21 Ağustos 2012 Salı

İBRAHİMİN ATEŞE ATILMASI NASIL ANLAŞILMALI

İbrahim’in yakılması konusu

Bu konunun birtakım rivayetlerin etkisinden çıkarılıp Kur’an’daki ifadelerin gerçek anlamları doğrultusunda tahlil edilmesi gerekir. Bu konu Tebyin çalışmamızda (Hakkı Yılmazın tefsiri kastediliyor) yeterince incelenmiştir. Biz Teybindeki pasajı burada naklediyoruz: Konu ile ilgili ayetler üç ayrı surede yer almaktadır:



* Onlar [kavmi]: “Eğer yapanlarsanız, şunu tahrik edin [yandırın] ve tanrılarınıza yardım edin” dediler. Biz: “Ey ateş! İbrahim'e karşı soğuk ve güvenli ol” dedik.Ve ona bir düzen kurmak istediler de Biz kendilerini daha fazla hüsrana uğramışlar kıldık. (Enbiya/68- 70)

* Onlar: “Şunun için bir duvar yapın da bunu cahimin [çılgınca yanan ateşin] içine atın!” dediler.Onlar, ona [İbrahim’e] tuzak kurmak istediler de Biz onları aşağılıklar kılıverdik. (Saffat/97, 98)

* Sonra onun [İbrahim’in] toplumunun cevabı, yalnızca: “Onu öldürün veya tahrik edin [yandırın]” demeleri oldu. Sonra da Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman edecek bir toplum için ibretler vardır. (Ankebut/24)

(MYNOT: DİKKAT TAHRİK EDEREK TUZAK KURACAKLAR / DÜZEN KURACAKLAR 
VEYA
TUZAĞA DÜŞÜREREK / DÜZENLE TAHRİK EDECEKLER)


“ حرّقواHarrikû” sözcüğü “ حرقhrq” kökünden, tef’ıl babından çoğul emir kipidir. Bu sözcüğün mastarı olan “ تحريقtahriq” sözcüğü “ateşlendirme” anlamıyla Türkçeye de geçmiştir. (Bir de “hareket” kökünden gelen “harekete geçirme, kışkırtma” anlamında “ تحريكtahrik” sözcüğü vardır. Kaf ve Kef harfleri Türkçede s+adece “k” harfiyle ifade edildiğinden karıştırılabilmektedir.)

Sözcüğün kökü olan “ ح ر قhrq”, “ ateşin alevi”nden gelmektedir. Tahrik, “ateşin bir şey üzerindeki etkisi” demektir. Hastalık nedeniyle gözdeki yanma, hastalıklar nedeniyle kalpteki sızı; soğuk, sıcak ve rüzgâr etkisiyle bitkilerin yanması, acı ve tuzlu şeylerle ağızda oluşan acılar da bu sözcükle ifade edilir. (Lisanü’l Arab, c.2 , s. 404- 406)

Bu durumda bu sözcük “sıkıntı verme, eziyet çektirme, mahvetme” anlamlarında da kullanılabilir. Nitekim Türkçede belaya, sıkıntıya düşüldüğünde “ben yandım, bittim, mahvoldum” denildiği gibi, ani bir sıkıntı geldiğinde de “yandım anam!” denir.

Ankebut/24’te “Onu öldürün veya tahriq edin [yandırın]” ifadesi dikkat çekmektedir.
Bu ifadeye göre İbrahim’e iki cezadan biri verilecektir:
Ya ölüm ya da “tahriq”.
“Tahriq” eyleminde İbrahim’in öldürülmesi söz konusu değildir.
Onu öldürmeyip mahvedeceklerdir.


Enbiya/70 ve Saffat/98’e göre, toplumu İbrahim’i tahriq’ten sonra plan kurmuşlardır. İbrahim’i yakıp yok edecek olsalar İbrahim’e tuzak kurmalarına gerek kalmazdı. Onlar “İbrahim’e nasıl eza edebiliriz, sıkıntı çektirebiliriz ve mahvedebiliriz?” diye plan kurmuş olmalıdırlar.

“Cahim” ve “Nar” sözcükleri de her zaman gerçek anlamı olan “ateş” anlamında kullanılmaz. Mecazen aşırı sıkıntı anlamlarında da kullanılır.


