki, onlara senin ayetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri] öğretsin, onları arındırsın. Hiç şüphesiz Aziz Sensin, hikmet sahibi [zulüm ve fesada engel olacak yasaları koyan] Sensin. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve İbrahim’in milletinden kendini bilmezden başka kim yüz çevirir? Ve Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık. Hiç şüphesiz, o, ahirette de iyilerden biridir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Rabbi ona “İslâm ol!” dediği zaman o [İbrahim], “Ben âlemlerin Rabbi için İslam oldum” dedi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt; font-weight: normal;">Ve İbrahim, kendi oğullarına vasiyet etti: “Ey oğullarım! Şüphesiz ki, bu dini size Allah seçti. Onun için uzak durun, yalnızca müslümanlar olarak can verin!” Yakub da (oğullarına vasiyet etti). (Bakara/124- 132)<span style="color: red;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Görüldüğü gibi, Bakara/131’de Yüce Allah, İbrahim’e “İslâm ol!” demiş, o da İslam olmuştur. Konumuz olan Saffat/103-105’in işaret ettiği gerçekler bunlardır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Burada çok önemli bir noktaya daha dikkat çekmek durumundayız. 103-105. ayetlerde “</span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL" lang="AR-SA"><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span> قلمّا</span><span style="font-weight: normal;">felemma [ne zamanki]” edatıyla başlayan şart içerikli cümlenin “ceza bölümü [ana yüklemi]” cümlede yoktur, hazfedilmiştir. Yani “onlar İslamlaşınca, İbrahim oğlunu yüzüstü bırakıp gidince, İbrahim rüyasını doğrulayınca, Allah İbrahim’e “Ey İbrahim!” diye seslenince, ne olduğu -bir açıklama yapılmayarak- cevapsız bırakılmıştır. Ne var ki, başta bağlaçlı öğeleri cümleye yüklem yapmak gibi yanlış değerlendirmeler olmak üzere, olur olmaz birçok isabetsiz takdir yapanlar eksik olmamıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Aşağıdaki yorumlar buna örnektir:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt; font-weight: normal;">Ayetin başında yer alan “...ınca” lafzının cevabı, Basralılara göre mahzuf olup takdiri: "Böylece ikisi de teslim olup onu alnı üzere yıkınca bir koçu ona fidye olarak verdik” şeklindedir. Kufeliler ise cevabı: "O'na... seslendik" anlamındaki buyruktur, derler<span style="color: red;">. (Kurtubi; el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an)</span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Bize göre ise, mahzuf [gizli bırakılan, sözle ifade edilmeden geçilen] cevap Bakara suresindeki pasajda ifade edilmiştir. O pasajda <i>“</i><i>Ve hani Rabbi İbrahim’i, birtakım kelimeler ile belalandırmış [sınamış], o, onları tam olarak yerine getirince [Rabbi ona], ‘Ben seni insanlara imam [önder] yapacağım’ demişti”</i><b> </b>diye nakledilmişti. Artık İbrahim eğitimi, arınmayı tamamladığına göre, “İmam/önder” olma vakti gelmiş olmalıydı.</div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">Bu durumda, konumuz olan ayetteki mahzuf cevabın takdiri de şöyle olmaktadır:</span> <span style="font-weight: normal;">“Sonra ne zamanki ikisi de islamlaştılar ve O [İbrahim], onu alnı üzere yatırdı [yüzüstü bıraktı, mağdur etti] ve Biz ona: “Ey İbrahim! Sen o rüyayı kesinlikle onayladın” diye seslendik, artık İbrahim’i insanlara imam [önder] kıldık.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">106. ayette <i>“Şüphesiz bu [oğulu yüzüstü bırakma işi], kesinlikle, apaçık bir beladır”</i> buyrulmaktadır. Gerçekten de bu olay, yani baba açısından yardıma muhtaç bir çocuğu kimsesiz bırakarak göreve gitmek, oğul açısından da yardıma muhtaç bir çağda hamisiz kalmak insanı yıpratacak kadar zor bir durumdur, sabırla insanı olgunlaştıracak, arıtacak bir imtihandır. “Bela” sözcüğü ile ilgili açıklama daha önce yapılmıştı. <span style="color: red;">(Tebyinü’l Kur’an, c.1, s.72,73)</span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoTitle" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-weight: normal;">107- 112. ayetlerde, Rabbimiz her muhsin, muhles kulunu ödüllendirdiği gibi, İbrahimi de ödüllendirdiğini hatta ona bir çocuk daha [İshak’ı] verdiğini bildirmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
113. ayetteki <i>“Ona [İbrahim’e] ve İshak’a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de iyilik-güzellik üreten ile açıkça kendi nefsine zulmeden vardır”</i> ifadelerinde açıkça peygamber neslinden de zalimler, kâfirler çıkabileceği mesajı verilmiştir. Nitekim Bakara/124’ün son kısmında, İbrahim peygamberin Yüce Allah’a <i>“... </i><i> “Zürriyetimden de (imamlar yap)!” </i>dediği; bu talebine karşı Allah’tan da<i> “Benim ahdim zalimlere nail olmaz!”</i> şeklinde cevap aldığı nakledilmişti.</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Buradan İslam dininde soysopun yerinin olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim kimi müşrikin [Azer gibi] oğlu peygamber, kimi peygamberin [Nuh gibi] oğlu da müşrik olmuştur. Kimi peygamberin [Lut ve Nuh gibi] eşi kâfir, kimi kâfirin [Firavun’un] eşi de Müslüman olmuştur.<span style="color: blue;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
83–91. Ayetler:</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i>Rabbim! Bana ‘hüküm’ ver ve beni iyilere kat.<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i>Ve beni, sonra gelecekler için doğrulukla anılanlardan kıl.<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i>Ve beni naim [nimeti bol] cennetin mirasçılarından kıl.<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i>Ve babamı da bağışla, şüphesiz o sapıklardan oldu.<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i>Ve yeniden diriltilen gün; mal ve oğulların sağlam bir kalple [gerçek imanla] gelenlerden başkasına fayda vermediği ve cennetin muttakilere yaklaştırıldığı, azgınlar için de cehennemin açılıp gösterildiği gün beni rezil etme” dedi. <o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
İbrahim peygamberin Rabbinden taleplerinin sıralandığı bu ayet grubunda, duanın nasıl yapılacağı, Allah’tan nelerin isteneceği gösterilmektedir. </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
İbrahim peygamber Rabbinden şunları istemiştir:</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<b>* </b>Hüküm sahibi olmak</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<b>* </b>Salihlere katılmak</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<b>*</b> Lisan-ı sıdk [sonrakiler arasında iyi anılmak]</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<b>*</b> Cennete vâris olmak </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<b>*</b> Babasının affedilmesi </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<b>*</b> Mahşerde rezil olmamak</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
Pasajda geçen “Kalb-i Selim” ifadesini kısaca hatırlamakta yarar vardır: “<span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL" lang="AR-SA"><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span> قلب</span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span> Kalp” sözcüğü ile ilgili ayrıntılar daha önce Kaf suresinin tahlilinde <span style="color: red;">(Tebyinü’l Kur’an; c.2. s.118-120)</span> verilmişti. İbrahim peygamberin duasında geçen “Kalb-i Selim” ise “sağlam, hastalıksız, evrendeki mucizeler karşısında hiçbir şüphesi ve zihinsel sancısı kalmamış, tamamen mutmain olmuş kalp” demektir. Bu ifade ile konumuz olan ayette “gerçek iman” kastedilmiştir. Çünkü “kalp hastalığı” Kur’an’da “nifak, münafıklık” olarak tanımlanmıştır: </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i><span style="font-size: 10pt;">Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırdı.</span></i><span style="font-size: 10pt;"> Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. (Bakara/10) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ant olsun ki, eğer münafıklar ve kalplerinde bir hastalık olanlar ve Medine’de dedikodu yapanlar, bu yaptıklarından vazgeçmezlerse, mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar. (</span><span style="font-size: 10pt;">Ahzab/60)</span><span style="color: red;"> </span><span style="color: red;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
İbrahim peygamber Allah’ın huzuruna “kalb-i selim” ile gelmeyi başarmış ve Rabbimiz de bunu Kur’an’da bildirmiştir:</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Hani o Rabbine selim bir kalple gelmişti. (Saffat/84) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Kişilerin mahşerde rezil olmaları Kur’an’da şöyle açıklanmıştır:</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Sonra kıyamet günü [Allah], onları rezil rüsva edecek ve “Hani uğrunda düşmanlık ettiğiniz ortaklarım nerede?” diyecektir. Kendilerine ilim verilmiş olanlar: “Şüphesiz ki bugünün rezilliği ve kötülüğü kâfirler üzerinedir” diyecekler. (Nahl/27)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Rabbimizin İbrahim peygamber ve sonra gelenler ile ilgili lütuflarından bazıları şunlardır;</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve sonradan gelenler içinde onun hakkında ... bıraktık. (Saffat/108) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk. Ve onlar için yüce bir doğruluk dili kıldık. (Meryem/50) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
KURBAN EDİLEN, MAĞDUR EDİLEN BU ÇOCUK KİMDİR?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Bilindiği gibi, İbrahim’in (as) kurban edilen, mağdur edilen oğlunun adı Kur’an’da verilmemiştir. Kitab-ı Mukaddes’te bu çocuğun İshak olduğu yer almaktadır. Bu konuda İslam bilginleri de net kanaat sahibi değildirler. Biz, Bakara/124-132. ayetlerden oluşan pasajın delaletiyle bu çocuğun İsmail (as) olduğu kanaatindeyiz.</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Bu konuya dair eski müfessirlerce dile getirilen yorum ve görüşlerden bazıları şöyledir: </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Bu çocuk Hz. İsmail [a.s.]’dir. O, Hz. İbrahim [a.s.]’in müjdelenmiş olduğu ilk çocuktur. Müslümanların ve kitap ehlinin ittifakı ile Hz. İsmail, Hz. İshak’tan daha büyüktür. Hatta onların kitaplarında belirtildiğine göre, Hz. İsmail doğduğunda Hz. İbrahim 86 yaşındaymış. Hz. İshak’ın doğumunda ise İbrahim'in yaşı 99 imiş. Yine onların kitaplarında belirtildiğine göre, Allah Teala Hz. İbrahim'e tek olan oğlunu kurban etmesini [boğazlamasını] emretmiştir. Onların kitaplarının bir nüshasında: “İlk çocuğunu boğazlaması emredildi” denilmektedir. Onlar burada yalan ve iftira yoluna saparak boğazlanması emredilen çocuğun İshak olduğunu söylemişlerdir. Bu, asla caiz değildir. Zira kendi kitaplarının metnine bile muhaliftir. Onların, boğazlanması emredilen çocuğun İshak olduğunu söylemeleri, onun kendilerinin babaları, İsmail'in ise Arapların babası olmasındandır. Onlar çekememezlik ederek kitaplarına ilâveler yapmış, «Yanında kimse olmaksızın» anlamına gelecek şekilde kitaplarının metnini tahrif etmişlerdir. Zira Hz. İbrahim, oğlu İsmail ve annesini Mekke'ye götürmüştü. Şüphesiz onların yaptığı bir yorum ve batıl bir tahriften ibarettir. Zira Arapçada “biricik” anlamına gelen “vahiyd” kelimesi başka bir eşi olmayan şeye ıtlak olunur. Ayrıca ilk çocuğun, ondan sonra gelecek diğer çocuklarda bulunmayan bir değeri vardır. Onun boğazlanmasının emredilmesi deneme ve imtihan yönüyle daha beliğ, daha üstündür</span><span style="font-size: 10pt;">. <span style="color: red;">(İbn Kesir)</span><o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İlim ehlinden bir topluluk, boğazlanması emredilenin İshak olduğu görüşündedirler. <o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Bundan da sonra: “Ona sâlihlerden bir peygamber olmak üzere İshak’ı müjdeledik” buyurmuştur. Melekler Hz. İbrahim'e İshak’ı müjdelediklerinde: “Korkma, Biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik” (Hicr/53) demişlerdi. Allah Teâlâ da: “Biz de ona [İbrahim’in hanımına] İshak’ı, İshak’ın ardından Yakup’u müjdeledik” (Hûd/71) buyurmuştur. Yani İbrahim ve İshak hayatta iken, İshak’ın Yakup adındaki çocuğu doğacak ve böylece Hz. İshak’ın soyundan bir nesil gelecektir. Daha önce de açıkladığımız üzere, bundan sonra [neslinin devam edeceği bildirildikten sonra] küçükken boğazlanmasının emredilmesi tabiîdir ki caiz olmaz. Zira Allah Teâlâ Hz. İbrahim ve İshak’a, İshak’ın neslinin devam edeceğini vaat etmiştir. Bundan sonra küçükken boğazlanması nasıl emredilebilir? Ayrıca burada Hz. İsmail hilim sıfatıyla nitelenmiştir ki, bu, makama son derece uygundur. <o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i><span style="font-size: 10pt;">“O, kendisinin yanı sıra yürümeye başlayınca dedi ki: Ey oğulcuğum, doğrusu ben, rüyâda iken seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin?”</span></i><span style="font-size: 10pt;"> Ubeyd b. Umeyr: “Peygamberlerin rüyası vahiydir” demiş, sonra da: <i>“Dedi ki: Ey oğulcuğum, doğrusu ben, rüyada iken seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin?”</i> ayetini okumuş. İbn Ebî Hatim der ki: Bize Ali b. Hüseyn b. Cüneyd'in ... İbn Abbas’tan rivayetine göre, Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuş: “Peygamberlerin uykudaki rüyası vahiydir.” Hâdis bu şekliyle Kütüb-i Sitte'de bulunmamaktadır. Hz. İbrahim'in bunu oğluna bildirmesi, ona durumunun daha kolay olması, bir de Allah'a ve babasına itaatte küçüklüğüne göre sabrını, gücünü ve azmini denemek içindir. (</span><span style="color: red; font-size: 10pt;">İbn Kesir)</span><span style="font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Şeytan Taşlama Hikâyeleri:<o:p></o:p></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İmam Ahmed der ki: Bize Süreye ve Yunus’un... İbn Abbas’tan rivayetine göre; o, şöyle anlatmış: Hz. İbrahim hacc farzlarını yerine getirmekle emrolunduğu zaman şeytan sa'y sırasında karşısına çıkmış. Hz. İbrahim ile yarışmış ve İbrahim onu geçmiş. Sonra Cibril, Hz. İbrahim’i Akabe cemresine götürmüş. Şeytan orada da karşısına çıkmış. Hz. İbrahim ona yedi taş atmış ve gitmiş. Şeytan orta cemre yanında yine karşısına çıkmış, Hz. İbrahim yedi taş daha atmış. Ve orada oğlunu alnı üzere yatırmış. İsmail'in üzerinde beyaz bir gömlek varmış. Hz. İbrahim'e: Ey babacığım, beni kefenleyebileceğin başka bir elbisem yok. Bunu çıkar ki, beni onunla kefenleyesin, demiş. Hz. İbrahim gömleği çıkarmaya çalışırken arkasından: “Ey İbrahim, sen rüyayı gerçekleştirdin” diye nida edilmiş. Hz. İbrahim dönüp bir de bakmış ki, beyaz, boynuzlu ve iri gözlü bir koçla karşılaşmış. İbn Abbas der ki: Biz bu çeşit koçları (kurban etmek suretiyle) ona uymaktayız. Râvi, el-Menâsik bahsinde hadisi uzunca zikretmiştir. Ayrıca İmam Ahmed hadisi uzun bir şekilde Yunus kanalıyla... İbn Abbas’tan rivayetle yukarıdakine benzer şekilde zikretmiştir. Ancak bu rivayette (Hz. İsmail değil de) İshak’ın ismi geçmektedir. İbn Abbas’tan kurban edilenin kim olduğu konusunda iki rivayet vardır ki, ileride de açıklaması geleceği üzere ondan gelen rivayetlerin kuvvetlisinde kurban edilenin İsmail olduğu belirtilmektedir. Muhammed b. İshak’ın Hasan b. Dînâr kanalıyla... İbn Abbâs'tan rivayetine göre; o, <i>“Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik”</i> âyeti hakkında şöyle demiş: Hz. İbrahim'e cennetten bir koç geldi. Bundan önce [cennette] kırk sene otlamıştı. Hz. İbrahim, oğlunu bırakarak koçun peşine düştü. Onu ilk cemrede buldu. Cemreyi yedi taşla taşladıktan sonra orada koçu kaybetti. Orta cemreye geldiğinde koçu orada gördü. Bu cemreyi de yedi çakılla taşladı, sonra koçu yine kaybetti. Büyük cemrenin yanında ona yetişti, bu cemreyi de yedi taşla taşladı, koçu orada buldu, tuttu, Minâ'daki kurban kesme yerine getirip orada boğazladı. İbn Abbas’ın nefsi kudret ellerinde olan [Allah]’a yemîn ederim ki, İslâm'ın başlangıcında o koçun başı kurumuş halde Kâ'be'nin oluğunda boynuzlarından asılı olarak duruyordu. </span><span style="color: red; font-size: 10pt;">(İbn Kesir)</span><span style="font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Abdürrezzâk der ki: Bize Ma'mer'in Zührî'den, onun da Kâsım'dan rivayetinde o, şöyle anlatmış: Ebu Hüreyre ve Kâ'b bir araya gelmişlerdi. Ebu Hüreyre Hz. Peygamber (s.a.)’den, Kâ'b da kitaplardan rivayet etmeye başladı. Ebu Hüreyre dedi ki: Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: Şüphesiz her peygamber için icabet olunacak bir dua vardır. Ben duamı kıyamet günü ümmetime şefaat olarak sakladım. Kâ'b da ona şöyle dedi: Sen bunu Allah Rasûlü (s.a.)’nden mi işittin? Ebu Hüreyre, evet, dedi. Kâ'b da şöyle devam etti: Anam babam sana feda olsun -veya anam babam ona feda olsun, demiştir- sana Hz. İbrahim (a.s.)’den haber vereceğim. Rüyasında oğlu İshak’ın boğazlandığını [oğlu İshak’ı boğazladığını] gördüğünde şeytan: Şayet bunları bu sırada fitneye düşüremezsem bir daha asla fitneye düşüremem, dedi. Hz. İbrahim boğazlamak üzere oğlunu çıkardı. Şeytan gelip Sâra’nın yanına girdi ve ‘İbrahim oğlunu nereye götürdü?’ diye sordu. Sâra: Bazı ihtiyâçları için götürdü, diye cevap verdi. Şeytan: Bir ihtiyacı için götürmedi, aksine onu boğazlamak için götürdü, dedi. Sâra: ‘Onu niçin boğazlasın ki?’ diye sordu da şeytan: Bunu kendisine Rabbinin emrettiğini sanıyor, dedi. Sâra: Rabbine itaat etmekle güzel iş yapmış, dedi. Şeytan, onların [İbrahim ile İshak’ın] peşlerinden gidip çocuğa: ‘Baban seni nereye götürüyor?’ diye sordu. Çocuk: Bir ihtiyacı için diye cevap verdi. Şeytan: Şüphesiz o seni bir ihtiyaç için götürmüyor, seni boğazlamak için götürüyor, dedi. Çocuk: ‘Beni niçin boğazlasın?’ diye sordu da şeytan: Bunu kendisine Rabbinin emrettiğini sanıyor, diye cevap verdi. Çocuk: Allah'a yemin ederim ki, şayet bunu ona Allah emretmişse mutlaka yapacaktır, dedi. Şeytan ondan ümidini kesip İbrahim'e kavuştu ve ‘Oğlunu nereye götürüyorsun?’ diye sordu. İbrahim: Bir ihtiyaç için, diye cevap verdi. Şeytan: Şüphesiz sen onu bir ihtiyaç için değil, boğazlamak için götürüyorsun, dedi. İbrahim: ‘Onu niçin boğazlayayım?’ diye sordu da şeytan: Sana bunu Rabbinin emrettiğini sanıyorsun, dedi. İbrahim: Allah'a yemin ederim ki, şayet bunu bana Allah emretmişse mutlaka yerine getireceğim, dedi. Şeytan kendisine itaat olunmasından ümidini keserek onu bırakıp gitti. İbn Cerîr'in Yûnus kanalıyla... Amr ibn Ebî Süfyân ibn Esîd ibn Câriye es-Sekâfî'den rivayet ediyor ki, Kâ'b, Ebu Hüreyre'ye şöyle demiş... Ve râvî hadîsi uzunca zikretti. Ancak sonunda şu fazlalık vardır: Allah Teâlâ İshak’a: Şüphesiz Ben sana bir dua bahşettim ki, bunda sana icabet edeceğim, diye vahyetti. İshak da şöyle dedi: Allah'ım, icabet buyurman için Sana dua ediyorum: Sana hiç bir şeyle ortak koşmaksızın ilklerden ve sonlardan hangi kul Sana kavuşacak olursa onu cennetine koy. İbn Ebu Hatim der ki: Bize babamın... Ebu Hüreyre'den rivayetine göre, Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuş: Allah Teâlâ, ümmetinin yarısını bağışlamak veya şefaatimi (kıyamet gününe) saklamak arasında beni muhayyer bıraktı, ben de şefaatimi kıyamet gününe sakladım. Öyle sanıyorum ki, ümmetimden büyük bir topluluk bağışlanacaktır. Şayet bunda [icabet edilecek duasında] sâlih kul benden önce geçmiş olmasaydı, bu husustaki duamda acele ederdim. Allah Teâlâ, İshak’ın üzerinden boğazlanma durumunu kaldırdığında ona: ‘Ey İshak! İste, sana verilecek’ buyurmuştu. İshak dedi ki: Nefsim kudret elinde olan [Allah]’a yemin ederim ki şeytanın vesvese ile dürtmelerinden önce bu duada acele edeceğim: Allah'ım, Sana hiç bir şeyle ortak koşmaksızın kim ölürse onu bağışla ve cennete koy. Bu, garip ve münker bir hadîstir. Râvîlerden Abdurrahmân b. Zeyd b. Eslem'in hadîsi zayıftır. Hadîste ziyâde ve sonradan olmasından korkarım ki, bu fazlalıklar sonuna kadar olmak üzere “Allah Teâlâ İshak’ın üzerinden boğazlanma durumunu kaldırdığında...” kısmıdır. En doğrusunu Allah bilir. Her ne kadar hadîs mahfuz bir hadîs ise de, hadîsin lâfzının Hz. İsmail hakkında serdedilmiş olması doğruya daha yakın görünmektedir. Ancak daha önce de geçtiği üzere İsrâîloğulları, hasetlerinden bunu İshak ile değiştirerek tahrif etmişlerdir. Yoksa hacc farzları ve kurban kesmenin yeri Mekke arazisindeki Minâ'dır. Orada bulunan ise İshak olmayıp Hz. İsmail'dir. Zira Hz. İshak Şam arazisindeki Kenan ülkesindeydi. </span><span style="color: red; font-size: 10pt;">(İbn Kesir) </span><span style="font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i><span style="font-size: 10pt;">“Biz, ona şöyle seslendik: Ey İbrahim! Sen rüyayı gerçekleştirdin.”</span></i><span style="font-size: 10pt;"> Çocuğu boğazlamak üzere yatırmanla rüyandan maksat hâsıl olmuştur. Süddî ve bir başkasının anlattığına göre, Hz. İbrahim, çocuğun boynuna bıçağı sürtmüş de bıçak kesmemiş, aksine bıçakla boynu arasında bakırdan bir tabaka kesmeyi engellemiş ve o sırada Hz. İbrahim'e: <i>“Sen rüyayı gerçekleştirdin”</i> diye seslenilmiş. <o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İmam Ahmed'in Süfyân kanalıyla... Safiyye Bint Şeybe'den rivayetine göre, o şöyle anlatmış: Bana Süleym oğullarından bir kadının -bu kadın bizim ev ahâlîsinin hepsini doğurmuş olan kadındır- haber verdiğine göre, Allah Rasûlü (s.a.) Osman İbn Talha'ya bir haber göndermiş. Bir keresinde râvî şöyle anlatıyor: Bu kadın Osman İbn Talha'ya sormuş: Hz. Peygamber (s.a.) seni niçin çağırmıştı? Osman dedi ki: Allah Rasûlü (s.a.) bana şöyle buyurdu: Ben Beyt [Kâbe]'e girdiğim zaman o koçun iki boynuzunu görmüştüm. Onları örtmeni sana emretmeyi unutmuşum, onları ört. Zira Kâbe'de namaz kılanı meşgul edecek bir şeyin olmaması gerekir. Süfyân der ki: O koçun iki boynuzu Kâbe yanıncaya kadar orada asılı duruyordu. Kâbe yangınında onlar da yandı. Hz. İbrahim'in boğazlaması emredilen oğlunun İsmail olduğuna bu da başlı başına bir delildir. Şüphesiz Kureyş nesilden nesile, seleften halefe Allah Rasûlü (s.a.) peygamber olarak gönderilinceye kadar, Hz. İbrahim'e oğlunun fidyesi olarak gönderilen o koçun boynuzlarını miras olarak saklamıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i><span style="font-size: 10pt;">Boğazlananın kim olduğuna dair seleften varit olan haberler: <o:p></o:p></span></i></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Boğazlananın İshak Olduğunu Söyleyenler:<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Hamza ez-Zeyyât'ın Ebu Meysere’den -Allah ona rahmet eylesin- rivayetine göre, o şöyle demiştir: Hz. Yûsuf (a.s.) karşı karşıya geldiklerinde krala şöyle demiş: Benimle beraber yemek yemekten mi kaçmıyorsun? Allah'a yemin olsun ki, benim babam Allah'ın peygamberi Yakûb'dur. O, Allah'ın kurban edilmesini [boğazlanılmasını] emrettiği İshak’ın oğludur. O da Allah'ın dostu İbrahim'in oğludur. Sevrî'nin Ebu Sinan'dan, onun da Ebu'l-Hüzeyl'den rivayetine göre, Hz. Yûsuf (a.s.) krala böylece söylemiştir. Süfyân es-Sevrî'nin Zeyd b. Eslem'den, onun Abdullah b. Ubeyd İbn Umeyr'den, onun da babasından rivayetine göre, o, şöyle anlatmış: Hz. Musa: “Ey Rabbim, ‘Ey İbrahim, İshak ve Yakup’un ilâhı” diyorlar, bunu niçin söylüyorlar?” demişti. Buyurdu ki: Şüphesiz ki İbrahim Bana bir şey ortak koşulduğu zaman mutlaka Beni ona tercih ederdi. İshak Benim için boğazlanmak üzere seve seve boynunu uzatmıştı. Bunun dışındaki şeylerde de son derece cömertti. Yakup’a gelince; Ben onun musibetini ne kadar arttırdımsa Benim hakkımdaki hüsnü zannı o derece artmıştı. <o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Şu'be'nin Ebu İshâk'dan, onun da Ebu Ahvas'dan rivayetine göre; o, şöyle anlatıyor: İbn Mes'ûd'un yanında birisi övünüp: Ben şerefli şeyhlerin oğlu filân oğlu filânım, demişti. Abdullah dedi ki: Allah'ın dostu İbrahim'in oğlu Allah'ın boğazlanmasını emrettiği İshak’ın oğlu Yakup oğlu Yusuf (böyle övünmemişti). İbn Mes'ûd'a kadar bu haberin isnadı sahihtir. Boğazlananın İshak olduğunu İkrime, İbn Abbas’tan da rivayet etmektedir. Ayrıca boğazlananın İshak olduğu, İbn Abbas’ın babası Abbas’tan ve Ali b. Ebî Tâlib'den de rivayet edilmiştir. İkrime, Saîd b. Cübeyr, Mücâhid, Şa'bî, Ubeyd b. Umeyr, Ebu Meysere, Zeyd b. Eslem, Abdullah b. Şakîk, Zührî, Kasım b. Ebu Bezze, Mekhûl, Osman b. Hâzır, Süddî, Hasan, Katâde, Ebu'I-Hüzeyl ve İbn Sabit de böyle söylemiştir. İbn Cerîr de bu görüşü tercih ediyor. İbn Cerîr'in Kâ'b el-Ahbâr’dan rivayetine göre, daha önce geçtiği gibi boğazlanan çocuk İshak’tır. İbn İshak’ın Abdullah b. Ebî Bekr kanalıyla... Kâ'b el-Ahbâr'dan rivayetine göre, o, boğazlanan çocuğun Hz. İshak olduğunu söylemiştir. En doğrusunu Allah bilir ama bu sözlerin hepsi Kâ'b el-Ahbâr'dan alınmıştır. Kâ'b, Hz. Ömer devrinde müslüman olduğunda Hz. Ömer'e İsrail kitaplarından rivayette bulunmaya başlamıştı. Hz. Ömer (r.a.) bazen onu