SAFFAT 97
(MYNOT: BİNA İFADESİ İLGİNÇ, BİR YAPI YADA YAPILANMA OLUŞTURULUYOR, İBRAHİMİ ATEŞE ATMAK İÇİN - SAFFAT 98 VE ENBİYA 70 TEKİ TUZAK İFADESİYLE AYNI ŞEY KASTEDİLİYOR İSE
BU YAPI YADA YAPILANMA TOPLUMSAL BİR BİNA/YAPILANMA OLABİLİR VE İBRAHİM BU YAPININ İÇİNDE TUZAĞA DÜŞÜRÜLMEK İSTENİYOR OLABİLİR,
TAHRİK EDİLMİŞ TOPLUMUN İÇİNDE, YADA TOPLUMUN ÖNÜNDE TAHRİK EDİLEREK İBRAHİM TUZAĞA DÜŞÜRÜLMEK VE ÖFKE ATEŞİNİN İÇİNDE YAKILMAK İSTENİYOR OLABİLİR,
BİNANIN BAZI MEALLERDE MANCINIK İLE MEALLENDİRİLMESİ DE İLGİNÇ, OLUŞTURULAN YAPI BİR MANCINIK/BİR TUZAK GİBİ ÇALIŞACAK VE ONU ATEŞE / TAHRİKE ATACAK)


Kâlûbnû lehu bunyânen fe elkûhu fîl cahîm(cahîmi).
1.kâlû: dediler
2.ibnû: bina edin, inşa edin
3.lehu: ona, onun için
4.bunyânen: binalar, üst üste inşa edilen şeyler, mancınık
5.fe: sonra
6.elkû-hu: onu atın
7.fî el cahîmi: alevli yanan ateşin içine

İmam İskender Ali Mihr :"Onun için yüksek binalar (mancınık) inşa edin. Sonra da onu alevlerle yanan ateşin içine atın!" dediler.
Diyanet İşleri:Kavmi, “Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu ateşe atın” dedi.
Abdulbaki Gölpınarlı:Onun için bir yapı yapın da demişlerdi, atın onu ateşe.
Adem Uğur:Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.
Ahmed Hulusi:Dediler ki: "Onun için bir bina yapın da Onu, yakanın (ateşin) içine atın!"
Ahmet Tekin:Onlar: 'Büyük ocaklar çatın, derhal onu alevlerin arasına atın.' dediler.
Ahmet Varol:Dediler ki: 'Onun için bir bina yapın da kendisini (oradan) alevli ateşe atın.'
Ali Bulaç:Dediler ki: "Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın."
Ali Fikri Yavuz:(Onlar şöyle) dediler: “- İbrahim için (duvarla çevrili) bir bina yapın da, onu ateşe atın.”
Bekir Sadak:Putperestler: «Onun icin bir yapi yapin da onu oradan atesin icine atin» dediler.
Celal Yıldırım:Onlar, «bunun için bir bina yapın da (içine odun yakın ve) kendisini o Cehennem gibi ateşe atın» dediler.
Diyanet İşleri (eski):Putperestler: 'Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın' dediler.
Diyanet Vakfi:Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.
Edip Yüksel:Dediler ki, 'Onun için bir yapı kurun ve onu ateşe atın.'
Elmalılı Hamdi Yazır:Haydin dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın
Elmalılı (sadeleştirilmiş):Haydi, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın! dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2):Onlar: «Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın.» dediler.
Fizilal-il Kuran:Puta tapanlar: «Onun için bir bina yapın da onu ateşe atın» dediler.
Gültekin Onan:Dediler ki: "Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın."
Hasan Basri Çantay:Dediler: «Onun için bir bina yapın da alevli ateşe atın onu».
Hayrat Neşriyat:(Onlar ise:) 'Onun için bir binâ yapın da, onu ateşe atın!' dediler.
İbni Kesir:Haydin; dediler, onun için bir bina yapın da onu alevli ateşe atın.
Muhammed Esed:Onlar, "Bir odun yığını hazırlayın ve o'nu yanan ateşin içine atın!" diye bağırdılar.
Ömer Nasuhi Bilmen:Dediler ki: «Bunun için bir bina yapınız da bunu bir ateş içinde bırakınız.»
Ömer Öngüt:Dediler ki: "Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın!"
Şaban Piriş:-Onun için bir bina yapın, onu ateşin içine atın! dediler.
Suat Yıldırım:Sonunda: "Haydin, dediler, onun için bir odun yığını hazırlayın da onu ateşin içine atın!."
Süleyman Ateş:"Onun için bir bina yapın da onu (o binâda) ateşe atın" dediler.
Tefhim-ul Kuran:Dediler ki: «Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.»
Ümit Şimşek:'İbrahim için bir fırın yapın,' dediler. 'Ve onu ateşe atın.'
Yaşar Nuri Öztürk:Dediler: "Şunun için bir bina yapın da bunu ateşin ortasına fırlatın!"