dinlerdi. Böylece insanlar, onda bulunan şeyleri dinlemenin mubah olduğuna inandılar ve değerli olsun veya olmasın ondan alarak naklettiler. Ancak bu ümmetin, -en doğrusunu Allah bilir- onda bulunanlardan bir harfe bile ihtiyacı yoktur. Boğazlanan çocuğun Hz. İshak olduğu görüşünü Beğavî ayrıca Hz. Ömer, Ali, İbn Mes'ûd ve Abbâs'tan; tabiin neslinden ise Kâ'b el-Ahbâr, Saîd İbn Cübeyr, Katâde, Mesrûk, İkrime, Mukâtil, Ata, Zührî ve Süddî'den nakletmektedir. Beğavî'nin belirttiğine göre, İbn Abbas’tan gelen iki rivayetten birisi de böyledir. Bu hususta bir de hadîs varit olmuştur. Şayet hadîs sabit olsaydı, biz, başımız gözümüz üzere der, kabul ederdik. Ama isnadı sahih değildir. İbn Cerîr der ki: Bize Ebu Küreyb'in... Abbas b. Abdülmuttalib'den, onun da Hz. Peygamber (s.a.)’den rivayet etmiş olduğu bir hadîste Efendimiz: Boğazlanması emrolunan çocuk, İshâk'dır buyurmuştur. Bu hadîsin isnadında iki tane zayıf râvî vardır. Bunlardan Hasan b. Dînâr el-Basrî metruktür. Ali b. Zeyd b. Cüd'ân'ın hadîsi ise münkerdir. Hadîsi İbn Ebî Hatim de babası kanalıyla... Ali b. Zeyd b. Cüd'ân'dan merfû olarak rivayet etmiştir. İbn Ebî Hatim der ki: Hadîsi Mübarek b. Fudâle... Abbas’tan onun sözü olarak rivayet etmiştir. Bu, daha sıhhatli ve doğruya daha yakın görünmektedir. </span><span style="font-size: 10pt;"> (<span style="color: red;">İbn Kesir)</span><o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Boğazlanması emrolunan çocuğun Hz. İsmail olduğu kesin ve sahih haberlerde varit olmuştur ki, şimdi bu haberleri zikredelim: <o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İbn İshak der ki: Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî'yi şöyle derken işittim: Allah Teâlâ'nın Hz. İbrahim'e iki oğlundan boğazlanmasını emrettiği, İsmail'dir. Biz bunu Allah'ın kitabında bulmaktayız. Şöyle ki: Allah Teâlâ, Hz. İbrahim'in iki oğlundan boğazlananla ilgili kıssayı bitirdikten sonra: “Ona sâlihlerden bir peygamber olmak üzere İshak’ı müjdeledik” buyurmuştur. Allah Teâlâ başka bir ayet-i kerime’de: “Biz de ona İshak’ı, İshak’ın ardından Yakup’u müjdeledik” (Hûd/71) buyurmaktadır. Yani ona oğlunu ve bu oğlun oğlunu müjdelemiştir. Ondan da olacak bir çocuk va'dolunmuşken elbette Allah Teâlâ İshak’ın boğazlanmasını emredecek değildir. Dolayısıyla boğazlanması emredilen olsa olsa İsmail olabilir. İbn İshak’ın Büreyde b. Süfyân b. Ferve el-Eslemî'den, onun da Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî'den rivayetine göre, Ömer b. Abdülaziz’in halifeliğinde onunla beraber Şam'da iken Muhammed b. Kâ'b bu konuyu halifeye anlatmış. Ömer, Muhammed İbn Kâ'b'a: Bu, üzerinde hiç düşünmediğim bir konudur. Ben de senin söylediğin gibi olduğunu sanıyorum, demiş. Sonra Şam'da daha önce yanında bulunan ve Yahudi iken müslüman olup islâm'da ihlâslı ve samimî olan birisine haber göndermiş. Bu adamın Yahudi âlimlerinden olduğuna inanırmış. Ömer b. Abdülaziz konuyu bu adama sormuş. Muhammed b. Kâ'b kendisinin de Ömer b. Abdülaziz’in o sırada yanında olduğunu belirtiyor ki, Ömer b. Abdülaziz o kişiye: İbrahim, iki oğlundan hangisini boğazlamakla emrolundu, diye sorduğunda adam: Ey Mü'minlerin emîri, Allah'a yemin ederim ki, İsmail'dir, Yahudiler şüphesiz bunu biliyorlar. Allah'ın emrine sabretmesini Allah'ın zikretmiş olmasından dolayı kazandığı üstünlük yüzünden boğazlanılması emredilen çocuğun siz Arapların babası olması sebebiyle onlar sizi çekememektedirler. İşte bu yüzden bunu inkâr etmekte ve İshak babaları olduğu için boğazlanılması emredilen çocuğun İshak olduğunu sanmaktadırlar. Hâlbuki bu ikiden hangisi olduğunu en iyi Allah bilir. O ikiden her biri tertemiz, Allah'a itaat eder kimselerdi, dedi. Abdullah b. İmam Ahmed İbn Hanbel -Allah ona rahmet eylesin- der ki: Boğazlanması emredilen; İsmail mi, yoksa İshâk mı olduğunu babama sordum. İsmail’dir, dedi. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, bu haberi Kitâbu’z-Zühd'de zikretmektedir. İbn Ebî Hatim babasının şöyle dediğini işitmiş: Sahih olan, boğazlanılması emredilenin Hz. İsmail (a.s.) olduğudur. Hz. Ali, İbn Ömer, Ebu Hüreyre, Ebu Tufeyl, Saîd İbn Müseyyeb, Saîd b. Cübeyr, Hasan, Mücâhid, Şâ'bî, Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî, Ebu Ca'fer Muhammed b. Ali ve Ebu Salih'ten rivayete göre, onlar da boğazlanılması emredilenin İsmail olduğunu söylemişlerdir. Tefsirinde Beğavî der ki: Abdullah b. Ömer, Saîd b. Müseyyeb, Süddî, Hasan el-Basrî, Mücâhid, Rebî' b. Enes, Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî ve Kelbî de bu görüştedirler. İbn Abbas’tan gelen bir rivayet de böyledir. Ayrıca Beğavî bu görüşü Ebu Amr b. Alâ'dan da nakletmektedir. Bu konuda İbn Cerîr garîb bir hadis rivayet eder ve der ki: Bana Muhammed İbn Ammâr er-Râzî'nin... Sunâbihî'den rivayetine göre; o, şöyle anlatmış: Muâviye b. Ebu Süfyân'ın yanındaydık. Boğazlanması emredilenin İsmail mi yoksa İshak mı olduğu konusu anıldı. Tam bilenine düştünüz deyip şöyle devam etti: Allah Rasûlü (s.a.)’nün yanındaydık. Birisi ona geldi ve: Ey Allah'ın elçisi, ey iki boğazlanmışın oğlu, Allah'ın sana bahşettiklerinden bana da ver, dedi. Allah Rasûlü (s.a.) güldüler. Muâviye'ye: ‘Ey mü'minlerin emîri, iki boğazlanmış da nedir?’ denildi de o şöyle cevap verdi: Abdülmuttalib zemzemin kazılmasını emrettiğinde, şayet Allah bu işi kendisine nasip ederse çocuklarından birini boğazlamayı adamıştı. (Çocukları arasında çekilen) kur'a Abdullah'a çıktı. Dayıları (Abdullah'ın boğazlanmasından) onu alıkoyarak: Oğlunun yerine yüz deve fidye ver, dediler. Abdülmuttalib oğlunun fidyesi olarak yüz deve [kurban etti]. İkinci kurban ise İsmail'dir. Bu, gerçekten garîb bir hadîstir. Ümevî'nin el-Meğâzî'de ashabından birisi kanalıyla... Sunâbihî'den rivayetine göre; o: ‘Muâviye'nin meclisinde bulunuyorduk. Topluluk İsmail ve İshâk'ı tartışıyordu ...’ diyerek hadîsi zikretmiştir. Ayrıca bozulmuş [tahribe uğramış] bir nüshadan da bu şekilde yazdım, diye ilâve ediyor. Boğazlanması emredilen çocuğun İshak olduğuna dair tercihinde İbn Cerîr, <i>“Biz de ona hilim sahibi bir oğul müjdeledik”</i> ayetine dayanmaktadır. Böylece <i>“Ona bilgin bir oğul sahibi olacağını müjdelediler”</i> (Zâriyât/28) ayetindeki Hz. İshak ile ilgili müjdeyi bu müjde ile aynı kabul etmektedir. (Hz. İshak’ın ardından) onun Ya'kûb ile müjdelenmesi müşkiline de şöyle cevap veriyor: Mümkündür ki, Hz. İshak, babasıyla beraber çalışabilecek bir çağa gelmişti ve yine mümkinâttandır ki, Hz. Ya'kûb ile beraber onun başka çocukları da olmuştu. Kâbe'de asılı bulunan (iki koç) boynuzu konusundaki müşkile ise o, bu boynuzların Şam ülkesinden Kâbe'ye getirilmiş olabileceği ihtimaliyle cevap verir. Daha önce de geçtiği üzere bazı kimseler İshak’ın, orada [Şam ülkesinde] boğazlanmış olduğu görüşündedirler. İbn Cerîr'in tefsirinde dayanağı budur. Ancak onun görüşü ne bir mezheptir [gidilecek yoldur], ne de gereklidir. Aksine gerçekten uzak bir te'vîldir. Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî'nin, boğazlanması emredilenin Hz. İsmail olduğuna dair istidlali daha sabit, daha sıhhatli ve daha kuvvetlidir. En doğrusunu Allah bilir.</span><span style="font-size: 10pt;"> <span style="color: red;">(İbn Kesir)</span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Başka nakiller:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Mücahid dedi ki: <i>"Ne zaman ki o babasının yanı sıra yürümeye başlayınca"</i> buyruğu genç bir delikanlı olup yürümesi İbrahim'in yürümesine yetişince, demektir. el-Ferra dedi ki: O gün on üç yaşında idi. İbn Abbas bundan kasıt buluğdur, Katade ise, babası ile birlikte yürüyünce, diye açıklamıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İlim adamları, boğazlanması emrolunan oğlun hangisi olduğu hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Çoğunluğu boğazlanması emrolunan İshak'tır demişlerdir. Bu kanaati belirtenler arasında Abbas b. Abdu'l-Muttalib ile onun oğlu Abdullah da vardır. Abdullah [b. Abbas]'dan gelen sahih rivayet de budur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">es-Sevrî ve İbn Cüreyc, İbn Abbas'ın sözü olarak: Boğazlanması emrolunan İshak'tır, dediğini rivayet etmektedirler. Abdullah b. Mesud'dan sahih olarak gelen rivayet de böyledir. Buna göre bir adam ona: ‘Ey şerefli, yaşlı-başlı adamların oğlu!’ diye hitabetmiş. Bunun üzerine Abdullah ona şöyle demiş: O dediğin şahıs Allah'ın dostu İbrahim'in oğlu, Zebihullah [Allah'ın boğazlanmasını emrettiği] İshak'ın oğlu Yakub'un oğlu Yusuf'tur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Hammad b. Zeyd de Rasûlullah (sav)'a ait söz olmak üzere şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Şüphesiz ki, kerim oğlu kerim oğlu kerim şahıs, İbrahim (a.s)'ın oğlu İshak'ın oğlu Yakub'un oğlu Yusuf'tur<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ebu'z-Zubeyr de Cabir'den: Boğazlanması emrolunan kişi İshak'tır, dediğini rivayet etmektedir. Aynı zamanda bu Ali b. Ebi Talib (r.a)'dan da rivayet edilmiştir. Abdullah b. Ömer'den de boğazlanması emredilen kişi İshak'tır, dediği rivayet edilmiştir. Ömer (r.a)'ın görüşü de budur. İşte ashab-ı kiramdan yedi kişinin bu kanaatte olduğunu görüyoruz.<o:p></o:p></span></div>
<h3 style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-family: "times new roman";"><o:p> </o:p></span></h3>
<h3 style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc106882834"><i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">Peygamberlerin Rüyası:</span></i></a><i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></i></h3>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i><span style="font-size: 10pt;">"Dedi ki: Oğulcağızım! Gerçekten ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum. Bak, artık sen ne düşünürsün"</span></i><span style="font-size: 10pt;"> buyruğu ile ilgili olarak Mukatil şöyle demektedir: İbrahim (a.s) bunu ardı arkasına üç gece gördü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Muhammed b. Ka'b dedi ki: Resullere Yüce Allah'tan vahiy uyanıkken de uykuda iken de gelirdi. Çünkü peygamberlerin kalpleri uyumaz. Bu gerçek aynı zamanda Peygamber (sav)'a kadar ulaştırılan merfu haberde de sabit olmuştur. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Biz peygamberler topluluğunun gözleri uyur, kalplerimiz uyumaz<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İbn Abbas da: Peygamberlerin rüyası vahiydir demiş ve bu âyet-i kerimeyi delil göstermiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">es-Süddî dedi ki: İbrahim (a.s)'a İshak doğmadan önce doğacağı müjdesi verilince, o da: O halde ben onu Allah için kurban edeceğim demişti. Rüyasında ona: Sen bir adakta bulunmuştun. Haydi, adağını yerine getir, denildi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Yine denildiğine göre; İbrahim (a.s) terviye [zülhicce'nin sekizinci] gecesinde birisinin ona: Allah sana oğlunu boğazlamanı emrediyor, dediğini görmüştü. Sabah olunca kendi kendisine düşünmeye başladı. Acaba bu rüya Allah'tan mıdır? Şeytandan mıdır, diye. İşte bu şekildeki düşünmesi [terviyesi] dolayısı ile bugüne terviye günü adı verilmiştir. Ertesi gece aynı şekilde rüya gördü ve ona: Verdiğin sözü yerine getir, denildi. Sabah olunca bu gördüğü rüyanın Allah'tan olduğunu bildi [arefe]. O bakımdan bu güne "arefe günü" adı verildi. Üçüncü gece yine öyle bir rüya gördü, bu sefer artık onu boğazlama [nahr] kararını verdi. Bundan dolayı bu güne "yevmu'n-nahr" adı verildi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Yine rivayet edildiğine göre oğlunu boğazlamaya başlayınca, Cebrail (a.s): "Allahuekber Allahu ekber" dedi. Bu sefer boğazlanması istenen oğlu: "La ilahe illallah vallahu ekber" dedi. İbrahim (a.s) da bunun üzerine: "Allahu ekber velhamdulillah" dedi. O bakımdan bu [şekilde tekbir getirmek] bir sünnet olarak kaldı. (</span><span style="color: red; font-size: 10pt;">Kurtubi; el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an)<o:p></o:p></span></div>
<h3 style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-family: "times new roman";"><o:p> </o:p></span></h3>
<h3 style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc106882839"><i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">Oğluna Karşılık Gönderilen Fidye:</span></i></a><i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></i></h3>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<i><span style="font-size: 10pt;">"Biz de ona büyük bir kurbanlıkla fidye verdik"</span></i><span style="font-size: 10pt;"> buyruğunda geçen "</span> الذِّبح <span style="font-size: 10pt;">Zibh</span> [<span style="font-size: 10pt;">Kurbanlık]", kurban edilen şeyin adıdır. Çoğulu da “Zebûh” diye gelir. Tıpkı "Tahn [Öğütülmüş]" lafzının “Methûn [öğütülen] şeyin adı olması gibi. Sözcükteki "zel" harfi “Zebih” şeklinde üstün olursa, mastar olur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">"Azîm [Büyük]" sözcüğü, kadru kıymeti büyük demektir. Yoksa bedenen büyük olduğu kastedilmemiştir. Kadrinin büyüklüğü, boğazlanması emrolunan oğlunun yerine fidye olmasından yahut da kabule mazhar oluşundan ötürüdür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">en-Nehhas dedi ki: Sözlükte “azim/büyük” kelimesi hem “bedenen büyük” hakkında hem de soylu ve şerefli hakkında kullanılır. Tefsir bilginleri bu lafzın burada şerefli ya da kabule mazhar olan hakkında kullanıldığını kabul etmektedirler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İbn Abbas dedi ki: Bu koç Habil'in kurban olarak sunduğu koçtur. Bu koç cennette otluyordu. Nihayet Allah onu İsmail'e fidye olmak üzere gönderdi. Yine ondan gelen rivayete göre, bu, Yüce Allah'ın cennetten gönderdiği bir koçtu. Cennette kırk yıl süreyle otlamıştı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">el-Hasen dedi ki: İsmail'in fidyesi ona Sebir'den gelen bir dağ keçisinden başkası olmamıştır. İbrahim onu oğluna fidye olmak üzere kesti. Ali (r.a)'ın görüşü de budur. İbrahim o dağ keçisini görünce, onu alıp kesti ve oğlunu azad etti ve şöyle dedi: Oğulcağızım! Bugün sen bana bağışlanmış bulunuyorsun.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ebu İshak ez-Zeccac dedi ki: İbrahim'e fidye olarak bir dağ keçisi verildiği de söylenmiştir. Ancak tefsir âlimleri ona fidye olarak verilen hayvanın koç olduğunu kabul etmektedirler.<span class="MsoFootnoteReference"> </span> <span style="color: red;">(Kurtubi; el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an)<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100374841"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100477158"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100474743"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100474744"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100474747"></a><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<i><span style="font-size: 10pt;">Nebilerin Rüyasının Hükmü</span></i><span style="color: red; font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">"Hz. İbrahim (a.s) rüyasında onu kesiyor olarak gördü. Peygamberin rüyaları ise vahiy türündendir. Bu görüşe göre rüyada görülen şey, sadece Hz. İbrahim (a.s)'in onu kesmesidir. Buna göre, "Rüyada görülen her şeyin hak bir delil ve hüccet olduğu peygamberler nezdinde ya delil ile sabittir veya değildir. Eğer birinci durum söz konusu ise, Hz. İbrahim (a.s) daha niçin bu hâdise hakkında oğluna başvurmuştur? Tam aksine onun vazifesi, bu işi yerine getirmekle meşgul olması, bu hususta oğluna müracaat etmemesi, ona, "Bak artık, ne düşünüyorsun?" dememesi ve bu işi, çocuğunun kendisine, "Sana emredileni yap" demesine bağlamamasıdır. Bir de siz, Hz. İbrahim (a.s)'in ilk gün bu işi düşünüp durduğunu söylediniz. Şayet, rüyada görülen her şeyin hak olduğu [peygamberin nezdinde] delil ile sabit olmuş olsaydı, böyle bir düşünmeye ve tefekküre ihtiyaç kalmazdı. Yok, eğer ikincisi, yani rüyada gördükleri şeyin hak olduğu, peygamberlerce delil ile sabit değilse, Hz. İbrahim (a.s)'in, herhangi bir delilin, onun bir hüccet olduğuna delâlet etmediği, sırf bir rüya ile o çocuğu kesmeye yönelmesi nasıl caiz olabilir?" denilirse, buna şu şekilde cevap verilebilir: "Hz. İbrahim (a.s), gördüğü bu rüyadan dolayı, bu hususta mütereddit idi. Ancak ne var ki, gördüğü bu rüya, açık bir vahiy ile desteklenmiştir" denilmesi mümkündür. Allah en iyisini bilendir.<span class="MsoFootnoteReference"> </span> <span style="color: red;">(</span></span><span style="color: red; font-size: 10pt;">Razi; el Mefatihu’l-Gayb)]<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<h3 style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100374842"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100477159"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100474748"></a><i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">Zebîh'în Kim Olduğu</span></i><i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;"> <b><o:p></o:p></b></span></i></h3>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Âlimler, kesilecek olan bu şahsın kim olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bu cümleden olarak, bunun İshak (a.s) olduğu ileri sürülmüştür ki, bu, Hz. Ömer, Hz. Ali, Abbas İbn Abdulmuttalib, İbn Mes'ûd, Ka'bu'l-Ahbâr, Katade, Said İbn Cübeyr, Mesrûk, İkrime, Zühruf, Süddî ve Mukatil (a.s)'in görüşüdür. Bunun, Hz. İsmail (a.s) olduğu da ileri sürülmüştür ki, bu da, İbn Abbas, İbn Ömer, Said İbn el-Müseyyib, Hasan el-Basrî, Şa'bî, Mücahid ve Kelbî (a.s)'nin görüşüdür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İsmail (a.s) olduğunun delilleri: Bunun Hz. İsmail (a.s) olduğunu ileri sürenlerin delilleri şunlardır:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">1- Hz. Peygamber "Ben, iki kurbanlığın oğluyum" buyurmuştur. Ve yine, bir bedevî Hz. Peygamber (s.a.s)'e, "Ey, iki kurbanlığın oğlu" demiş, o da bunun üzerine tebessüm etmiştir. Bu husus, kendisine sorulduğunda da, "Abdülmuttalib, Zemzem kuyusunu kazarken, "Şayet Allah, benim bu işimi kolaylaştırırsa, çocuklarımdan birini kurban edeceğim" diye Allah için bir adakta bulunur. Derken, kesilmek için atılan kur'a neticesinde bu iş, Abdullah'a [Hz. Peygamber [s.a.sj'in babasına] çıkar. Neticede, Abdullah'ın dayıları buna mani olmuş ve Abdulmuttalib'e "[Bu işten dolayı] oğluna mukabil, yüz deve fidye ver!" demişler, o da bunun üzerine, yüz deve fidye vermiştir. İkinci kurbanlık şahıs ise, İsmail (a.s)'dir" buyurmuş ve olayı anlatmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">2- Esmâî'nin şöyle dediği nakledilmiştir: "Ebû Amr İbn el-A'lâ'ya zebîhin kim olduğunu sordum da, o da "Ey Esmâî, aklın nerede? İshak (a.s) ne zaman Mekke'de bulunmuştur? Mekke'de bulunan İsmail [a.s] olup, İsmail (a.s), babasıyla beraber Kâbe'yi yapan zattır. Kesme işine teşebbüs edilen yer ise, Mekke'dir" dedi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">3- Allah Teâlâ, <i>"İsmail'i, İdris'i, Zülkifl’i de yâdet" (Enbiyâ/85)</i> emrinde, İshâk (a.s)'ı değil, İsmail (a.s)'i sabırla vasfetmiştir. Ki, bu da Hz. İsmail [a.s]'in, kesilmeye karşı gösterdiği sabırdır. Cenâb-ı Hak onu yine, "Kitap'da İsmail'i de yâdet. Çünkü o vaadinde sadıktı" (Meryem/54) buyruğunda, vaadinde sadık olmakla nitelemiştir. Çünkü o, babasına kesilme hususunda sabredeceğine dair vaadde bulunmuş ve bunu yerine getirmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">4- Cenâb-ı Hak, <i>"Biz de ona İshak’ı, İshak'ın ardından da Yakûb'u müjdeledik" (Hûd/71)</i> buyurmuştur. Şimdi biz diyoruz ki: Şayet kesilecek olan şahıs İshak (a.s) olmuş olsaydı, bu durumda bu kesilme emri, ya İshak (a.s)'dan Ya'kûb (a.s) dünyaya gelmeden önce, ya da sonra olmuş oturdu. Birincisi olamaz, zira Allah Teâlâ, ona İshak (a.s)'ı müjdeleyip bu müjdenin yanında, ondan Yakûb (a.s)'un dünyaya geleceği de müjdelenmiş olunca, şimdi Yakûb (a.s)'un ondan meydana gelmeden önce kesilmesinin emredilmesi mümkün olamaz. Aksi halde, Allah, <i>"İshak'ın ardından da Yakûb'u..."</i> şeklindeki vaadinden dönmüş olur. İkincisi de olamaz, çünkü Cenâb-ı Hakk'ın <i>"Artık o, yanında çalışma çağına girince, [babası], "Evladım! Ben seni rüyamda, boğazladığımı görüyorum"</i> ifadesi, ayette bahsedilen bu çocuğun, sa'ye, koşmaya ve o fiile güç yetirme noktasına gelmeden, Allah'ın, Hz. İbrahim (a.s)'e onu kesmesini emrettiğine delâlet eder ki, bu da, bu hadisenin bir başka zamanda meydana gelmiş olmasına ters düşer. Böylece, kesilecek olan şahsın, İshak (a.s) olamayacağı sabit olmuş olur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">5- Cenâb-ı Hak, Hz. İbrahim (a.s)'in, <i>"Sen doğrusu Rabbime gidiciyim. O, bana yol gösterir" (Saffat/99)</i> dediğini, daha sonra da kendisinden, yalnızlığında, kendisiyle ünsiyet duyacağı bir çocuk vermesini talep ederek, <i>"Ya Rabbi, bana salih eviad ihsan et" (Saffatt/100)</i> dediğini nakletmiştir. Böyle bir istek ise ancak, Hz. İbrahim (a.s)'in çocuğunun bulunmaması halinde makul ve yerinde olur. Çünkü onun, tek bir çocuğu bulunmuş olsaydı, bir çocuk talep etmezdi. Zira olanı yeniden istemek, muhaldir. İbrahim (a.s)'in, <i>“heb lî minessalihıyn”</i> şeklindeki sözü, onun tek bir çocuk istediğini ifade eder. Çünkü <i>“minessalihıyn”</i> ifadesinin başındaki <i>min</i>, ba'ziyyet bildirir. Ba'ziyyetin en alt derecesi ise, tek oluştur. Buna göre sanki Hz. İbrahim (a.s)'in demesi, onun, Allah'tan tek bir çocuk istediğini gösterir. Binaenaleyh, böyle bir istekte bulunmanın, ancak ortada çocuk diye bir şey olmadığında yerinde olabileceği sabit olmuş olur. Bu sebeple de bu isteğin, Hz. İbrahim (a.s)'in ilk çocuğu istemesi halinde yapıldığı kesinleşir. Halbuki insanlar, İsmail (a.s)'in İshak (a.s)'dan daha önce dünyaya gelmiş olduğu hususunda müttefiktirler. Böylece, bu dua ve talep ile istenenin, İsmail (a.s) olduğu sabit olmuş olur. Hem sonra, Allah Teâlâ, bu isteğin peşinden, kesilme hâdisesini zikretmiştir. Şu halde, kesilecek olan şahsın, İsmail (a.s) olması gerekir.<span style="color: red;"> (Razi; el Mefatihu’l-Gayb)<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100374844"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100477161"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100474750"></a><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<i><span style="font-size: 10pt;">Kesme Yeri</span></i><span style="color: red; font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Bil ki, onların kesme yerinin neresi olduğu hususundaki ihtilafları da, bizim daha önce zikrettiğimiz hususa dayanmaktadır. Kesilecek olan şahsın İsmail (a.s) olduğunu söyleyenler, kesme işine teşebbüsün Minâ'da yapıldığını; bunun İshak (a.s) olduğunu söyleyenler ise, kesme işine teşebbüs edilen yerin Şam olduğunu söylemişlerdir. Bu yerin Beyt-i Makdis olduğu da ileri sürülmüştür. Allah en iyisini bilendir.<span class="MsoFootnoteReference"> </span> <span style="color: red;">(</span></span><span style="color: red; font-size: 10pt;">Razi; el-Mefatihu’l Gayb)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<h3 style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100374853"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100477170"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100474758"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100474759"></a><i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">Zebh Kıssası</span></i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></h3>
<h3 style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-family: "times new roman";"><o:p> </o:p></span></h3>