SAFFAT 98
(MYNOT: İKİ SEÇENEKTEN BİRİNİ İRADE EDİYORLAR/İSTİYORLAR
ÖLÜM VEYA TAHRİQ
ÖLÜMÜ DEĞİL TUZAĞI YANİ TAHRİKİ SEÇİYORLAR)
Fe erâdû bihî keyden fe cealnâ humul esfelîn(esfelîne).
1.fe erâdû: bunun üzerine istediler, sonra istediler
2.bi-hi: ona
3.keyden: tuzak
4.fe cealnâ: bunun üzerine, sonra biz kıldık
5.hum: onları
6.el esfelîne: esfelîn (en çok sefil olanlar)



ENBİYA 68
(MYNOT: HARRİKU KELİMESİ İLE YAKIN DENMESİ İLGİNÇ, TAHRİK/HAREKET KELİMELERİ İLE AKRABA OLAN KELİME BİNA-TUZAK-HARRİKU(TAHRİK) KELİMELERİ İLE BİRLİKTE DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE TOPLUMSAL BİR BİNA, TOPLUMSAL BİR TUZAK, TAHRİK EDİLMİŞ TOPLULUĞUN İÇİNE ATILMAK GİBİ BİR SENARYOYA GÖTÜRÜYOR BİZİ)

Kâlû harrikûhu vansurû âlihetekum in kuntum fâılîn(fâılîne).
1.kâlû: dediler
2.harrikû-hu: onu yakın
3.vansurû (ve unsurû): ve yardım edin
4.âlihete-kum: ilâhlarınıza
5.in kuntum: eğer siz iseniz
6.fâılîne: yapanlar

 ENBİYA 69
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm(ibrahîme).
1.kulnâ: biz dedik
2.yâ nâru: ey ateş
3.kûnî: ol
4.berden: soğuk
5.ve selâmen: ve selâmet (zararsız)
6.alâ ibrâhîme: İbrâhîm'e

ENBİYA 70
(MYNOT: İLGİNÇ BİR İFADE : ONA TUZAK KURMAK İSTEDİLER DENİYOR
YANİ ÖLDÜRME SEÇENEĞİ KABUL GÖRMEMİŞ

TAHRİK SEÇENEĞİ KABUL GÖRMÜŞ
TAHRİK İÇİN TUZAK KURULMUŞ)


Ve erâdû bihî keyden fe cealnâ humul ahserîn(ahserîne).
1.ve erâdû: ve istediler
2.bi-hi: ona
3.keyden: tuzak, hile
4.fe ceal-nâ: böylece yaptık, fakat kıldık
5.hum: onlar
6.el ahserîne: daha çok hüsranda olanlar