<h3 style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">Birinci Bahis: Bu hâdise hakkında anlatıldığına göre, İbrahim (a.s)</span><span style="font-size: 10pt;"> </span><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">oğlunu kurban etmek İstediğinde, "Evladım, ip ve bıçağı al, falanca yere odun toplamaya gidelim. Onlar, kurban edilecek yerin yolunu yarılayınca, babası ona, kendisine verilen emri haber verdi. Bunun üzerine o, "Babacığım, çırpınmamam için ellerimi kollarımı iyice bağla. Kanımın sıçramaması ve annemin onu görüp üzülmemesi için, elbisemi uzağa koy. Kolay gelmesi için, bıçağını iyice bile ve boğazımı onunla hemen kes. Çünkü ölüm zor... Anneme selam söyle, eğer gömleğimi anama vermek istersen, ver. Çünkü belki de bu ona bu işi kolaylaştırır" dedi. İbrahim (a.s) de, "Yavrum, Allah'ın emri hususunda ne güzel yardımcısın!" dedi. Sonra onu bağlamış olduğu halde, her ikisi de ağlayarak onu öpmek istedi, sonra bıçağı boğazına dayadı. Bunun üzerine oğlu, "Beni yüz üstü yatır. Çünkü yüzüme baktığında, bana acıman tutar. Kalbin rikkate gelir. Böylece bu, senin Allah'ın emrini yapmana mani olur" dedi. Hz. İbrahim (a.s) de böyle yapıp bıçağı ensesine dayadı, kesmek istedi, ama bıçak kesmedi. Bunun üzerine, <i>"İbrahim! Rüyana sadakat gösterdin</i> ..." diye ona nida olundu.<span class="MsoFootnoteReference"><i> </i></span> <span style="color: red;">(Razi; el-Mefatihu’l-Gayb)</span><i><o:p></o:p></i></span></h3>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<h3 style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100374854"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100477171"></a><a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="_Toc100474760"></a><i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">Gökten Gönderilen Kurbanlık</span></i><b><i><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></i></b></h3>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İkinci Bahis: Âlimler, o oğulun yerine verilen kurbanın, koçun ne olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bunun, Hz. Âdem (a.s)’ın oğlu Habil'in kurban olarak Allah'a sunup, Allah'ın kabul edip [göğe çektiği] koç olduğu; onu İsmail (a.s)'e karşılık fidye olarak gönderinceye kadar, cennette otladığını söylemiştir. Bazıları da, "Allah Teâlâ, cennetten kırk yaz [yıl] otlamış bir koç gönderdi" demişlerdir. Süddî ise şöyle demiştir: "İbrahim" diye seslenildiğinde, Hz. İbrahim (a.s) geriye döndü. Bir de baktı ki, dağdan aşağı inen beyazımsı bir koç... İsmail (a.s)'in üzerinden kalktı, o koçu tutup kurban etti. Oğlunun elini ayağını çözüp boynuna sarılarak, "Yavrum, sen bana işte bugün hibe edildin" dedi."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 54pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ayetteki, “azîm [büyük]” kelimesine gelince, bu kurbanlığın iriliğinden ve semizliğinden ötürü bu adı aldığı söylenmiştir. Bu cümleden olarak, Sa'îd b. Cübeyr, "Cennette kırk yıl otlamış bir kurbanlığın çok iri olması onun hakkıdır" der. Yine bu kurbana "büyük" denilmesinin onun kıymetinin büyüklüğünden dolayı olduğu; çünkü Allah'ın onu Hz. İbrahim [a.s]'in oğluna bir fidye olarak kabul etmiş olduğu söylenmiştir <span style="color: red;">(</span></span><span style="color: red; font-size: 10pt;">Razi; el-Mefatihu’l-Gayb)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Yukarıda verilmiş olan alıntılarda da görüldüğü gibi, eskilerden birçok meşhur zat İbrahim peygamber ve oğlu hakkında pek çok rivayet nakletmekte, ancak bu nakiller hem birbirleriyle çelişmekte, hem de itibar edilemeyecek kadar garip senaryolar içermektedir. </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
Konunun Kitab-ı Mukaddes’teki anlatımı da şöyledir: </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İbrahim'in Sınanması<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">1 Daha sonra Tanrı İbrahim'i sınadı. "İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "Buradayım!" dedi.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">2 Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun."<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">3 İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">4 Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">5 Uşaklarına, "Siz burada, eşeğin yanında kalın" dedi, "Oğlumla birlikte tapınmak için oraya gidip döneceğiz."<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="6"><span style="font-size: 10pt;">6</span></a><span style="font-size: 10pt;">-<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="7">7</a> Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak'a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahim'e, "Baba!" dedi. İbrahim, "Evet, oğlum!" diye yanıt verdi. İshak, "Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?" diye sordu.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="8"><span style="font-size: 10pt;">8</span></a><span style="font-size: 10pt;"> İbrahim, "Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak" dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">9 Tanrı'nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak'ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">10 Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="11"><span style="font-size: 10pt;">11 </span></a><span style="font-size: 10pt;">Ama RABB'in meleği göklerden, "İbrahim, İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "İşte buradayım!" diye karşılık verdi.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="12"><span style="font-size: 10pt;">12 </span></a><span style="font-size: 10pt;">Melek, "Çocuğa dokunma" dedi, "Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin."<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="13"><span style="font-size: 10pt;">13 </span></a><span style="font-size: 10pt;">İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="14"><span style="font-size: 10pt;">14 </span></a><span style="font-size: 10pt;">Oraya, "Yahve-Yire" adını verdi. "RABB'in dağında sağlanacaktır" sözü bu yüzden bugüne kadar söylenmektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">15 RABB'in meleği ikinci kez göklerden İbrahim'e seslendi:<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<span style="font-size: 10pt;">16 "RABB diyor ki, kendi adıma ant içiyorum. Bunu yaptığın, biricik oğlunu esirgemediğin için<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="17"><span style="font-size: 10pt;">17 </span></a><span style="font-size: 10pt;">seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinecek.<o:p></o:p></span></div>
<div style="line-height: 13pt; margin: 0cm 0cm 0.0001pt 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="18"><span style="font-size: 10pt;">18 </span></a><span style="font-size: 10pt;">Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422" name="19"><span style="font-size: 10pt;">19 </span></a><span style="font-size: 10pt;">Sonra İbrahim uşaklarının yanına döndü. Birlikte yola çıkıp Beer-Şeva'ya gittiler. İbrahim Beer-Şeva'da kaldı.<span style="color: red;"> (Tekvin; 22. Bab) <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 13pt; margin-left: 48pt; text-align: justify; text-indent: 24pt;">
<br /></div>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-38179597484433303192012-08-22T17:38:00.000-07:002012-08-22T17:38:33.164-07:00MERYEM SURESİ 41-55 HAKKI YILMAZ TEFSİRİ<link href="file:///C:%5CDOCUME%7E1%5Cuser%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C15%5Cclip_filelist.xml" rel="File-List"></link><!--[if gte mso 9]><xml> <w:WordDocument> <w:View>Normal</w:View> <w:Zoom>0</w:Zoom> <w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone> <w:PunctuationKerning/> <w:ValidateAgainstSchemas/> <w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:Compatibility> <w:BreakWrappedTables/> <w:SnapToGridInCell/> <w:WrapTextWithPunct/> <w:UseAsianBreakRules/> <w:DontGrowAutofit/> </w:Compatibility> <w:BrowserLevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:LatentStyles DefLockedState="false" LatentStyleCount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:Helvetica;
panose-1:2 11 5 4 2 2 2 2 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:swiss;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:3 0 0 0 1 0;}
@font-face
{font-family:Verdana;
panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4;
mso-font-charset:162;
mso-generic-font-family:swiss;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:536871559 0 0 0 415 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.MsoBodyText, li.MsoBodyText, div.MsoBodyText
{margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
text-align:justify;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-font-family:Helvetica;}
p.MsoBodyTextIndent, li.MsoBodyTextIndent, div.MsoBodyTextIndent
{margin-top:0cm;
margin-right:0cm;
margin-bottom:0cm;
margin-left:54.0pt;
margin-bottom:.0001pt;
text-align:justify;
text-indent:18.0pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-font-family:Verdana;}
p.MsoBodyTextIndent2, li.MsoBodyTextIndent2, div.MsoBodyTextIndent2
{margin-top:0cm;
margin-right:0cm;
margin-bottom:0cm;
margin-left:48.0pt;
margin-bottom:.0001pt;
text-align:justify;
text-indent:24.0pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-font-family:Verdana;}
@page Section1
{size:612.0pt 792.0pt;
margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt;
mso-header-margin:35.4pt;
mso-footer-margin:35.4pt;
mso-paper-source:0;}
div.Section1
{page:Section1;}
-->
</style><!--[if gte mso 10]> <style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-ansi-language:#0400;
mso-fareast-language:#0400;
mso-bidi-language:#0400;}
</style> <![endif]--> <br />
<div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">41. Ayet:</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>Kitap’ta İbrahim’i de an / hatırlat. Şüphesiz ki o, sıddık [özü, sözü doğru] biri idi, peygamberdi. <o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyText" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">Bu ayetle başlayan pasajda tevhit dininin önderi İbrahim peygamberin insanlara tanıtılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda olmak üzere, İbrahim’in (as) hem peygamberliğinden, hem de “sıddık” biri olduğundan söz edilmiştir. “Sıddık” sözcüğü; “son derece sadık ve doğru, hakkı adamakıllı tasdik eden, tasdikinde çok samimî kimse” demektir.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">Hatırlanacak olursa, İbrahim peygamberin ismi ilk defa A’lâ suresinde, ikinci olarak da kendisine verilen “suhuf”taki bazı ilkelerin açıklanması sebebiyle Necm suresinde geçmişti. <span style="color: black;">Daha sonra Sad suresinin 45–47. ayetlerinde de adı zikredilmiş, <i>“Güç ve basiret sahibi kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da hatırla! Şüphesiz Biz onları yurt düşüncesi saflığıyla saflaştırdık [arı duru hâle getirdik]. Ve şüphesiz onlar, yanımızda seçilmiş en hayırlı kimselerdendir”</i> denilerek onun da hayırlı kimselerden biri olduğuna dikkat çekilmişti. <o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">Kişisel özellikleri ve tevhit mücadelesinde verdiği emekler Kur’an’da hep karşımıza çıkacak olan İbrahim peygamber hakkındaki ilk ayrıntı ise konumuz olan bu ayetlerde verilmektedir.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">İbrahim peygamberin kıssasının anlatıldığı bu ayetlere geçmeden önce, onu tanıtan diğer ayetlerden birkaç örnek daha vermenin yararlı olacağı kanaatineyiz:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Bakara 130:<span> </span>Ve İbrahim’in milletinden, kendini bilmezden başka kim yüz çevirir? Ve Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık. Hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Hud 75:<span> </span>Şüphesiz İbrahim, çok yumuşak huylu ve çok yufka yürekli [kendini tamamen Allah’a vermiş biri] idi.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Mümtehine 4:<span> </span>İbrahim’de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine: “Biz sizden ve sizin, Allah’ın astlarından taptıklarınızdan uzağız. Biz sizi inkâr ettik. Ve siz bir tek olarak Allah’a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda ebedî bir düşmanlık ve buğz belirmiştir” demişlerdi. Yalnız İbrahim’in babası için; “Senin için mutlaka mağfiret dileyeceğim. Ve Allah’tan olan hiçbir şeye gücüm yetmez” demesi hariç. -Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Ve dönüş ancak sanadır.-</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Nahl 120:<span> </span>Şüphesiz İbrahim içtenlikle Allah’a boyun eğen, hanif ve başlı başına bir ümmet idi. Ve o, müşriklerden olmadı. </div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Nahl 123:<span> </span>Sonra sana “Hanif olan ve müşriklerden olmayan İbrahim’in milletine tâbi ol!” diye vahyettik. </div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">42–45. Ayetler:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>Bir zaman o, babasına: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin ibadet ediyorsun? Babacığım! Şüphesiz sana gelmeyen bir ilim bana geldi. O hâlde bana uy da sana dosdoğru bir yolu göstereyim. Babacığım! Şeytana kulluk etme. Şüphesiz şeytan Rahman’a asi oldu. Babacığım! Şüphesiz ben, sana Rahman’dan bir azap dokunur da şeytan için bir veliy [yardımcı] olursun diye korkuyorum” demişti. <o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">Bu ayetlerde İbrahim peygamberin uyarıya babasından başladığı ve ilk uyarının da tevhit konusunda olduğu görülmektedir. İbrahim peygamberin babası ve kavmine yaptığı bu uyarılara Kur’an’da birkaç kez yer verilmiştir:</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;">En’âm 74:<span> </span>Ve hani İbrahim, babası Azer’e: “Sen putları tanrılar mı ediniyorsun? Şüphesiz ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti.</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;">Ankebut 16–18:<span> </span>İbrahim’i de [gönderdik]. Hani o kavmine “Allah’a ibadet edin ve O’na takvalı davranın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Siz Allah’ın astlarından bir takım taştan, ağaçtan putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Haberiniz olsun ki, o sizin Allah’ın astlarından mabut diye taptıklarınız, sizin için bir rızk vermeye güç yetiremezler. Onun için rızkı Allah yanında arayın ve O’na kulluk edin ve O’na şükredin. O’na döndürüleceksiniz” demişti.</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;"><span> </span>Ve eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki bir takım ümmetler de yalanlamıştı. Elçiye düşen de apaçık tebliğden başka bir şey değildir.</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;">Zühruf 26–28:<span> </span>Ve hani bir zamanlar İbrahim, babasına ve kavmine: “Gerçekten ben sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni yaratan ayrı... Tabii, şüphesiz ki O, beni doğru yola iletecektir” dedi. </div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;"><span> </span>[İbrahim] Bunu [bu sözü], ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir söz yaptı. Belki onlar dönerler.</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, İbrahim peygamber, müşrik olan babası ve kavmini makul ve mantıklı gerekçelerle uyarmıştır. Onlara görmeyen, duymayan ve kendilerine bile hayırları olmayan nesnelere [putlara] yakarmanın, tapmanın mantıksız olduğunu söylemiş, bu davranışları sebebiyle onları “akılsız” olarak nitelemiş ve kınamıştır.</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">Uyarının İbrahim peygamberin yaptığı gibi yakın akrabadan başlaması, Rabbimizin koyduğu bir ilkedir. Nitekim Yüce Allah, peygamberimize de bu doğrultuda emir vermiştir:</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;">Şuara 214:<span> </span>Ve en yakın aşiretini [oymağını] uyar. </div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">Bu ayetlerde İbrahim peygamberin “Babacığım! Şeytana kulluk etme!” ifadesiyle dikkat çektiği şeytan, İblis’tir. Çünkü İbrahim peygamberin babası ve kavmi kendi ham fikirlerine tâbi olarak menfaatlerine uygun gördüklerini ölçüp biçmeden yapmakta, kelimenin tam anlamıyla beyinlerindeki şeytana uymaktadırlar. Bu davranış, başka ayetlerde de geçmektedir:</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;">Nisa 117:<span> </span>Onlar, Allah’ın astlarından, yalnızca dişilere yakarırlar. Ve onlar ancak inatçı şeytana yakarırlar.</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;">Nahl 63:<span> </span>Allah’a yemin olsun ki, Biz kesinlikle senden önce bir takım ümmetlere elçiler gönderdik de şeytan onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. İşte o şeytan, bugün onların veliysidir. Ve onlar için acı bir azap vardır.</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">İBRAHİM PEYGAMBERİN UYARI ÜSLÛBU</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">İbrahim peygamber, babasını aklını kullanması ve kimseye faydası olmayan şeylere ibadet etmemesi yönünde uyarır ve dosdoğru yolu göstermek üzere onu kendisine uymaya davet ederken gayet nazik ve yumuşak bir üslûp kullanmıştır. Onu şeytana kulluk etmeye devam etmesi hâlinde Allah’ın azabıyla karşılaşacağı yönünde uyarırken de üslubu yine aynı olmuştur. Bu üslûp aslında tüm insanlar için örnek teşkil eden bir üsluptur. Çünkü Rabbimiz, tebliğ ve tebyinin bu üslûpta olması gerektiğini birçok ayette belirtmiştir:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Müzzemmil 10:<span> </span>Onların söylediklerine / söyleyeceklerine sabret. Ve güzelce ayrıl onlardan.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Nisa 63:<span> </span>İşte onlar, Allah’ın kalplerinde olan şeyleri bildiği kimselerdir. O nedenle sen onlardan uzak dur, <i>onlara öğüt ver ve nefislerinin içlerine beliğ [tesir edecek güzel] söz söyle!<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Ta Ha 43, 44:<span> </span>Her ikiniz gidin Firavuna. Gerçekten o azdı. <i>Sonra ona yumuşak söz söyleyin. </i>Belki öğüt alır ve haşyet duyar.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Nahl 125:<span> </span>Rabbinin yoluna hikmetle [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle] ve <i>güzel öğütle çağır!</i> Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayette olanları da en iyi bilendir.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Âl-i Imran 159:<span> </span>İşte sen [o zaman], sırf Allah’ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için mağfiret dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et. Muhakkak ki Allah <span style="color: black;">tevekkül edenleri sever.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent2" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">İbrahim peygamberin burada sürekli “Babacığım, babacığım!” demesi, babasını aşırı derecede sevdiğini ve onun azap çekmesini istemediğini göstermektedir. </div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">46. Ayet:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>O [Babası]: “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, ant olsun seni recm ederim [taşlayarak öldürürüm]. Haydi, uzun bir müddet bana uzak ol! [defol!]” dedi. <o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">İbrahim peygamberin gerçekleri makul ve mantıklı bir şekilde anlatmasına, hatta yalvararak uyarmasına rağmen babası onu tehdit etmiş ve yakınından kovmuştur.</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">47, 48. Ayetler:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>O [İbrahim]: “Selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Şüphesiz O, bana çok lütufkârdır. Ve ben, sizden ve Allah’ın astlarından kulluk ettiğiniz şeylerden çekilip ayrılıyorum. Ve Rabbime dua edeceğim. Rabbime yalvarışımda bedbaht olmayacağımı umuyorum” dedi.<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">Babasının bu kaba davranışına karşılık İbrahim peygamber ona ilâhî ilkeler çerçevesinde mukabele etmiştir. İbrahim peygamberin bu tutumu, Kur’an’da birçok ayette tavsiye edilen ve Furkan suresinde de “Rahman’ın kulları öyle kimselerdir ki” başlığı altında sıralanmış olan özelliklerdendir:</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;">Furkan 63:<span> </span>Ve Rahman’ın kulları öyle kimselerdir ki; onlar, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine lâf attığı zaman <i>“selâm!”</i> derler. </div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 144pt; text-indent: -99pt;">Kasas 55:<span> </span>Ve onlar, boş söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler ve “Bizim işlerimiz bizim için, sizin işleriniz de sizin içindir. <i>Size selâm olsun! </i>Biz cahilleri aramıyoruz” derler. </div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">49, 50. Ayetler:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>Sonra o [İbrahim], onlardan [kavminden] ve onların Allah’ın astlarından ibadet ettikleri şeylerden uzaklaşınca, Biz ona İshak’ı ve Yakub’u ihsan ettik. Hepsini de peygamber kıldık [yaptık].<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>Ve Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk. Ve onlar için yüce bir doğruluk dili kıldık. <o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">Yüce Allah, İbrahim’in (as) bir hanif olarak gösterdiği gayretler karşılığında ona kendisi gibi “peygamberlik” rütbesiyle onurlandırdığı evlâtlar ve torunlar ihsan etmiş, onları saygın, hayırla, doğrulukla anılan kişiler kılmıştır. Bu ayetlerin bir diğer mesajı da “Allah’a yönelen ve itaat eden samimî kullara nimetler bahşedileceği ve onların hiçbir zaman kayba uğramayacakları” <span style="color: black;">mesajıdır. <o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">Bu ayette kısaca değinilmiş olaylar, Saffat ve Şuara surelerinde ayrıntılı olarak anlatılmıştır:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Saffat 83–112:<span> </span>Hiç kuşkusuz İbrahim de onun [Nuh’un] grubundandı.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Hani o Rabbine selim bir kalple gelmişti.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Hani o, babasına ve toplumuna “Siz neye kulluk ediyorsunuz? Allah’ın astlarından bir takım uydurma ilâhları mı istiyorsunuz? Peki, âlemlerin Rabbi hakkında kanaatiniz nedir?” demişti.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Hemen o [İbrahim] yıldızlara bir göz attı da “Şüphesiz ben hastayım” deyiverdi.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Bunun üzerine ondan gerisin geri dönerek geri çekildiler.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>O da onların ilâhlarına sokulup “Yemez misiniz? Neyiniz var ki, konuşmuyorsunuz?” dedi.”</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Hemen sağ eliyle bir vuruşla sokuldu.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Bir süre sonra, onlar [İbrahim’in halkı] koşarak İbrahim’le yüz yüze geldiler.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>O [İbrahim]: “Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysaki sizi ve yaptığınız şeyleri Allah yaratmıştır” dedi.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Onlar: “Şunun için bir bina yapın da bunu cahime koyun.” dediler.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Onlar ona [İbrahim’e] tuzak kurmak istediler de Biz onları aşağılıklar kılıverdik.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>O [İbrahim]: “Kuşkusuz ben Rabbime gideceğim, O bana yol gösterecek; Rabbim! Bana salihlerden birini lütfet!”</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Bunun üzerine Biz İbrahim’e yumuşak huylu bir delikanlı müjdeledik.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Ne zaman ki o [çocuk] onunla birlikte <i>koşacak duruma / iş tutacak çağa</i> geldi, o zaman o [İbrahim] “Oğulcuğum! Ben, uykuda şüphesiz seni boğazladığımı görüyorum. Bak bakalım sen ne görürsün [sen ne düşünürsün]?” dedi. (Oğlu cevaben) “Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Sonra ne zaman ki ikisi de teslim oldu ve [İbrahim] onu alnı üzere yatırdı.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Biz de ona seslendik: “Ey İbrahim! Sen rüyayı kesinlikle onayladın.” [Ey İbrahim rüyanda görüp de yapmaya teşebbüs ettiğin iş tamam oldu. Oğlunu kesme, bırak.] <i>Biz muhsinleri / güzel düşünenleri ve güzel davrananları işte onun gibi karşılıklandırırız / ödüllendiririz.</i> [Güzel düşünenleri ve güzel davrananları İbrahim’e yaptığımız gibi, kötülük yapmalarına fırsat vermez, uyarırız, kötü işlerine engel oluruz.]</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Bu [kesme işi] kesinlikle, apaçık bir belâ idi. </div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Ve Biz ona, bu çok büyük keseceği şeyin karşılığında bahşiş / ödül verdik.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Ve sonra gelenler içinde onun üstüne bıraktık.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Selâm olsun İbrahim’e!</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>İşte Biz güzellik sergileyenleri onun gibi ödüllendiririz.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Şüphesiz o bizim inanan kullarımızdandı. </div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Ve Biz ona salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı müjdeledik.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Şuara 69–91:<span> </span>Ve onlara İbrahim’in haberini oku.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Hani o babasına ve kavmine: “Siz neye kulluk ediyorsunuz?” demişti.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Onlar: “Bir takım putlara tapıyoruz. Onlara kulluk etmeye devam edeceğiz” dediler.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>O [İbrahim]: “Yalvarıp yakardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı, veya size fayda veriyorlar mı, yahut zarar veriyorlar mı?” dedi.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Onlar: “Bilakis, biz babalarımızı böyle yapar bulduk” dediler.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>O [İbrahim]: “Peki, siz ve en eski atalarınızın nelere tapmış olduğunuzu gördünüz mü? </div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>İşte onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi ayrı.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>O, beni yaratandır. Ve bana doğru yolu O gösterir. Ve O, beni yediren, içirenin ta kendisidir. Hastalandığım zaman O bana şifa verir. Ve O, beni öldürecek, sonra beni diriltecektir. Ve O, din günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Rabbim! Bana ‘hüküm’ ver ve beni iyilere kat.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Ve beni sonra gelecekler için doğrulukla anılanlardan kıl.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Ve beni naim [nimeti bol] cennetin mirasçılarından kıl.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Ve babamı da bağışla, şüphesiz o sapıklardan oldu.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Ve yeniden diriltilen gün; mal ve oğulların sağlam bir kalple [gerçek imanla] gelenlerden başkasına fayda vermediği ve cennetin muttakilere yaklaştırıldığı, azgınlar için de cehennemin açılıp gösterildiği gün beni rezil etme!” dedi. </div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">Bu ayetlerde İbrahim peygamberin kavminden uzaklaşmasının bildirilmesiyle sanki peygamberimize de Mekke’den başka bir kente taşınması için bir işaret verilmiş olmakta ve peygamberimiz zihinsel olarak hicrete hazırlanmaktadır. Kavminden uzaklaştıktan sonra İbrahim peygambere nimetlerin bahşedilmesi ise, hanif davranışları sebebiyle göç etmek zorunda bırakılan tüm insanlara bir ümit ışığı olmaktadır. Çünkü onlar da İbrahim peygambere verilen nimetlere bakarak, hem durumlarının daha iyiye döndürüleceğini hem de evlât ve torun yönünden büyük mazhariyetlere nail olacaklarını umar duruma gelmektedirler. Bu noktada Eyyüb peygamberin Sad suresindeki kıssasının da hatırlanmasında yarar vardır.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">51–53. Ayetler:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>Ve Kitap’ta Musa’yı da an / hatırlat. Şüphesiz o arıtılarak saflaştırılmış idi. Ve bir elçi, bir peygamber idi.<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>Biz ona en uğurlu Tur’un [dağın] yan tarafından seslendik ve onu hususî bir konuşmada bulunmak üzere yaklaştırdık.<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>Ve rahmetimizden ona, kardeşi Harun’u bir peygamber olarak ihsan eyledik. <o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 27pt;">Rabbimizin sık sık insanlara hatırlatılmasını istediği ve daha önce birçok ayette adı geçmiş olan Musa peygamber, ilk kez burada şahsiyeti ile ön plâna çıkarılmış ve “arıtılıp saflaştırıldığına” dikkat çekilmiştir. Musa peygamberin şahsiyeti hakkındaki bilgiler, Kasas/34, Ta Ha/9–97 ve Şuara/10–16. ayetlerde daha ayrıntılı olarak verilmiştir.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">TUR</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoBodyTextIndent" style="margin-left: 45pt; text-indent: 25.8pt;">Bu sözcükle ilgili olarak Tin suresinde yaptığımız açıklamayı burada tekrar sunuyoruz:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 25.8pt;"><span style="color: black;">“<span dir="RTL" lang="AR-SA">الطّور </span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span> </span>Et-tûr” sözcüğünün aslı “temel” demektir. Araplar evin temeline “<span dir="RTL" lang="AR-SA">طور الدّار<span> </span> </span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span> </span>tavaru’d-dar” demektedirler. Ancak bu sözcük, evin üzerine yapıldığı ilk temeli kapsadığı gibi, apartman katlarından her birinin başlangıcı anlamındaki ara temeli [tavr] de kapsar. Nitekim Türkçede “kademe”, “aşama” sözcükleriyle ifade edilen “<span dir="RTL" lang="AR-SA">طور </span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span> </span>tavr” sözcüğü, Nuh suresinin 14. ayetinde “<span dir="RTL" lang="AR-SA">وقد خلقناكم اطوارا </span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span> </span>ve kad haleknaküm etvara [sizi aşama aşama yarattık]” ifadesinde de bu anlamda kullanılmıştır.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 25.8pt;"><span style="color: black;">“Temel” anlamı ekseninde “kaya” ve “ağaç” için kullanılan “tur” sözcüğü, daha sonra “dağ” anlamında kullanılmaya başlanmış ve bu anlamıyla daha meşhur olmuştur. Sözcüğün bu yöndeki gelişimine uygun olarak araştırmacıların bir kısmı “tur” sözcüğünün genel anlamda “dağ” demek olduğunu söylemişler, bir kısmı ise Musa peygamberin vahiy aldığı özel dağın adı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Gerçekten de “tur” sözcüğü, Kur’an’da yer aldığı ayetlerde Musa peygamberin vahiy aldığı özel dağın adı olarak kullanılmıştır (Bakara 63, 93, Nisa 154, Meryem 52, Ta Ha 80, Müminun 20, Kasas 29, 46, Tur 1, Tin 2).<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 25.8pt;"><span style="color: black;">Bizim görüşümüze göre de Musa peygambere Allah tarafından ilk hitabın yapıldığı dağın adı olan “Tûr” sözcüğü, “Sina, Sena” gibi sözcüklerle birleştirildiğinde “Sina Dağı” anlamına gelmektedir. <o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 25.8pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 25.8pt;">“Resul” ve “Nebi” sözcükleriyle ilgili olarak yaptığımız geniş bir açıklama A’râf suresinde bulunmaktadır. Özet olarak tekrarlamak gerekirse; bu iki sözcük arasında bir fark yoktur. Kur’an bu iki ismi kesin bir şekilde birbirinden ayırmamış, aynı şahıs için bir yerde “Resul”ü, başka bir yerde “Nebi”yi kullanmıştır. Bazen de her iki isim bir kişi için kullanılmıştır. <span style="color: black;">Bununla birlikte bazı yerlerde de sanki aralarında teknik bir anlam farkı varmış gibi kullanılmışlardır fakat bu farkın ne olduğu açıkça ortaya konmamıştır. <o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">Rabbimiz İsa peygamber ile ilgili ifrata ve tefrite kaçan anlayışları bertaraf etmek için diğer peygamberlerin de tanıtımını yapmaktadır. Böylece Rabbimizin vahyi ile muhatap olanın sadece İsa peygamber olmadığı ve vahye muhataplığın kişiden kaynaklanmayıp bizzat Allah’ın elinde olduğu bildirilmiş olmaktadır.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">54, 55. Ayetler:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>Ve Kitap’ta İsmail’i an / hatırlat. Şüphesiz o, vaadine sadık idi, bir elçiydi,<span> </span>bir peygamberdi.<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 72pt; text-align: justify;"><i>Ve o ehline [ailesine, çevresine] namazı / sosyal desteği ve zekâtı emrederdi. Ve o Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">Daha evvel Sad suresinin 48. ayetinde <i>“İsmail’i, Elyasa’yı, Zülkifl’i de an. Hepsi de hayırlı kimselerdendir”</i> denilmek suretiyle iyilerden olduğu bildirilen İsmail peygamber, Kur’an’da ikinci defa bu ayetlerde anılmaktadır. Dikkat edilirse elçiler kronolojik bir sıralamayla anılmamışlardır. Rabbimiz, sözünde duran, elçi olan, ehline salatı ve zekâtı emreden, örnek bir kişi olarak tanıttığı İsmail peygamberden hoşnut olduğunu bildirerek onun bu güzel niteliklerle anılmasını ve başkalarına da hatırlatılmasını istemektedir. </div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">İsmail peygamberin sözünde duran birisi olduğu Saffat suresinin 102. ayetinde de vurgulanmıştır:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Saffat 102:<span> </span><i>… “Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.” …<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">İsmail peygamberin sözüne sadık oluşunun sahip olduğu niteliklerin en başında sayılması, söze sadakatin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Nitekim sözden dönmek Kur’an’da “Kebair”den [büyük günahlardan] biri sayılmış ve sözünden dönenlerin hem dünya hem ahiret hayatlarında cezalandırılacakları bildirilmiştir:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Saff 2–3:<span> </span>Ey inananlar! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında gazap bakımından büyüdü [büyük bir suç / günah olarak belirlendi].</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;">Tövbe 75–78:<span> </span>Ve Onlardan “Eğer Allah lütfundan bize verirse, mutlaka bağışta bulunacağız ve kesinlikle iyilerden olacağız” diye Allah’a söz verenler vardır.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Sonra, ne zaman ki Allah, onlara lütfundan verir, onda cimrilik ederler ve yüz çevirerek geri dururlar.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Sonunda Allah’a vaat ettikleri şeylerde sözlerini tutmadıkları ve yalan söyledikleri için, O da kendisiyle karşılaşacakları güne kadar kalplerinde sürüp gidecek bir münafıklık yerleştirdi.</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span> </span>Şüphesiz Allah’ın, onların sırlarını ve fısıltılarını bilip durduğunu ve şüphesiz Allah’ın bütün bilinmeyenlerin çok iyi bilicisi olduğunu bilmediler mi? </div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">İsmail peygamberin bir diğer niteliği olarak bildirilen “salâtı [namazı / sosyal desteği] ve zekâtı emretmek” de yine bu davranışın sosyal yaşamdaki önemini göstermektedir. Bu davranışın, kişilerin maddî ve manevî kurtuluşlarını sağladığı, onların dünyada ve ahirette mutlu olmalarına yol açtığı başka ayetlerde de bildirilmiştir:</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span style="color: black;">Ta Ha 132:<span> </span>Ve ehline salâtı emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızk istemiyoruz. Seni Biz rızklandırıyoruz. Akıbet takva içindir.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 144pt; text-align: justify; text-indent: -99pt;"><span style="color: black;">Tahrim 6:<span> </span>Ey inanmış olan kişiler! Kendinizi ve ehlinizi [yakınlarınızı], yakıtı insanlar ve taşlar olacak bir Ateş’ten <i>koruyun.</i><b> </b>Onun üzerinde, Allah’a karşı gelmeyen, kendilerine emredilenleri yapan çetin ve kaba melekler vardır.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><span style="color: black;">Konumuz olan ayetlerde İsmail’in (as) de peygamberimiz gibi önce yakın çevresine uyarıda bulunduğu görülmektedir.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;"><span style="color: black;">Ayetin sonundaki <i>“O Rabbin katında hoşnutluğa ermişti”</i> ifadesiyle İsmail peygamberin Allah nezdindeki konumu bildirildiği gibi, “Kim İsmail gibi sözüne sadık olur, yakınlarına salâtı ve zekâtı</span> emrederse Allah’ı memnun eder” mesajı da verilmektedir.</div>parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4476447777626059422.post-14488745212147983412012-08-22T17:34:00.001-07:002017-05-21T02:58:54.456-07:00nemrutla tartışma BAKARA 258 HAKKI YILMAZ TEFSİRİ<link href="file:///C:%5CDOCUME%7E1%5Cuser%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C08%5Cclip_filelist.xml" rel="File-List"></link><!--[if gte mso 9]><xml> <w:WordDocument> <w:View>Normal</w:View> <w:Zoom>0</w:Zoom> <w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone> <w:PunctuationKerning/> <w:ValidateAgainstSchemas/> <w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:Compatibility> <w:BreakWrappedTables/> <w:SnapToGridInCell/> <w:WrapTextWithPunct/> <w:UseAsianBreakRules/> <w:DontGrowAutofit/> </w:Compatibility> <w:BrowserLevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:LatentStyles DefLockedState="false" LatentStyleCount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:"Dutch801 SeBd BT";
mso-font-alt:"Times New Roman";
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:135 0 0 0 27 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
p.MsoFootnoteText, li.MsoFootnoteText, div.MsoFootnoteText
{mso-style-noshow:yes;
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:"Dutch801 SeBd BT";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-font-family:"Dutch801 SeBd BT";}
span.MsoFootnoteReference
{mso-style-noshow:yes;
vertical-align:super;}
p
{mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";}
/* Page Definitions */
@page
{mso-footnote-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/user/LOCALS~1/Temp/msohtml1/08/clip_header.htm") fs;
mso-footnote-continuation-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/user/LOCALS~1/Temp/msohtml1/08/clip_header.htm") fcs;
mso-endnote-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/user/LOCALS~1/Temp/msohtml1/08/clip_header.htm") es;
mso-endnote-continuation-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/user/LOCALS~1/Temp/msohtml1/08/clip_header.htm") ecs;}
@page Section1
{size:612.0pt 792.0pt;
margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt;
mso-header-margin:35.4pt;
mso-footer-margin:35.4pt;
mso-paper-source:0;}
div.Section1
{page:Section1;}
-->
</style><!--[if gte mso 10]> <style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:"Times New Roman";
mso-ansi-language:#0400;
mso-fareast-language:#0400;
mso-bidi-language:#0400;}
</style> <![endif]--> <br />
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<b><span style="font-size: 10pt;">258. </span></b><b><i><span style="font-size: 10pt;">Allah, kendisine mülk [hükümdarlık] verdi diye, Rabbi hakkında İbrâhîm'le tartışan kimseyi görmedin mi? Hani İbrâhîm, “Benim Rabbim dirilten ve öldürendir” demişti. O, “Ben diriltir ve öldürürüm” demişti. İbrâhîm, “Öyleyse, şüphesiz Allah, güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!” deyince o inkâr eden kişi şaşırıp kaldı. –Ve Allah zâlimler kavmine doğru yolu göstermez.–</span></i></b><b><span style="font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Yukarıda 256-257. âyetlerde tâğûta dikkat çekilmiş ve tâğût hakkında, <i>Küfretmiş kimseler de; onların velîleri tâğûttur ki, kendilerini nûrdan karanlıklara çıkarır. Bunlar, cehennem ashâbıdır. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar</i> buyurulmuştu. Bu âyette ise, yönetim gücüne güvenerek hakk yola yanaşmayan İbrâhîm peygamber ile tartışan biri –ki bir tâğûttur– konu edilmektedir. Âyetten anlaşıldığına göre bu kişi, İbrâhîm peygamber dönemindeki yöneticilerden biridir. Bu âyet ile ilgili klasik kaynaklarda şu bilgiler yer almaktadır:<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Hz. İbrâhîm ile tartışan kimse Numruz b. Kûş b. Ken’an b. Sâm b. Nûh'tur. Zamanının hükümdarı, Hz. İbrâhîm'i atmak üzere ateş yakan ve sivrisinek ile ölümü gerçekleşen kimsedir. Bu, İbn Abbâs, Katâde, Mücâhid, er-Rabi, es-Süddî, İbn İshâk, Zeyd b. Eslem ve başkalarının da görüşüdür.<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Yüce Allah'a karşı savaşmayı kararlaştırması sebebiyle onun ölümü şöyle olmuştu: Allah (kavminin) üzerine bir bölük sivrisinek göndermiş, bu sivrisinekler güneşi kapatmış, Nemrud'un beraberindeki askerleri yiyip bitirmiş ve geriye kemiklerinden başkasını bırakmamıştı. Bu sineklerden bir tanesi de Nemrud'un beynine girmiş, beynini yeyip durmuş, sonunda bu sinek bir fare kadar büyümüştü. Artık bundan sonra Nemrud'un nezdinde en değerli kimse kafasına bu iş için hazırlanmış bir tokmak ile vuran kişi olmuştu. Bu musibeti kırk gün devam etti.<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Denildiğine göre Nemrud, bütün dünyayı eline geçirmişti. Ve o (yeryüzüne egemen olan) iki kâfirden biridir. Diğeri ise Buhtanassar'dır. Yine denildiğine göre Hz. İbrâhîm ile tartışan kimse Numruz b. Falih b. Âbir b. Şâlih b. Erfehşed b. Şam'dır. Bütün bunları İbn Atiyye nakletmiştir.<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">es-Süheylî'nin naklettiğine göre ise Hz. İbrâhîm ile tartışan; Numrûz b. Kûş b. Ken’an b. Hâm b. Nûh'dur. Bu kişi Sevad'ın [Sevad-ı Irak'ın] hükümdarı idi. Buranın başına onu “el-İzdihak” ile tanınan ed-Dahhâk getirmişti. Bunun da adı Beyûrâseb b. Endrâset idi. Bütün bölgelerin hükümdarı idi. Efridûn b. Esfiya'nın öldürdüğü de odur:<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Hz. İbrâhîm, yiyecek almak üzere gelince o'na, “Rabbin ve ilâhın kimdir?” diye sordu. Hz. İbrâhîm, “Rabbim dirilten ve öldürendir” dedi. Numruz bunu işitince, “Ben de diriltir ve öldürürüm” dedi. Hz. İbrâhîm de güneş ile ilgili isteğini söyleyerek ona cevap verince o kâfir şaşırıp kaldı ve “Buna yiyecek vermeyin” dedi. Hz. İbrâhîm, bir şey almaksızın ailesine geri döndü. Unu andıran kumdan bir tepeciğin yanından geçince kendi kendisine şöyle dedi: “Ben bundan heybeme doldursam, içeri girdiğim vakit çocuklar sevinir, ben de onları seyrederim.” Kumu alıp gidince evine vardığında çocuklar sevindiler. İki heybe üzerinde oynamaya başladılar. Kendisi de yorgunluktan dolayı uyudu. Hanımı da, “Uyandığı vakit hazır bulacağı şekilde o'na yiyecek bir şey yapsam” diye düşündü. İki heybeden birisini açınca en güzelinden has un ile karşılaştı. Hz. İbrâhîm uyanınca hanımı (pişirdiğini) önüne koydu. “Bu nereden geldi?” deyince, hanımı, “Getirdiğin undan yaptım” dedi. Böylelikle Hz. İbrâhîm, Yüce Allah'ın kendilerine bir kolaylık ihsan ettiğini anladı.<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "times new roman"; font-size: 10pt;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></a><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Âyette, söz konusu hükümdarın kimliği ile ilgili ayrıntı verilmese de bunun, Bâbil kralı Nemrut olduğu varsayılır. İbrâhîm putperestliği reddettiği, tek ve ortaksız Allah'a iman ettiği için aralarında böyle bir tartışma olmuş olmalıdır. Kur’ân'dan öğrendiğimize göre Nûh peygamberden Rasûlullah'a kadar tevhid akidesine karşı çıkanlar, hep toplumun ileri gelenleri olmuştur. Çünkü bu inanç, onların düzen ve dümenlerini bozmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Buradaki tartışma, Mûsâ ile Firavun arasındaki tartışmaya benzemektedir:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">O [Allah], “Hayır, hayır… Haydi, ikiniz âyetlerimizle gidin. Şüphesiz ki, Biz sizinle beraberiz, işitenleriz. Haydi ikiniz Firavun'a gidin de ‘Biz kesinlikle, İsrâîloğulları'nı bizimle beraber gönderesin diye’ âlemlerin Rabbinin elçisiyiz deyin” dedi. O [Firavun], “Biz seni çocukken içimizde terbiye etmedik mi? Hayatından birçok yıllar içimizde kalmadın mı? Sonunda o yaptığın işi de yaptın. Sen inkârcılardan/nankörlerden birisin de” dedi. O [Mûsâ], “Ben, o işi şaşkınlardan olduğum zaman yaptım. Sizden korkunca da hemen sizden kaçtım. Sonra Rabbim bana hüküm bahşetti ve beni gönderilmişlerden [elçilerden] kıldı. O başıma kaktığın nimet de İsrâîloğulları'nı kendine köle edinmiş olmandır” dedi. Firavun, “Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir ki?” dedi. O [Mûsâ], “Eğer yakînen bilmiş olsanız, O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbidir.” O [Firavun], yanı başında bulunanlara, “İşitmiyor musunuz?” dedi. O [Mûsâ], “O, sizin Rabbiniz ve daha önceki atalarınızın da Rabbidir” dedi. O [Firavun], “Size gönderilen bu elçiniz kesinlikle mecnûndur” dedi. O [Mûsâ], “Şâyet aklınızı kullansanız, O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir” dedi. O [Firavun], “Benden başka ilâh edinirsen, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan kılarım” dedi. O [Mûsâ], “Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?” dedi. O [Firavun], “Haydi hemen getir onu, eğer doğrulardan isen” dedi.<b> </b>(Şu‘arâ/15-31)<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">TARTIŞMANIN ÖZÜ<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Bu tartışma ile ilgili yukarıda görüldüğü gibi birçok senaryo üretilmiştir. Nakillere göre, İbrâhîm, <i>Benim Rabbim dirilten ve öldürendir</i> deyince, o kâfir kral, iki kişiyi çağırtarak, birisini öldürür, diğerini serbest bırakır ve, “Ben de diriltip öldürüyorum” der. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Adamın böyle dediği farzedilse bile bundan dolayı kimse, kralın da dirilttiğini ve öldürdüğünü kabul etmez. Burada geçen tartışmayı iyi anlamak için İbrâhîm peygamberin durumunu hatırlamakta yarar vardır:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve Biz (kanıt elde etmesi) ve kesin inananlardan olması için İbrâhîm'e göklerin ve yerin melekûtunu </span><span style="font-size: 10pt;">[mülkiyeti ve yönetimini] böylece gösteriyorduk. Bu nedenle o [İbrâhîm], üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü, “Bu, benim rabbimdir” dedi. Sonra yıldız batınca, “Ben batanları sevmem” dedi. Sonra ay'ı doğarken görünce de, “Bu, benim rabbimdir” dedi. O da batınca, “Andolsun ki Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, kesinlikle ben sapkınlar kavminden olurum” dedi. Sonra güneşi doğarken görünce de, “Bu benim rabbimdir, bu daha büyük!” dedi. Sonra o da batınca, “Ey kavmim! Şüphesiz ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Kesinlikle ben hanif olarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan var edene/yok edecek olana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim” dedi. Ve kavmi o</span><span style="font-size: 10pt;">'nunla tartıştı. O [İbrâhîm], “Bana doğru yolu göstermişken Allah hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum. –Ancak Rabbimin dilediği şey hariç.– Rabbim bilgice her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünmez misiniz? Ve Allah, hakklarında hiçbir güç kuvvet indirmediği hâlde, siz O'na ortak koşmaktan korkmuyorken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Bu durumda eğer biliyorsanız, bu iki topluluktan hangisi güvende olmaya daha layıktır?” dedi. Şu iman edenler ve imanlarına zulüm giydirmeyenler [şirk karıştırmayanlar]... İşte onlar; güven kendilerinin olanlardır. Doğru yolu bulanlar da onlardır. (En‘âm/75-82)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Bu paragraftan anlaşıldığına göre, İbrâhîm peygamber yer ve gök bilimleri [fizik, kimya, biyoloji ve astronomi] konusunda bir hayli birikime sahiptir. Ve bu bilgisi sayesinde şirkten uzak durmuştur. Zaten Allah da, akıllı insanları yer ve gök bilimlerini incelemeye ve bu sistemi kuran gücü itirafa davet etmektedir:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">Ve onlar göklerin ve yerin melekûtuna [mülkiyeti ve yönetimine], Allah'ın yaratmış olduğu herhangi bir şeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olması ihtimaline hiç bakmadılar mı? Artık bundan sonra başka hangi söze inanacaklar?</span><span style="font-size: 10pt;"> (A‘râf/185)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">De ki: “Eğer biliyorsanız, her şeyin melekûtu [mülkiyeti ve yönetimi] Kendisinin elinde olan ve Kendisi her şeyi koruyup kollayan; fakat Kendisi korunmayan kimdir?”</span><span style="font-size: 10pt;"> (Mü’minûn/88)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">O hâlde her şeyin melekûtu [mülkiyet ve yönetimi] Kendi elinde olan [Allah] her türlü noksanlıklardan arınıktır. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz. (Yâ-Sîn/83)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 45pt; text-align: justify; text-indent: 27pt;">
<span style="font-size: 10pt;">İbrâhîm peygamber ile hükümdarın tartışması, yer ve gök bilimleri çerçevesinde olmuştur. Makam koltuğunun verdiği şımarıklıkla, “Ben de öldürürüm, diriltirim” diyen kimse, olayı determinizm kurallarına göre açıklamıştır. Yani, hayat bulmayı, cinsel birleşmeye bağlayarak, cinsel ilişki ile kendisinin de çocuk sahibi [bir çocuğu diriltmiş] olacağını; bir kimseyi yaralayarak, zehirleyerek ölüme götürebileceğini ifade ediyor. Kısacası bu kişi hayat ve ölümün birtakım sebepler aracılığı ile olduğunu ileri sürüyor. Buna karşılık İbrâhîm peygamber, <i>Öyleyse, şüphesiz Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!</i> diyerek, yer ve gökteki sebepler zincirini, tüm evrenin yasalarını koyanın Allah olduğunu, gücü varsa yer ve göklerdeki sistem ve kanunları değiştirmesini istiyor. Ve Allah'ın, onun gibi dünyanın ücra bir köşesine değil, tüm evrene hükmettiğini ifade ediyor. Bunun üzerine kâfir kral verecek cevap bulamayarak mağlup ve rezil oluyor.<o:p></o:p></span></div>
<div>
<!--[if !supportFootnotes]--><br clear="all" />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]--> <br />
<div id="ftn1">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="http://www.blogger.com/post-create.g?blogID=4476447777626059422#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "dutch801 sebd bt"; font-size: 10pt;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></a> Kurtubî, <i>el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.</i></div>
</div>
</div>
parantezantitezhttp://www.blogger.com/profile/03919498472643856067noreply@blogger.com0