İmam İskender Ali Mihr :Ve ona tuzak kurmak istediler. Fakat Biz, onları daha çok hüsrana düşürdük.
Diyanet İşleri:Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.
Abdulbaki Gölpınarlı:Onlar, İbrâhim'e bir düzen kurmak istedilerse de biz, onları en büyük bir ziyâna uğrattık.
Adem Uğur:Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.
Ahmed Hulusi:Ona bir tuzak kurmak istediler; onların yaptığını geçersiz kıldık!
Ahmet Tekin:Ona bir kötülük planı hazırlamak istediler. Fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.
Ahmet Varol:Ona bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz asıl kendilerini hüsrana uğrattık.
Ali Bulaç:Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
Ali Fikri Yavuz:İbrâhîm’e bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz, kendilerini daha ziyade hüsrana düşürdük. (üzerlerine sinek musallat ederek onları helâk ettik).
Bekir Sadak:Ona duzen kurmak istediler, fakat Biz onlari husrana ugrattik.
Celal Yıldırım:İbrahim'e tuzak kurmak istediler. Biz de onları hüsrana uğrattık.
Diyanet İşleri (eski):Ona düzen kurmak istediler, fakat Biz onları hüsrana uğrattık.
Diyanet Vakfi:Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.
Edip Yüksel:Böylece onun için bir plan uygulamak istediler de biz onları başarısızlığa mahkum ettik.
Elmalılı Hamdi Yazır:Ona bir dolab kurmak istediler, biz de daha ziyade kendilerini husrâna düşürdük
Elmalılı (sadeleştirilmiş):O'na bir dolap kurmak istediler, fakat Biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2):Ona düzen kurmak istediler, fakat biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık.
Fizilal-il Kuran:Onlar O'nu tuzağa düşürmek istediler. Biz ise onları en ağır hüsrana uğrattık.
Gültekin Onan:Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
Hasan Basri Çantay:Ona (böyle) bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz kendilerini daha ziyâde hüsrana düşenler (den) kıldık.
Hayrat Neşriyat:Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat kendilerini daha çok hüsrâna uğrayanlar kıldık.
İbni Kesir:Ona düzen kurmak istediler. Ama Biz, onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
Muhammed Esed:Bu arada onlar İbrahim'e tuzak kurmaya çalıştılar; ama Biz onların bütün yapıp ettiklerini boşa çıkardık:
Ömer Nasuhi Bilmen:Ve O'na bir hud'ada bulunmak istediler. Biz de onları ziyâde hüsrâna uğramış kimseler kıldık.
Ömer Öngüt:Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrattık.
Şaban Piriş:-Ona bir tuzak kurmak istediler. Ama onları hüsrana uğrattık.
Suat Yıldırım:Hülasa onu tuzağa düşürmek istediler ama, Biz asıl onları hüsrana uğrattık. Asıl tuzağa düşenler kendileri oldular.
Süleyman Ateş:Ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de, asıl kendilerini hüsrâna uğrattık.
Tefhim-ul Kuran:Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
Ümit Şimşek:Onlar İbrahim'i tuzağa düşürmek istediler; Biz ise onları hüsranın en büyüğüne attık.
Yaşar Nuri Öztürk:Ona tuzak kurmak istediler de biz onları hüsranın en beterine uğrayanlar yaptık.

 ANKEBUT 24
(ONU ÖLDÜRÜN VEYA YAKIN DENİYOR)
YAKIN/YANDIRIN KELİMESİ YİNE "HARRİKU" KELİMESİ İLE İFADE EDİLİYOR


فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنجَاهُ اللَّهُ مِنَ النَّارِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Fe mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlûktulûhu ev harrýkûhu fe encâhullâhu minen nâr(nâri), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
1.fe: bunun üzerine, buna rağmen
2.mâ kâne: olmadı
3.cevâbe: cevap
4.kavmi-hi: onun kavmi
5.illâ: den başka
6.en kâlûktulû-hu: "onu öldürün" demek
7.ev: veya
8.harrıkû-hu: onu yakın
9.fe: böylece, bunun üzerine
10.encâhullâhu (encâhu allâhu): Allah onu kurtardı
11.min en nâri: ateşten
12.inne: muhakkak
13.: içinde, de vardır
14.zâlike: bu, işte bu
15.le âyâtin: elbette âyetler
16.li kavmin: bir kavim için
17.yu'minûne: mü'min olurlar

BAKARA 258
(MYNOT: AYET BİZE ŞUNU ANLATIYOR SANKİ:
MUSA İLE FİRAVNUN SİHİRBAZLARI/BİLGİNLERİ ARACILIĞI İLE HALKIN ÖNÜNDE GİRDİKLERİ TARTIŞMANIN BENZERİ, YAPILDI,
HALKIN KUTSAL DEĞERLERİNE YÖNELİK SORULAR İLE İBRAHİM TAHRİK EDİLECEK/TUZAĞA DÜŞÜRÜLECEK
VE NETİCEDE HALK TAHRİK EDİLECEK/GALEYANA GELECEK
VE İBRAHİM ÖFKE ATEŞİNE ATILACAK İDİ,
ANCAK TARTIŞMAYI İBRAHİM KAZANDI)

258- Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: 'Benim Rabbim diriltir ve öldürür' demişti; o da: 'Ben de öldürür ve diriltirim' demişti. (O zaman) İbrahim: 'Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir' deyince, o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.............


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder